Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/882 E. 2023/528 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/882 – Karar No:2023/528
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/882
KARAR NO : 2023/528
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2021
NUMARASI : 2020/208 E-2021/235 K

DAVACI
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLLERİ

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/06/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; dava dışı iş sahibi … Genel Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılan “… İçme Suyu İsale Hattı Yapım İşi” ihalesinin davalı şirketin uhdesinde kaldığını, davalı şirket ile müvekkili arasında da söz konusu iş ile ilgili olarak 26/01/2017 tarihinde alt yüklenicilik sözleşmesi yapıldığını, davalı şirketten kaynaklanan nedenlerle işe geç başlanabildiğini ve sözleşmeye konu işin 31/05/2018 tarihinde müvekkili tarafından bitirildiğini, işin tamamlanmasını müteakip kesin hesabın yapılması, bakiye alacaklarının ödenmesi ve davalı şirkette bulunan teminatının iade edilmesi için müvekkili tarafından yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını, davalı şirketin kendi yetkililerinin hesaplama yapıp imzaladığı kesin hakediş raporunun, şirket yetkilisi ve sahibi tarafından onaylanmadığını, davalı şirket yetkililerinin kendi imzalarıyla kabul ettiği bakiye alacak miktarının dahi ödenmediğini, davalı şirkete kendi elemanlarının hesaplayıp imzaladığı bakiye alacağın ödenmesi için yapılan başvuruların da sonuçsuz kaldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 105.280,99 TL bakiye alacağın 31/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davalıda kalan teminatın iadesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı tarafın iddialarının aksine müvekkili firmanın davacıya yer teslimini geç ifa etmesinin mümkün olmadığını, müvekkili firma tarafından yer tesliminin sözleşmenin imzalanması ile gerçekleşmiş olup, işe geç başlayanın davacının kendisi olduğunu, aksi durumun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, sözleşmeye göre işin 31/12/2017 tarihinde teslim edilmesi gerekirken, dava dilekçesinde de kabul edildiği üzere işin teslim tarihinin 31/05/2018 tarihi olduğunu, müvekkilinin tüm edimlerini eksiksiz olarak ifa ettiğini, davacının hakkında gecikme cezası kesileceğini bilmesi, müvekkili şirkete borcu olması ve namı hesabına yapılan SGK ödemeleri nedeniyle hakedişin onaylanması sürecine bilerek katılmadığını, her ne kadar davacı tarafça kesin hakkediş raporu gereği alacaklı olduğu iddia ediliyor ise de; gerek gecikme cezası, gerekse müvekkili şirketin davacının borçlarını ödemiş olması sonucunda davacının alacağı bulunmadığını, sonuç itibariyle davacının alacağının olduğunu iddia ettiği kesin hakediş raporunun geçersiz olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece ilk olarak 26/12/2019 tarih ve 2019/487 Esas- 2019/1159 Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonucu verilen 10/03/2020 tarih ve 2020/380 Esas- 2020/308 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairemizin bu kararından sonra yapılan yargılama sonucunda mahkemece; davanın alt yüklenicilik sözleşmesine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırların belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağının belirlendiği, davacının celp edilen vergi kaydına göre hasılat miktarı nazara alındığında tacir sayıldığından mahkemenin görevli görüldüğü, taraflar arasında … Genel Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılan “… İçme Suyu İsale Hattı Yapım İşi” kapsamında 26/01/2017 tarihinde alt yüklenicilik sözleşmesi yapıldığı, davacının sözleşme kapsamında edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının son hakediş bedelini ödemediğini, davalının ise davacının edimlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini iddia ettiği, davacının yapmış olduğu işe ilişkin düzenlenen hakediş raporunun davacı …ile davalı şirketin Finans Müdürü … tarafından 08/01/2019 tarihinde imzalandığı ve Merkez Teknik Ofis Şefi … tarafından da 10/01/2019 tarihinde imzalanmış olup, davalı şirket müdürü tarafından imzalanmamış ise de, hakediş raporunun davalının saha çalışanları tarafından imzalanmasının davalının yapmış olduğu işleri tevsik etmesi bakımından yerinde görüldüğü, davalının 3. ve kesin hakedişe konu işlerin yapılmadığı veya eksik veya ayıplı yapıldığına ilişkin ispata elverişli delil de sunmamış olup, yapılan işlerin ve alacağın tespiti bakımından bu hakediş raporuna itibar edildiği, bu kapsamda davacının davalıya 3. hakediş raporu mukabili tahakkuk eden üretimlerine konu hakediş bedelinin kesintilerden sonra (120.426,42-15.145,43=) 105.280,43 TL olduğu, ancak davacının fatura düzenlememesi nedeni ile davalının davacıya net hakediş bedeli 102.056,29 TL’den davacı adına yaptığı yemek gideri için 8.666,90 TL, Damga Vergisi kesintisi tutarı 967,49 TL ve ilk iki hakediş için davalının davacıya fazla ödediği 9.514,78 TL’yi düşmek sureti ile ödeme yapması gerektiği, bu durumda 3.hakediş tutarından düşülmesi gereken tutarların mahsubu ile davalının davacıya ödenmesi gereken bakiye borcunun 04/09/2019 dava tarihi itibarı ile (102.056,29-8.666,90-967,49-9.514,78=) 82.907,12 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 82.907,12 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin gerçek alacağının 105.280,00 TL olduğunun kabul edildiğini, taraflar arasında mutabık kalınan bu rakamın 3. hakediş raporu ile imza altına alındığını, dolayısıyla tarafların mutabık kaldığı alacak miktarı üzerinden karar verilmesi gerekirken, sair nedenlerle indirim yapılmasının dosya içeriğine ve hukuka uygun olmadığını, iş bu davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olup, davacı vekili olarak arabuluculuk görüşmelerine katılındığından, lehlerine arabuluculuk vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece bu durumun göz ardı edilmesinin de hatalı olduğunu belirterek; mahkeme kararının ilk istinaf gerekçeleri yönünden kaldırılmasını, bu yöndeki talepleri uygun görülmez ise, lehlerine arabuluculuk vekalet ücretine hükmedilmesini ve kararın bu şekilde düzeltilmesini talep etmiştir
Davalı vekili istinaf başvurusunda; taraflar arasındaki sözleşmenin 6.2. madde hükmü doğrultusunda müvekkili şirket yetkilisi tarafından mutabakat yapılması için davet edilen davacının, davete icabet etmeyerek hiçbir yetkisi bulunmayan kişilerce imzalandığını iddia ettiği belgede belirtilen tutarı alacak olarak iddia etmesinin hiçbir geçerliliği olmayıp, taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketi temsile yetkisi olmayan kişiler tarafından imzalanmış olan hakkediş nedeniyle davacının müvekkili şirketten bir alacağı bulunmadığını, belgenin geçerliliğine ilişkin itirazları dikkate alınmaksızın ve bu konuda değerlendirme yapılmaksızın yalnızca davacı beyanları doğrultusunda hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi heyetince düzenlenen raporda da, bu durumun gözardı edilerek ve geçersiz belge geçerliymişçesine hesaplama yapıldığını, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının varlığını iddia ettiği alacağı hesaplanırken cevap dilekçesi ile dosyaya ibraz edilen ödeme dekontları ve SGK Ödeme Makbuzları dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığını, yine hesaplama yapılırken, müvekkili şirketin davacı nam ve hesabına yapmış olduğu işçilik ödemelerinin tam olarak mahsup edilmediği gibi, davacı nam ve hesabına müvekkili şirketçe yapılan SGK Prim Ödemelerinin de gözönünde bulundurulmadığını, oysa davacı adına çalışan işçilerin tüm alacaklarının ve SGK primleri ödemelerinin müvekkili şirketçe karşılanmış olup, söz konusu bu tutarların hesaplamaya tam olarak dahil edildiğinde görüleceği üzere davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağı bulunmadığını, bilirkişi raporunda davacının alacağının fer’isi olarak hesaplanan, faiz tutarı ve faiz oranının da fahiş olup, ne şekilde hesaplandığının anlaşılamadığını, bu nedenle kabulünün mümkün olmadığını, bilirkişi heyetinin kendisinden beklenen özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek dosyada bulunan bilgilerden adeta kopyala yapıştır yöntemi kullanarak rapor hazırlamaya çalıştığını, rapor incelendiğinde; raporun 8 sayfalık kısmının davacı ile müvekkili şirket arasında yapılan sözleşme ve ekindeki şartnamelerinin maddelerini içermekte olup dosyadaki davacının haksız talebine yönelik herhangi bir bilgi veya tespite yer verilmediğini, varolanın tekrarından ibaret olan ve uyuşmazlığın çözümüne ilişkin bilgi içermeyen işbu bilirkişi raporunun kül halinde dosyaya somut bir katkı sağlamayacağı açık olduğundan yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak, davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 26/01/2017 tarihli sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı taşeron, davalı yüklenicidir.
Bu sözleşme ile davacı taşeron, davalı yükleniciye karşı, davalı yüklenicinin … Genel Müdürlüğü İçmesuyu Dairesi Başkanlığı ile imzalanan ana sözleşme gereğince yüklenici olarak üstlenmiş olduğu … ili, … ilçesinde yer alan … içmesuyu isale hattı yapım işi kapsamındaki su depoları ve terfi merkezlerine ait betonarme işlerinin beton, demir ve kalıp işçiliklerini üstlenmiştir. Sözleşmenin 6.maddesine göre sözleşme konusu dolu kalıp işçilik bedeli (kalıp+demir+beton); KDV hariç 70,00 TL/m³’tür. Sözleşmenin 5.6.maddesine göre işçilerle ilgili sigorta, vergi v.b.genel giderler taşerona aittir. Yine sözleşmenin 5.7.maddesinde yemek ücreti belirtilmiş olup, yemek hizmetinin yüklenici tarafından verilmesi halinde bedellerinin hakedişten düşüleceği belirtilmiştir.
Taraflar arasında, davalının şantiye personelinin de katılımı ile düzenlenen belgeler doğrultusunda ihtilafsız iki adet hakediş düzenlendiği, davalı tarafça bunların onaylandığı, dava konu 3 nolu hakedişin ise davalı tarafça onaylanmaması nedeniyle uyuşmazlık çıktığı, ihtilafın bu hakediş kapsamında davacının alacağı olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar mahkemece, 3 nolu hakedişin faturası düzenlenmediğinden KDV ilavesi ve tevkifatı dikkate alınmaksızın hesaplama yapılarak düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınmış ise de; Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 03/03/2014 tarih ve 2013/1483 Esas-2014/1398 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde kabul edilen sözleşmelerde, iş bedeline KDV ekleneceğine dair düzenleme bulunması halinde, yüklenicinin sözleşme ile belirlenen KDV bedeline hak kazanması, iş bedeline hak kazanmasına bağlıdır. Belirlenen iş bedelinin KDV’si de iş bedeline eklenmelidir. Yüklenicinin iş bedeline istinaden fatura düzenlemesi, KDV bedeline hak kazanması için ön koşul niteliğinde olmayıp, bu konu vergi mevzuatını ilgilendiren bir sorundur. Bu nedenle, KDV’si ayrıca ödeneceği kararlaştırılan sözleşme yönünden fatura düzenlenmemiş olması KDV hesaplamasına engel olmayan bir husus olduğundan, hesaplamanın KDV ve gerekli tevkifatı da dikkate alınarak yapılması gerekirken bu husus gözden kaçırılarak düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilmesi doğru olmamıştır.
HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkemenin de bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden ek rapor alabileceği kabul edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna davalı tarafça süresinde itiraz edilmiş olup, HMK’nın 281.maddesi uyarınca bu itirazların karşılanması, yine davaya cevap dilekçesine eklendiği belirtilen ödemelere ilişkin belgelerinin taraf ticari defterleri ile birlikte incelenerek defterlere kayıtlı olup olmadıkları, iş bu ticari ilişkiden kaynaklı ödeme olup olmadıkları, yine ödemelerin yukarıda açıklanan sözleşme hükümleri ve sözleşme kapsamında, işin tamamlandığı tarih itibariyle, davacı taşeronun sorumluluğunda olup olmadıkları hususlarında ek rapor alınmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,

2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/04/2021 tarih ve 2020/208 Esas- 2021/235 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 1.416,00TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf talep eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 05/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır