Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/832 E. 2021/1169 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2019
NUMARASI …

KARAR TARİHİ :20/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ :20/12/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmalen gelmiş olmakla yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Taraflar arasında akdedilen 28/10/2013 tarihli sözleşmeyle müvekkilinin Muş … binasının dış cephe kaplama işini yüklendiğini, müvekkilinin işi sözleşmeye uygun olarak ve süresinde tamamlayıp teslim etmiş olmasına rağmen bakiye alacağı ödemediğinden tahsili için davalı aleyhine 01/07/2014 tarihli 152.031,76 TL ve 01/07/2014 tarihli 23.237,74 TL miktarlı faturalara dayanılarak toplam 175.269,50 TL’lık alacak için Ankara 19. İcra Müdürlüğünün …. sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, en az %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 14/09/2018 tarihli dilekçesiyle takipteki yasal faiz istemini avans olarak ıslah ettiğini belirtmiştir.
Davalı vekili; Davacı yanca ihtarname ekinde gönderilen dava konusu 2 adet faturaya müvekkilinin 01/08/2014 tarihli cevabi ihtarname ile itiraz ettiğini, davacının işi eksik, kusurlu yaptığını, işi süresinde tamamlamadığını, davacının işe başladıktan sonra haber vermeden 06/12/2013 tarihinde işe ara verdiğini, sözlü uyarıların akabinde 19/02/2014 tarihli ihtarname gönderilerek 7 gün içinde işe başlanılmasının istenildiğini, ihtar üzerine davacının 27/03/2014 tarihinde yetersiz ekiple işe başladığını, bu nedenle 09/04/2014 tarihli ihtarnamenin gönderildiğini, 20/05/2014 tarihinde şantiye sahasında formen ve yetkili kişinin bulunmadığı, kalifiyesiz elemanların sigorta yaptırılmadan çalıştırıldığının tespit edildiğini, sigortasız çalışan elemanların yevmiyelerinin müvekkilince ödenerek şantiye sahasından gönderildiğini ve davacıya 20/05/2014 tarihli ihtarname gönderilerek sigortasız işçi çalıştırdığı ve kesilen cezanın yansıtılacağının ihtar edildiğini, tüm yazılı ve sözlü ihtarlara rağmen davacının ihtar edilen hususları yapmamakta ısrar etmesi ve işi bitirmeyeceğinin anlaşılması üzerine müvekkilince olaya müdahale edilerek mevcut işçilerin ödenmeyen ve çalışılacak günler ücretleri garanti edilerek çalıştırılmaya ikna edildiğini ve ayrıca işçiler getirtilerek 06/07/2014 tarihine kadar davacı nam ve hesabına tüm eksikliklerin yapılarak tamamlandığını, tüm bu gecikmelerden müvekkilinin büyük zarar gördüğünü, gerek davacıya bizzat gerekse de nam ve hesabına yapılan ödemeler toplamının 199.892,25 TL olup ayrıca gecikilen gün için sözleşmenin 5.maddesi gereğince günlük 2.500,00 TL ceza uygulandığını, bu nedenlerle davacının müvekkilinden alacağı bulunmadığı gibi aksine borçlu olduğunu, buna ilişkin talep ve dava haklarının saklı olduğunu, yine sözleşmenin 7.maddesi gereğince ödemenin hakedişle yapılacağının kararlaştırıldığını, hakediş düzenlenmeden fatura kesilmesinin ve faturaya dayanılarak takip yapılmasının da hukuki olmadığını belirterek, davanın reddine ve en az %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesinin İşin Müddeti ve Cezası başlıklı 5. maddesine göre, sözleşme konusu işin başlama tarihinin sözleşme tarihinden bir gün sonra olduğu ve taşeronun üstlenmiş olduğu işi 50 günde bitirmek ve şantiye teşkilatına teslim etmek zorunda olduğu, gecikmede günlük cezasının 2.500,00TL olduğunun hususu hüküm altına alındığı, buna göre işin 18.12.2013 tarihi itibariyle bitirilmesi gerekirken bitirilmediği, davalı tarafça gönderilen l9.02.2014 tarih ve 2014/001 sayılı ihtarnamede, işin 19.02.2014 tarihi itibariyle bitirilmemiş olduğu, en geç 7 gün içerisinde iş başlanması ve 25 gün içerisinde işin bitirilmesi gerektiğinin ihtar edildiği, davacıya 19.02.2014 tarihinden itibaren 7+25=32 günlük ek sürenin verilmiş olduğu ve işin bitim tarihinin 20.03.2014 olarak belirlendiği, işin müteahhidi …’ın yetkilisi ile alt yüklenici … İnşaatın yetkilisi ve … İnşaatın taşeronu … … yetkilisinin kendi aralarında düzenlemiş oldukları 06/07/2014 tarihli geçici kabul tutanağında, yerinde yapılan inceleme neticesinde dış cephe kaplama imalatında herhangi bir eksik imalatın olmadığı ve bunun aynı üniversitenin kontrolü tarafınca da tespit edilmiş olduğu ve kesin kabule kadar alt yüklenicinin sorumluluğunun devam etmekte olduğu belirtilerek geçici kabul tutanağının birlikte imzalanmış olduğu, böylece işin 06/07/2014 tarihinde bitirilmiş olduğunun anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan gecikme cezasının maddesi BK’nın 179. maddesinde yerini bulan ifaya ekli cezai şart hükmünde olduğu, buna göre alacaklının sözleşmenin ifası ile birlikte gecikme dolayısıyla oluşan gecikme cezasını da talep etme hakkına sahip olduğu, ne var ki, TBK’nın 179/2. maddesinde ifade edildiği üzere, ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça ancak, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteme hakkına sahip olup, dosya kapsamına göre, davalının dava konusu iş nedeni ile sözleşmeden kaynaklanan cezai şart talep etme hakkını kullandığına veya saklı tuttuğuna dair bir belgeye rastlanılmadığı, buna göre davalının gecikme cezası talep etme hakkının bulunmadığı kanaatine varıldığı, her ne kadar davalı vekilince, davacının işi yapmadığı bu nedenle davacı nam ve hesabına üçüncü kişilere işin yaptırıldığı savunulmuş ise de, davacı nam ve hesabına yaptırıldığı ileri sürülen işlerin davacı tarafından yapımı üstlenilen işlere ilişkin olduğu hususunun dosya kapsamına göre kanıtlanamadığından davalı vekilinin bu yöndeki savunmasına itibar edilmediği, mahkemece aldırılan 21.05.2018 tarihli kök ve 31.12.2018 tarihli mali müşavir bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen ayrık raporda özetle, dava konusu olmayan ancak dava konusu işe ilişkin olarak tanzim edildiği ve ödendiği tarafların kabulünde ve ticari defterlerinde kayıtlı bulunan 26.11.2013 tarihli ve 132.597,90 TL bedelli fatura ile, davacı ticari defterlerine göre davalı tarafından ödendiği anlaşılan 168.103,80 TL ödemenin mevcut olduğu, yine taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesine göre, davalı tarafından ödenen SGK primlerinin tutarının 6.607,27 TL olduğunun belirtildiği, bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen raporda belirtilen ve davacı ticari defterlerine göre kendisine dava konusu iş nedeni ile ödendiği tespit edilen 168.103,80 TL ile davalı tarafından sözleşmenin 3.maddesi uyarınca ödendiği tespit edilen 6.607,27 TL işçi primleri toplamı dikkate alındığında davacıya yapılan ödemeler toplamının 174.711,07 TL olduğunun anlaşıldığı, mahkemece davaya konu işin bedelinin, davacı tarafından tanzim edilen toplam fatura tutarına göre belirlenmiş olduğu, buna göre işin bedelinin 307.867,40 TL olarak kabul edilmesi gerektiği, davacıya yapılan ödemeler toplamı olan 174.711,07 TL’nin bu bedelden düşülmesi neticesinde davacının takip tarihi ile 133.156,33 TL alacaklı bulunduğu kanaatine varıldığı, davacı vekilince icra takip dosyasında işlemiş faiz talebinde bulunulmuş ise de, takip tarihinden evvel davalının temerrüde düşmediği anlaşılmakla, takip tarihinden önceki işlemiş faiz talebinin reddine karar verildiği, yine davacı vekilince 14.09.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile icra takip dosyasında sehven yasal faiz istendiğini belirterek alacağın takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiş ise de, itirazın iptali davası, takip hukukuna özgü ve takipteki talepler bağlı kalınarak yürütülen bir dava türü olmakla, davacı vekilinin işletilecek faizin türüne yönelik ıslah talebinin kabulüne olanak görülmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalının Ankara 19. İcra Dairesi’nin…. sayılı takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptaline, takibin 133.156,33 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz (%9) ile devamına, işlemiş faize ve fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın likit olduğu anlaşılmakla, asıl alacak tutarı olan 133.156,33 TL’nın %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yasal koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece 21.05.2018 tarihli kök ve 31.12.2018 tarihli ayrık raporun hükme esas alındığını ve hükme esas alınan 21.05.2018 tarihli teknik bilirkişi raporuna itirazlarının nazara alınmadığını, iş bedelinin 307.867,40 TL değil 339.840,00 TL olarak nazara alınması gerektiğini, buna göre müvekkilinin alacağının 31.972,60 TL eksik hesaplandığını, kabul anlamına gelmemek üzere davalının yaptığı varsayılan ödemelerin sözleşmeye göre iş bedelinden düşüldüğü takdirde müvekkilinin bakiye alacağının (339.840,00 – 173.957,27) = 165.882,73 TL olarak ortaya çıktığını, oysa mahkemece 133.156,33 TL üzerinden davanın kısmen kabul edildiğini, davalının müvekkili adına 174.711,07 TL ödeme yaptığına dair tespiti kabul etmediklerini, bilirkişi tarafından raporunun 7. sayfasında “SGK prim ve işsizlik bedelinin yatırıldığına dair belgenin var olmaması nedeniyle, mahsup işlemi gerektiren herhangi bir durumun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” denilmesine rağmen raporun 5. sayfasında “davalı yanca davacıya yapılan ödemelerin belirlenmesi” başlıklı bölümdeki tabloda toplamda 6.607,27 TL SGK ödemesinin mahsup edildiğinin görüldüğünü, buna rağmen mahkemece 6.607,27 TL SGK ödemesinin müvekkili alacağından mahsup edildiğini, raporda da belirtildiği gibi davalının yaptığı SGK ödemelerine ilişkin olarak da, müvekkili firmaya masraf faturasını tebliğ etmediğini, bu nedenle davalının yaptığı iddia edilen SGK ödemelerinin müvekkili alacağından mahsup edilemeyeceğini, netice olarak, davalının müvekkiline 174.711,07 TL ödeme yaptığının tespitini kabul etmediklerini, eğer bu yönde bir kabul olacaksa, bu ödeme tutarının faturaya göre iş bedelinden değil sözleşmeye göre iş bedelinden düşülmesi gerektiğini, mevcut haliyle verilen hatalı kararın bu noktada hakkaniyetli olmadığını, davalıya, 25.07.2014 tarihinde keşide edilen ihtarname ile davalının temerrüde düşürüldüğünden ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işlemiş faiz hesaplanması gerektiğini, 14.09.2018 tarihli dilekçede talep edilen faiz türü yönünden ıslah talebinin sunularak alacağın avans faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiğini ancak mahkemece bu taleplerinin reddedildiğini, bu noktada da kararın hatalı olup faiz türü yönünden ıslah taleplerinin kabulü gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık konusu alacağın likit ve muayyen kabul edilemeyeceğinden davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin geçici kabul tutanağını ifa olarak kabul ederek hataya düştüğünü, tam ifa olmadığını, dosya kapsamında geçici kabul tutanağında eksik işlerin bulunduğunun belirtildiğini, yüklenicinin işi eksiksiz ve süresinde yapmadığı için müvekkilinin işi tamamladığını, davacının yapmadığı işi tamamlamak için müvekkilinin 36.542,25TL’lık harcama yaptığının da 12.04.2016 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, tamamlanmamış işin ifa olarak kabul edilemeyeceğini, müvekkiline işin teslim edildiğine dair bir tutanağın davacı tarafından sunulmadığını, teslim ve kabulün olmadığını, müvekkilinin cezai şartın mahsubunu talep etme hakkı olmasına rağmen mahsup edilmemesinin doğru olmadığını, 12.04.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, gecikilmiş sürenin 106 gün olduğu ve bu gecikmenin davacıdan kaynaklandığının tespit edildiğini, 106 günlük gecikme cezasının belirlenip alacaktan mahsubu gerektiğini, muhasebe kayıtlarında tespit edildiği üzere müvekkilinin, davacı yüzünden müteahhide 53.100,00TL gecikme cezası ödediğini, işin bitirilemeyeceği anlaşıldığından müvekkilince olaya müdahale edildiğini, mevcut işçi1erin ödenmeyen ve çalışılacak günlerin ücretleri garanti edilerek çalışmaya ikna edildiğini ve 06.07.2014 tarihine kadar davacı nam ve hesabına tüm eksiklikler yapılarak tamamlandığını, buna göre hem cezai şartın, hem de müvekkiline dava dışı iş sahibi tarafından kesilen cezanın alacaktan mahsubu gerektiğini, müvekkili tarafından sözleşmenin 3. maddesine göre davacının hesabından düşülmek üzere toplam 6.607,27TL SGK primi ödendiğini, iş bedeli 288.000,00TL olduğuna göre ödenmesi gereken primin 13.291,20TL, işsizlik bedelinin 1.329,12TL olmak üzere toplam 14.620,32-TL olduğunu, sözleşmenin 3. Maddesi gereğince bu bedelin alacaktan mahsubu gerekirken mahsup edilmemesinin kabul edilebilir olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kesin hakediş yapılmadan icra takibi yapılıp yapılamayacağının tespitinde de hataya düşüldüğünü, davacı tarafından ifa ve teslim edilmemiş iş hakkında hakedişe davet de yapılmadığını, kendiliğinden fatura düzenlenerek takip yapılmasının haklı olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. madde hükmü uyarınca taraf vekillerinin istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında, … (Rektörlük) cephe kaplaması işinin yapımı konusunda 28/10/2013 tarihli sözleşmenin imzalandığı ihtilafsız olup davacı alt taşeron, davalı taşerondur.
Sözleşmeye göre, işin anahtar teslimi malzemeli bedelinin 288.000,00TL olduğu(md.2), KDV dahil toplam bedelin 340.704,70 TL olarak belirlendiği, sözleşme konusu iş için çalışacak işçi ve ustaların SSK primlerinin işveren üzerinden dosyası üzerinden yatırılacağı ve yapılan ödemelerin taşeron hesabından düşüleceği, iş için gerekli usta ve işçinin taşeron tarafından temin edileceği(md.3), işin başlama tarihinin sözleşme tarihinden 1 gün sonrası olduğu ve taşeronun üstlenmiş olduğu işi 50 günde bitirmek ve şantiye teşkilatına teslim etmek zorunda olduğu, gecikmede, günlük cezasının 2.500,00TL olarak kararlaştırıldığı(md.5), işin keşif bedelinin %7’sinin peşin, %30’nun çeklerle yapılacağı, kalan miktarın iş teslimi ile hak edişle yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Ankara 19,İcra Müdürlüğünün ….sayılı takip dosyasında, davacı tarafından davalı aleyhinde 175.269,50 TL asıl alacak, 605,04 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 175.874,54TL alacağın asıl alacağa işleyecek yıllık %9 yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, alacağın dayanağı olarak, 01.07.2014 tarihli KDV dahil 152.031,76 TL ve 23.237,74 TL miktarlı iki adet faturanın belirtildiği, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde davalı tarafça borcun bulunmadığından bahisle takibe itiraz edildiği, davanın yasal bir yıllık hak düşürücü süre içersinde açılmış olduğu, bilirkişi raporuyla da belirlendiği üzere davalı tarafından sözleşmenin 3. maddesine göre davacı taşeron hesabından düşülmek üzere toplam 6.607,27 TL … priminin ödendiği, dava konusu iş nedeni ile ödendiği tespit edilen 168.103,80 TL ile 6.607,27 TL SGK primleri toplamı dikkate alındığında davacıya yapılan ödemeler toplamının 174.711,07 TL olduğu, davaya konu işin bedelinin, davacı tarafından tanzim edilen 307.867,40 TL’lık toplam fatura tutarına göre belirlenmesi gerekmekle davacıya yapılan ödemeler toplamı olan 174.711,07 TL’nin bu bedelden mahsubu davacının takip tarihi ile 133.156,33 TL alacaklı bulunduğu, takip tarihinden sonra 25/07/2014 tarihli ihtarnamenin davacı tarafından davalıya keşide edildiği, buna göre takip tarihinden evvel davalının temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, itirazın iptali davası, takip hukukuna özgü ve takipteki taleplerle bağlı kalınarak görülen bir dava olmakla, faizin türüne yönelik ıslah talebinin kabulünün mümkün olmadığı hususları belirgindir.
Dava, İcra İflas Yasası’nın 67. maddesine dayanılarak açılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle sözleşme dışı yapılan işlerin dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporuyla yapıldığının ve talep edilen bedelin uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıda yer alan hususun dışında kalan sair istinaf nedenleri yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin mümkün olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295E., 2006/341 K, 15.H.D. 2019/1699E,-4911K)
Somut olayda, davacı, davalı aleyhine bakiye alacağının tahsili için başlattığı ilâmsız icra takibine davalının haksız itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili talebinde bulunmuş olup, yapılan yargılamada, tarafların göstermiş oldukları kanıtlar toplanıp, bilirkişi raporları alınmış, mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporuyla davacının bakiye alacağı yapılan ödemeler de mahsup edilerek belirlenmiş olmasına göre alacağın likit olduğundan söz edilemeyecektir.
Bu durumda, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekirken mahkemece alacağın likit olduğu kabul edilerek icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına yasal şartları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebi reddedilmek suretiyle esas hakkında yeniden aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
3-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/03/2019 tarih ve …. K sayılı kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
4-Davanın kısmen kabulü ile davalının Ankara 19. İcra Dairesi’nin… Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptaline, takibin 133.156,33 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz (%9) ile devamına,
5-İşlemiş faize ve fazlaya ilişkin talebin reddine,
6- Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
7-Yasal koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
8- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 9.095,90 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 27,70 TL harç ve 1.086,20 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.113,90 TL harcın mahsubu ile kalan 7.982,00 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
8-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davada kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 16.599,85 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davada reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 6.353,37 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvurma harcı, tebligat-müzekkere ücreti bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 4.447,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 3.378,49 TL yargılama gideri ile, 1.113,90 TL harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Davalı tarafından yapılan 36,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 8,65 TL’sının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
12-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,
İstinaf İncelemesi yönünden:
13- Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
14-Davalı tarafından ödenen 44,40 TL ve 2.229,60 TL olmak üzere toplam 2.274,00 TL peşin istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
15-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
16-Davalı tarafından ödenen 121,30 TL istinaf başvuru harcı ile 94,48 TL posta masrafı olmak üzere toplam 215,78 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 20/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.