Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/789 E. 2023/515 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/789 – Karar No:2023/515

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/789
KARAR NO : 2023/515

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/06/2021
NUMARASI : 2017/139 E-2021/354 K

DAVACI-KARŞI DAVALI :
VEKİLLERİ
DAVALI-KARŞI DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 04/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/05/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak, karşı davacı tarafından karşı davalı aleyhine açılan alacak davalarında mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davalı- karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; müvekkili firma ile davalı arasında Polonya/ Redzikovvo’da davalının … arasındaki sözleşmeye istinaden alt yüklenicilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili firmanın sözleşme kapsamında davalıya 01.09.2016 tarihinde 78.500 Euro’ luk kesin teminat mektubu verdiğini, 24.06.2016 tarihinde taraflar arasında mevcut olan sözleşmeye göre; tüm proje ve şartnamede adı gecen 42 ACF, 43 MPF, 44 GWP2, 45 PWF, 48 SCF ve 49 FS binalarının davalı firma tarafından yapılıp müvekkili firmaya teslim edildikten sonra müvekkili firmanın özel çelik inşaatını teknik şartnameye uygun bir şekilde yapılması hususunda anlaştıklarını, davacının edimlerini eksiksiz yerine getirmeye çalıştığını, sözleşmeye istinaden yapmakla yükümlü olduğu edime ilişkin tüm malzemeleri inşaat alanına getirerek teslim ettiğini, ancak davalı yanın kötü niyetli bir şekilde 27/01/2017 tarihli ihtarname keşide ederek müvekkilinin edimleri zamanında yerine getirilmemesinden dolayı uğradığı zararlardan bahsettiğini, ihtarnamedeki beyanların gerçeğe aykırı olduğunu ve 03/02/2017 tarihli ihtarname ile cevap verildiğini, gecikmenin davalının kusurundan kaynaklandığını, proje onay süresinin 15 gün olmasına rağmen halen davalı tarafından onaylanmayan projelerin bulunduğunu, Türkiye’den getirtilecek malzemelerin nakliyesinin yükleniciye ait olup, nakliye süresinin sözleşmede belirtilen tarihlerde gerçekleştirilmediğini, davalının bildirmesi gereken aks yönlerini bildirmeden işe başlanmış olduğundan işin gecikmesine sebebiyet verildiğini, proje revizyonlarının yapıldığını, bu nedenle teslim süresinin uzadığını, müvekkiline teslim edilmesi gereken binaların davalı tarafından tamamlanmadığı gibi müvekkiline henüz teslimi dahi yapılmayan yerlerin bulunduğunu, davalı tarafından malzeme değişikliğine gidildiğini, bu hususların işin teslimini geciktirdiğini ve müvekkilinin 16/02/2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, şimdilik 111.000 Euro hakediş alacağına uygulanacak ticari faiz oranı aksi kanaatte olunması halinde ihtar tarihinden itibaren yasal faiz oranı uygulanarak davalıdan tahsiline; 21/04/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; alacak istemine ilişkin talebini 295.617,75 Euro artırarak toplam 406.617,75 Euro alacağın 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Euro için açılmış bir yıl vadeli mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı- karşı davacı vekili özetle; taraflar arasında akdedilen taşeronluk sözleşmesi gereği, davalı-karşı davacı işverenin Polonya ‘da üstlendiği inşaat işi kapsamındaki 42 ACF, 43 MPF, 44 GPW2, 45 PWF, 48 SCF, 49 FS binalarının çatı ve çelik cephe işinin yapımını davacı-karşı davalının üstlendiğini, sözleşme bedelinin 1.570.000 Euro olup, sözleşme ve ekleri uyarınca iş bitim tarihinin 30.11.2016 olduğunu, davacının iddiasının aksine feshin haklı bir nedeni olmayıp, davacı taşeronun sözleşmeyi ihlal ederek işverenin zarara uğramasına neden olduğunu, davalı işverenin teminat mektubunu sözleşmesel gerekçeler uyarınca nakde çevirdiğini, davacının sözleşme eki iş programına uygun hareket etmediğini, fesih tarihi itibariyle halen projelerin davacı tarafından tamamlanamamış olduğunu, idare tarafından kabul edilmeyen projeleri yenilemediğini, iş programındaki imalat ve montajları tamamlamadığını, müvekkilinin iş programına uyulmadığından ceza kesileceğine ilişkin 27.01.2017 tarihli ihtarnamesinden sonra davacının, dayanağını açıklamadan 208.808,63 Euro alacağının ödenmesini talep ettiğini, elektronik iletilerinde işçilerinin alacağının davalı tarafından ödenmesini istediğini ancak işçilerin puantajını, maaşlarını, SGK ödemelerini bildirmeyerek ödeme yapılmasını engellediğini, yine de davalı işverenin ödeme yaptığını, davacının alacaklı olduğunu ileri sürerek 16.02.2017 tarihinde sözleşmeyi feshettiğini, işçilerini de Polonya’da ortada bıraktığını, davalının fesihten sonrada işi davacının nam ve hesabına devam ettirdiğini, teminat mektubunu nakde çevirdiklerini, nakliye sırasında ortaya çıkan tüm gecikmelerin 2 hafta olduğunu, bu sürenin davacının gecikmesi yanında küçük kaldığını, sözleşme eki şartnameler uyarınca davacının önce montaj planını sunması gerektiğini, montaj planının idare tarafından onaylandıktan sonra montaja başlanabileceğini, davacının gecikmeli olarak montaj planını sunduğunu, kaldı ki aks yönünü davacının saha sorumlusunun önerdiğini, müvekkilinin bu konuda etkisinin bulunmadığını, müvekkilinin mavi renkli boyanın teknik özellikleri dışında herhangi bir malzeme değişikliği yapmadığını, davacının kenet çatının yapılabilmesi için uygun sıcaklıkta ortam da hazırladığını, ancak davacının gerekli ekipmanı şantiyeye getirmediğini, davacıdan kaynaklanan gerekçelerle işin mevsimsel olarak çalışılamayan günlere sarktığını, davacının tüm malzemeleri şantiye sahasına getirdiği iddiaların gerçekleri yansıtmadığını, davacının kendisine teslim edilen işyerlerindeki imalatları tamamlamamış iken diğer yerlerin teslim edilmemesinin, beton imalatının bitmemesinin iş akışına tesir etmeyeceğini, davacının sadece 11.01.2017 tarihli 1 no’lu hakedişi bulunduğunu, bu hakedişin 31.12.2016 tarihine kadar yapılan montaj işçiliğini içerdiğini, toplam tutarının 120.675,99 Euro olduğunu, sözleşmesel kesintilerden sonra ödenecek tutarın 92.932,51 Euro olacağını, 233.290,12 Euro ‘luk diğer belgenin hakediş olmadığını, bunda kesintilerin dahi yapılmadığını, mali durum tablosu niteliğini taşıdığını, davacının talebi üzerine 27.12.2016 tarihinde işçilerine 35.910,42 Euro, 08.02.2017 tarihinde de nam ve hesabına 59.778,88 Euro ödeme yapıldığını, ayrıca 06.01.2017 tarihinde 50.000 Euro, 16.01.2017 tarihinde de 50.000 Euro daha ödendiğini belirterek, yasal ve hukuki dayanağı olmayan davanın reddine karar verilmesini istemiş, karşı davasında; davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmesinden sonra müvekkilinin hesap sitüasyonunun oluşturulması amacıyla 09/03/2017 tarihli ihtarnameyi gönderdiğini, ihtarname gönderildiğinde asıl davadaki dava dilekçesinin tebliğ edilmemiş olduğunu, fesih tarihi itibariyle sitüasyon sonucu asıl davada davacının müvekkiline 103.127,38 Euro tutarında borçlu olduğunun ortaya çıktığını, Polonya’da bulunan bir takım şirketlerin müvekkiline başvurarak asıl davada davacının borçlarının bulunduğunu belirttiklerini, yüklenicinin ödeme yapmaması nedeniyle müvekkilinin davacı karşı davalının nam ve hesabına ödeme yaptığını ve davacı karşı davalının haksız şekilde sözleşmeyi feshetmesi sonucu onun nam ve hesabına müvekkili şirketin devam ettiği tüm işlerle ilgili harcama kalemi ve zararlara ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek, şimdilik 103.127,38 Euro alacağın dava tarihinden itibaren işletilecek en yüksek döviz faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Karşı davada davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığını, asıl davadaki dava dilekçesinde belirtilen hususları tekrarla davalı tarafından neye istinaden düzenlendiği belli olmayan 4 adet faturanın müvekkili tarafından çekilen 12/03/2017 tarihli ihtarname ile iade edildiğini, işin uzamasında müvekkilinin bir kusurunun olmadığını, yüklenicinin kusurlu olduğunu, müvekkilinin yapılan iş nedeniyle alacaklı olduğunu, müvekkili tarafından düzenlenen hakediş alacaklarından yapılan iş ve bu işe ilişkin olarak işçi ücreti ve malzemelerin miktarının bulunduğunu, dolayısıyla davalının müvekkiline işçi ücreti yansıtmasının, malzeme bedeli ödemesi ve şantiye ile merkez kesintileri ile ceza kesintisi yapmasının kabulünün mümkün olmadığını, bu kesintilerin reddi gerektiğini, davalının müvekkilinden alacaklı olduğunu iddia ettiği … şirketi ile müvekkili arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, bu nedenle bu firmaya yönelik yapılan ödemenin müvekkili tarafından kabulünün mümkün olmadığını, yine yüklenicinin müvekkilinin borçlarını ödediği iddiasının soyut olup, herhangi bir delil ile kanıtlanmadığını, ispattan yoksun olduğunu savunarak, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemesince; toplanan delillere göre davalı şirketin yüklendiği iş olan özel çelik imalat işlerinin imzalanan sözleşme ve teknik şartnameye uygun olarak yapılması hususunda davacı ile alt yüklenicilik sözleşmesi imzaladığı, işin belirli bir kısmının davacı tarafından yapıldığı, ihtarname ile davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi sözleşmenin feshedilmesinde her iki tarafın da kusurlu olması nedeniyle davacı alt yüklenicinin bakiye iş bedelini asıl yüklenici olan davalıdan talep edebileceği, ikinci bilirkişi heyetinden alınan ve yeterli görülen rapora göre de davacının bakiye alacağının 406.617,75 Euro olduğu, temerrüt ihtarnamesinin 07/02/2017 tarihinde asıl yüklenici davalıya tebliğ edildiği, verilen süre gözönünde bulundurulduğunda davalının 11/02/2017 tarihinde temerrüde düştüğü, karşı dava yönünden ise asıl yüklenicinin herhangi bir alacağının olmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile kabul 406.617,75 Euro’nun temerrüt tarihi olan 11/02/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre işletilecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Davalı- karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; denetim imkanı olmayan bilirkişi raporları ile verilen kararın yasaya ve hukuka uygun olmadığını, davacı- karşı davalının 21/03/2021 tarihli bilirkişi ek raporundan sonra ıslah talebinde bulunduğunu, mahkemece alınan iki kök raporun ve dört adet ek raporun birbirlerinden farklı değerlendirmeler içerdiğini, denetime elverişli olmayan bu raporlara karşı ayrıntılı olarak itirazda bulunulduğunu, mahkemece yeni bir heyetten rapor alınması itirazının kabul edilmeyerek, açık çelişkiler içeren, hüküm kurulmasına elverişli olmayan bilirkişi raporlarına göre hüküm tesis ettiğini, feshin haklı bir nedene dayanmadığını, sözleşmeyi ihlal ederek yükümlülüklerine aykırı davrananın davacı taşeron olup, müvekkilinin zarara uğradığını, 1.570.000 Euro bedelli sözleşmede kendisine bilirkişi raporlarına göre 1.531.478,68 Euro ödeme yapıldığının belirtildiğini, davacıya böyle bir ödeme yapılmışken, 208.808,63 Euro alacağının ödenmediği iddiasıyla davacının sözleşmeyi feshetmesinin hayatın olağan akışında dahi haklı bir yanı olmadığını, davacının bu bedele ilişkin alacak talebi ile hakediş düzenleyip müvekkiline de sunmadığını, bilirkişi raporlarının birbiri ile çelişkili olup, karara dayanak yapılamayacağını, davacının sözleşme uyarınca taahhütlerine uymadığını, gerekli teminatları müvekkili şirkete vermediğini, hakedişine esas tüm ödemelerin yapılmasına rağmen iş programında ciddi gecikmelere neden olduğunu, işçilerini işe çıkarmadığı gibi işin yapıldığı sahayı terk ettiğini, ödenmeyen hakedişinin olmadığını, davalının davacıya alacaklarını ödemediği şeklindeki mahkeme kabulünün doğru olmadığını, sözleşmenin 5. ve devamı maddelerinde hakedişin nasıl düzenleneceğinin belirtildiğini, taraflar arasında sadece 11/01/2017 tarihli bir hakediş bulunduğunu ve bunun 01/09/2016-31/12/2016 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığını ve bu hakedişin montaj işçiliğine ait olup, bedelinin ödendiğini, davacı tarafından hakediş tutarı olduğu iddia edilen 10/01/2017 tarihli 233.290,12 Euro bedelli belgenin hakediş olmadığını, sözleşmede malzemeye esas ödemelerin hangi şartlarda yapılacağının, yine sadece montaj bedelleri için hakedişin nasıl düzenleneceğinin açıkça belirtildiğini, hakedişin sadece montaj işçiliğini içermesi gerektiğini, malzemeler yönünden ise davacı tarafından kesilen faturalar doğrultusunda ödeme yapıldığını, davacının hazırladığı bu mali durum tablosunun sözleşmeye göre hazırlanmış bir hakediş olmayıp, iddia edildiği gibi 233.290,12 Euro bedelli ödemeye esas bir hakediş bulunmadığını, mahkemenin gerekçesinde işveren personeli …’in beyanına “davacının alacakları var fakat ödenmiyormuş” gibi bir yorum getirilmesinin doğru olmadığını ve gerçeğe aykırı olduğunu, yukarıda belirtildiği gibi hakedişin sadece montaj bedelini içerdiğini, mali tablo belirtilen 233.290,12 Euro’nun içinde malzeme bedelleri olduğu gibi sözleşmesel kesintilerin de bulunduğunu, malzeme bedellerinin hakediş kapsamında ödenmediğini, mali tablonun, müvekkili şirket tarafından onaylanmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak hakedişin sonuçlanmasını beklemeden, hakedişe mahsuben ödemeler yaptığını, davacının talebi üzerine 27.12.2016 tarihinde doğrudan davacı işçilerine 35.910,42 €, 08.02.2017 tarihinde 59.778,88 €’nun müvekkili tarafından davacı nam ve hesabına ödendiğini, buna ilişkin belgelerin sunulduğunu, yine 06.01.2017 tarihinde 50,000 €’nun ve 16.01.2017 tarihinde 50,000 €’nun davacı nam ve hesabına ödendiğini, müvekkilinin sözleşmenin feshi için davacıyı zorlamadığını, aksine inşaatın bitirilmesi gayretinde bulunduğunu, 27.01.2017 tarih ve 01621 yevmiye nolu ihtarnamenin sözleşmenin feshi niteliğinde olmadığını, buna rağmen karara dayanak yapılan son bilirkişi raporunda sözleşmenin müvekkili şirket tarafından feshedildiğinin kabul edildiğini, ihtarname üzerine taraflar arasında birçok yazışma ve ihtarname gönderiminin gerçekleştiğini, davacının 16/02/2017 ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmeyi feshedenin davacı olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacının gönderdiği sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnameye 22/02/2017 tarihli ihtarname ile cevap verildiğini, bu yazışmalar dikkate alınmadan verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin feshinde davacının tam kusurlu olduğunu, sözleşmeye göre 15.07.2016 tarihine kadar projelerin hazırlanması ve onaylatılmasının davacı tarafından gerçekleştirilmediğini, projelerde montajın kaynaklı olarak yapılacağının belirtilmesine rağmen davacı tarafından cıvatalı olarak yapılmasının işin gecikmesine sebebiyet verdiğini, davacının atölyelerinde yapılacak imalatları zamanında yapmadığını, yer tesliminin gecikmesinin söz konusu olmadığını, yargılamada belirtildiği üzere davacının yer teslimi yapılan 3 binanın montaj işlemlerini tamamlayamadığını, dolayısıyla diğer binaların yer teslimlerinin yapılmamış olmasının iş akışını etkilemediğini, davacıya yer teslimi yapılan üç binadaki montaj işinin tamamlaması için ihtarname çekildiğini, mahkeme kararında, sözleşmede kısmi teslim diye bir ifade olmadığından üç binanın yer tesliminin yapılmamasının gecikme nedeni olarak görüldüğünün belirtildiğini, sanki teslim edilmeyen binaların montajı nedeniyle işverenin işin tamamlanmadığı iddiasında bulunduğu şeklinde değerlendirme yapıldığını, oysa yer teslimi yapılan üç binanın montaj işinin davalı tarafından bitirilemediği için işlerin hızlandırılması yönünde ihtarname çekildiğini, davacı- karşı davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, bu nedenle cezai şart uygulanmasının ve teminat mektubunun paraya çevrilmesinin haklı olduğunu, gecikmenin de davacıdan kaynaklandığını, halen davacı tarafından iletilmeyen revize sunumlar olduğunu, onay bekleyen projenin bulunmadığını, davacının edimlerini geç ifa ettiğini, aks yönlerinin müvekkilinin tek yanlı iradesi ile değiştirildiği ve bu durumun gecikmeye sebep olduğu ile ilgili iddianın tamamen gerçek dışı olduğunu, bu iddiaya Ankara 20. Noterliği’nin 20.02.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, dava dilekçesi içeriğindeki “cool pvdf değişikliği” “özel saç boyası talebi” iddialarının tamamen gerçek dışı olup, bu iddiaların tümüne de ihtarname ile cevap verildiğini, davacının mevsimsel değişiklikleri gerekçe göstermesinin kabul edilemez olduğunu, stud makinesinin müvekkili tarafından herhangi bir iş yapılmaksızın bekletildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu ve davacıya iade edildiğini, dava dilekçesinde ifade edildiği şekilde; projede kullanılması gereken tüm çelik imalatın proje sahasına sevk edildiğinin doğru olmadığını, fesih tarihi itibariyle halen 42- no’lu ve 45 no’lu binalara ait ana çelik yapılar imal edilerek nakliyesi için müvekkiline teslim edilmediği gibi projelendirme ve çizim çalışmalarının dahi yapılmadığını, fesih tarihi itibariyle ana çelik yapıları sahada olan binalarda bile bazı iş kalemlerinde projelendirmenin yapılmadığını ve imalatına başlanmadığını, yer tesliminin yapılmaması nedeniyle gecikmenin olduğu iddiasının gerçek olmadığını ve davacıya teslim edilen binalardaki montaj işlerinin dahi taahhüt edilen sürelerde ve hızla tamamlanmadığını, diğer binalarda yer teslimi yapılıp yapılmadığının ve/ veya beton işlerinin bitip bitmemesinin iş akışı ve takvimi ile bir ilgisinin bulunmadığını, 03.02.2017 tarihli ihtarnameye göre faiz işletilmesine karar verilemeyeceğini, sözü edilen ihtarnamenin fesih ihtarnamesi olmadığını, bu nedenle bu ihtarnameye göre faiz işletilmesinin hukuka uygun olmadığını, karşı davanın reddine ilişkin mahkeme gerekçesini kabul etmediklerini, mahkemenin asıl davadaki kabul gerekçesini karşı davanın red gerekçesi olarak ele aldığını, bu durumun usul açısından uygun olmadığı gibi karşı davanın gerekçesi açısından da doğru olmadığını, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanmadığını, Ankara 56. Noterliği’nin 09 Mart 2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacının toplantıya davet edildiğini, ihtarnamenin gönderildiği tarihte davacı- karşı davalı tarafından açılan dava dilekçesinin müvekkiline henüz tebliğ edilmemiş olup, müvekkilinin davadan haberdar olmadığını, fesih tarihi itibariyle sitüasyon sonucu, davacı- karşı davalının müvekkiline 103.127,38 Euro tutarında borçlu olduğunun ortaya çıktığını, bu borcun detayının yargılama aşamasında dosyaya sunulduğunu, bununla birlikte, Polonya’da kimi firmaların müvekkili şirkete başvurarak davacı- karşı davalının kendilerine borçlu olduğunu bildirmeleri üzerine, durumun davacı taşerona bildirildiğini, ancak davacı taşeronun ödemediğini, onun nam ve hesabına müvekkili tarafından ödeme yapılarak borçların kapatıldığını, bu gibi ödemelerle ilgili olarak talep haklarını saklı tuttuklarını belirterek, kanuna ve hukuka uygun olmayan mahkeme kararının kaldırılarak, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine dair verilen karara karşı davalı – karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı deliller, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığının ve özellikle taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davalı yüklenicinin davacı taşeron nam ve hesabına yaptığını iddia ettiği harcamalara ilişkin mahsup talep ettiği kalemlere yönelik düzenlediği faturaların davacı taşeron tarafından iade edilmiş olup, davalı yüklenicinin bu iddiasını yasal delillerle kanıtlayamamış bulunmasına göre davalı karşı davacı vekilinin, karşı dava yönünden tüm, asıl dava yönünden ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davalı karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik diğer istinaf nedenlerinin incelenmesinde;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 117. (mülga 818 sayılı BK’nın 101/I. md.) maddesine göre sözleşme ilişkisinden kaynaklanan alacaklara temerrüt faizi yürütülebilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp, borçlunun ihtarla temerrüde düşürülmesi gerekir. Ya da aynı maddenin ikinci bendi uyarınca taraflarca ödeme tarihinin kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, davacı taşeron tarafından davalıya gönderilen Kartal 23.Noterliği’nin 03/02/2017 tarih … yevmiye nolu ihtar ile 208.808,63 Euro alacağın olduğu ve 3 gün içerisinde en az yarısının ödenmesi ve akabinde ödeme planının düzenlenmemesi halinde tamamının tahsilinin talep edildiği, bu ihtarın mahkemece de kabul edildiği üzere 07/02/2017 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve en az yarısının talep edileceğine ilişkin şartın yerine getirilmemiş olması nedeniyle, ihtarnamede belirtilen 208.808,63 Euro yönünden 11/02/2017 tarihinde temerrüdün gerçekleştiğinin kabul edilmesinin gerekeceği, bakiye bedel 197.809,12 Euro yönünden ise davadan önce temerrüt oluşmadığından, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile alacağın tamamına ihtarla birlikte temerrüde düşülen tarihten itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davalı karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiş ve asıl ile karşı dava hakkında aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/06/2021 tarih ve 2017/139 Esas- 2021/354 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Asıl davanın kabulüne,
a-406.617,75 Euro’nun; 208.808,63 Euro’suna 11/02/2017 tarihinden, bakiye 197.809,12 Euro’suna dava tarihi olan 22/02/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesine göre devlet bankalarında euro cinsinden 1 yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 227.201,64 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 7.255,80 TL ve ıslah ile alınan 49.550,00 TL olmak üzere toplam 56.805,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 170.395,84 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
c-Davacı tarafından yatırılan 7.255,80 TL peşin harç ile 49.550,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 56.805,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 13.316,50 TL posta/ tebligat/ bilirkişi gideri olmak üzere toplam 13.347,9‬0 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
e-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
f-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 250.781,13 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karşı davanın reddine,
a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 6.903,71 TL’den mahsubu ile arta kalan 6.844,41 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
b-Davalı kendisini vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 36.876,65 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
c-Davalı- karşı davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, ilk derece yargılamasında taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
6-İstinaf başvurusunda bulunan davalı- karşı davacı tarafından asıl davanın istinafı yönünden yatırılan 56.800,41 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
7-Harçlar Kanunu gereğince davalı- karşı davacıdan karşı davanın istinaf yönünden alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL’nin davalı- karşı davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
8-İstinaf talep eden davalı- karşı davacı tarafından karşı davanın istinaf yönünden yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinden bırakılmasına,
9-İstinaf talep eden davalı- karşı davacı tarafından yapılan asıl davanın istinafı yönünden yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 42,10 TL dosya posta masrafı olmak üzere toplam 204,2‬0 TL istinaf yargılama giderinin davacı- karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 04/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır