Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/786 – Karar No:2023/552
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/786
KARAR NO : 2023/552
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2021
NUMARASI : 2018/1026 E-2021/545 K
DAVACI :
VEKİLİ : Av. … – E-TEBLİGAT
DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … – E-TEBLİGAT
Av. … – E-TEBLİGAT
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 11.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.05.2023
Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talepli davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmeyle müvekkilinin… parselde yapılacak binanın statik projesinin hazırlanması ve idareye onaylatılması işini üstlendiğini, birim fiyatın 5 TL/ m² + KDV olarak belirlendiğini, iş bedelinin 800.000 TL + KDV olarak öngörüldüğünü, proje sonrası kesinleşecek inşaat alanına göre iş bedelinin hesaplanacağını, sözleşmenin imzalanması ve kalıp planlarının teslimi ile birlikte 50.000 TL nakit ödeme yapılmasının kararlaştırıldığını, bu tutarın ödendiğini, kalan iş bedelinin 210-360 gün vadeli çeklerle ödenmesinin öngörüldüğünü, müvekkilinin 24.02.2018 tarihinde gönderilen ön mimari projeye göre çalışmalarına başladığını, mimari projenin tam olarak bitirilememesinden ve sürekli revize edilmesinden dolayı statik projenin birkaç kez hazırlandığını, 29.08.2018 tarihinde statik projenin onaylatılmak üzere idareye sunulduğunu, mimari projede yapılan değişiklik ve idarenin düzeltme talebi sonrasında statik projenin revize edildiğini, 12.09.2018 tarihinde tekrar sunulduğunu, statik projenin belediye kontrolünden onay aldığını, ancak mimari projenin henüz onaylanmamış olması nedeniyle statik proje onayının bekletildiğini, sözleşmede yer almamasına rağmen müvekkilinin kazık projelerini de hazırlayarak teslim ettiğini, müvekkilinin edimini yerine getirmesine ve statik projeyi belediyeye sunmasına rağmen davalının demir sarfiyatının fazla olması nedeniyle projenin uygulanamayacağını belirterek ruhsat projesinden sonra ayrıca sahada uygulanacak ve demir sarfiyatı daha az olan paralel bir proje yapılmasını talep ettiğini, müvekkilinin güvenli olmayacağını da belirterek talebi reddettiğini, davalının bunun üzerine başka bir firmayla görüşmeye başladığını ve belediyeye başvurarak proje müellifinde değişiklik olduğunu bildirdiğini, müvekkilinin 26.11.2018 tarihli ihtarnameyi keşide ettiğini, ihtara rağmen ödeme yapılmadığını öne sürerek şimdilik 10.000 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş; kısmi ıslah ile talebini 832.555,56 TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili özetle; davacının çalışmalarının mimari projeye ve çok sık donatılı olması nedeniyle sahada tatbik edilmeye uygun olmadığını, projenin idareye onaylatılmadığını, davacı tarafça projenin 29.08.2018 ve 12.09.2018 tarihlerinde onay için idareye sunulduğu iddia edilmesine rağmen, belirttiği katlarda mimari projede bulunmayan betonarme kolonların statik projeye konulmuş olması nedeniyle onay alınamadığını söylemekten kaçındığını, diğer bir deyimle statik projenin mimari projeye uygun yapılmadığını, kazık projelerinin müvekkili tarafından bir başka şirkete yaptırıldığını, davacının hazırlayarak müvekkiline teslim ettiği taslak statik projede yönetmelik kuralları ve işin standardında istenen miktarın çok üzerinde demir ve beton kullanıldığının tespit edildiğini, davacıdan normal hale getirilmesinin talep edildiğini, davacının yapmamakta direndiğini, zaten temerrüde düştüğünü, sözleşmenin feshedildiğini, başka bir müellif ile çalışmaya başlandığını, davacının hazırladığı proje ile sonradan üçüncü kişiye hazırlatılan proje arasında belirtilen alanlarda C40 kalitesindeki beton miktarında 1.500 m³ ve 3.200 m³ ve yine demir tonajında %20 oranında azalma meydana geldiğini, müvekkilinin davacıdan paralel bir statik proje hazırlamasını kesinlikle talep etmediğini, davacının statik projeyi idareden onaylanmış biçimde teslim etmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “…Davalı vekilince, davacı şirketin hazırladığı projenin mimari projeye ve işin tekniğine uygun olmadığı, işin standartlarında istenen miktarın çok üzerinde demir ve beton kullanıldığının tespit edilmesi üzerine davacıdan bunun normal hale getirilmesinin istendiği ve bu talebe direngenlik gösterilmesi nedeniyle de sözleşme feshedilerek başka bir müellif ile çalışmaya başlandığı savunulmuş ise de; incelenen dosya kapsamına göre, davalı tarafından, davacıya yöneltmiş bir fesih beyanının bulunmadığı, bu nedenle sözleşmenin davalı tarafından usulüne uygun olarak feshedildiği hususunun davalı tarafça ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Bu belirleme ışığında yapılan değerlendirmede ise; davacının sözleşme kapsamında üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirerek, projeyi hazırladığı, davalının idareye yaptığı müracaat (başka bir müellif ile anlaşıldığı, bu nedenle davacı tarafça hazırlanan projeye onay verilmemesi talebi) nedeni ile, söz konusu projelerin incelemeye alınmadığı, davalı şirketin idare’ye başvurusunda davacının hazırladığı projedeki herhangi bir eksiklik ya da kusurdan bahsedilmeyerek yeni müellif tarafından hazırlanan projenin onaya sunulacağının bildirildiği, dolayısıyla onay sürecinin tamamlanmamasının davacının kusurundan kaynaklanmadığı,, buna göre davacının sözleşme kapsamında üstlendiği edimi yerine gerektiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Dosya içerisinde mevcut sözleşme içeriğine göre; davacı tarafça hazırlanacak projenin ozalit ortamında idareye onaylatılması gerektiği, sözleşme bedelinin buna göre belirlendiği anlaşılmış ise de; davacı tarafından projenin ozalit baskısı alınmadığı anlaşıldığından buna ilişkin bedelin toplam iş bedelinden düşülmesi gerektiği kanaatine varılmış, bilirkişi heyet raporu ile belirlenen ozalit bedeli tutarı ile davalı tarafından ödenen 50.000,00 TL’nin mahsubu neticesinde davacının alacağının 755.555,56 TL+KDV olmak üzere toplam 832.555,56 TL olarak belirlenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Davacı vekilince dava dilekçesinde ihtarname tarihinden itibaren faiz talebinde bulunulduğu anlaşılmış ise de; davacı tarafından davalıya gönderilen Ankara 18. Noterliğinin 26/11/2018 tarihli ihtarnamesinde, alacağın tutarı belirtilmeksizin talepte bulunulduğu anlaşılmakla, ihtarnamenin belirli bir tutar içermemesi nedeniyle usulüne uygun bir temerrüt ihtarı niteliğinde olmadığı kabul edilmiştir. Yine davacı vekilince dava dilekçesinde türü belirtilmeksizin faiz talep edildiği, ıslah dilekçesinde ise, ayrıca ve açıkça faizin türüne ilişkin olarak bir beyanda bulunulmaksızın dava değerinin artırılması yoluna gidildiği anlaşılmakla, davacının dava dilekçesinde talep ettiği 10.000,00 TL yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz, ıslah ile arttırılan kısım yönünden ise davacı vekilinin 08/07/2021 tarihli celsedeki beyanı dikkate alınarak avans faizine hükmedilmesine karar” vermek gerektiği gerekçesiyle “1-Davanın kabulüne, 832.555,56 TL’nin 10.000,00 TL’sine dava tarihi olan 31/12/2018 tarihinden itibaren yasal faiz bakiye 822.555,56 TL’sine ise ıslah tarihi olan 23/03/2021 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar vermiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının statik projeleri hazırlamayı, ozalit ortamda idareye onaylatmayı ve müvekkiline teslim etmeyi üstlendiği, projenin idareye onaylatılmadığı, davacının edimini sözleşme kapsamında yerine getirmediği, mahkeme karar gerekçesinde müvekkili tarafından yöneltilmiş bir fesih beyanı bulunmadığının belirtildiği, oysa davacı tarafça keşide edilen 26.11.2018 tarihli ihtarnamede projede yer alan demir sarfiyatının fazla olduğu ileri sürülerek sözleşmenin sürüncemede bırakıldığı ve ödeme talep edildiğinde demir miktarının çok yüksek olduğu ve bu nedenle projenin uygulanmayacağı ile ruhsat projesinden sonra ayrıca demir sarfiyatının düşürüldüğü başka bir projenin talep edildiği ifadelerine yer verildiği, müvekkilinin davacıya projenin ekonomik olmadığını bildirdiği, dolayısıyla fesih bildiriminin bulunmadığı yönündeki gerekçenin dosya kapsamına uygun olmadığı, 24.02.2018 tarihli sözleşmede iş süresinin 60 gün olarak belirlenmesine, davacının projeleri idareye 29.08.2018 ve değişiklikle 12.09.2018 tarihinde sunduğunu beyan ettiği halde belirlenen süre içerisinde edimin yerine getirilmediği hususuna değinilmediği, davacının hazırladığı projenin fazla demir sarfiyatı nedeniyle ekonomik olmadığı ve kullanışlı bulunmadığı belirtilmesine ve bu hususta Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin 05.04.2021 tarihli ve KTO Konya Karatay Üniversitesi Rektörlüğünün 07.04.2021 tarihli raporlarını dosyaya sunmalarına rağmen mahkemenin bilirkişi raporlarına yönelik bu konuda yapılan itirazları değerlendirmediği, hukuki dinlenilme hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği nedenleriyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talepli olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde uyarınca istinaf nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında özellikle davacı tarafça sözleşme kapsamında hazırlanan ve belediye onayına sunulan projelere ilişkin olarak davalı tarafın sözleşmenin ifasına ve süresine ilişkin bir uyarısı bulunmadığı gibi, mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı tarafça hazırlanan statik projenin mimari projeye uygun olduğunun, proje müellifinin statik projeyi güvenlik ve ekonomik olma noktasında tekniğine uygun hazırladığının belirlenmiş olmasına, denetlenebilir nitelikteki bilirkişi raporunun hükme esas alındığının anlaşılmış bulunmasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 madde gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 madde gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 56.871,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL + 14.159 TL harcın mahsubu ile bakiye 42.653,50 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) İstinaf talep eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderleri ile yatırdığı istinaf başvurma harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 361. madde gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 11.05.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır