Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/785 E. 2023/544 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/785 – Karar No:2023/544
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/785
KARAR NO : 2023/544

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2021
NUMARASI : 2016/761 E-2021/105 K

DAVACI :
VEKİLİ : Av. …-(E-Tebligat)

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …-(E-Tebligat)

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ :10.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ :10.05.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Müvekkili davacının, Almanya’da bulunan davalı şirket ile konteyner temini için anlaştığını ve davalı şirkete 12/01/2016, 13/01/2016, 14/01/2016, 19/01/2016 tarihinde konteynerlerin bedeli için faturalar keserek, fatura kapsamında bulunan malzemeleri teslim ettiğini, davalının faturaların bedelinin 407.712,86 TL’lık kısmını ödemediğini, tarafların yaptıkları anlaşma uyarınca “ticari işletmede teslim” (EXW) yolu ile konteynerlerin teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, bunun satıcının malları satıcının işletmesinde (fabrika, depo vs.) alıcı emrine hazır tutmakla teslim yükümlülüğünü yerine getirdiği anlamında olduğunu, dolayısıyla müvekkili tarafından malları ekli gümrük beyannamesi tarihlerinde hazır bulundurduğunu ve Exw olarak kendi fabrikasında teslim ettiğini, müvekkilince davalıya teslim edilen ürünlerin davalı tarafından yurtdışına gönderildiğini, müvekkilinin edimini gereği gibi yerine getirmesine rağmen davalının bakiye 407.712,86 TL tutarı ödemekten kaçındığını, sözleşmeye göre ödemelerin yapılacağı aşamaların belirlendiğini, konteynerların sahaya ulaştığını, hatta sözleşme kapsamında yaşam alanı kurulduğunu ve mültecilerin bu konteynerlarda yaşamaya dahi başladıklarını, ancak davalının sözleşmede mutabık kalınan ödeme takvimine uymadığını ve sözleşmeye aykırı davrandığını belirterek davanın kabulü ile 407.712,86 TL alacağın dava tarihin den itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Davalı süresinde cevap vermemiş, davalı vekili 29.05.2018 tarihli beyan dilekçesinde anlaşmanın ifa yerinin Almanya olduğunu, HMK ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu gereğince mahkemenin yetkili ve görevli olmadığını, sözleşme gereğince ilk parti olarak 90.000Euro’nun 25/11/2015 tarihinde bankadan davacıya ödendiğini, davacının işi eksik ve kusurlu yaptığını, bu işlerin müvekkilince finanse edilerek tamamlatıldığını, aslında müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, davanın haksız ve mesnetsiz açıldığını belirterek reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın taraflar arasındaki sözleşme kapsamında fatura bedellerinin tahsilini amaçlayan alacak davası olduğu, mahkemenin uyuşmazlığa bakma noktasında görevli ve yetkili olduğu, taraflar arasında 18/10/2015 tarihli sözleşmenin imzalandığı, davacının sözleşmede (AN), davalının ise (WA) sıfatıyla yer aldığı, sözleşmede sözleşmenin temel dayanağının WA firması ve … arasında imzalanan sözleşme olduğu ve sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğunun belirtildiği, sözleşme fiyatı başlıklı 3.maddede, bu işe ait sözleşme tutarının toplam değiştirilemez ve sabit 250.000 Euro olduğu, davalının 3.kişiler tarafından kendisine düzenlenen faturalarla eksik ve ayıplı işi tamamladığına dair faturaları ibraz ettiği, bu faturaların 624.995,45 Euro toplam tutarlı olduğu, içerisinde dava tarihinden sonra da bulunan olmak üzere ilgisiz harcama kalemlerinin yer aldığı, bilirkişilerin tespitinden, davacı defter kayıtlarına göre; davacı tarafından davalıya 210.000,00 Euro bedelli 40 kap 652 adet emtiyaya ilişkin fatura keşide edildiği, 89.910,00 Euro ödemesinin tenzili ile bakiye alacak 120.090,00 Euro karşılığı (120.090×3.3720=) 404.943,48 TL olduğu, gelinen noktada, davacı firmanın, mülteciler için iki katlı modüler çelik binanın inşaasını üstlendiği; yapılacak işin, WA firması ve … arasında imzalanan sözleşme ve şartnameye uygun yapılması gerektiğinin sözleşmede belirlendiği, yanlar arasındaki işin eser sözleşmesi olduğu, konteynerlerin yalnızca satımı değil, iş sahibi belediyenin sözleşme ve şartnamesine uygun olarak yerinde inşaasının davacı tarafından yüklenildiği, bu sebeple, satışın “ticarî işletmede teslim” (EXW) olduğu yollu iddianın yerinde olmadığı, sözleşmenin ‘Ödeme’ başlıklı 4’üncü maddesinde, aşama aşama ödeme yapılacağı düzenlenmiş olduğu, sözleşme imzalandıktan sonra sözleşme tutarının %30’u, tüm konteynerlerin sahaya varmasından sonra %30’u, yaşam alanında inşaat tamamlandıktan sonra %30 ve iş tesliminden sonra tüm evrakların teslimine müteakip kalan %10 bakiye ödeneceğinin kararlaştırıldığı, dolayısıyla konteynerlerin sahaya varması, inşaatın tamamlanması, işin bitimine kadar davacı yüklenicinin edim sorumluluğunun devam ettiği, dolayısıyla ihtilâfın ayıplı imalat bulunup bulunmadığı noktasında düğümlendiği, davalının eksik ve ayıplara ilişkin faturalar ibraz ettiği, taraf vekillerinin iradelerinin tutanağa yansıtıldığı, tüm delillerin toplandığı, teknik inceleme gerektirdiğinden bilirkişi görüşünün alındığı, birinci bilirkişiler kurulunun, 23/09/2019 tarihli raporlarında; davacının sözleşme ile üstlendiği edimlerin kendisi veya üçüncü kişiler tarafından yerine getirildiğine ilişkin belgelerin uzman bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiğini mütalaa ettikleri, ayıplı imalatın bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulduğu, bilirkişilerden 20/03/2020 tarihli kök ve itirazlar nedeniyle 08/12/2020 tarihli ek rapor alındığı, yapılan yargılama sonunda toplanan bütün deliller ile ikinci bilirkişiler kurulunun kök ve bunu tamamlayan ek raporu birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmenin birinci ve ikinci maddelerinin birlikte okunması sonunda; davacı şirketin, davalı ile dava dışı işveren … arasında yapılan 06/10/2015 tarihli KEV 240 nolu sözleşme kapsamında yer alan mülteciler yaşam alanının inşaası işinin teminini ve iş kapsamında zamanında, eksiksiz ve yüksek kalitede inşaa etmeyi taahhüt ettiğinin belirlendiği, yapılacak işin WA firması ve … arasında imzalanan sözleşme ve şartnameye uygun yapılması gerektiği, sözleşmenin 4. maddesinde yer alan ödemeler işin bitimine kadar aşama aşama düzenlendiği, dolayısıyla konteynerlerin sahaya varması, inşaatın tamamlanması ve işin bitimine kadar davacı yüklenicinin edim sorumluluğunun devam ettiği, dava dışı belediye tarafından davalıya gönderilen 22/01/2016 tarihli ve 25/01/2016 tarihli yazılardan; bir kısım noksanlık ve kusurlardan söz edildiğinin bilirkişilerce saptandığı, ayıplı ve kusurlu imalatın davacının sorumluluğunda olduğu, diğer yandan malzemede bulunan kimi kusurların elbette montaj yerinde uygulama sırasında ortaya çıkabilecek ve görülebilecek kusurlar olduğu, esasen sözleşmede belirlenen aşamalı ödeme takvimi de yüklenicinin sorumluluğunu işin tamamına yaydığı, eş deyişle sorumluluğun iş teslimine kadar devam ettiği, konteynerler ile ilgili ayıplı imalat bulunduğu ve bu ayıpların davalı tarafından giderildiğinin ibraz edilen bir kısım faturalardan anlaşıldığı, bu aşamada davalı tarafından sunulan giderlerden hangilerinin/kadarının işle ilgili olduğu sorununun çözümlenmesi gerektiği, 20/03/2020 tarihli kök raporda, davalı tarafından sunulan bütün giderlerin dava dışı belediye tarafından 22/01/2016 ve 25/01/2016 tarihli yazılarda tespit edilen noksan ve kusurlu imalat ile ilgili olmadığının fark edildiği, esasen taraflar arasındaki işin 250.000,00 Euro ile ikmal edildiği bir durumda davalının 425.088,34 Euro eksik ve kusurlu imalat giderimi iddiasının doğru olamayacağı, bilirkişilerin ilgisiz giderleri saptadığı, taraflar arasındaki götürü bedelli işte iş kalemleri detayının yer almadığı, noksan ve kusurlu işlerin ayrı ayrı pursantaja göre hesabının mümkün olmadığının ortada olduğu, tek çarenin genel bir oran uygulanması olduğu, bilirkişilerin yazılarda belirtilen noksan ve kusurlu işlerin toplam iş bedelinin %10’u dâhilinde giderilebileceğini, dolayısıyla tamamlanan işin %90 olduğunu mütalaa ettiklerini, itirazlar nedeniyle 08/12/2020 tarihli ek rapor alındığını, bilirkişilerin ek raporda, yapılan işle ilgili olmayan harcama kalemlerini tek tek belirlediği, dava dışı belediye tarafından davalı tarafa gönderilen 22/01/2015 ve 25/01/2015 tarihli yazılarda yer alan noksan ve kusurlu işlerin bedelinin toplam işe oranının %10 kapsamındaki bir bedelle giderilebileceğini hesap ve takdir ettikleri, bilirkişilerin 20/03/2020 tarihli kök ve 08/12/2020 tarihli ek raporundaki tespitleri dosyaya, bilgi ve belgelere uyumlu olduğundan mahkemece benimsendiği ve hükme esas alındığı, davacı vekilinin itirazlarının yanı sıra davalı vekilinin itirazlarına dayanak gösterdiği … Şirketinin proje teklifinin de bilirkişilerin tespit ve açıklamaları karşısında yerinde görülmediği, kaldı ki, davalının kusurlarla ilgili davacıya açık bir bildirimi yokken yüksek bedellerle eksikliğin tamamlandırıldığına ilişkin savunmasının yerinde görülemeyeceği, ikinci bilirkişiler kurulunun gerek kök gerekse açık bir şekilde kaleme aldıkları 08/12/2020 tarihli ek raporlarında; davacı tarafından tamamlanan işin %90, kusurlu ve noksan işin %10 olduğu kanaatine varıldığından; 210.000,00 Eurox%10=21.000,00 Euro’nun tenzili gerektiği, dava tarihi itibariyle bu tutarın 21.000,00 Eurox3.3720=70.812,00 TL olduğu, davacı tarafından düzenlenen 694.799,25 TL faturaya davalı tarafından 276.877,75 TL avans ödemesi yapılmış olup, bakiye alacak (694.799,25-276.877,75=) 417.921,50 TL olduğundan; kusurlu imalat miktarı olan 70.812,00 TL’nin tenzili ile (417.921,50 TL-70.812,00=) 347.109,50 TL davacı alacağı bulunduğu, davanın bu tutar yönünden kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 347.109,50 TL alacağın 04/10/2016 dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşmede teslimin Exw Incoterm olarak açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen bu husus dikkate alınmayıp hatalı değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin mallarını hazır bulundurduğunu ve Exw olarak kendi fabrikasında teslim ettiğini, müvekkili tarafından davalıya teslim edilen ürünlerin davalı tarafından yurtdışına gönderildiğini, bu nedenle malların Almanya’ya gitme aşamasından müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, davalının herhangi bir ayıp bildiriminde bulunmadığını, her ne kadar davalının, dava dışı belediyenin kendisine yazmış olduğu yazılar sebebi ile ayıplı ürün teslim edildiğini iddia etmiş olsa da davalıya belediye tarafından iletildiği bildirilen 22.01.2016 ve 25.01.2016 tarihli yazıların müvekkiline iletilmediğini ve bu tarihten sonra da herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığını, 20.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda da “Davacı firma tarafından gönderilen prefabrik malzemelerin ambalaj halinde iken noksan ve kusurların gizli ayıp niteliğinde olacağı, malzemelerin montajı aşamasında ise noksan ve kusurların görülmesi ile açık ayıp niteliğine dönüştüğü ve bu konuda bir bildirimin olmadığı,” değerlendirmesi ile ayıpları kabul etmemekle beraber davalının iddia etmiş olduğu ayıplara ilişkin bu şekilde bir ayıp var ise açık ayıp olacağı ve davalı tarafından hiçbir bildirimin yapılmadığının sabit olduğunu, 20.03.2020 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, zira belediyenin 22.01.2016 ve 25.01.2016 tarihli yazılarına göre noksan ve kusur için toplam bedelin %10’u olarak belirlenmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirketçe herhangi bir ayıp bildirimi yapılmadan müvekkili şirketin ayıplı mal teslimi yaptığının kabulünün mümkün olmadığını, davalı şirketin ayıplı mal teslim aldığına ilişkin herhangi bir ihbar veya ayıp bildiriminde bulunmadığını, müvekkili ile bu konuda bir yazışma bile yapmadığını, sadece dava dışı belediyenin kendisine yazdığı birkaç yazışmayı dosyaya sunduğunu, kaldı ki sözleşmenin Ex Works olarak düzenlendiğinin açık olduğunu, sırf bu nedenle bile müvekkili şirketin sorumluluğunun ortadan kalktığını, bu kapsamda anlaşılan ve teslimi yapılan bir işte, ayıp ihbarı olmadan %10’luk bir şekilde bedelden eksiltilme yapılmasının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemenin, davanın usulüne ve mahkemenin görev ve yetkisine ilişkin itirazlarını reddetmesi ve gerekçeli kararda bu hususu değerlendirmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu, taraflar arasındaki anlaşmanın ifa yerinin Almanya olduğunu, ayrıca müvekkili davalının Almanya da yerleşik olup burada ticari faaliyetlerini yürüttüğünü, 5718 sayılı kanundaki yasal düzenlemeler çerçevesinde davanın görülme yerinin Almanya mahkemeleri olduğunu, buna ilişkin beyan ve itirazlarının haksız ve hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini, dava dilekçesi ve eklerinin müvekkiline Almanya da heilbronn posta bank vasıtası ile tebliğ edildiğini, müvekkilinin 26.04.2018 tarihinde tebligattan haberdar olması üzerine ilgili evrakları aldığını ve süresi içerisinde mahkemeye itiraz ve beyanlarını içerir dilekçeyi ibraz ettiğini ve yasal süresi içerinde 09.05.2018 tarihinde süre uzatım talebinde bulunulduğunu, bu sebepten mahkemenin davaya süresinde cevap verilmediğine ilişkin değerlendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme tarafından, 23.10.2018 tarihli delil dilekçesinin 10,14,17 ve 19. maddleri kapsamındaki haklı talep ve delillerini usulüne uygun bir şekilde temin etmemesi ve buna ilişikn taleplerini reddetmesinin, savunma hakkının kısıtlanması, iddia ve taleplerinin ispatının imkansız hale gelmesi kapsamında usul ve yasaya aykırı olduğunu, ibraz edilmeyen fatura ve belgelerin müvekkilinin faaliyet gösterdiği Almanya adresinden tedariki ve gerekirse temini ve yerinde incelenmesi için, davaya konu konteynerlerde tespit edilen eksikli ve ayıplara ilişkin yapmış olduğu çalışma, rapor ve ekspertiz bilgilerin temini için, tanık …’in dinlenmesi için Uluslararası Adli Yardımlaşma kapsamında Almaya ülkesi ile aramızdaki karşılıklılık ilkesi ve yasal mevzuat çerçevesinde istinabe ve tanık adı altında taraflar arasındaki ilişkiye ilişkin görgü ve bilgisi olan tanık …’nın mahkemeye celbi ile dinlenmesini talep ettiklerini, taleplerinin reddine karar verildiğini, mahkemenin davanın esasını doğrudan etkileyen iş bu delillerin temini ve tanıklarının dinlenilmesine ilişkin taleplerini değerlendirme dışında bırakmasının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, mahkemenin davayı kısmen kabul kararını dayanak olarak denetime elverişli olmayan , çelişkili ve bilimsellikten uzak bilirkişi raporlarını ve davacının hiçbir maddi delil ile desteklenmeyen iddia ve beyanlarını esas almasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Almanya’da yerleşik müvekkilinin belediye ile aralarında akdedilen sözleşmedeki 14 adet konteynırın anahtar teslimi sureti ile tedariki için Türkiye de yerleşik bulunan davacı ile anlaşma sağlandığını, davacının üstlendiği işi anahtar teslimi çerçevesinde ve özellikle muhatap belediyenin belirlemiş olduğu şartname kapsamında eksiksiz yapmayı taahhüt ettiğini, işin bedelinin 250.000 Euro olduğunu, davacıya 90.000 Euro ödeme yapıldığını, yapılan konteynırlarda belediye yetkililerince eksiklikler, esaslı hata ve kusurlu işler tespit edildiğini, bnun üzerine müvekkilin ihale sürecinin durdurulduğunu, müvekkilinin de davacıya, yapılan işin aralarındaki anlaşmaya ve özellikle ihale aldıkları belediyenin iş şartnamesine uygun olmadığını, malların tamamının kusurlu ve hatalı olduğunu ve bu durumun çok ciddi bir mali risk ile karşı karşıya bırakacağını bu durumun acilen düzeltilmesi yönünde taleplerini bildirdiğini, ancak davacının yapılan hataların çok ciddi olduğu ve bunun içinden çıkamayacaklarını anladıkları için ivedilikle Almanya’yı terk ettiklerini, hatta kusurlu, hatalı ve eksik yapılan işlerin ve özellikle Almanya daki yetkililerin belirledikleri eksikliklerin giderilmesi için tanzim edilen tutanakların davacıya ulaştırıldığını ve özellikle kendilerinde bulunan proje ve sair malzemelere ilişkin belgelerin Almanya’ ya ulaştırılmasının talep edildiğini, ancak bu hususlara da herhangi olumlu bir cevap verilmediğini, davacının kusurlu ve hatalı işi nedeni ile müvekkilinin çok ciddi bir ticari kayıp yaşadığını, eksik ve hatalı yapılan işlerin tamamını müvekkilinin finanse etmek zorunda kaldığını, davacının sadece kusurlu ve hatalı konteynırların sahaya ulaşması dışında başkaca bir iş ifa etmediğini, anlaşmadaki diğer sair hususların tamamının müvekkili tarafından ifa edildiğini, ihaleyi veren belediyenin belirlemiş olduğu şartlar dâhilinde, müvekkili firma gelen konteynırları adeta yeniden imal ettiğini, müvekkilinin sevkiyatı sağlanan hatalı ve kusurlu konteynırların belirlenen standarta uygun hale getirmesi için sadece iskeletini kullandığını ve onun dışındaki tüm noksanlıkları giderdiğini, müvekkilinin davacı yanın kusurlu ve eksik iş teslimi nedeni ile ihale aldığı Alman Belediyesindeki tüm ihalelerin iptal edildiğini, eksik yapılan işlerin yeniden yapılması ve ikmali için yeniden önemli miktarda harcama yaptığını ve halen ihale sahibi Belediye nezdinde % 20 lik teminatını iş bitirmesini sağlayamadığı için tahsil edemediğini, ayrıca ilgili belediyenin 12.01.2016 tarihinde sözleşmedeki süreye riayet edilmediğinden ötürü sözleşmenin feshi yoluna gitme iradesini beyan ettiğini, mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin somut beyan, belge ve delillerini değil denetime elverişli olmayan, çelişkili ve bilimsellikten uzak bilirkişi raporlarını esas aldığını, bilirkişi raporuna itirazlarının nazara alınmadığını, eksik ve kusurlara ilişkin delilleri, hatta görüntü CD’si ve resimlerle dosyaya ibraz ettiklerini, bilirkişinin eksiklik ve kusurların giderimi noktasında yapılacak harcamanın işin toplam bedelinin %10’u gibi bir bedelle giderilebileceği yönündeki sübjektif bir yorum ile görüş bildirdiğini, bu görüşün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişinin aradaki anlaşmaya uygun olmayan olarak adlandırdığı tüm iş ve hizmetlerin, davacının eksik ve kusurlu iş ve hizmeti sonucu müvekkilince iş ve hizmet satın alınarak ve bedelleri ödenerek yapılan işler olduğunu, faturaların içeriği ve tarihinin bu tespitleri ayrıca teyit ettiğini, buna rağmen mahkemenin yapılan bu harcama kalemlerinin niteliğini ve masraf giderini yargılamada göz önünde bulundurmadığını, sözleşmede kararlaştırılan kademeli ödeme çerçevesinde müvekkilinin kusurlu konteynerlerin inşaat sahasına kadarki ödemesini ziyadesi ile yaptığını, davacının konteynerleri aradaki anlaşmaya aykırı olarak inşaat sahasına bıraktıktan sonra terk edip gittiğini, bu sebepten malın ayıplı olması ve sözleşmede kararlaştırılan diğer hizmetler olan ve anahtar teslimi iş davacı tarafından ifa edilmediği için müvekkilinin kalan tutar ile sorumlu tutulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu sebepten mahkemece esas alınan ek raporun raporun bu kapsamdaki tespitlerinde çelişki olduğunu, davacının sadece kusurlu ve hatalı konteynırların sahaya ulaşması dışında başkaca bir iş ifa etmediğini, anlaşmadaki diğer sair hususların tamamının müvekkili tarafından ifa edildiğini, ayrıca mahkemeden belirlenen ayıp ve noksanların işin ifa edildiği tarih itibariyle Türkiye’de bu alanda iş yapan farklı firmalardan da bir işçilik ve maliyet tespiti için yazışma yapılmasını talep ettiklerini, ancak bu taleplerinin dikkate alınmadığını, bir haftada kurulacak olan konteyner modüllerinin teslimini 4 -5 ay gibi bir süre ile geciktirilmek zorunda kaldığını, bu sebepten müvekkili firmanın davacı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının kusurlu edimi öncesinde yapılan ödeme neticesinde ziyadesi ile alacağını tahsil ettiğini, davacı tarafından edimin tam ifa edilmemesi, edimin kusurlu ve eksik ifası sonrası müvekkil firmanın bu hususları gidermek için yaptığı harcamalar göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, bu kapsamda mahkemece haksız, hukuka aykırı ve ispatlanmayan davanın reddedilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, alacak istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konteyner imalatını konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle bakanlıktan gelen cevabi yazıya göre yurt dışındaki davalı adresine tebliğin en geç 28.03.2018 tarihinde yapılmış olduğu ve davalının yetki itirazının süresinde olmadığının anlaşılmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 23.711,05 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 5.928,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.783,05 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödedikleri istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 10.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır