Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/670 E. 2023/272 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 27. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/670
KARAR NO : 2023/272

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2021
NUMARASI : 2018/375 – 2021/399

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALARIN KONUSU : Alacak, Menfi Tespit, Çek İptali / Alacak
(Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 09.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.03.2023
Eser sözleşmesinden kaynaklanan dava ve birleşen davada mahkemece dava ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; müvekkilinin dava dışı…. Şirketinin taşeronu olarak üstlendiği iş kapsamındaki yangın söndürme sisteminde kullanılacak yüksek derece basıncı kaldıracak nitelikte boruların teminine ilişkin olarak 22.03.2018 tarihli teklifin onaylanması ile sözleşme akdettiğini, sözleşme gereğince keşide ettiği 28.320 TL bedelli çeki davalıya verdiğini, davalının gecikmeli olarak boruları sevk ettiğini, sevk üzerine montajın yapılması için müvekkili tarafından 3 personelin şantiye sahasının bulunduğu Bandırma’ya gönderildiğini, personelin yaptığı incelemede malların tamamının ayıplı olduğunun belirlendiğini, fotoğrafları çekilerek ve tutanak düzenlenmek suretiyle boruların kabul edilmediğinin 12.04.2018 tarihli e-posta ile davalıya bildirildiğini, yeni boruların 3 gün içerisinde teslim edilmesinin ihtar edildiğini, davalının 13.04.2018 günlü e-posta ile imalat hatası olan ürünlerin değiştirileceğini bildirdiğini, ancak ihtarnamede ürünlerin alınması için hangi tarihte nakliye gönderileceğinin, ürünlerin ne zaman teslim edileceğinin bildirilmediğini, davalının verilen 3 günlük süre içerisinde ürünleri teslim almaması ve ayıpsız ürünleri teslim etmemesi nedeniyle sözleşmenin 16.04.2018 tarihinde müvekkili tarafından feshedildiğini, boruların tamamına yakınının hatalı olduğunu, iç ve dış yüzeylerinde ciddi derecede pürüz ve kabarmalar bulunduğunu, boru üzerinde delikler olduğunu, sözleşmede belirtilmesine rağmen siyah zemin üzerine mavi çizginin konulmadığını, etiketleme bilgilerinin okunaklı olmadığını, davalı tarafça ayıplı ürün nakledilmesi sonucu müvekkilinin 3.495 TL nakliye ücreti ödediğini, montaj için görevlendirilen personel için 643,55 TL yol ve 840 TL konaklama masrafı yapıldığını, müvekkilinin sözleşmeyi feshederek dava dışı …. Şirketiyle anlaştığını, ayıplı imal edilen borulardan numune alındığını, delil olarak saklandığını, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/671 esas sayılı dosyasında teminat karşılığı çek hakkında ödeme yasağı tedbirine hükmedildiğini öne sürerek 4,978,55 TL alacağın faiziyle tahsiline, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının ve feshin haklı olduğunun tespitine ve çekin iptaline karar verilmesini dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, müvekkilinin sipariş revizyonu konulu bildirimde yer alan ürünleri üreterek davacının talebi üzerine Bandırma’ya gönderdiğini, ürünlerin hatalı olduğu iddia edilerek değiştirilmesinin talep edildiğini, müvekkilinin cevabında 11.04.2018 tarihinde gönderilen ve üretim hatası olan boruların ayıpsız olanlarla değiştirileceğini, boruların kontrol edilerek teslim alınacağını, ayıpsız boruların gönderilmesi halinde tüm masraf kendilerine ait olmak üzere yasal yollara başvurulacağını bildirerek iade konusunda hassasiyet gösterilmesini istediğini, davacının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünleri müvekkiline göndermediğini, feshin haklı olmadığını, ürünlerin davacının istek ve talebine uygun olarak üretildiğini, başka bir kişiye satışının mümkün olmadığını, ürün bedellerinin müvekkiline ödenmesi gerektiğini ve müvekkilinin kusurundan kaynaklanmayan harcamaların müvekkilinden tahsil edilmeye çalışılmasının dayanağının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın kendisine verilen çeki ciro ettiğini, müvekkilinin 28.320 TL ödediğini öne sürerek 28.320 TL’nin faiziyle tahsiline karar verilmesini dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Davacı, asıl ve birleşen davada davalı tarafından teslim edilen boruların ayıplı olduğunu ileri sürmektedir. Mahkememizce asıl ve birleşen davacı vekiline dava konusu boruların bulunduğu yeri bildirmesi için süre verilmiş, davacı vekili müvekkili şirketin davalı şirket ile aralarındaki sözleşmeyi feshetmesinden sonra başka şirketten mal alarak işi tamamladığını ve şantiyeden ayrıldığını, noter aracılığıyla davalıya çekilen ihtarnamede borularla ilgili sorumluluk kabul edilmeyeceğinin ihtar edildiğini, şantiye sahasındaki asıl işverenle irtibata geçildiğini ve boruların olmadığının ve herhangi bir koruma olmadığından çalınmış olabileceğinin bildirildiğini, müvekkilinin ayıplı malların videosunu çektiği videoda ayıplı mallardan birinden kesilmiş bir parçayı eline alarak ayıpları gösterdiğini, ayıplı mallardan müvekkilinin ayıpları delillendirmek için kestiği iki parça borunun şantiye depo kısmında olduğunu, bu boruların en uzununun 1 Metre boyunda olup taşınabilir mahiyette olduğunu ve incelemeye sunulabileceği bildirilmiştir. Bilirkişi incelemesi söz ise bu borular üzerinde yapılmıştır. Davacı, dava konusu boruların ayıplı olduğunu ileri sürmüş olmakla, boruların ayıplı olduğunu ispat yükü altındadır. Davalı, bilirkişi raporuna itirazında incelemeye sunulan borunun kendi üretimi olmadığını savunmuştur. Buna göre inceleme davacı tarafından sunulan uzunluğu 70-80 cm civarında olan bir numune üzerinde yapılmış olup, davalı tarafından söz konusu numunenin kendi üretimi olmadığını savunması karşısında davacının sözleşmeye konu boruların ayıplı olduğunu kanıtlayamadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim boruların ayıplı olduğuna dair dosyada davacı şirketin, davalının katılımı olmaksızın tek taraflı olarak tuttuğu tutanaklar ve

video kaydı dışında objektif bir mahkeme tespiti vs delil de bulunmamaktadır. Öte yandan davalı şirketin dosyada mevcut cevabi ihtarnamesi de imalat hatası olan boruların ayıpsızları ile değiştirileceği bildirilmiş, imalat hatası olmayan boruların iade edilmemesi, kendilerine gönderilecek boruların kontrol edilerek teslim alınacağı, ayıpsız olan boruların teslim alınmayacağının bildirildiği anlaşılmakta olup, ayıpların kabulü niteliğinde bir beyan içermediği kanaatine varılmıştır. Açıklanan hususlar gözetilerek ispat yükü altında olan davacı, dava konusu ayıpların varlığını ispatlayamadığından asıl ve birleşen davanın reddine karar” vermek gerektiği gerekçesiyle “Asıl ve birleşen davanın reddine, ” karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının gönderdiği boruların ayıplı/hatalı olduğunun belirlendiği, fotoğrafları da çekilerek tutanak tutulduğu, davalıdan boruların 3 gün içerisinde değiştirilmesinin talep edildiği, davalı yetkilisinin ayıplı boruların değiştirileceğini, ayıpsız boru gönderilmesi durumunda yasal yollara başvurulacağını bildirdiği, ancak boruların ne zaman nakledileceği hususunda bilgi verilmediği, müvekkilinin 16.04.2018 tarihli e-posta ve ekindeki fesihname ile sözleşmeyi feshettiği, davacıya verilen 28.320 TL bedelli çekin ödendiği, müvekkili şirket personeli ve yüklenici şirket tarafından malların kabul edilmediğini gösterir tutanak, taraflar arasındaki yazışmalar, fotoğraf ve videolar ile bilirkişi raporları değerlendirildiğinde iddianın ispatlandığı, müvekkilinin ürünlerin ayıpsız misliyle değiştirilmesi konusunda çaba gösterdiği, sözleşmeye konu ürünlerin yangın söndürme sisteminde kullanıldığı, ayıpsız olması gerektiği, oysa iç ve dış yüzeylerinde pürüzler, çukurlar, kısmi çatlaklar bulunduğu, etiketleme bilgilerinin okunaksız olduğu, bu tarz borularda zorunlu olan mavi çizginin bulunmadığı, boruların yangın söndürme faaliyetinde kullanılmasının imkansız olduğu, müvekkilinden boruları uzun süre güvenli ve sağlam biçimde tutmasının beklenemeyeceği, müvekkilinin ayıplı borulardan aldığı kesitleri sakladığı, müvekkilinin boruların nakliyesi için 3.500 TL ödediği, davalının ayıplı boruların iadesi için müvekkilinden ücret ödemesini beklediği, davalı ile iletişim kurma çabalarının sonuçsuz kaldığı, mahkemece delillerin hukuka aykırı biçimde değerlendirildiği, video kaydının hangi nedenle taraflı olarak değerlendirildiğinin anlaşılamadığı, davalı tarafın boruların ayıpsız olduğunu savunmadığı, davalının bilirkişi raporuna itirazında incelenen borunun kendi üretimi olmadığını savunduğu, oysa dilekçeler aşamasında bu yönde bir savunmasının bulunmadığı, mahkemenin savunmanın genişletilmesi hilafına hüküm kurduğu, dava dilekçesinde duruşma günü beklenmeksizin bilirkişi raporu düzenlenmesinin talep edildiği, mahkemece rapor aldırılmadığı, gerekçeli kararda ise tüm boruların incelenmemiş olmasının davanın reddi gerekçesi yapıldığı, dava tarihi itibariyle boruların Bandırma’da bulunduğu, yüklenicinin ayıplı olduğundan bahisle boruların kullanılmamasına dair yazı yazdığı, müvekkili personelinin tutanak düzenlediği, fotoğraf ve video kayıtlarının alındığı, müvekkilinin ihtarnamesinde davalı tarafa şantiye sahasında bulunan boruları almasını ihtar ettiği nedenleriyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, mahkemece her iki davanın da reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 madde gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-) Asıl davada Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) Birleşen davada Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-) İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödediği istinaf başvuru harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-a madde gereğince kesin olmak üzere 09.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır