Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/645 E. 2021/1073 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2019
NUMARASI :….
ASIL DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVANIN
KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 26/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/11/2021

Asıl dava, davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, birleşen dava ise alacak istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; müvekkilinin, tarafları işveren …… işvereni temsilen 17/02/2010 tarihinde imzaladığını, bu sözleşmeye göre müvekkilinin dava dışı işveren şirketi temsilen hareketle davalı ile işlemler yapacağını ve davacı şirketin davalı şirketten doğrudan alım yapacağının kararlaştırıldığını, işveren ve ihracatçı yükümlülükleri başlığını taşıyan 10.2 maddesi uyarınca yüklenici tarafından temin edilen malzeme ve tesisatların ihracatçıya üretim mahallinde teslim edileceği, teslim edildiği yerden itibaren ihracat çıkış işlemlerinin ihracatçı firma tarafından yapılacağının kararlaştırıldığını, bu çerçevede müvekkilinin ihracat çıkışlarını gerçekleştirmek, işveren temsilcisi olarak sözleşmede belirtilen ya da işveren şirketin talep ettiği diğer işleri yerine getirmek şeklinde diğer işlemleri de yerine getirmekte olduğunu, davacı şirketin aynı zamanda Türkiye’deki bazı işlerini de onun adına yaptığını, söz konusu sözleşmenin işveren şirket tarafından …. projenin iç savaş nedeniyle durduktan sonra kaldığı yerden devamının talep edilmesine rağmen davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmemesi ve işe başlamaması nedeniyle işveren şirketin talimatı ile sözleşmenin 12/02/2013 tarihinde feshedildiğini, işveren şirketin temsilcisi olarak kesin teminat mektuplarının nakde çevrilerek, nakde çevrilen teminat mektubu tutarının iş veren şirkete gönderildiğini, dava konusu borcun iş bu sözleşmeden değil, cari hesap bakiyesinden kaynaklandığını, hesap mutabakatında yer alan imzaya karşı itirazın yerinde olmadığını, sözleşme uyarınca ödenmesi gereken hakedişlerin ödenmediği hususuna yönelik, verilen avansın sipariş verilmiş malzemeler için harcandığı yönündeki itirazlarının muhatabının işveren şirket olduğunu belirterek ,davalının Ankara 4. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyasında 2.451.093,50 Euro’luk takiple ilgili borca, faize ve ferilerine yapılan itirazının iptaline, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili davalı şirket ile işveren şirket arasında organik bağ bulunduğunu, aynı marka ile faaliyet gösterildiğini, aynı şirketler grubunun üyesi olunduğunu, imza yetkililerinin aynı kişiler olduğunu, davacı şirket ile işveren şirketin tek bir şirket gibi hareket ettiğini, işverenin borcu nedeniyle davacı şirketin sorumlu tutulması gerektiğini, müvekkili şirketin işveren şirketten hakediş alacakları bulunduğunu, avansın projede kullanılacak malzemeler için kullanıldığını, davacı şirkete karşı ödemezlik definin ileri sürülmesinin hakkaniyet gereği olduğunu, davalı şirketin davacı şirketten başka sözleşmelerden dolayı da alacağı olduğunu, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, müvekkili şirketin zarara uğradığını, müvekkili şirketin Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin….. esas sayılı dosyası ile devam etmekte olan davasının bulunduğunu belirterek ,haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı davasında
Davacı vekili; davalı şirketler ile müvekkili arasında….adlı projenin dış cephe işlerinin müvekkili tarafından yüklenici sıfatı ile yapılmasına ilişkin 17.02.2010 tarih ve 11.400.000,00 EURO bedelli sözleşme akdedildiğini,……. aynı yönetim kurulu üyelerine ait aynı sektörde faaliyet gösteren tek şirket olarak hareket eden ve sözleşme hükmünce birbirini temsilen faaliyette bulunabilen firmalar olduğunu, taraflar arasında kurulu sözleşmenin feshinin teminat mektuplarının paraya çevrilmesi gibi işlemlerin de …. tarafından gerçekleştirildiğini, proje kapsamında inşa edilecek olan otel ve ofis blokları için taraflar arasında 01/11/2010 tarihinde sözleşmeye bir zeyilname eklenerek bütün projenin 30.08.2011 tarihinde bitirmek üzere iş programı yapıldığını, projenin zamanında bitirilmesi ve teslimi için tüm malzemelerin siparişinin verilmesi koşulu ile %10 ek avansın davalılarca müvekkiline ödendiğini, proje kapsamında giydirme cephelerin müvekkilince tasarlandığını, dizayn edilip projelendirildikten sonra gerekli emtiaları, materyalleri tedarik için…. adlı dava dışı firma tarafından üretilen özel nitelikte kaplamalı camların plakalar halinde paketlenerek dava dışı ….tarafından … profiller ve diğer montaj elemanları ile fabrikasında hazır hale getirilerek inşaat sahasının bulunduğu …’ya gönderildiğini, dava dışı … firma tarafından üretilen camların özel nitelik arz ettiğini, sözleşme gereğince müvekkiline aylık olarak belirli kalemler dahilinde ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasında kurulu bulunan sözleşmeye uygun şekilde hakedişlerin bildiriminin yapıldığını, taraflarca hakedişler konusunda mutabık kalınmış olmasına rağmen davalı yanca herhangi bir ödeme yapılmadığını, toplam 2.326.448,07 euro hakediş bedeli ödenmesi gerektiğini, davalı yanın taraflar arasında hak edişler üzerinde mutabakat sağlanmış olmasına karşın 31.01.2011 ve 28.02.2011 tarihli Ocak-Şubat hakedişlerini ödemediğini, …’da yaşanan olaylar nedeniyle davalı yanca işlerin askıya alınmasının ardından müvekkili tarafından 02.05.2011 tarihinde üretimi yapılmış camların listenin davalı yana gönderildiğini, camların raf ömrünün 4 ay olduğunun bildirildiğini, tüm yazışmalara rağmen müvekkilinin uyarılarının cevapsız bırakılarak müvekkilinin 15.02.2012 ve 28.03.2012 tarihli e-postalarında yer alan camlara ilişkin yorum ve hatırlatmalarını göz ardı edildiğini, husumet konusu camlar üzerinde müvekkili şirketin davalı yan ve cam üreticisi şirketlerin katılımı ile testler yapıldığını ve camların zayi olduğunun anlaşıldığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararlar hariç söz konusu camların maliyetinin 658.122,551 EURO olduğunu, taraflar arasında henüz uzlaşı sağlanamamışken … A.Ş adına keşide olunan Beyoğlu 46. Noterliğine ait 05.02.2013 tarih ve .,,,, yevmiye numaralı ihtarname ile müvekkilinden 7 gün içinde teminat mektuplarının süresinin uzatılması ve 01.04.2013 tarihinde işbaşı yapılacak şekilde mobilizasyon/iş pragramlarının gönderilmesinin talep edildiğini, bu şekildeki taleplerinin iyi niyetle örtüşmediğinin açık olduğunu, davalı yanca keşide edilen Beyoğlu 38. Noterliği’nin 18.02.2013 tarih ve …. nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin haksız bir şekilde feshedildiğini, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün… sayılı dosyasından yürütülen takibe müvekkilinin süresi içinde itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, davalının ödemezlik definin söz konusu olduğunu, davalının kusuru ile camların, … profillerin, emtiaların zayi olduğunu veya atıl kaldığını, iş bu davaya konu olan/olmayan taraflar arasındaki başkaca sözleşmelere ilişkin fazlaya dair her türlü yasal hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla davalı yanın sözleşmeyi haksız olarak feshettiğinin ve davaya konu cam, ısıcam, … profil vs. malzeme ve materyalin zayi olması veya atıl kalmasının davalı yanın kusurundan kaynaklandığının tespitini, müsbet zararın ve sözleşmeden dolayı müsbet kar kaybının talebi ve tahsili zaruretinin hasıl olduğunu, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshinin ve oluşan tüm zararın davalı tarafın kusurundan kaynaklandığının tespitini, davalı yanca onayı verilmiş hakedişlerden 27.10.2010 tarihli 1. hakediş bedelinin 190.850,18 euro, 31.12.2010 tarihli 2. hakediş bedelinin 559.935,00 euro , 31.01.2011 tarihli 3. hakediş bedelinin 1.177.601,36 euro ve 28.02.2011 tarihli 4. hakediş bedelinin 393.061,53 euro olmak üzere toplam 2.623.448,07 euro olduğunu, … A.Ş tarafından bankaya ibraz edilmek suretiyle nakde çevrilmiş üç adet teminat mektubunun toplam değerinin 1.139.999,98 euro olduğunu, davaya konu sözleşme kapsamında Çatalca’da bulunan fabrikasında ve dava dışı tedarikçi firma olan … bulunan 64.035,04 kg kesilmemiş … profil, depo-stok malzemeleri, 27.000,00 metrekare cam plaka, Şubat ayı hakedişine dahil edilmemiş ve gümrükte kalarak sevkiyatı yapılamamış olan 922,16 metrekare panel yüklü beş adet konteynır, davacı yana ait … bulunan fabrikada üretilmiş ve sevke hazır hale getirilmiş 1.230,08 metrekare panel, aynı fabrikada bulunan yarı mamül halde 30.632,01 kilogram2’lık malzeme ve Kutaş’a ait fabrikadan sevk edilen 7.069,11 metrekare ısıcam karşılığı 2.690.868,20 euro ile davaya konu projede yer alan otel, ofis ve residance blokları için müvekkili tarafından yapılmış proje tasarım ve planlamalar karşılığı 1.140.000,072 euro toplamı 3.830.868,272 euro olmak üzere davacının toplam alacağı olan 7.297.316,322 euro’dan davalı yanca ödenmiş 4.506.780,52 euro’nun düşülerek davacı şirketin bakiye alacağı olan 2.790.535,80 euro’nun davalı yandan dava bedelleri ile birlikte temerrüt tarihinden itibaren euro’ya uygulanan en yüksek değişken oranlarda mevduata uygulanan faizi ve/veya ticari faizi ile birlikte tahsiline, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle yoksun kalınan kar da dahil davacı müvekkilinin tüm müspet zararının tespit edilerek davalı yandan tahsiline, davalı yan tarafından kesin teminat mektuplarının nakde çevrilmesi nedeniyle uğranılan müspet ticari itibar kaybının tespiti ile zararların davalı yandan tahsiline, temerrüt tarihinden itibaren EURO’ya uygulanacak en yüksek değişken oranlarda mevduata uygulanan faizi ve/veya ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı ….. vekili özetle; müvekkili şirketin söz konusu sözleşmeye göre … Türkiye’nin temsilcisi olduğunu, müvekkili şirket ile işveren şirket arasında organik bağın olduğuna ilişkin iddiaların tamamen yanlış olduğunu, temsil ilişkisinden dolayı husumet yöneltilmemesi gerektiğini, sözleşmenin 23.2 maddesine uygun olarak Ocak ve Şubat ayı hakedişlerinin düzenlenmediği, kaldı ki davacı yanca bu konuda belge sunulmadığını, bu taleplerin muhataplarının dava dışı işveren şirket olan … … olduğunu, atıl kaldığı veya bozulduğu iddia edilen camların ısı cama çevrilmemesinin davacının kusurundan kaynaklandığını, müvekkilinin bu konu ile ilgili hiçbir kusurunun bulunmadığını, dava dışı … … firmasının 04/04/2013 tarihli yazısı ile kalan ayıpsız malzemelerin talep edilmesine rağmen davacı yanca olumlu cevap verilmediğini, ödemezlik defi olarak ileri sürülen 2011 yılı Ocak ve Şubat ayı hakedişleri konusunda muhatabın … … firması olduğunu savunarak, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; asıl dosyada davacının cari hesaptan kaynaklanan alacağını talep ettiği, 2012 yılı sonu itibariyle her iki tarafın ticari defterlerinde takibe konu edilen miktar kadar alacak borç ilişkisinin mevcut olduğu, davalı kayıtlarında her ne kadar nakde çevrilen teminat mektubunun asıl dosyanın davacısı hesabından mahsubu yapılmış ise de; nakde çevrilen teminat mektubu tutarından asıl dosyanın davacısı sorumlu olmadığından tarafların defter kayıtlarının birbirini teyit ettiğinin kabulünün gerektiği, cari hesap mutabakatı, taraflar arasında onaylanmamış defterler usulüne uygun tutulmuş olmasa dahi defter kayıtları sahibi aleyhine delil teşkil edeceğinden takip tarihi itibariyle asıl dosyanın davalısının takibe konu edilen miktar kadar borcu olduğunun anlaşıldığı, birleşen davada ise, davacı ile davalı şirket ve dava dışı … … şirketi arasında imzalanan … müvekkili şirket tarafından yüklenici sıfatı ile yapılmasına ilişkin sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız olarak feshedildiği, davaya konu cam, ısıcam, …, profil vs. malzeme materyalin zayi olması ve atıl kalmasının davalı yanın kusurundan kaynaklandığı hususlarının tespiti ile bakiye alacağın tahsili, davalı tarafından kesin teminat mektuplarının nakde çevrilmesi nedeniyle uğranılan müspet ticari itibar kaybının tespiti ile zararların tahsilinin istendiği, gerekçe olarak da işveren şirket ile birleşen dosyanın davalısı şirket arasında organik bağ bulunduğu, tek şirket olarak hareket ettiği, sözleşme gereğince birbirlerini temsilen faaliyette bulunduğu belirtilmiş ise de, birleşen dosyanın davalısı/asıl dosyanın davacısı olan şirketin söz konusu sözleşmede … …’nın temsilcisi olarak hareket ettiği, bu sıfatla sözleşmenin teminatı olan teminat mektubunu nakde çevirerek … … şirketine gönderdiği, sunulan delil ve belgelere göre asıl dosyanın davacısı şirketin … … şirketi ile organik bağı bulunduğunun kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle talep edilen zarar ve alacaktan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar vermiştir.
Davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; takip talebinde talep edilen miktarın 3095 Sayılı Yasa uyarınca TC. … …. bankalarca bildirilen en yüksek mevduat faizi olan yıllık %7 faiz oranından az olmamak üzere artan oranlarda faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiğini, mahkemece yıllık %7 oranından az olmamak üzere Euro cinsinden mevduata uygulanan en yüksek faiz oranına hükmedilmesi gerekirken, takip tarihinden itibaren yıllık %7’yi geçmemek üzere 3095 Sayılı Yasanın 4-a maddesi gereğince faiz uygulanmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili lehine hükmedilen %20 icra inkar tazminatına hükmedilen Euro alacağı üzerinden karar verilmesi gerekirken, takibin yapıldığı tarihteki kur üzerinden TL’ye çevrilerek, Türk Lirası üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, mahkeme kararının belirtilen nedenlerle kaldırılarak asıl davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı- birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece dosyadaki uyuşmazlık konularına ilişkin açıklayıcı ve gerekçeli bir karar verilmediğini, dosyanın tevdi edildiği bilirkişi heyetindeki hukukçu bilirkişinin farklı görüş beyan ettiğini, mahkemece çelişkilerin giderilmeden karar verildiğini, asıl ve karşı dava yönünden birbirine zıt görüşlerin ortaya konulduğunu, taraflarınca dosyaya üç ayrı saygın hukuk profesöründen hukuki mütalaa sunulduğunu, mahkemece tarafları tatmin eden hukuki yorum ve değerlendirme yaparak denetime elverişli şekilde bir karar verilmesi gerekirken verilen kararın gerekçeli olmadığını, mahkemece organik bağ prensibine ilişkin gerekçenin sadece bunun bulunduğunun kabulünün mümkün olmadığı şeklinde olduğunu, bu nedenle gerekçenin hukuki ihtilafları çözen bir gerekçe olmadığını, HMK’nın 297/1-c maddesine aykırı şekilde karar verildiğini, denetime elverişli bir karar oluşturulmadığını, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, hangi rapora ne sebeple dayanıldığı belirtilmeden, maddi olaya uygun düşmeyen denetime elverişli bir karar verilmediğini, mahkemenin asıl ve karşı dava bakımından aynı heyetten alınan çelişkili raporlara dayanarak karar verdiğini, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini, mahkemece bu çelişkiler giderilmediği gibi bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazların da değerlendirilmediğini, birleşen davada ön inceleme duruşmasında müvekkilinin Çatalca’daki fabrikasında tespit yapılmasının talep edilmesine rağmen mahkemece bu hususun değerlendirilmediği gibi bu konuda da inşaat mühendisi, gümrük ve ticaret uzmanı ile yeminli mali müşavir bilirkişiden alınan ön raporda da bu tespitlerin yapılması gerektiğinin belirtilmesine rağmen bu konuda ara kararı oluşturulmadığını, bu nedenle mahkemenin delillerin tespitini sağlamadan, dosyada keşif yapılmadan eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, HMK’nın 222/2 maddesinde tarafların incelenen ticari defterlerinin birbirini doğrulaması gerektiğinin belirtildiğini, oysa somut olayda tarafların ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığını, mahkemece asıl davada ticari defterlerin davalı müvekkili şirket aleyhine delil sayılması gerektiğini belirterek hukuka aykırı karar verdiğini, HMK’nın 222/4 maddesinin hukuka ve kanuna aykırı şekilde yorumlandığını, mahkemece bu durumun birbirini doğrulamayan ticari defterlerin aleyhine delil sayılma yönünden öncelikle iddiasını ispat yükü altında bulunan taraf aleyhine delil teşkil edecekken mahkemece tam tersi şeklinde karar verilerek asıl davanın kabulünü, sadece defterlerin müvekkili şirke aleyhinde delil teşkil edeceği gibi hukuk dışı bir kanaate bağlandığını, sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığına ilişkin bir değerlendirmenin yapılmadığını, organik bağın olup olmadığı hususunun dosyadaki dilekçe, beyan, içtihat, doktrin ve hukuki mütalaalara karşılık herhangi bir hukuki açıklama getirilemediğini, dosyaya son raporu sunan hukukçu bilirkişinin tespit ettiği deliller ile bu hususun sabit olduğunu ve hukuken açıklanan … … ile … … arasında organik bağ olduğuna ilişkin maddi gerçeğe rağmen mahkemenin haksız ve hukuka aykırı şekilde karar verdiğini, dosyaya sunulan deliller ve beyanlar dikkate alındığında sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin ortada olduğunu, 26/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda da feshin haklı olmadığı değerlendirmesinin yapıldığını, TBK 97.maddesinin dikkate alınmadığını, 2011 yılı Ocak ve Şubat aylarına ilişkin hakedişler konusunda mutabakat sağlandığını, hakedişlerin ödenmediğini, müvekkilinin bu durumda sözleşmeyi feshetme hakkı varken sözleşmeyi feshetmediğini, aksine teminat mektuplarının sürelerini uzattığını, karşı tarafın kötüniyetli olarak işe başlama çağrısı karşısında hakedişleri ödenmediği sürece müvekkilinin ödemezlik defi kapsamında kendi yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmasının yasa gereği olduğunu, temsilcilik ilişkisini aşan organik bağın bir gereği olarak sözleşme uygulamasına uygun olarak doğrudan davalıya verilen teminat mektuplarının davalı … … tarafından nakde çevrildiğini ve sözleşmenin … … tarafından feshedildiğini, bu nedenle de fesihten kaynaklı sorumluluğun davalıya ait olduğunu, ancak mahkemenin fesihten kaynaklı zarar ve alacaktan davalının sorumlu olmayacağına yönelik karar verdiğini ve verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle alacak ve zararlarının hesaplanması gerektiğini, teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin hukuka uygun olup olmadığına ilişkin bir değerlendirmenin de yapılmadığını, teminat mektuplarının sözleşme ve zeyilnamede açıkça belirtildiği gibi avans bedeline ilişkin olarak verildiği ve bu doğrultuda avans bedelinin davacı tarafından müvekkiline verildiğini, bu nedenle teminat mektuplarının da avansı ödeyene verilmesi gerektiği hususunun açık olup, uyuşmazlık konusu teminat mektuplarının lehtarının … … değil, davacı … … şirketi olduğunu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle yoksun kalınan kar ve teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklanan müspet ticari zarar yönünden değerlendirme yapılmadığını, müvekkilinin hak kazandığı proje bedeli yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, sözleşmenin 33.2 maddesi gereğince tasarıma ilişkin olarak toplam 1.140.000,00 Euronun müvekkiline ödenmesi gerektiğini, nitekim organik bağ olmadığını iddia eden … … tarafından Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesinin… esas sayılı davasında müvekkili şirket aleyhine … … Şirketi tarafından kötüniyetli olarak menfi tespit davası açıldığını ,açılan davanın reddine karar verildiğini, projenin bir eser olduğu da ayrıca bir yargılama sonucu tespit edildiğinden sözleşmenin de haksız feshedilmesi nedeniyle bu bedeli taraflar arasındaki sözleşmenin 33.2 maddesine göre talep etmekte haklı olduğunu, yerel mahkemenin kanaatinin aksine … … ve … … arasında organik bağ bulunduğunu, bu konuda her türlü bilgi ve belgenin de dosyaya sunulduğunu ve bu hususun sunulan belgelerden de açıkça ortada olduğunu, sözleşmenin imzalandığı aşamada itibaren tek bir firma gibi ortaya çıkan … … Şirketinin proje uygulamasında dahi süreci asaleten yürüttüğünü, avans ödemelerini kendisinin yaptığını, teminat mektuplarını herhangi bir ayırt edici tanımlama yapmaksızın tek başına kendi lehine düzenlettiğini, teminat mektuplarının uzatılması dahi nakde çevrilmesi işlemini de kendisinin yaptığını ve bunu organik bağın gerektirdiği şekilde tek başına yaptığını, buna rağmen sözleşmenin haksız feshi nedeniyle talep edilen alacaklar yönünden aralarındaki ilişkinin bir temsil ilişkisi olduğunu ileri sürmesinin iyiniyet ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını,, TTK’nın 195.maddesinin dikkate alınması gerektiğini, … …’in … …’nın hisselerinin %65 ‘ine sahip olduğunu, bunun da şirketler arasındaki organik bağın en açık örneği olduğunu, TTK’nın 209.maddesindeki hükümler dikkate alındığında … … Şirketinin, … ,,,, un hakim şirketi olarak müvekkilinin bu sözleşmeyi imzalamasında esas güven sağlandığını, gerek projenin yürütülmesi, gerek her türlü yazışmanın yapılması, gerekse teminat mektuplarının lehtarı olarak sözleşmeden kaynaklı her türlü sorumluluktan da sorumlu tutulması gerektiğini, 25/12/2018 tarihli hukukçu bilirkişinin sunduğu raporda, sözleşmenin feshinin geçerli olmadığı, teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin hukuka uygun olmadığı, perdenin kaldırılması teorisinin uygulanması neticesinde davalı … … Şirketinin birleşen davacının taleplerinin hukuken muhatabı olabileceği belirtilmişken mahkemenin hukukçu olmayan diğer üyelerin değerlendirmelerini esas alarak karar vermesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında olmayan cari hesap sözleşmesi ve itiraz edilen cari hesap niteliği taşımayan defter kaydının esas alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, birleşen davada talep edilen alacakları yönünden bir hesaplama ve değerlendirme yapılmadığını belirterek haksız ve hukuka aykırı kararın kaldırılarak, asıl davanın reddi ile müvekkili lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, birleşen davanın davadaki tüm taleplerin tespit edilerek kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, asıl dava, davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, birleşen dava ise alacak istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın usulden reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle birleşen dava yönünden davaya konu sözleşme kapsamında iş sahibi … …’nin tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi gereğince davada taraf olarak yer almasının zorunlu bulunmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Davacı-birleşen davada davalıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacı-birleşen davada davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalı-birleşen davada davacıdan asıl davaya yönelik olarak alınması gereken 395.596,78 TL istinaf karar harcından peşin alınan 98.899,20 TL’nin mahsubuyla bakiye 296.697,58 TL harcın davalı birleşen davada davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Davalı-birleşen davada davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davalı-birleşen davada davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ve ödenen istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 26/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.