Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/611 E. 2023/230 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/611 – Karar No:2023/230

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/611
KARAR NO : 2023/230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2020
NUMARASI : 2017/670 E-2020/233 K

ASIL DAVADA
DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … -E-TEBLİGAT
: Av. … -E-TEBLİGAT

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … -E-TEBLİGAT

BİRLEŞEN ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2018/25 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … -E-TEBLİGAT
: Av. … -E-TEBLİGAT

DAVALI : …- …
VEKİLİ : Av. … -E-TEBLİGAT

ASIL VE BİRLEŞEN
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 28/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/02/2023
Asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından asıl ve birleşen davada davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davalarda mahkemece asıl davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili özetle; davalı şirket ile müvekkili arasında 2 yıl kadar süren bir ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin reklam işleriyle uğraştığını, davalı şirkete tasarım sunduğunu ve davalı şirketin de basım işlerini yürüttüğünü, söz konusu işlerin taraflar arasında iki yıla yakın bir süre devam ettiğini, iş alışverişlerinin davalı tarafından sona erdirildiğini, tarafların iş anlaşması gereği aylık 20.000,00 TL ciroya, davalı şirketin davacı müvekkilinin 1 personel maaşını 30.000,00 TL, 2 personel maaşını 50.000,00 TL ve 3 personel ile dükkan kirası ödenecektir denilerek anlaşıldığı halde davalı tarafın bu iş anlaşmasının taahhütlerinin hiçbir şartını yerine getirmediğini, müvekkilinin davalı şirkete bugüne kadar yapmış olduğu iş bedeli değerinin 100.000,00 TL, davalı tarafa yapılan ödemenin ise 500.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin bu iş anlaşması gereği zarara uğradığını, söz konusu zararlarının bu aşamada tazmininin gerektiğini, müvekkilinin yapılan iş bedelinin çok üstünde ödeme yaptığını, bu nedenle de toplamda 2 yıl boyunca müvekkilinin davalı tarafa yaptığı ödemelerin dekontlarını dosyaya sunduklarını, taraflar arasında yapılacak işin davacı müvekkilinin tasarım yaparak tasarımları davalı şirkete göndermek, davalı tarafın ise teklif sunarak işlerin basımını üstlenmek olduğunu, davalının bu işleri yaparken… adı altında kullandıkları sistem üzerinden yaptıklarını, bu nedenle de davalı tarafından sunulması gereken ve müvekkilini haklı çıkaracak bulunan işler ve bedellerinin bu sistemin incelenmesi sonucunda ortaya çıkacağını, kaldı ki davalı tarafın, ticari nitelikli iş yaptıkları nedeniyle ticari defterlerine bu işleri ve gelirleri işlemek zorunda olduklarını, bu iddialarının davalının ispat külfeti altında olduğunu, davalı tarafın müvekkilinden alacağı varsa ispat etmek zorunda olduğunu, davalı şirketin sözleşme hükümlerine uymadığı ve taahhüdünü yerine getirmediği gibi kötü niyetli hareket ederek müvekkiline ait ve ellerinde bulunan iki adet çeki kullanarak takibe koyduklarını, bu nedenle de Ankara 2. İcra Dairesi’nin 2016/16923 ve 2016/19077 sayılı dosyalarından kambiyo senetlerine ilişkin haksız takip başlattığını ve tahsil etmeye çalıştığını, davalı şirket ile müvekkili arasında oluşan iş akdi gereği 100.000,00 TL’lik iş bedeli varken müvekkilinin 500.000,00 TL’ye yakın ücret ödemesi yaptığını ve şu anda davalı şirketin elinde bulunan 2 adet çek bedelini de kullanacağını belirterek tahsilat yapmaya çalıştığını, davalının haksız kazanç sağlamaya yönelik ve kötü niyetli olarak sürekli müvekkiline tekliflerde bulunduğunu, ellerinde bulunan müvekkiline ait 2 adet çeki de icra takibine konu edeceklerini söylediklerini, ticaretle uğraşan müvekkilinin iş anlaşmasının yerine getirilmemesi nedeniyle maddi olarak kayba uğradığını, ticari yaşamının zedelendiğini, bütün bu sebeplerle müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile hamilinin davalı şirket olduğu ve müvekkilinin seri numaralarını, bedellerini hatırlayamadığı iki adet çekin halen davalının elinde bulunması nedeniyle icra takibine konu edilmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğacağından karar verilinceye kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili özetle; davalı olarak gösterilen müvekkili şirket ile borçlu olmadığı iddia edilen icra takipleri arasında hukuki bir bağ bulunmadığını, bu sebeple davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, davalı olarak gösterilen …A.Ş ile … arasında hiçbir hukuki bağın bulunmadığını, davaya konu icra takiplerinde bulunan bonoların lehtarının … olduğunu, … ile davacı arasındaki senetlerin borç para karşılığında düzenlendiğini, davacının 100.000,00 TL tutarlı iş yapmasına karşın, 500.000,00 TL ödeme yaptığını iddia etmesinin yerinde olmadığını, davanın kötü niyetli açıldığını belirterek, davacının ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili özetle; davalı ile müvekkili arasında 2 yıl kadar süren bir ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin reklam işleriyle uğraştığını, davalının şirketine tasarım sunduğunu ve davalının şirketi olan ….’nın basım işlerini yürüttüğünü, söz konusu işlerin taraflar arasında iki yıla yakın bir süre devam ettiğini ve iş alışverişlerinin davalı tarafından sona erdirildiğini, tarafların iş anlaşması gereği aylık 20.000,00 TL ciroya, davalı şirketin davacı müvekkilinin 1 personel maaşını 30.000,00 TL, 2 personel maaşını 50.000,00 TL ve 3 personel ile dükkan kirası ödenecektir denilerek anlaşıldığı halde davalı tarafın bu iş anlaşmasının taahhütlerinin hiçbir şartını yerine getirmediğini, müvekkilinin davalıya bugüne kadar yapmış olduğu iş bedeli değerinin 100.000,00 TL, davalı tarafa yapılan ödemenin ise 500.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin iş anlaşması gereği zarara uğradığını, söz konusu zararlarının tazminin gerektiğini, müvekkilinin yapılan iş bedelinin çok üstünde ödeme yaptığını, bu nedenle de toplamda 2 yıl boyunca müvekkilinin davalı tarafa yaptığı ödemelerin dekontlarını dosyaya sunduklarını, taraflar arasında yapılacak işin davacı müvekkilinin tasarım yaparak tasarımları davalı şirkete göndermek, davalı tarafın ise teklif sunarak işlerin basımını üstlenmek olduğunu, davalının bu işleri yaparken … adı altında kullandıkları sistem üzerinden yaptıklarını, bu nedenle de davalı tarafından sunulması gereken ve müvekkilini haklı çıkaracak bulunan işler ve bedellerinin bu sistemin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, kaldı ki davalı tarafın, ticari nitelikli iş yaptıkları nedeniyle ticari defterlerine bu işleri ve gelirleri işlemek zorunda olduklarını, bu iddialarının davalının ispat külfeti altında olduğunu, davalı tarafın müvekkilinden alacağı varsa ispat etmek zorunda olduğunu, davalı şirketin sözleşme hükümlerine uymadığı ve taahhüdünü yerine getirmediği gibi kötü niyetli hareket ederek müvekkiline ait ve ellerinde bulunan iki adet çeki kullanarak takibe koyduklarını, bu nedenle de Ankara 2. İcra Dairesi’nin 2016/16923 ve 2016/19077 sayılı dosyalarından kambiyo senetlerine ilişkin haksız takip başlattığını ve tahsil etmeye çalıştığını, davalı şirket ile müvekkili arasında oluşan iş akdi gereği 100.000,00 TL’lik iş bedeli varken müvekkilinin 500.000,00 TL’ye yakın ücret ödemesi yaptığını ve şu anda davalı şirketin elinde bulunan 2 adet çek bedelini de kullanacağını belirterek tahsilat yapmaya çalıştığını, davalının haksız kazanç sağlamaya yönelik ve kötü niyetli olarak sürekli müvekkiline tekliflerde bulunduğunu, ellerinde bulunan müvekkiline ait 2 adet çeki de icra takibine konu edeceklerini söylediklerini, ticaretle uğraşan müvekkilinin iş anlaşmasının yerine getirilmemesi nedeniyle maddi olarak kayba uğradığını, ticari yaşamının zedelendiğini, bütün bu sebeplerle müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile hamilinin davalı olduğu ve müvekkilinin seri numaralarını, bedellerini hatırlayamadığı iki adet çekin halen davalının elinde bulunması nedeniyle icra takibine konu edilmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğacağından karar verilinceye kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; yapılan yargılama, icra takip dosyaları, taraflarca ileri sürülen diğer deliller ve tarafların ticari defter ve belgeleri de incelenmek suretiyle Mali Müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen rapor birlikte incelendiğinde; davacı … tarafından davalı …’a verilen ve yukarıda belirtilen dosyalar ile icra takibine konu olan 30/05/2016, 30/06/2016, 30/07/2016, 30/08/2016 tarihli 20.000’er TL bedelli toplam 80.000,00-TL olan 4 adet senedin verildiği, söz konusu senetlerin taraflar arasındaki ticari bir işleme karşılık olarak verilip verilmediğinin tarafların ticari defter ve belgelerinden belli olmadığı, tarafların 2016 ve 2017 yılına ilişkin defter ve belgelerinin kanuni şartları tam olarak taşıdığı ve sahibi lehine delil teşkil ettiği, davalı … …. A.Ş. defterleri üzerinde yapılan incelemede davalı ile davacı … arasında 30/01/2016 tarih ve 19 yevmiye numaralı kayıt ile sadece 59,00-TL tutarlı ticari işlem olduğu ve bedelin nakden ödendiği, bunun dışında davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari işlem bulunmadığının belirlendiği, bu nedenle asıl davada davalı şirketin husumetinin bulunmadığı, davalı şirket yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verildiği, öte yandan, davacı ile davalı … arasında herhangi bir ticari işlem bulunmamakla birlikte davacı tarafından davalı … hesabına muhtelif tarihlerde 82.810,25 TL para aktarıldığı, yapılan para aktarmalarının bir ticari ilişki kapsamında verilip verilmediği hususunun kayıtlardan belli olmadığı, dava konusu icra dosyalarına ilişkin ödeme olarak kabulünün gerektiği, bu nedenle davacı tarafın davaya konu icra dosyaları nedeniyle borcu ödediği ve davalı …’a borçlu olmadığının belirlendiği gerekçesiyle, asıl davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulü ile Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/16913 Esas ve 2016/19077 Esas sayılı dosyalarında davacının davalı …’a borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

Asıl davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece asıl dava yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, asıl davada davalı şirket ile müvekkili arasında ticari ilişki olduğunun sabit olduğunu, mahkemece taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı belirtilmiş ise de, davalı şirket hesaplarında müvekkiline ait hesaptan yapılan ödemenin hangi hesaptan yada hangi yolla yapıldığının dahi açıklamasının gerekçeli kararda olmadığını, yapılan ödemenin de neye istinaden yapıldığının ispatının davalı şirkette olmasına rağmen bu hususta da dosyada bir bilginin yer almadığını, davalı ile müvekkili arasında 59,00 TL’lik bir ödemenin gerçekleşmiş olması ve bu ödemenin tarihlerinin de tutmasının bile ticari faaliyeti ispatlar nitelikte olduğunu, 01/04/2019 tarihli bilirkişi raporuna istinaden karar verilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda davalılar adına yapılan ödemelerin eksik hesaplandığını ve bu yönde dosyaya dekontlar sunulduğunu ancak dekontlar sonrasında yeniden bilirkişi raporu alınmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemenin birleşen dava dosyasında yer alan davalı … …arasındaki bağı kabul ettiğini ancak davalı ….A.Ş.’nin sorumlusunun ….olduğunun kabul edilmediğini, asıl ve birleşen dava davalıları arasında organik bağ olduğu hususunda delillerin toplanılmasının talep edilmesine rağmen mahkemece delil toplanılmadığını ve dosyaya sunulan belgelerin de davanın aydınlatılmasında yer almadığını belirterek, asıl dava yönünden mahkeme kararının kaldırılarak, asıl davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere söz konusu senetlerin alacaklısının müvekkili … olduğunu, bedel kaydının, senedi düzenleyen ile senedin lehtarı arasındaki hukuki ilişkiyi gösteren kayıt olduğunu, davacının davalı müvekkiline borçlu olmadığının tespitinin kabul edilemeyeceğini, davacının söz konusu senetler sebebiyle takibe konu olan borcunun, müvekkili … ile davacı arasındaki borç para karşılığı düzenlendiğini, aksini iddiası halinde ispat yükünün davacı yanda olduğunu, bilirkişi raporunda belirtilen muhtelif tarihler 17/02/2015-29/02/2018 dönemini içerirken, senet ilk düzenlenen senet tarihinin 30/05/2016 olduğunu, 30/05/2016 tarihinden önce yapılan ödemelerin senetlerin karşılığı ödeme olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda yapılan tüm hesaplamaların davacının ilgili banka hesap ekstreleri baz alınarak yapıldığını, söz konusu ödemelerin açıklığa kavuşturulması için ödemeye ait banka dekontunun getirilmesi gerektiğini, dekontların açıklama bölümlerinin incelendiğinde ödemelerin takibe konu bonolara ilişkin olmadığının görüleceği belirterek, birleşen dava yönünden mahkeme kararının kaldırılarak, birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Asıl ve birleşen davadaki talep, davacının yaptığı tasarımların davalı tarafından basımının yapılmasını konu alan eser sözleşmesi ilişkisine dayalı olarak yapılan icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Eser sözleşmesi kapsamında verilen çek veya bonoya dayalı alacak veya menfi tespit davalarında mahkemenin görevi, kıymetli evrak olan çek veya bonoya göre belirlenmesi mümkün olmayıp, Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere bononun verilmesine dayanak olduğu ileri sürülen asıl ilişki olan eser sözleşmesine göre belirlenmesi gerekir.
Yine, dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup, bu kanuna göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Mahkemece tarafların ticari defterlerinin incelendiği belirtilerek Asliye Ticaret Mahkemesi olarak davaya bakılmış ise de, dosyanın incelenmesinde mahkemece alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin ticari defterlerinin incelendiği ancak davacının veya birleşen davada davalının ticari defterlerine ilişkin herhangi bir inceleme ve değerlendirmenin yapılmadığı gibi, bu konuda mahkemesince de herhangi bir araştırmanın da yapılmadığı, yine mahkeme gerekçesinde de bu hususta bir değerlendirmenin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında mahkemece, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında düzenlendiği ileri sürülen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istenmiş olmakla, tarafların tacir olup olmadığı araştırılarak, tacir olmadığının anlaşılması halinde ise, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğuna ve iddianın ileri sürülüş biçimi bakımından bononun eser sözleşmesi kapsamında verildiği ileri sürüldüğünden görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gözetilerek öncelikle mahkemenin görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekirken esastan incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının esası incelenmeksizin kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.3-6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurularının kabulüne,

2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/06/2020 tarih ve 2017/670 E-2020/233 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.3-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

4-Asıl davada davacı vekili tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,

5-Birleşen davada davalı tarafından yatırılan 1.361,90 TL + 59,30 TL olmak üzere toplam 1.421,2‬0‬ TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf talep eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 28/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır