Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/57 E. 2022/975 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/57 – Karar No:2022/975
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/57
KARAR NO : 2022/975

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2020
NUMARASI : 2020/634 E-2020/553 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 12.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.10.2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Müvekkilinin sahibi olduğu dükkanın sarmal kepenk kapısını davalı şirketin yaptığını ve bu kapının bedeli olarak davalıya 11.009,40 TL ödendiğini, parası ödenen kapının imalat ve montaj hatasının olduğu görülür görülmez davalıya bilgi verildiğini, davalının müvekkilini sürekli oyaladığını, kapının değiştirilmeyeceğinin anlaşılması üzerine bu şekilde kullanılmasının mümkün olmaması sebebiyle müvekkili tarafından Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/2 D.İş dosyası ile tespit yaptırıldığını, 04/02/2013 tarihli tespit raporuna göre kapıda imalat ve montaj hatası olduğu, ayıplı olduğunun tespit edildiğini, bu raporun davalıya tebliğ edildiğini ve davalıya Kayseri 7. Noterliği’nin 25/03/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamenin gönderildiğini, ihtar sonrası davalının kapıyı yenileme gibi bir niyeti olmadığından müvekkilinin bu kapının yenisini yaptırmak sorunda kaldığını, davalının haksız yere müvekkilinden aldığı 11.009,40 TL’yı iade etmediği gibi bu zamana kadar müvekkilinin 1.000,00 TL’nin üzerinde masraf yaptığını ve dükkanın 2 yıldan faza süredir kullanamaz durumda olduğunu, müvekkilinin uğradığı zararların tazminini talep ettiklerini belirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 11.009,40 TL’nin 29/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: Müvekkili tarafından davacıya ait dükkana sarmal kepenk yapıldığını, kepengin sorunsuz çalışır vaziyette 28/10/2011 tarihinde teslim edildiğini, aradan 3 yıldan uzun bir süre geçtikten sonra davanın açıldığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, teslim edilen kepengin açılıp kapanmasında sorun olduğunun bildirilmesi üzerine müvekkili şirket tarafından kepenklerin 11/09/2013 tarihinde söküldüğünü ve kullanıcı hatasından meydana gelmiş olan sorunların bedelsiz olarak giderildiğini, kepenklerin sorunsuz çalışır vaziyette yerine takıldığını, bu tarihten sonra müvekkiline herhangi bir ayıp ihbarı yapılmadığını, kepenklerde imalat ve montaj hatası bulunmadığını, müvekkiline tespit raporunun tebliği edilmediğini, davacının dükkanını 2 yıldan fazla süredir kullanamadığı iddiasının gerçek dışı ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın, eser sözleşmesi kapsamında kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu, davacı vekili tarafından ilk olarak 23/10/2014 tarihinde davanın açıldığı ve mahkemenin 2014/1577 esasında yargılama yapılarak 2018/23 karar sayılı 11/01/2018 tarihli karar ile davanın reddine karar verildiği, davacı vekilince kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nin 09/09/2020 tarihli 2018/627 esas 2020/806 nolu kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurunun kabulüne karar verildiği ve dosyanın mahkemenin iş bu esasına kaydedilerek yargılamasına devam edildiği, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, davacının iş sahibi, davalının yüklenici olduğu, ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunu düzenleyen açık ayıplar yönünden iş sahibinin imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunluluğu bulunduğu, ayıbın bildirilmemesi halinde eserin kabul edilmiş sayılacağı, ayıp ihbarı yapılması vakıasından lehine sonuç çıkaracak olan davacı olduğundan ayıp ihbarı yapıldığını HMK’nun 190. ve TMK’nun 6. maddeleri gereğince davacının ispatlaması gerektiği, davacı ile davalı şirket arasında davacıya ait iş yerinin kapısına sarmal kepenk yapımı konusunda anlaşma yapıldığı, davalı şirketin 20/10/2011 tarihinde davacının iş yeri kapısına sarmal kepenkleri taktığı, davacının da iş bedelini davalıya daha sonra iki ayrı çekle ödediği, davacının sarmal kepenklerin randımanlı bir şekilde çalışmamasından dolayı 14/01/2013 tarihinde Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak tespit talep etmesi neticesinde makine mühendisi bilirkişi tarafında hazırlanan 06/02/2013 havale tarihli bilirkişi raporu ile “…Sarmal kepenk kapıların randımanlı ve seri bir şekilde çalışmayışı imalat ve montaj hatalarından kaynaklandığı için ayıplı kapılar olduğu…” şeklinde görüş bildirildiği, tespit dosyasında karşı taraf olarak yer alan davalı şirkete bilirkişi raporunun tebliğe çıkarılmadığı, davacı vekili tarafından 25/03/2013 tarihinde davalı şirkete Kayseri 7. Noterliği’nin 25/03/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiği, ihtarname içeriğinde davacının tespit dosyasındaki bilirkişi raporu ile ayıplı olduğu değerlendirilen kapıya ilişkin ödediği bedel ve diğer masrafların 3 gün içerisinde tahsilini istediği, 11/09/2013 tarihinde davalı şirket tarafından dava konusu sarmal kepenklere ilişkin davacının iş yerine gidilerek ürün değiştirilmeden tamirat ve bakım işlemleri yapıldığı ve buna ilişkin ürün ve iş teslim tutanağı tutulduğunun anlaşıldığı, dosyada bulunan 29/11/2011 tarihli davalı şirket tarafından davacıya hitaben düzenlenen 090410 numaralı 11.009,40 TL bedelli fatura ile taraf vekillerinin dava ve cevap dilekçelerinde bildirdikleri üzere eser sözleşmesinin 2011 yılında taraflar arasında yapıldığı, 16/09/2011 tarihli sipariş sözleşmesi başlıklı belgenin dosyaya sunulduğu, bu tarih itibariyle somut olaya 818 sayılı BK’nın 355 vd.maddelerindeki eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacı iş sahibinin davasında, davalı yüklenicinin işi ayıplı yaptığını ve ödediği bedelin iadesini talep ederek ayıplı ifa nedeniyle uğranılan zararın giderilmesini istediğine göre uyuşmazlığın 818 sayılı BK’nın 360. maddesi hükmü gözetilerek çözümlenmesi gerektiği, bu maddede eserin ayıplı ifası halinde ayıbın niteliğine göre iş sahibinin kullanabileceği üç seçimlik hakkın düzenlendiği, bunlardan birincisinin yapılan şeyin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule icbar edilemeyecek derece kusurlu ve sözleşme şartlarına aykırı olması halinde eserin reddi, bedelin iadesi, yüklenicinin kusuru varsa zarar ve ziyan talep etme, ikincisi ayıp ve sözleşmeye aykırılığın eserin reddini gerektirecek nitelikte bulunmaması halinde bedelde indirim, üçüncüsü de o işin ıslahı büyük bir masrafı gerektirmez ise ayıbın onarılması veya tamir suretiyle giderilmesi ile yine bu hallerde yüklenicinin kusuru varsa tazminat isteme hakları olduğu, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bu davanın açılma tarihinin 23.10.2014 olup, zamanaşımı süresinin Borçlar Kanunu’nun 126/4. maddesi hükümünce 5 yıl olduğu, teslimden itibaren başlayacağı, fatura ve ekindeki tutanağa göre eserin teslim tarihinin 29.11.2011 olup dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin cevap dilekçesindeki zamanaşımı define itibar edilmediği, mahallinde yapılan keşif neticesinde aldırılan bilirkişi heyeti kök ve ek raporuna göre sözleşme konusu sarmal kepengin gizli ayıplı olduğunun bildirildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nin kararı sonrası yapılan yargılamada tarafların yeniden bir keşif ve bilirkişi incelemesi talep etmemeleri ve HMK’nun 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yoluna gidilmediği, mahkemece de bilirkişi heyeti raporunun gizli ayıba ilişkin bu tespitine ve bedel tespitine dair teknik husustaki kanaatine itibar edildiği, davalı vekilinin süresinde ayıp ihbarı yapılmadığına dair itirazı yönünden ise gizli ayıplı olduğu tespit edilen sarmal kepenklerle ilgili 11/09/2013 tarihinde davalı şirketçe kepenk arızasına ilişkin ürün ve iş teslim tutanağının tutulmuş olması, davacının bu tarihten önce 14/01/2013 tarihinde Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2013/2 Değişik İş sayılı dosyası ile tespit yaptırmış olması ve dinlenen tanık beyanları da dikkate alınarak davacının davalıya ayıp ihbarında bulunduğu kanaatine varıldığı, bu yöndeki davalı vekilinin itiraz ve savunmalarına itibar edilmediği, bu nedenlerle davacının davasını ispat ettiği ve gizli ayıp nedeniyle sözleşme konusu sarmal kepenkleri iade etmesi kaydı ile dava konusu ettiği fatura bedelini talep edebileceği, davacının ihtarının tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 günlük süre içinde ödeme yapılmaması nedeniyle temerrüdün 31/03/2013 tarihinde gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 11.009,40 TL’nin 29/11/2011 tarihli 090410 nolu fatura konusu 30 m² sarmal kepenkin iadesi kaydı ile temerrüt tarihi olan 31/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi tarafından verilen 09/09/2020 tarih ve 2018/627 E., 2020/806 K sayılı kararında sadece “Davanın eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilmesi ve sonuca göre hüküm oluşturulması gerekirken, sözleşmenin niteliği konusunda yanılgıya düşülerek, taraflar arasında satım akdinin bulunduğu kabul edilip, satım akdi hükümlerinin uygulanması doğru olmamıştır.” denilerek davacının istinaf talebinin kabulüne karar verildiğini, kararda davanın kabul edilmesi gerektiği yönünde bir değerlendirme yapılmadığını, buna rağmen mahkemece, ilk kararında açıkça açık ayıp değerlendirmesinde bulunmasına rağmen daha sonraki kararında dava konusu sarmal kepenklerde gizli ayıp bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verdiğini, dava konusu sarmal kepenklerde ayıp olduğu yönündeki değerlendirmeyi kabul etmediklerini, herhangi bir ayıbın olduğunu kabul etmemekle beraber; davacı tarafından 05/01/2013 tarihinde Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’ ne başvurularak tespit talep edildiği ve neticede makine mühendisi bilirkişinin 06/02/2013 havale tarihli raporu ile “…. Sarmal kepenk kapıların randımanlı ve seri bir şekilde çalışmayışı imalat ve montaj hatalarından kaynaklandığı için ayıplı kapılar olduğu…” şeklinde görüş bildirildiği, mahkemenin 11/01/2018 tarih ve 2014/1577 E., 2018/23 K. sayılı kararında dava konusu sarmal kepenklerde gizli ayıp bulunduğuna dair bilirkişi heyeti raporuna itibar edilmediğini belirtmiş iken gerekçe göstermeden verdiği bu kararda dava konusu sarmal kepenklerde gizli ayıp bulunduğu, bilirkişi heyeti raporunun gizli ayıba ilişkin bu tespitine ve bedel tespitine dair teknik husustaki kanaatine itibar edildiğinin açıklandığı, tespit bilirkişi raporunun müvekkiline tebliğe çıkarılmadığını, davacı vekili tarafından müvekkiline 25/03/2013 tarihinde Kayseri 7. Noterliği’ nin 25/03/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamenin gönderildiğini, ihtarname içeriğinde davacının tespit dosyasındaki bilirkişi raporu ile ayıplı olduğu değerlendirilen kapıya ilişkin ödediği bedel ve diğer masrafların 3 gün içerisinde tahsilinin talep edildiğini, 11/09/2013 tarihinde müvekkili şirket tarafından dava konusu sarmal kepenklere ilişkin davacının iş yerine gidilerek ürün değiştirilmeden tamirat ve bakım işlemlerinin yapılıp, buna ilişkin ürün ve iş teslim tutanağının tutulduğunu, daha sonra davacının 23/10/2014 tarihinde iş bu davayı açtığını, 11/09/2013 tarihli ürün ve iş teslim tutanağında sarmal kepengin sorunsuz ve çalışır vaziyette olduğunun açıkça yazılı olduğunu, davacının kanunda belirtilen süreler içerisinde davalıya yaptığı usulüne uygun bir bildirim veya ihbarın bulunmadığı, Kayseri 1. Sulh Hukuk mahkemesi’nce aldırılan bilirkişi raporu müvekkiline tebliğ edilmediğinden hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, mahkeme tarafından yapılan keşif neticesinde aldırılan bilirkişi heyeti raporundaki teknik bilirkişi tespitlerinde dava konusu edilen sarmal kepenklerin ebatları itibariyle kapı ölçüsüne uygun olmadığı, kapının üst kısımda boşlukların olduğu tespitine yer verildiğini, sarmal kepenklerde teknik bilirkişi tarafından başkaca mekanik problemlerinde tespit edildiği ve üründe gizli ayıp olduğu kanaatine varılmış ise de ölçüleri belli ebatlarda bulunan bir kapıya takılacak sarmal kepenklerin farklı bir ölçü alınarak takılması ve kapıda bu nedenle boşluklar bulunması durumunda üründe “gizli ayıp” niteliği bulunduğunu söylemenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira bu durumun ilk bakışta göze çarpacak “açık bir ayıp” niteliğinde olup bu nedenle de bilirkişi heyetinin üründe “gizli ayıp” olduğu tespitini içeren rapora itibar edilmemesi gerektiğini, davacı vekili tarafından 22/02/2013 tarihinde tespit dosyasında bulunan bilirkişi raporu tebliğ alınmasına rağmen, müvekkiline durumu aradan bir ay geçtikten sonra Kayseri 7. Noterliği’nin 25/03/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bildirdiğini ve ihtarnamenin müvekkiline 27/03/2013 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının ayıplı mala ilişkin bildirimi tespit dosyasındaki rapor ile öğrendiği kabul edilecek olsa dahi bir aydan uzun bir sürede bildirdiğinden bu bildirimin de usul ve yasaya uygun surette TBK’nın 223/2. maddesi gereğince hemen yapılmadığını, daha sonra müvekkili şirket tarafından 11/09/2013 tarihinde sarmal kepenklerin onarım ve bakımın yapıldığı anlaşılmakta ise de davalının kendisine yapılan noter ihtarından yaklaşık 6 ay sonra sarmal kepenklerde onarım yapmasının ayıbı kabul ettiği sonucunu da doğurmadığını, davacının satım sözleşmesine konu sarmal kepenkler ile ilgili süresi içerisinde ayıp ihbarını yaptığını kanıtlaması gerektiğini, öte yandan dava konusu sarmal kepenklerin davacıya 28.10.2011 tarihinde çalışır ve sorunsuz olarak teslim edildiğini, davacının, kapının takılacağı dükkan cephesine kompozit malzeme ile dış cephe kaplaması yaptıracağını söyleyerek kepenkler için muhafaza kutusu istemediğini, işin kendisinin talebi üzerine bu şekilde yapılıp teslim edildiğini, kaldı ki aksi düşünülecek olsa bile bu surette kepenklere muhafaza kutusunun yapılmamasının dahi “açık ayıp” niteliğinde olup, davacının bu hususta TTK yahut TBK uyarınca davalı müvekkili şirkete süresinde herhangi bir ihtarname göndermediğini, bilirkişi raporunda da sökülen kepenkte muhafaza kutusunun bulunmadığının izah edildiğini, dinlenilen tanık beyanıyla da sarmal kepenk kapının altında eşya unutulması nedeniyle ve kullanım hatası nedeniyle arızalandığının açık olduğunu, kepenklerin, sıcak, soğuk, donma, yağış, rüzgar, kar gibi dış etkilere maruz bırakıldığını, dava konusu sarmal kepenklerin aslında bu sebeplerle zaman zaman arızaya uğradığını, davanın esasını kabul etmemekle beraber davanın zaman aşımına uğradığını, mahkemenin zaman aşımının 5 yıl olduğu yönündeki değerlendirmesinin yerinde olmadığını, zira zaman aşımının taşınmaz yapı dışındaki eserlerde 2 yıl olduğunu, davacının süresinde ayıp ihbarından bulunmadığını, öte yandan davanın esasını kabul etmemekle beraber mahkemenin davalı şirket tarafından bedelin iadesine karar verirken, davacı tarafından satın alınan ürünün iadesine karar vermediğini, hükmü bu doğrultuda kurmadığını, kararın bu yönü ile de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, alacak istemine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava ilk olarak Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1577 esasında açılmış olup mahkemenin 2018/23 karar sayılı 11/01/2018 tarihli kararı ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 09/09/2020 tarihli 2018/627E-2020/806K.sayılı kararında özetle”…Mahkemece, davacının TTK’nın 23.maddesinde öngörülen süre içersinde ayıp ihbarında bulunmadığı bu nedenle ayıba bağlı haklarının düştüğü kabul edilerek dava reddedilmiştir. Mahkemenin ayıp ihbarına dayanak yaptığı yasa maddesi satım akdi ile ilgili olup, somut olayda taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesi ilişkisi olduğundan bu hükümlerin eldeki davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, açılan davanın eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm oluşturulması gerekirken, sözleşmenin niteliği konusunda yanılgıya düşülerek, taraflar arasında satım akdinin bulunduğu kabul edilip, satım akdi hükümlerinin uygulanması doğru olmamıştır…” gerekçesiyle HMK’nın 353/1-a.4 ve 353/1-a.6 maddeleri gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, esası incelenmeksizin mahkeme kararının kaldırılmasına, Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olup dosya mahkemenin 2020/634 esasına kayıtla yargılamaya devam edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık sarmal kepenk kapı imalatını konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle mahkemesince dosyada mevcut 11.11.2016 tarihli keşifle alınan dosya kapsamına uygun, denetlenebilir bilirkişi raporundan kapılarda gizli ayıbın bulunduğunun ve kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 752,05 TL istinaf karar harcından peşin alınan 188,01 TL harcın mahsubu ile bakiye 564,04 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödediği başvurma harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 12.10.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır