Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/565 E. 2023/366 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/565 – Karar No:2023/366
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/565
KARAR NO : 2023/366

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI : 2014/942 E-2020/760 K

DAVACI :
VEKİLİ : Av. …- E-TEBLİGAT

DAVALILAR : 1-… – …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tespit, Kanuni İpotek Hakkının Tesisi ve Tapuya Tescili, Geçici Tescil (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/04/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan tespit, kanuni ipotek hakkının tesisi ve tapuya tescili ile geçici tescil davasında mahkemece davanın davalı … yönünden husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davalılardan yüklenici … ile diğer davalı … arasında … parselde kain ana taşınmaz üzerine iki blok halinde bir bina inşa etmek üzere kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davacının plastik kapı ve pencere üretim ve montaj işi ile iştigal etmekte olup, davalılardan … ile 15/06/2012 tarihli “Daire Karşılığı Taşeronluk Sözleşmesi (İnşaat)” imzalayarak, kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu iki blokun plastik pencere ve kapı işini taşeron sıfatıyla üstlendiğini, sözleşmenin toplam bedelinin 240.000,00 TL olduğunu, davalı …’ın ise yüklenici …’ın anılan sözleşmeden kaynaklanan borcuna müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, müvekkilinin sözleşme konusu işin %90’ını, 15/06/2012 tarihli sözleşmeye uygun olarak üretip yerine monte ettiğini, sözleşmenin 4. maddesi uyarınca 30/06/2013 tarihine kadar davalı … tarafından ödenmesi gereken 200.000,00 TL nakit paranın, müvekkiline ödenmediği gibi, ödeme yerine geçmek üzere anılan taşınmaz üzerine … tarafından inşa edilen … numaralı bağımsız bölümün de ferağının verilmediğini, yine anılan sözleşmenin 4. maddesi uyarınca A blokun tesliminden sonra … tarafından ödenmesi gereken 20.000,00 TL ile B blokun tesliminden sonra ödenmesi gereken 20.000,00 TL’nin de müvekkili firmaya ödenmediğini, müvekkilinin kanundan ve taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan haklarını kullanarak, sözleşme konusu işin eksik kalan kısmını henüz tamamlamadığını, davalı …’in bina maliki olup, TMK’nın 893. maddesinin 3. bendi uyarınca, müvekkilinin ana taşınmaz üzerine inşa edilen binaya gerek malzeme vererek, gerekse emek sarf ederek yüklenici davalıdan alacaklı olup, müvekkilinin bu alacağının arsa sahibi … tarafından kabul edilmediği gibi, müvekkilinin alacağını teminat altına alan her hangi bir güvence de verilmediğini belirterek; fazlaya ve başkaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile, … parselde ana taşınmaz üzerine TMK 1011, Tapu Sicil Tüzüğünün 58, 59. maddeleri uyarınca geçici kanuni ipotek hakkı tesisini ve tapuya şerhini, davacı müvekkilinin dava konusu eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tespit edilerek mahkeme kararı ile hüküm altına alınmasını, tespit edilen alacağın (davalılardan … için ana taşınmazın değeri çıktıktan sonra arta kalan ve ana taşınmaz üzerine inşa edilen binanın değeri ile sınırlı kalmak, sadece ana taşınmaz üzerine kurulacak kanuni ipotek hakkının icrası ile tahsil edilmek kaydı ile) davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini, dava konusu ana taşınmaz üzerine TMK 893. ve devamı maddeleri uyarınca Kanuni İpotek hakkının tesisini, geçici tescil tarihinden itibaren hüküm ve sonuç doğurmak üzere tapuya tescilini, 03/03/2020 tarihli dilekçesi ile; dava konusu … parselde kain ana taşınmaz üzerine inşa edilen bağımsız bölümlere ait tapu kaydının celbi ile, hâlen davalılar adına kayıtlı bağımsız bölümler üzerine geçici kanuni ipotek hakkı tesisine karar verilmesini, 30/06/2020 harç tahsil tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesi ile talep edilen 10.000,00 TL’ye 150.212,09 TL daha ekleyerek, müvekkilinin eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının HMK’nın 107. maddesi uyarınca tespiti ile mahkeme kararı ile hüküm altına alınmasını, 160.212,09 TL’nin dava tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili; müvekkili ile davacı şirket arasında akdi ilişki bulunmadığını, bu nedenle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, TMK’nın 895.maddesi kapsamında kanuni ipotek şartlarının müvekkili yönünden oluşmadığını, davalı yüklenici … ile davacı arasındaki sözleşmeden kaynaklı ihtilaflar olduğunu, davacının müvekkilinden herhangi bir alacağı olmadığını, yasanın aradığı ön koşul olan işin tamamlanması durumunun gerçekleşmediğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve … vekili; müvekkilleri aleyhine açılan alacak davasını kabul etmediklerini, öncelikle işin süresinde tamamlanmadığını, arsa sahibi ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre geç teslimden dolayı kira bedeli ve cezai şart ödeneceğini, bu nedenle arsa sahibine geç teslimden dolayı ödenecek kira bedelleri ve cezai şartın da hesaplanarak davanın kabul edilmesi halinde alacaktan düşülmesini talep ettiklerini, taşeron sözleşmesinin 6.maddesine göre hiçbir ihbar ve ihtara gerek kalmayacağı hüküm altına alınan 50.000,00 TL’lik tazminatın takasını talep ettiklerini, müvekkillerinden … tarafından A blok PVC doğramaları işi tam ve eksiksiz yapılmadığı halde 30/11/2013 vadeli ve 30/12/2013 vadeli senet bedellerinin 25/06/2013 tarihinde tahsilat makbuzu karşılığında toplam 20.000,00 TL olarak davacıya verildiğini, senetlerin ibraz edilmemesi nedeniyle ödenemediğini, bu nedenle senetlerin de takasını talep ettiklerini, davacının hak etmediği 200.000,00 TL’nin tamamının ödenmesini beklemesi ve bu nedenle kanuni ipotek hakkı istemesinin de yerinde olmadığını, ayrıca 89 dairenin tamamının üzerine ipotek konulmasının ileride arsa sahibi ve yüklenici müvekkili açısından telafisi imkansız zararlara yol açacağını, yine davacı tarafından yapılan imalatlarının sökülmesi ve yeniden yapılması gerektiğini, bu bedelin de alacaktan düşülmesi gerektiğini, Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/273 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre 2013 yılının Mart ayında teslim edilmesi gereken işlerin 2014 yılının Ocak ayında halen bitirilmediğini, eksik işlerin tamamlanması için 130 güne ihtiyaç olduğunu, inşaat süresinin uzamasından kaynaklı zararların da alacaktan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Davalılar vekili 23/07/2020 tarihli beyan dilekçesi ile; davacı tarafın 23/07/2020 tebliğ tarihli ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Mahkemece; davanın, eser (taşeron) sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve fer’i istemlere ilişkin olup; davadaki uyuşmazlığın, davalı arsa maliki ile davalı yüklenici arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden inşa edilecek binanın yüklenici ile davacının yaptığı sözleşmeye istinaden PVC işlerini üstlenen davacı taşeronun yüklendiği edimlerini bir kısmını yerine getirmesine rağmen davalının edimi olan edimlerini yapmadığı ve sözleşme gereğince kendisine tapudan verilmesi gereken dairenin verilmediği iddiasıyla taşınmaz üzerine geçici kanuni ipotek hakkının tesisi ve eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tespiti ile davalılardan tahsili talebi konularına ilişkin olduğu; davalılar … ile … arasında 04/01/2010 tarihinde yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde …’in arsa sahibi, …’ın yüklenici olduğu, davacının talep ettiği 13 nolu bağımsız bölümün yükleniciye bırakılacağının kararlaştırıldığı, davacı ile davalı … arasında 15/06/2012 tarihinde yapılan taşeronluk sözleşmesinde ise davacının taşeron olup, inşaatın PVC doğrama, imal ve montaj işini üstlendiği, buna karşılık davalının ise 240.000,00 TL tutarında ödeme edimini üstlendiği, sözleşmenin 3. maddesinde PVC doğramalarının davalıya teslim süresinin 50 gün olarak belirlendiği ve bu sürenin blokların taşerona tesliminden itibaren işlemeye başlayacağının kararlaştırıldığı, 4. maddede iş bedelinin 240.000,00 TL olarak gösterildiği, 30/06/2013 tarihine kadar bu bedelin 200.000,00 TL’sinin ödeneceği veya 200.000,00 TL ederli 13 nolu bağımsız bölümün aynı tarihte davacı taşerona teslim edileceğinin, kalan 20.000,00’er TL’lik nakit kısmın ise A ve B Bloklardaki PVC doğrama işlerinin bitirilip davalıya tesliminden sonra ödeneceğinin kararlaştırıldığı, dosyada bulunan ve tarafların Sincan 1. Noterliği’nden ve Kartal 23. Noterliği’nden birbirine karşı keşide ettikleri ihtarnamelerin incelenmesinden her iki tarafın da karşı tarafın edimini yerine getirmesi gerektiğini ihtar ettikleri, her iki tarafın da sözleşmeden dönüldüğüne, feshedildiğine dair irade ortaya koymadıkları, Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/273 Değişik İş sayılı dosyasındaki tespitlere göre ise davacıya yer tesliminin 15/11/2012 tarihinde yapıldığı ve yaklaşık yüzde 54,50 oranında işin gerçekleştiği, ancak davalının tek taraflı yaptırdığı bu tespitte yer alan teslim tarihinin 15/11/2012 olduğunu tevsik eden bir bilgi ve belgeye gerek Değişik İş dosyasında gerekse yargılama boyunca mahkemeye bildirilen deliller içerisinde rastlanmadığından davacının sözleşmede kararlaştırılan tarihte işe başladığı ve bir kısmını tamamladığı da dikkate alınarak, davacıya yer tesliminin anılan tarihte yapıldığı hususunun davalı tarafça kanıtlanamadığı sonucuna ulaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı taşeronun işe başladığı, işin yaklaşık %55’ini yaptığı, buna göre 160.212,09 TL’lik imalat yaptığı, 231.210,07 TL bedelli fatura tanzim ettiği halde davacıya herhangi bir ödemenin yapılmadığı ve buna göre sonuçta davalı yüklenicinin edimini yerine getirmemesi sebebiyle davacının da sözleşmenin 4. maddesi uyarınca işe devam etmediği, tüm bu bilgiler ışığında; taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca, davacı taşeronun işe başlayıp yaklaşık %55 oranında imalat yaptığı, buna rağmen davalı yüklenicinin 200.000,00 TL tutarındaki nakdi veya bunun karşılığı 13 nolu dairenin mülkiyetini davacıya intikal ettirme yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacının yaklaşık 160.212,09 TL tutarında imalat yaptığı, taraflarca keşide edilen ihtarnamelerin içeriğine göre tarafların sözleşmeyi feshetmediği ve sözleşmenin halen ayakta olduğu ve bu sözleşmeye dayanarak davacının müspet zararını davalıdan isteyebileceği, bu miktarın da yapılan imalat bedeli olan 160.212,90 TL olacağı, davalının 2 adet 20.000,00’er TL tutarındaki senet bedellerini de ödediğini ispatlayamadığı, bu senetlere yönelik davacı tarafça başlatılan takipte de tahsilatın yapılamadığı ve ezcümle davacının davalıdan 160.212,90 TL alacaklı olduğu sonucuna varıldığı, hal böyle iken davacı vekilinin davasını ıslah ederek sunduğu dilekçe ile dava değerini artırmış ise de eldeki dava kısmi dava olup, gerek taraflar arasında yapılan sözleşmede sözleşme bedelinin gösterilmiş olması gerekse ihtarnamelerde anılan meblağlar dikkate alındığında davacının davasının belirsiz alacak davası olmayıp, kısmi dava olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle davacının talebinin ıslah dilekçesi olarak değerlendirildiği, işin eser sözleşmesinden kaynaklandığı, TBK.’nın 147.maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davanın 15/09/2014 tarihinde açıldığı, ıslah dilekçesinin 30/06/2020 tarihinde verildiği, aşamalarda işin geçici kabulü gibi işlemlerin yapılmadığı ve 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davalı tarafça da süresinde zamanaşımı def’inde bulunulduğundan ıslah talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, davalı … ile davacı arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, borcu doğuran başkaca hukuki sebeplerin de anılan taraflar arasında var olmadığı anlaşıldığından; bu davalı bakımından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, davacının geçici kanuni ipotek hakkı tesisi ile geçici tescil talebi bakımından ise, dava konusu taşınmazın yargılama sırasında dava dışı 3. kişiler adına tescil edildiği görüldüğünden bu taleplerin de reddine karar verildiği ve neticede davacının dava dilekçesinde talep ettiği 10.000,00 TL yönünden davalı kefil …’ın da sözleşmenin 10. maddesindeki hüküm sebebiyle hükmolunan bedel bakımından sorumlu olduğu ve bu doğrultuda kefaletinin geçerli olduğu görüldüğünden davanın anılan tutar üzerinden kabulüne, davalılar daha önce temerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu meblağın davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, ıslahla artırılan talep yönünden ve diğer talepler bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davalı … ve … yönünden; mahkemenin zamanaşımı değerlendirmesinin hatalı olduğunu, zira dava dilekçesi incelendiğinde görüleceği üzere, dava tarihi itibariyle müvekkilinin hak ettiği alacağın değerini tam olarak belirlemesinin mümkün olmadığını, bu nedenle belirsiz alacak davası açıldığını, iş bu davanın belirsiz alacak davası olduğu anlaşıldıktan, dava tarihi itibariyle müvekkilinin dava konusu sözleşmeden kaynaklanan alacağını tespit etmenin mümkün olmadığı aşikar olduktan sonra, iş bu davanın belirsiz alacak davası olmasını etkilemeyeceğini, bu nedenle mahkemenin hukuki değerlendirmesinin yanlış olduğunu, kaldı ki ıslah dilekçesi ile de iş bu davanın belirsiz alacak davası olduğu ve dava değerinin HMK 107. maddesine göre artırıldığının açıkça yazıldığını, aksi değerlendirilse bile zamanaşımının alacağın muaccel hale gelmesinden sonra işlemeye başlayacağını, ancak dava konusu olayda müvekkilinin alacağının 25/11/2019 tarihli bilirkişi raporu ile belirli hale geldiğini, dava değerinin ise alacağın belirlendiği tarihten kısa bir süre sonra artırılmış olup, bu nedenle de mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine dava dilekçesi ile müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsil talebinde bulunulduğu halde, mahkemenin bu taleplerine rağmen davalı … ve …’dan tahsiline şeklinde karar vermesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı … yönünden; müvekkili ile … arasında herhangi bir sözleşme olmadığının doğru olduğunu, ancak kanunun sözleşme olmamasına rağmen, mahkeme tarafından hükmedilen alacaklar yönünden kanuni ipotek tesisine imkan tanıdığını, bu nedenle de kararın kaldırılması gerektiğini belirterek; usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne, bu mümkün değilse kararın kaldırılarak yeni bir yargılama yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden tespit, kanuni ipotek hakkının tesisi ve tapuya tescili ile geçici tescil ve alacak istemlerine ilişkin olup, mahkemece verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin müstekar kararlarına göre, iş bedeline yönelik alacak davasının belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 21/04/2021 tarih ve 2020/1899 Esas-2021/1854 Karar sayılı kararı), bu nedenle davanın kısmi dava olduğu, kısmi davada davanın açıldığı tarihin zamanaşımını kesmeyeceği dikkate alındığında, dava tarihi ile ıslah tarihi arasında 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olmasına, TMK’nın 893 ve devamı maddelerinde düzenlenen inşaatçı ipoteği yönünden talepte bulunulabilmesi için; bir yapı alacağının mevcut olması, alacağın çekişmeli olmaması, yani alacağın taşınmaz maliki tarafından kabul edilmiş veya mahkemece kesinleşmiş bir kararla karara bağlanmış olması, malik tarafından yeterli güvencenin gösterilmemiş olması, yüklenilen işin tamamlanmasından itibaren en geç 3 ay içinde tescil talebinde bulunulması gerekip, davalılardan arsa sahibi tarafından alacağın kabul edilmemesi ve alacağa ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmaması nedeniyle inşaatçı ipoteği şartlarının da oluşmadığının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 29/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır