Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/537 E. 2021/798 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2018
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/09/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada Dairemizce verilen istinaf başvurusunun usulden reddine dair kararının Yargıtay 15. Hukuk Dairesince bozulması üzerine dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilmekle yapılan yargılama sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 08/07/2013 tarihinde Ankara …inşaatı ile alt yapı ve çevre düzenlemesi işinin ahşap kalıp işleri ile yine 08/07/2013 tarihinde Ankara … hizmet binası inşaatı ve alt yapı, çevre düzenlemesi demir donatı işlerinin yapılması konusunda sözleşme imzalandığını, müvekkili tarafından sözleşme şartlarının yerine getirildiğini ve sözleşmelerde belirtilen işlerin yapılması için işçiler tedarik edildiğini, ancak sözleşmelerin davalı tarafından haksız olarak 07/08/2013 tarihinde feshedildiğini, müvekkili tarafından davalıya 12/11/2013 tarihli ihtarnamenin keşide edilerek 60.423,00 TL alacağın ödenmesinin talep edildiğini, davalının cevabi ihtarname ile akdi ilişkiyi inkar ettiğini belirterek; şimdilik 1.000,00 TL alacağın ihtarname tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında herhangi bir sözleşme imzalanmadığını, davacının müvekkili şirkette işçi olduğunu, 12/07/2013 tarihinde işe başladığını, 02/08/2013 tarihinde işten ayrıldığını, bu tarihler arasındaki döneme ilişkin işçilik alacaklarının davalıya ödendiğini, davacının müvekkilinden herhangi bir alacağının bulunmadığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın eser sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, davacının taraflar arasında imzalandığı iddia olunan eser sözleşmelerine istinaden alacak talebinde bulunduğu, davalının akdi ilişkiyi ve sözleşmedeki imzayı inkar ettiği, ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğu, davacının akdi ilişkiyi ve sözleşme konusu işi yaptığını ispat etmesi gerektiği, sözleşmede davalı adına imzası bulunan şantiye şefi …’ın davalı şirketi temsile yetkili olmadığı, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 40. maddesinde yetkili bir temsilci tarafından diğer bir kimse ile yapılan sözleşmeden doğan alacak ve borçların o kimseye ait olacağının düzenlendiği, buna göre sözleşmeyi imzalayanın yetkili olmaması halinde sözleşmeden şahsen sorumlu olduğu, aynı kanunun devam eden 46. maddesinde de bir kimsenin yetkili olmadığı halde başkası adına hukuki işlem yapması halinde temsil edilen kişi icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmayacağının belirtildiği, temsilci yetkisiz olsa dahi temsil olunanın sonradan icazet vermesi ya da kendi adına yapılan hukuki işlemi benimsemesi halinde baştan itibaren hukuki işlemin geçerli olduğu ve temsil olunanı bağlayacağı, somut olayda yetkisiz kişinin imzaladığı sözleşmeye davalının onay verdiğine ilişkin delil sunulmadığı gibi davacının sözleşme kapsamında işi yaptığını da ispat edemediği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece sadece …’ya ve ticaret sicil müdürlüğüne yazı yazılarak, bu kurumlardan gelen yazı cevapları ve belgelere göre hüküm kurulduğunu, dava dilekçesinde belirtilen diğer delillerin toplanmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına, sözleşmede imzası bulunan şantiye şefinin ve diğer tanıkların dinlenilmesine ilişkin herhangi bir ara karar kurulmadığını belirterek; mahkemece tüm deliller toplanmadan verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2018 tarih ve … Karar sayılı kararının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonucunda 02/12/2020 tarih ve…. Karar sayılı ilam ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352.maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiş, Dairemizce verilen kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay Yüksek15. Hukuk Dairesi’nin 27/04/2021 gün ve …. Karar sayılı kararındaki; “6100 sayılı HMK’nın 104. maddesinde, adli tatile tabi olan dava ve işlerde, HMK’nın tayin ettiği sürelerin bitmesi adli tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.11.2017 tarih….karar sayılı kararında;”… HMK’nın …. başlıklı 92/2. maddesinde süre; hafta, ay ve yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay ve yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter hükmü yer almaktadır. HMK’nın 102. maddesi uyarınca yeni adli yılın başladığı gün 01.09.2017 tarihi olup, Cuma gününe rastgelmektedir. Bu tarihe bir hafta eklendiğinde o haftaya tekabül eden gün Cuma günü olacağından kanunen temyiz süresi 08.09.2017 tarihinde dolacaktır” şeklinde gerekçeye yer verilmiştir.
Somut olayda, bölge adliye mahkemesi kararı davacı vekiline 13.08.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf süresinin adli tatil süresi içerisinde sona erdiğinden bir hafta uzamış sayılacağı (HMK m. 104), HGK kararına göre adli yılın başladığı 01.09.2018 tarihinden itibaren istinaf talep etme süresinin bir hafta uzacayacağı ve bu hale göre istinaf talep etme süresinin son günü 08.09.2018 tarihi olup, bu günün Cumartesi gününe rastlaması nedeniyle, HMK’nın 93. maddesi gereği sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceği anlaşıldığından davacı vekilinin 10.09.2018 tarihli istinaf başvurusunun süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Hâl böyle olunca davacı vekilinin istinaf başvurusunun süresinden sonra olduğundan bahisle usulden reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nin 02.12.2020 tarih ve…. karar sayılı kararının ve bu karara yönelik Dairemiz’in 22.01.2021 tarihli onama ilamının hatalı olduğu anlaşıldığından Dairemiz’in 22.01.2021 tarihli…. karar sayılı onama kararının kaldırılmasına istinaf başvurusunun usulden süreden reddine dair bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına, davacının istinaf taleplerinin incelemesi amacıyla dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulması üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Yüksek 15. Hukuk Dairesinin bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ edilmiş, bozma ilamına karşı diyecekleri sorularak Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyulduktan sonra davacı vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde;
Davacı …, davalı ….Ltd.Şti.ile arasında 08/07/2013 tarihli iki ayrı yazılı sözleşme bulunduğunu, ancak sözleşmelerin davalı tarafından haksız olarak 07/08/2013 tarihinde feshedildiğini ileri sürerek, hak kazandığını ileri sürdüğü iş bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı ….Ltd.Şti., davacı tarafından sunulan sözleşmenin şantiye şefi tarafından imzalandığını, bu kişinin imzasının şirketi bağlamayacağını, davacının bir süre şirkette işçi olarak çalıştığını, işçilik alacaklarının da ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davacı tarafından dosyaya sunulan 08/07/2013 tarihli iki adet yazılı sözleşme altında imzası bulunan …’ın şantiye şefi olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bir kimse bizzat kendisi tarafından yapılan sözleşme ve işlemlerle borç altına girebilir ise de kanuna uygun biçimde kendisi namına başkası tarafından yapılan sözleşme ve işlemler ile de borç altına girebilir. Bir kimsenin kendisi adına yapılan işlemlerle borç altına girebilmesi bakımından sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin gözetilmesi gerekir. Bunlar TBK’nın 40 ve devamı maddelerinde düzenlenen temsil hükümleri, 547 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticari temsilciye ilişkin hükümler ve 552. maddesinde düzenlenen ticari vekillere ilişkin hükümlerdir. Bu hükümlere göre kişi adına yapılan işlemlerle borç altına girebileceği gibi, alacağının tahsil edilmesi, borcu söndüren yazılı belge düzenlenmesi gibi borçla ilgili kendisi yönünden hukuki sonuç doğuran işlemlerin de gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu hükümlere göre yapılan işlemlerin kendisi aleyhine sonuç doğurup doğurmadığı yönünden de sağlıklı inceleme yapılması gerekir. Bu konuda öncelikle belge altında imzası bulunan kişi yasal temsilci değil ise tanık olarak dinlenmeli, belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulmalı, gerekirse imza incelemesi yapılmalı, bu kişinin davalının başka işleri nedeniyle davalıyı borç altına sokan işlem yapıp yapmadığı, yaptığı borç doğuran diğer işlemlere icazet verilip verilmediği araştırılmalı ve bu konuda gerektiğinde ticari defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yapılmalıdır. Mahkemece davacının iddiasına yönelik bu kapsamda bir araştırma yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece; davalı şirket elemanı, aynı zamanda şantiye şefi olan …’ın ticari temsilci- ticari vekil olarak hareket edip etmediği, borç doğuran diğer işlemlerine davalı tarafından icazet verilip verilmediğinin araştırılması ve bu konuda davalının ticari defter ve kayıtları ile işin dava dışı iş sahibi idareye yapıldığı gözetilerek, gerekli görülmesi halinde iş sahibi idare ile yapılan hakedişler ve yazışmalar da temin edilerek, …’ın davalı şirket namına başka işlemler yapıp yapmadığının ve yapmış ise yapılan işlemlere icazet verilip verilmediğinin belirlenmesi, icazet verildiğinin belirlenmesi halinde akdî ilişkinin kurulduğu kabul edilerek sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, Yargıtay Yüksek 15. Hukuk Dairesi’nin yukarıda belirtilen bozma ilamı üzerine, dosyanın esasına ilişkin yapılan inceleme sonucu davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2018 tarih ve …. Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5- İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmış olup, davacı vekil ile temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. ve dava değerine göre 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı KESİN olmak üzere 29/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır