Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/458 E. 2021/762 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2021
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ :21/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ :21/09/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usul yönünden reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında mutfak dolabı ve kapı alımı nedeniyle davalı tarafından müvekkilli adına 20.12.2016 tarihli …. seri numaralı fatura düzenlendiğini, faturanın düzenlendiği tarihten sonra, takip açılmadan önce faturaya istinaden müvekkilli tarafından davalı tarafa toplamda 7.600,00 TL ödendiğini, ödemelerin davalı tarafından göz ardı edilerek faturanın icra takibine konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 20.12.2016 tarihli … seri numaralı fatura düzenlendikten sonra müvekkillinin davalıya “…. nolu faturaya istinaden” ibaresini ihtiva eder, davalı tarafın kendi el yazısı ve ıslak imzası karşılığında 2.000,00 TL, 1.600,00 TL, 2.000,00 TL, 1.000,00 TL, 1.000,00 TL’lik parçalar halinde 7.600,00 TL ödediğini, davalının kendi el yazısı ile imzası karşılığı aldığı paraları düşmeksizin haksız ve kötü niyetle hareket ederek müvekkilli aleyhine icra takibi başlattığını ileri sürerek, 7.600,00 TL ve ferileri yönünden borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin davacının müteahhitliğini yapmış olduğu inşaatın mutfak dolaplarını ve kapılarını yaptığını ancak davacı tarafından bu ürünlerin bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkilli tarafından, davacıdan olan alacağının tahsili zımnında Eskişehir 3. İcra Müdürlüğü…. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının haksız ve kötü niyetli olarak menfi tespit davası açarak müvekkilinin alacağını almasını geciktirmek istediğini, davacı tarafından dava şartı olan arabulucuk kanun yoluna başvurulmadığını, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanun’un 23. maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca, arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak, davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın davalı tarafından, davacıya yapılan ve teslim edildiği tartışmasız olan mutfak dolabı ve kapı işi nedeniyle düzenlenen fatura bedeli 7.600 TL’nin takip öncesi davacı tarafından ödenip ödenmediği, bu nedenle davacının başlatılan takip nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası olduğu, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasanın 20.maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A-1 maddesinde “Bu Kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan,konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü bulunduğu, mahkemenin 02/03/2021 tarihli tensip zaptında davacı vekiline taraflar arasında düzenlenen arabuluculuk son tutanağı aslını sunması için 1 haftalık kesin süre verildiği, tensip zaptının 07/03/2021 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, verilen kesin süre içerisinde arabuluculuk son tutanağı aslının sunulmadığı, menfi tespit davalarında zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı niteliğinde olduğu gerekçesiyle, HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; menfi tespit davalarının ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk kapsamında kalmadığını, TTK m.5/A’da yer verilen “bir paranın ödenmesine dair” talebin, davalıdan tediye borcunu yerine getirmesinin istendiği eda davasına işaret ettiğini, mahkemece; müspet veya menfi tespit davalarının TTK m.5/A kapsamında olmadığı kabul edilerek uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi ve sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalı lehine takdir edilen vekalet ücretinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece duruşma açılmaksızın, ön inceleme dahi yapılmaksızın davanın reddine karar verildiğini, davalı lehine 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, davanın dava şartı yokluğundan bahisle, usulden reddedildiğini, davanın esasına girilmemiş olmasının yerel içtihada ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafından düzenlenen faturanın, müvekkillinin yaptığı ödemeler düşülmeksizin icra takibine konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 7.600,00 TL ve ferileri yönünden borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken davanın usulden reddinin hatalı olduğunu, yerel içtihat da menfi tespit davalarında ticari arabuluculuğun zorunlu olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usul yönünden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünden düzenleme olması gerekmektedir. Anılan kanunun 5.maddesinde ise, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunun şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 470. vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/09/2008 tarih ve…. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; TTK.nun 11. madde (6102 sayılı TTK 11.madde) hükmüne göre, ticarethane veya fabrika (md.12), yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler (md.13) ticari işletme sayılır. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.14) (6102 sayılı TTK 12.m). Esnafın tanımı 17. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnafın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 13. maddede hüküm altına alınmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
TTK.nun 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. 11/06/2002 tarih ve 24782 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 1463. maddesinde de (6102 sayılı TTK 11/2. madde), önce 17. maddeye gönderme yapılarak, 507 Sayılı Kanun hükümlerinin saklı tutulduğu belirtildikten sonra “Bakanlar Kurulu’nun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz” denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19/02/1986 tarih ve 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. (21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir.) Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Davanın tarafları gerçek kişiler olup, Mahkemece tarafların tacir olup olmadıklarına ilişkin bir araştırma yapılmamıştır.
Mahkemece 01/01/2019 olan 7155 sayılı yasa ile TTK’ya eklenen 5/A maddesi ile ticari davalarda arabuluculuğa başvurunun, dava şartı olması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine verilmiş olduğu da gözetildiğinde, görevli mahkemenin doğru olarak belirlenebilmesi için tarafların belirtildiği üzere tacir olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, tarafların ticaret sicil kaydı da sorularak sonucuna göre 6102 sayılı TTK’nın 11/2. maddesi uyarınca çıkarılan en son tarihli Bakanlar kurulu kararı da araştırıldıktan sonra, tarafların tacir sıfatının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi bu tespitin sonucuna göre görevli mahkemenin belirlenerek hüküm kurulması gerekirken, görevli mahkemenin tespiti için gerekli araştırma yapılmadan HMK’nın 114/2, 115/2 ve TTK’nın 5/A maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/03/2021 tarih,…. sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.4-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf talep eden davacı tarafından yapılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 21/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır