Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/436 E. 2023/68 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/436 – Karar No:2023/68
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/436
KARAR NO : 2023/68

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2020
NUMARASI : 2018/912 E-2020/594 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/01/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilleri ve katılma yolu ile davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı yükleniciler ile … mahallesi 414 Adet Sosyal Konut ve 1 Adet Büfe İnşaatları ile Altyapı Çevre Düzenlemesi İşi bünyesinde bitkisel peyzaj ve sulama sistemi işini taşeron olarak yüklenerek, 05/01/2017 tarihli sözleşme düzenlendiğini, davacının edimlerini eksiksiz ve tam olarak zamanında yerine getirmesine rağmen davalı tarafın su aboneliklerini yapmaması, su bağlantısını sağlamaması nedeniyle işin bitkisel peyzaj ve sulama sistemi olması mahiyeti icabıyla uzamasına neden olduğunu, mevsimin yaza girmesi nedeniyle durduğunu, davalı tarafın bu durumun kendi kusurundan kaynaklandığını kabul ettiğini ve sözlü olarak ibralaştıklarını, Ankara 2. Noterliği’nin 23 Ağustos 2017 tarih … yevmiye sayılı cevabi ihtarnamede açıkça 530.000,00 TL’ye anlaştıkları ve bu işten dolayı o güne kadar yapılmış bulunan işlerin bedeli karşılığı ödenmiş bulunan dörtyüz küsur bin TL’nin mahsubu ile müvekkilin 700,00 TL civarında bakiye alacaklı olduğunu kabul ettiklerini, tarafların sulh olmalarına rağmen aradan birbuçuk yıl geçtikten sonra davacının tapu kayıtlarına haciz konulduğuna dair kendisine gelen SMS mesajından aleyhine Ankara 7. İcra Müdürlüğü’nün 2018/12598 esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibinde bulunulduğunu, bunun kesinleşerek mal varlığına haciz konulduğunu öğrendiğini, yapılan icra takibine karşı Ankara 16. İcra Hakimliği’nin 2018/968 esas sayılı dosyasında gecikmiş itirazda bulunduklarını ve bu itirazın reddedildiğini, tarafların sulh olarak ibralaştıkları davalı tarafça da kabul edilmesine rağmen yapılan icra takibine bir anlam veremediklerini, takip konusu alacağın mesnedinin belli olmadığını, takip mesnedi olarak açıklamada Cari Hesap denilmekte ise de neye göre hesap edildiğinin belli olmadığını, halbuki cevabi ihtarnamede davacının alacaklı olduğunun kabul edildiğini, davalının beyan ve kabulüne göre o güne kadar yapılmış bulunan işin bedelinin ödendiği kalan işlerin davalının kusuru nedeniyle yerine getirilemediğini, davacının işlerinin karşılığını tamamen alamadığını ve talep hakkını saklı tuttuğunu, davalı tarafın sözleşmeden kaynaklı zarar veya alacak iddiasının yargılamayı gerektirdiğini belirterek Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2018/12598 esas sayılı takip dosyasında teminat mukabilinde dosyaya yatacak bedelin dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi, davalıya iş bu takipten dolayı 163.340,45 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; müvekkilleri tarafından kurulan iş ortaklığının … mahallesi 414 adet sosyal konut ve 1 adet büfe inşaatları ile altyapı çevre düzenlemesi işinin yüklenicisi olduğunu, müvekkillerinin yüklenicisi olduğu iş bünyesindeki bitkisel peyzaj ve sulama sistemi (sözleşme eki listelerde belirtilen malzeme listesi) idarece verilen sözleşme, uygulama projesi, bölgesel bitki listesi değişiklikleri, avan proje ve şartnamelere uygun olarak davalıların davacı ile anahtar teslimi olarak yapımı hususunda anlaştıklarını ve 05/01/2017 tarihinde sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 3.maddesi uyarınca taşeron davacının yapılacak olan tüm işin anahtar teslim götürü bedeli, bitkisel peyzaj ve otomatik sulama sistemi (malzeme + işçilik) yapım bedelinin 530.000,00 TL +KDV olarak anlaşıldığını, sözleşmenin 8.maddesi uyarınca işin süresinin 15/03/2017 tarihi akşamına kadar bitirileceğinin taahhüt edildiğini, davacının işi süresinde bitiremediğini, yeni yapılan inşaatta şantiye su aboneliği olacağı, su aboneliği olmadan inşaatın yapılabilmesinin mümkün olmadığının açık olması karşısında davacı iddialarının doğru olmadığını, davacı tarafından davalılara 21/08/2017 tarihinde ihtarname keşide edildiğini, davalılar iş ortaklığı adına …’un 23/08/2017 tarihli cevabi ihtarname gönderdiğini, davacının sözleşme hükümlerini yerine getirmediğini, davacıya defalarca süre verildiğini, çekilen ihtara rağmen davacının yarım bıraktığı işin davalılar tarafından bir başka firmaya 200.000,00 TL daha ödenmek zorunda kalınarak tamamlatıldığını, davacı nam ve hesabına yaptırmak için ‘…. Şti” ile 08/03/2018 tarihinde sözleşme imzalanmak zorunda kalındığını, davacı tarafından işin bitirilip tamamlanması söz konusu olmadığından ihtar tarihine kadar yapılan işlere ilişkin olarak davacı firma tarafından keşide edilen faturalar ve müvekkiller tarafından yapılan ödemeler cari hesaba işlenerek o tarih itibariyle durumun davacıya bildirildiğini, davacının cari hesaptan anlaşıldığı üzere davalılardan 470.000,00 TL avans aldığı ve iş ortaklığına 506.659,55 TL hak edişi olduğu iddiası ile fatura kestiğini, davacı nam ve hesabına yaptırılan iş karşılığı ödenen 200.000,00 TL’nin davacının cari hesabına fatura tarihi olan 18/04/2018 tarihinde eklendiğini ve cari hesabın 163.340,45 TL’ye vasıl olduğunu, bu miktarın tahsili amacıyla da icra takibi başlatıldığını belirterek davanın davanın reddine ve davacının %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı ile davalılar iş ortaklığı arasında imzalanan sözleşme konusu işin, davalılar tarafından davacı nam ve hesabına olmak üzere dava dışı …. Şti.’ye yaptırıldığı hususunun dosyaya sunulu dava dışı şirket ile akdedilen sözleşme hükümleri, düzenlenen fatura ve davalılar iş ortaklığı mali kayıtlarında yer alan ödeme belgeleri ile tespit edildiği, davacının sözleşme konusu işi ne oranda yaptığı ve davalılar iş ortaklığı tarafından dava dışı şirkete davacı nam ve hesabına olacak şekilde hangi miktarda tamamlattığı hususlarında dosya kapsamında net bilgi ve belge bulunmuyor ise de, mevcut delil durumu ve bilirkişi raporundaki tespitler incelendiğinde davacının davalılar iş ortaklığı adına düzenlediği ve birbirini teyit eden defter kayıtlarında yer aldığı üzere 506.659,55 TL miktara tekabül edecek oranda tamamladığı kanaatine varıldığı, her ne kadar davacının sözleşmenin toplam bedelinin 530.000,00 TL + KDV üzerinden belirlenerek değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, işin sözleşmeye uygun olarak süresi içerisinde davacı tarafından tamamlanamaması karşısında, bu savunmaya itibar edilemeyeceği ve 05/01/2017 tarihli sözleşmenin 8.maddesi uyarınca davalılar iş ortaklığı tarafından sürenin gecikmesi halinde davacı nam ve hesabına işin bir başkasına yaptırılmasının mümkün olduğu ve bu taktirde işin dava dışı şirkete daha maliyetli olarak yaptırılması durumunda davacıdan talepte bulunulabileceğinin kabul edildiği, neticede davalılar iş ortaklığının kayıtları ile sabit olduğu üzere davacının 36.659,55 TL alacaklı olduğu ve işin dava dışı şirketin KDV dahil 200.000,00 TL olarak düzenlediği faturanın davacı cari hesabına borç kaydedilmesi neticesinde takibe konu 163.340,45 TL asıl alacak miktarı oranında davalıların davacıdan talepte bulunabileceği kabul edilse de, davalılar iş ortaklığının davacıya gönderdiği ihtarnamede açıkça ikrar edildiği üzere 740,45 TL miktarında borçlu olduklarına dair kabul beyanı da dikkate alındığında asıl alacak yönünden davacının davalıya 740,45 TL miktarında borçlu olmadığının tespit edildiği, her ne kadar davalılar takipte işlemiş faiz talebinde bulunmuş iseler de, yansıtma fatura düzenlenerek davacıdan talepte bulunulmadığı ve temerrüdün gerçekleşmediği hususu birlikte değerlendirildiğinde 12.566,03 TL işlemiş faiz yönünden de davacının borçlu olmadığı tespit edilmekle, davanın kısmen kabulüne, İİK 72. maddesi uyarınca tedbir kararı verildiği hususu gözetilmekle, kanunun amir hükmü uyarınca davanın reddedilen kısmı yönünden davalılar lehine tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili Av. … istinaf başvurusunda; mahkemenin somut olayla ilgili yanlış kanaate vardığını, alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, bilirkişi raporundaki hataların mahkemeye sunulan dilekçe ile belirtildiğini ancak alınan ek raporda da aynı hataların yinelenerek ve KDV göz önünde bulundurulmadan hesap yapıldığını, davalıların sözleşme bedelinin tamamını ödemediğini, kök ve ek bilirkişi raporunda hesaplama hatası yapıldığını, bunun defalarca öne sürülmesine rağmen mahkemece dikkate alınmadığını, KDV’nin hesaplamaya neden dahil edilmediğinin gerekçeli kararda da değerlendirilmediğini, mahkemenin hukuka ve hakkaniyete ve somut olaya aykırı şekilde karar verdiğini, davalı tarafın işin tamamlanmasında kusurlu olduğunu ve bu hususu 23/08/2017 tarihli cevabı ihtarnamesinde kabul ettiğini, KDV dahil edilerek yeniden bilirkişi raporu alınması gerekirken, eksik bilgi ve belgelere göre karar verilmesinin bozma sebebi olduğunu, müvekkilinin işin bitirilmemesinde herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, sorumluluğu bulunduğu kanaatine varılsa bile bu sorumluluğun bilirkişi raporunda belirtildiği meblağlar açısından geçerli olmadığını belirterek, yine davacı vekili Av. … … tarafından süresinde verilen istinaf dilekçesinde ise; müvekkilinin yaptığı iş nedeni ile 506.659,55 TL tutarında toplam fatura kestiğini, davalıların ise 470.000,00 TL ödemede bulunmaları nedeniyle 36.659,55 TL borçlu olduklarını, davalı tarafın iddiası dikkate alındığında ise işin toplam tutarının 660.847,55 TL olup, müvekkilinin işi tamamlaması halinde ödenecek 625.400,00 TL çıkarıldığında yine müvekkilinin 1.212,00 TL alacaklı konumunda olacağını, 23/08/2017 tarihli ihtarname ile tarafların ibralaştığını, gecikmenin müvekkilinden kaynaklanmaması nedeniyle cezai şart isteminin yerinde olmadığını, kalan iş bedeli müvekkiline ödenmediği için başkasına yaptırılmasından doğan zararın istenemeyeceğini, takip talebinin dayanağı ile ilgili bağlılık ilkesinin gözetilmesi gerektiğini, İİK’nun 72/4 maddesi gereğince hükmedilen tazminatın hukuki olmadığını ve kaldırılması gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar vekili katılma yolu ile istinaf başvurusunda; taraflar arasındaki işin anahtar teslimi götürü bedel olup, müvekkili iş ortaklığının kayıtları ile sabit olduğu üzere davacının 36.659,55 TL alacaklı olduğu, dava dışı şirketin KDV dahil 200.000,00 TL olarak düzenlediği faturanın davacı cari hesabına borç kaydedilmesi neticesinde takibe konu 163.340,45 TL asıl alacak miktarı oranında talepte bulunabileceği hususunun mahkemece isabetli olarak karara bağlandığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 8.maddesinde cezai şartın kararlaştırıldığını, alınan bilirkişi raporunda da işin yarım bırakıldığı ve gecikmeye davacının sebebiyet verdiği belirtilerek gecikmenin 140 gün olduğu ve gecikme cezasının 140.000,00 TL olarak hesaplandığı, gecikme cezasına ilişkin talep ve dava hakkının saklı olduğunu, 23/08/2017 tarihli ihtarnamede hiç bir kabulün bulunmadığını, ibranın söz konusu olmadığını, işlemiş faiz yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin taleple bağlılık ilkesinin ihlali niteliğinde olduğunu, zira davacının işlemiş faize yönelik menfi tespit talebinin bulunmadığını, dava dilekçesinde sadece asıl alacak yönünden borçlu olmadığına ilişkin tespit talebinin yer aldığını, mahkemenin talebi aşar şekilde işlemiş faiz yönünden hüküm kurduğunu, bu nedenle mahkemenin asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden verdiği kısmen kabul kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekilleri ve katılma yolu ile davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı Tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir (md 2). Yargı harçları (1) sayılı Tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır (md 15, 21). Noksan tespit edilen değerler hakkında 30’uncu madde hükmü uygulanır (16/4. md.). (1) sayılı Tarifede yazılı nispi karar ve ilâm harcının 1/4 ü peşin alınır (28. md.). Yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için yargılamaya devam olunur, takip eden oturuma kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır (30. md.). Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz (32. md.). HMK 120/1. maddeye göre de davacı, yargılama harçlarını mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
Bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde dava değeri,163.340,45 TL gösterilmiş, netice-i talep kısmında ise icra takibinde görünün 163.340,45 TL borç yönünden borçlu olunmadığının tespiti talep edilmiş, mahkemece; “Davanın kısmen kabulü ile davacının Ankara 7. İcra Müdürlüğü 2018/12598 esas sayılı dosyasında 740,45 TL asıl alacak ve 12.566,03 TL işlemiş faiz yönünden davalılara borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” denilmek suretiyle harcı yatırılmayan işlemiş faiz menfi tespit talebi yönünden de karar verildiği anlaşılmıştır. Oysa az yukarıda açıklandığı üzere yargı işlemlerinden alınacak harç yatırılmadıkça müteakip işlemler yapılamaz.
Bu nedenle mahkemece, davacının icra takibinden sonra menfi tespit talebinde bulunarak takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini içeren icra takibinin iptalini talep ettiği hususu göz önüne alınarak, menfi tespit talebi yönünden işlemiş faiz olan 12.566,03 TL yönünden de alınması gereken nispi harcın 1/4’ünü yatırmak üzere davacı tarafa süre verilip yatırılması halinde işin esasını inceleyip karar vermek, aksi halde Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Yargıtay 15. HD’nin 2017/2595 E, 2018/285 K sayılı, 31/01/2018 tarihli ilamı).
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilleri ve katılma yoluyla davalı vekilinin esası incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilleri ile katılma yoluyla davalı vekilinin istinaf başvurularının esası incelenmeksizin kabulüne,

2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/11/2020 tarih ve 2018/912 Esas- 2020/594 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalılar tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine,
6-Taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır