Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/435 E. 2023/176 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/435 – Karar No:2023/176
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/435
KARAR NO : 2023/176

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2020
NUMARASI : 2020/97 E-2020/685 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVAYA MUVAFAKAT
VEREN :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 09.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.02.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 27/02/2018 tarihli sözleşmeyle müvekkilinin üretimini üstlendiği spiral kaynaklı çelik boruların tamamının teslimatını yaparak sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, borulara ilişkin olarak müvekkilinin sözleşmede kararlaştırıldığı üzere faturalar keşide ettiğini, davalının sözleşmeye ilişkin ödeme yükümlülüğünü ödeme vadesi geldiğinde eksik olarak ifa ettiğini, davalının sözleşme hükümleri, fatura ve cari hesaptan anlaşılacağı üzere davacı müvekkiline borçlu olduğunu, davalının ödemekle yükümlü olduğu 31/07/2018 vade tarihli 9.860,97 USD, 31/08/2018 vade tarihli 27.853,47 USD, 30/09/2018 vade tarihli 97.176,59 USD bedel olmak üzere toplam 134.891,03 USD bedelin vadesi geçtiği halde müvekkiline ödenmediğini, davalının faturaların ödeme vadesindeki kur üzerinden eksik ödediği bedeller yönünden temerrüde düştüğünü, talep edilmesine rağmen davalı yanca herhangi bir ödeme yapılmaması sebebiyle ticari davalarda zorunlu arabuluculuk kurumuna başvurulduğunu, gerçekleşen arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlandığını belirterek ve fazla hakları saklı olarak şimdilik 3.000,00 USD alacağın davalı tarafça ödenmesi gereken bedellerin fatura vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile fiili ödeme günündeki rayiç bedelin Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 07/10/2020 tarihli dilekçesi ile davadaki 3.000,00 USD olan talebini bilirkişi raporu doğrultusunda 137.104,85 USD’ne yükselterek ıslah ettiğini bildirmiş ve davanın kabulü ile toplam 137.104,85 USD alacağın; 9.860,97 USD kısmına 31.07.2018 vade tarihinden itibaren, 2.214,39 USD kısmına 01.08.2018 vade tarihinden itibaren, 27.853,48 USD kısmına 31.08.2018 vade tarihinden itibaren, 97.176,01 USD kısmına 01.10.2018 vade tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili;Davacının dava dilekçesinde belirttiği dava konusu uyuşmazlığın temelinin taraflar arasındaki sözleşmeye dayandığını, sözleşmenin …. A.Ş. ile müvekkili şirket arasında imzalandığını, adi ortaklıklarda, ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından salt adi ortaklık olarak husumet ehliyeti bulunmadığı gibi ortaklardan sadece birinin dava açma hak ve yetkisi de bulunmadığını, davacı …. A. Ş. tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti/dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, dava dilekçesinin HMK’ nın 119. maddesinde düzenlenen zorunlu unsurları içermediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, Türk parasının kıymetini koruma hakkında 06/10/2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 32 sayılı karara ilişkin tebliğ gereği müvekkili şirket aleyhine açılan ve 3.000,00 USD üzerinden harçlandırılarak dövize endeksli talep sonucu içeren davanın usulden reddi gerektiğini, sözleşmenin tarafları ve konusu nedeniyle herhangi bir istisnanın söz konusu olmadığını, 27/02/2018 tarihli sözleşmeden kaynaklı alacak davalarının döviz cinsinden veya dövize endeksli taleplerle açılması mümkün olmadığından bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, esas bakımından ise 27/02/2018 tarihli sözleşme ile … İş Ortaklığı tarafından ifası üstlenilen edimlerin süresinde ve eksiksiz olarak yerine getirilmediğini, sözleşme ile iş ortaklığının 2018 yılının Ağustos ayı sonuna kadar 2.000,00 metre, 2018 yılının Eylül ayı sonuna kadar 2.000,00 metre olmak üzere toplam 4.000,00 metre çelik borunun nakliye dahil saha teslimi temin edilmesini üstlendiğini, iş ortaklığının 2018 yılının Temmuz ayı sonrasında başlayan ve döviz kurunda sürekli devam eden kur artışlarından faydalanmak ve faturaları yüksek kurlar üzerinden kesebilmek için 2018 yılı Ağustos ve Eylül aylarına ilişkin taahhütlerini süresinde yerine getirmediğini, bu süreçte müvekkili şirket tarafından davacı şirkete gönderilen 22 Eylül 2018 tarihli yazıda, mevcut durumun açıkça ortaya konulduğunu, bu yazıda, 2018 yılı Ağustos ayı taahhüdünden 831,50 metre termin eksiği olduğu, 2018 yılı Eylül ayı taahhüdünden ise 831,88 metre termin eksiği olduğunun belirtildiğini, davacıdan kaynaklı nedenlerle müvekkili şirketin gerek idare nezdinde gerekse şantiye sahasında maruz kaldığı zararlardan davacı şirketin sorumlu olduğunu, davacının müvekkili davalıdan alacağının bulunmadığını belirterek, davanın usul ve esas bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye dayalı faturalardan kaynaklı kur farkı alacağının tahsili isteğine ilişkin olduğu, davanın niteliği gereği, zorunlu arabuluculuğa tabi olup, dava açılmadan önce arabuluculuya başvurulduğu, anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın düzenlendiği ve sonrasında işbu davanın açıldığı, mahkemenin 2019/231 esasına kayıtla yapılan yargılama sonucu 05/07/2019 tarih 2019/611 sayılı kararla davacının davasının aktif husumet yokluğundan reddine karar verildiği, karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulduğu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27.Hukuk Dairesi’nin 21/01/2020 tarih 2019/1756 esas, 2020/65 sayılı kararı ile davacının adi ortaklık şeklinde sözleşmeyi imzaladığı hususu nazara alınarak, adi ortaklığı oluşturan……AŞ.davacı konumunda bulunduğundan diğer adi ortak olan dava dışı ……AŞ.nin davaya muvafakatının sağlanması konusunda davacı tarafa mehil verilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın HMK’nın 353/1-a.4 ve 353/1-a.6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına kesin olarak karar verildiği, mahkemenin 2020/97 esasına kayıtla yargılamanın sürdürüldüğü, davanın dayanağı sözleşmenin bir tarafının davalı bir tarafının ise…..AŞ. ve ……AŞ.nin oluşturduğu adi ortaklık olup, adi ortaklardan…..AŞ.nin davanın tarafı olduğu, diğer adi ortağın davaya muvafakatının sağlanması için davacı tarafa süre verildiği, davacı tarafça 13/02/2020 tarihli dilekçe ekinde … San.AŞ. vekili tarafından işbu davaya muvafakatın sunulduğu, davalı taraf vekaletnamede muvafakat konusunda özel yetkinin bulunmadığına yönelik itirazda bulunmuş ise de, HMK’nın 74.maddesinde davaya vekalette özel yetki verilmesini gerektiren hallerin sınırlı sayıda belirtildiği, bunlar arasında muvafatnamenin yer almadığı, muvafakatname ekinde sunulan vekaletnamenin temsil ve muvafakat için yeterli olduğu kanaatine varıldığı, davalı tarafın USD olarak sözleşmenin düzenlenemeyeceği itirazında bulunmuş ise de, dava konusu sözleşmenin içeriği itibari ile Türk Parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karara ilişkin tebliğ kapsamındaki sözleşmelerden olmadığı anlaşılmakla bu itirazın kabule şayan görülmediği, taraf şirketlerin BA-BS formaları getirtilip dosya üzerinde ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tahkikat safhasının tamamlandığı, davalı şirket ile davacının ve davaya muvafakat veren şirketin oluşturduğu adi ortaklık arasında Kurtboğazı 2 beton boru hattının kısmen yenilenmesi işindeki çelik boruların imalatçı olarak temin edilmesine yönelik 27/02/2018 tarihli sözleşme düzenlendiği, imalatçıların davacı ile davaya muvafakat veren şirketin oluşturduğu adi ortaklık, alıcının davalı şirket olduğu, birim fiyatların 4A maddesinde, teslim yerinin 4B maddesinde, teslim süresi ve gecikme cezasının 4C maddesinde, faturalamanın 4D maddesinde düzenlendiği, 5.madde avans, ödeme, kur farkı faturalaması ve avans kesintisi başlıklı olup, bu maddenin 2.fıkrasında; “kesilen faturaların toplamı; (ilgili ayın toplamı ay sonu esas alınacak) 60.günde ödemesi yapılacaktır. USD karşılığı kesilen faturaların bedeli, ödeme gününün 1 gün önceki T.C.M.B. döviz alış kuru esas alınarak en geç 60. günde TL olarak ödemesi yapılacaktır. Örnek; Nisan ayında kesilen tüm faturaların USD karşılığı toplamı; 30 Haziran da TL olarak ödenecektir. Nisan ayı fatura toplam tutarı; 29 Hazirandaki T.C.M.B. döviz alış kuru ile çarpılarak bulunacaktır, ilgili aya ödeme yapıldıktan sonra (+, – ) kur farkı faturası kesilerek ilgili ay hesabı kapatılacaktır,” düzenlemesinin yer aldığı ve toplam 12 maddeden ibaret olduğunun anlaşıldığı, davacı tarafın sözleşme kapsamında edimlerini yerine getirdiği, faturaları düzenlediği, davalının sözleşmenin 5.maddesi kapsamında ödeme yükümlülüğünü ödeme vadesi geldiğinde eksik yaptığı iddiasıyla kur farkına konu alacağın tahsili isteğinde bulunduğu, davalı tarafın davacının sözleşme uyarınca edimlerini tam, eksiksiz ve süresinde yerine getirmediğini, davacıdan kaynaklı nedenlerle müvekkilinin gerek idare nezdinde gerekse şantiye sahasında maruz kaldığı zararlardan davacının sorumlu olduğu, davacının alacağının bulunmadığını savunduğu, davada uyuşmazlığın, davacının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalıdan kur farkına dayalı alacağının olup olmadığı, varsa ne miktarda olduğu hususlarında toplandığı, mahkemece yapılan inceleme, tarafların ticari defter ve kayıtları içeriği, bilirkişi raporu içeriği ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından davalı şirkete keşide edilen faturaların, davacı tarafın resmi defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı kayıtlarına göre, davacının 134.890,46 USD karşılığı olarak 31/03/2019 tarihli kur değerlemesi sonucu davalıdan alacak hesabının bakiyesinin 759.217,47 TL olduğu, 01/08/2018 tarihinde davalı cari hesabına mahsuben yatırılan 3.557.294,08 TL ödemenin kurunu 4,8850 TL üzerinden USD karşılığını 728.207,59 USD olarak kayda aldığı, davalı kayıtlarında mal teslimi faturaların bulunduğu ancak TL bazlı yapılan bazı ödemelere ait kur hesaplamalarının sözleşmeye uygun kurlar üzerinden yapılmadığı, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca belirlenen tarih ve ödeme gününden bir önceki gün, kur nazara alınarak yapılan hesaplamada alacağın 137.104,85 USD olarak hesaplanmış ise de, davacı kayıtlarına göre 134.890,46 USD olarak (9.860,97 USD, 27.853,48 USD, 97.176,01 USD) kayıtlı olduğu gibi, verilen muvafakatnamede de 134.890,45 USD üzerinden muvafakat verilme durumu da nazara alınarak, davanın 134.890,45 USD üzerinden kısmen kabulüne, sözleşmenin 5. maddesinde ödeme günü de belirtilmiş olmakla alacağın 9.860,97 USD’ sine 31/07/2018, 27.853,47 USD’ sine 31/08/2018 ve 97.176,01 USD’ sine 01/10/2018 tarihinden itibaren Devlet Bankalarınca birer yıllık dönemler itibariyle USD mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerektiği, davalı taraf ifası üstlenilen edimlerin süresinde tam ve eksiksiz yapılmadığı itirazında bulunmuş ise de, kur farkının temelini oluşturan faturaların her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu ve alacağın kur farkına ilişkin olup sözleşmenin 5.2 maddesi kapsamında kararlaştırılmakla bu itirazın işbu davada sonuca etkili görülmediği, yine davalı tarafın davacıdan kaynaklı nedenlerle davalı şirketin gerek idare nezdinde gerekse şantiye sahasında maruz kaldığı zararlardan sorumlu olduğunu belirtmiş ise de, buna ilişkin kanıt sunulmadığı gibi işbu davanın kur farkına dayalı alacağa ilişkin olduğu, bu davada değerlendirilecek hususlardan olmadığı kanaatına varıldığı gerekçesiyle, ıslah talebi de nazara alınarak davanın 134.890,45 USD üzerinden kısmen kabulüne, alacağın 9.860,97 USD’sine 31/07/2018, 27.853,47 USD’sine 31/08/2018, 97.176,01 USD’sine 01/10/2018 tarihinden itibaren Devlet Bankalarınca birer yıllık dönemler itibariyle USD mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Bilirkişi raporu doğrultusunda davanın ıslah edildiğini, mahkemece ıslah edilen tutara ilişkin olarak 2.214,39 USD bedele yönelik muvafakat bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü yönünden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira …… A.Ş. tarafından verilen 13.02.2020 tarihli muvafakatnamede… … A.Ş.’nin, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu alacaklarını tahsilde tek başına yetkili olduğunun kabul ve beyan edildiğini, bu hususta her türlü hukuki yola müracaat edilmesine ve açılan davaya muvafakat edildiğinin bildirildiğini, dava dışı … şirketinin 134.890,45 USD bedel üzerinden muvafakat vermiş olması gerekçesi ile davanın kısmen kabulünün hatalı olduğunu, kaldı ki ıslaha konu edilen muvafakatı aşan bakiye tutar olan 2.214,39 USD bedele ilişkin olarak, diğer ortak … şirketinin muvafakatinin alınması hususunda kendilerine süre verilmesi gerektiği halde muvafakat edilen tutar yönünden kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava dışı diğer ortak vekili tarafından verilen muvafakatnamenin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemece …… A.Ş.’nin işbu davaya ilişkin muvafakatinin usulüne uygun olarak alındığının belirtildiğini, ancak ortaklık adına hareket etme yetkisi bulunmayan ve yalnızca dava dışı ……AŞ. vekilliğini yapan vekil tarafından, ortaklık işleriyle ilgili açılmış olan bir dava hususunda genel dava vekaletnamesi ile verilen muvafakatnamenin hukuken geçersiz olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılarak dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, zira dayanak vekaletnamede vekile, dava dışı ……A.Ş. için davaya muvafakat etme yetkisi verilmediğini, bununla birlikte dava dışı … San. A.Ş.’ nin dava şartı arabuluculuk sürecine dahil edilmediği ve bu süreçle ilgili muvafakatinin de alınmadığı göz önünde bulundurulduğunda dava şartı arabuluculuk sürecinin, dava dışı ortağın dahil edilmemesi nedeniyle usulüne uygun olarak tamamlanmadığı açık olmakla mahkemece davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararda, dava konusu sözleşmenin içeriğinin Türk Parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karara ilişkin tebliğ kapsamındaki sözleşmelerden olmadığı belirtilmiş ise de, söz konusu tebliğde eser sözleşmelerinde dövizle işlem yapma yasağının bulunduğunu, bu nedenle sözleşmenin, bedelin döviz üzerinden ödeneceğine dair maddeleri geçersiz olduğundan, davacının işbu dava ile kur farkı talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararında, davanın kur farkına dayalı alacak talebine ilişkin olduğu ve taraflar arasındaki sözleşmenin 5. maddesi uyarınca davacının müvekkili şirketten kur farkı talep edebileceğinin belirtildiğini, mahkemece davacıya ödenmesine karar verilen alacak taleplerinin, Borçlar Kanunu’ndaki kimse kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemez ilkesine aykırı olduğunu, zira davacının sözleşme ile teslimi kararlaştırılan malların teslim sürelerini geciktirdiğinden kur farkına kendisinin sebebiyet verdiğini ve daha sonra söz konusu kur farkını müvekkili şirketten talep ettiğini, davacının dava konusu alacak taleplerinin kabulüne karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığı gibi mahkeme kararının kabulünün mümkün olmadığını, zira davacının sözleşme ile teslimi kararlaştırılan malların teslim sürelerini geciktirdiğinden kur farkına kendisinin sebebiyet verdiğini ve daha sonra söz konusu kur farkını müvekkili şirketten talep ettiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da, davacının genel anlamda teslimlerini süresinde yapmadığının belirtildiğini, davacının sözleşme konusu boruların teslimini geciktirdiğini, geciken teslim tarihleri ile sözleşmeye göre yapılması gereken teslim tarihleri arasında dolar kurunda artış yaşandığını, davacının da bu artış nedeniyle kur farkına dayanarak kendisine ilave ödeme yapılmasını talep ettiğini, bir kişinin kendi kusurlu hareketinin zarara sebebiyet vermesi halinde, söz konusu zarara o kişinin kendisinin katlanması gerektiğinin genel hukuk ilkelerinden olduğunu, davacının boruları süresinde teslim etmiş olması halinde, sözleşme ile kararlaştırılan tarihlerde ve o tarihlerdeki kurlara göre davacıya ödemeler yapılacağını, ancak davacının edimlerini geciktirmesi nedeniyle teslim tarihi ve dolayısıyla ödeme tarihlerinin geciktiğini, davacının bu gecikmeden dolayı ödeme tarihinde kurda yaşanan artışın kendisine ilave olarak ödenmesini talep ettiğini, Borçlar Kanunu ve Yargıtay İçtihatları uyarınca, davacının, kendi kusurundan kaynaklanan zararının müvekkili şirketten tazminini istemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının olmadığını, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, davacının malları geç tesliminden dolayı müvekkili şirketin uğradığı zararların hesaplanacak tazminattan tenzilinin talep edildiğini, ancak kararda, davanın kur farkına dayalı alacak olması nedeniyle taleplerinin bu davada değerlendirilemeyeceğinin belirtildiğini, müvekkili şirketin davacının geç tesliminden kaynaklı uğradığı zararların da sözleşme kapsamında olduğu göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu talepleri değerlendirilmeksizin verilen kararın savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararının kaldırılmasını, müvekkili şirketin uğradığı zararlar yönünden hesaplama yapılmasını ve hesaplanacak zararın davacı lehine hesaplanacak tazminattan tenzil edilmesini talep ettiklerini, davacının sözleşme ile üretimini üstlendiği boruları süresinde teslim etmemesi nedeniyle, müvekkili şirkette şantiye sahasında işlerinin durmak zorunda kaldığını, işlerin durması nedeniyle hem müvekkilinin üstlenmiş olduğu boruların yenilenmesi işinin geciktiğini, hem de ana iş kapsamında boruların döşenmesinden sonra söz konusu hattın topraklanması işinin gecikmeye uğradığını, davacının teslimatı geciktirmesi nedeniyle şantiyede çalışmaların yapılamadığı dönemde müvekkili şirketin sahada, 11 adet iş makinası, 3 adet vinç ve 115 personel bulundurduğunu, bu süre zarfında, iş makinası, vinç ve personel maliyetlerine katlanmak zorunda kalan müvekkili şirketin, davacıdan kaynaklanan nedenlerle maddi zararlara uğradığını, dosyada alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında yapılan sözleşmede teslim süresi ve gecikme cezası düzenlemesi bulunmasına rağmen sözleşmeye ceza hükmü konulmadığını, bu nedenle de söz konusu zararlar için hesaplama yapılmadığının belirtildiğini, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde, “…Bu anlaşmanın yetersiz kaldığı durumlarda Türk Ticaret Kanunu’nun ve Borçlar Kanunu’nun ve ilgili mevzuat hükümlerine başvurulacaktır.” hükmünün bulunduğunu, Borçlar Kanunu’nun 118. maddesine göre, temerrüde düşen borçlunun temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğunu, davacı şirketin içinde bulunduğu iş ortaklığının 2018 Temmuz ayı sonrasında başlayan ve döviz kurundaki sürekli devam eden kur artışlarından faydalanmak ve faturaları yüksek kurlar üzerinden kesebilmek için 2018 yılı Ağustos ve Eylül aylarına ilişkin taahhütlerini süresinde yerine getirmediğini, davacı şirketin edimlerini süresinde yerine getirmemesinden dolayı mahkemeye sunulan belgeler ve faturalar incelendiğinde, davacı tarafından ürünlerin geç teslim edilmesi nedeniyle sahada çalışılamayan dönemdeki ana işe ait personel giderleri ile iş makinası, vinç kirası vb. giderler olmak üzere müvekkile şirketin toplam zararının yaklaşık 2.000.000,00 TL olduğunu, ancak mahkemece talebin bu davada değerlendirilemeyeceğinin belirtildiğini, müvekkili şirketin zararına ilişkin savunmaları yönünden hiçbir değerlendirme yapılmaksızın verilen kararın açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına ve özellikle davaya konu sözleşmede davacı ile birlikte muvafakatı alınan ……A.Ş’nin birlikte yer aldığı, Dairemizin 21.01.2020 tarih ve 2019/1756 E- 2020/65 K sayılı kaldırma gönderme kararına uygun olarak iş ortağı ……A.Ş’nin muvafakatnamede belirtilen 31/07/2018 tarihli 9.860,79 USD, 31/08/2018 tarihli 27.853,47 USD, 30/09/2018 tarihli 97.178,59 USD miktarlı faturalara dayalı olarak toplam 134.890,45 USD miktarlı faturalar için muvafakat ettiği belirtilmiş ve mahkemece muvafakat edilen bu faturalara dayalı hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’.nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 54.733,32 TL istinaf karar harcından peşin alınan 13.683,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 41.049,99 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 09.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip