Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/312 E. 2023/164 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/312 – Karar No:2023/164
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/312
KARAR NO : 2023/164

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2020
NUMARASI : 2016/301 E-2020/750 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ :09.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ :09.02.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Taraflar arasında 18/09/2012 tarihli yapılan sözleşme gereğince … Çimento Fabrikası 2. hat inşaat işleri kalıp ve beton işçiliği yapılması hususunda anlaştıklarını, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş olduğu halde davalı taraftan yaptığı işlerle ilgili ödemelerini alamaması üzerine Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2014/23666 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: Dava konusu alacağın zamanşamına uğradığını, TBK’na göre sözleşme tarihînden itibaren 2 yıl sonra sözleşmeden kaynaklanan alacakların zamanaşımına uğradığını, buna göre zamanaşımı süresinin 12/09/2014 tarihinde sona erdiğini, davacının iddialarının aksine 18/09/2012 tarihli sözleşmede de görüldüğü üzere taraflar arasında 4857 sayılı İş Kanunun 8. maddesine göre yapılmış her hangi bir sözleşme bulunmadığını, aralarındaki ilişkinin işçi- işveren ilişkisi değil yüklenici- alt yüklenici ilişkisi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin de eser sözleşmesi olduğunu, davacının bu eser sözleşmesinden kaynaklı hiç bir alacağının bulunmadığını, müvekkili tarafından bütün işçi ücretlerinin ödendiğini, ancak davacının alt yüklenici olarak hiç bir sorumluluğunu yerine getirmediğini, alt yüklenici olarak davacının yapması gereken işlerin de müvekkili tarafından yapıldığını, davacının taşeron olarak yükümlülüklerini yerine getirmediği için sözleşme süresince işçi gibi çalıştığını, ancak aralarında bir iş sözleşmesi bulunmadığı için davacı tarafın her hangi bir işe giriş/çıkış bildirgesi bulunmadığını, işçi olarak çalıştığı süreçte bütün alacaklarını aldığını, davacının çocuğu rahatsızlandığından 20 gün işe gelmediğini, buna rağmen müvekkilinin davacının sigorta primlerini ve maaşını eksiksiz yatırdığını, buna ilişkin dekontların sunulacağını, davacının taleplerinin haksız ve mesnedsiz olduğunu belirterek, davanın reddine ve davacı aleyhinde %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince:Tarafların SGK kayıtlarının getirtildiği, davacı vekilinin tanık dinletme talebinin HMK.’nın 200., 201. maddeleri uyarınca 03/04/2019 tarihli ara kararı ile reddedildiği, mahkemece mehil verilmesine rağmen davacı tarafça defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davalının ticari defter ve kayıtları ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak 07/04/2017 tarihli raporun ve eksikliklerin ikmali üzerine15/10/2018 tarihli ek raporun alındığı, davacı tarafça davalıya yemin teklifinde bulunulduğu, mahkemenin 12/02/2020 tarihli oturumunda davalı şirket temsilcisinin “… Biz davacı … ile bir sözleşme yaptık, davacı sözleşmeye aykırı olarak eleman temin edemedi, kendisi Antalyaya gidip temin edeceğini söyledi, … …’a geldiğinde yatma, içme, yeme ücretlerini firmamız karşıladı, kendisi işlem yapamadığı için sözleşmesini feshettik, bu aşamada davacının SSK ücretlerinin biz yatırdık, gelip kaldığı süre karşılığında ücretlerini ödedik, bahsi geçen 400-TL ve 1.898,50-TL’lik ödemeler çalışmalarının karşılığı olan ödemelerdir, Çimento fabrikasını 2. Hattı için davacı edimlerini yerine getirmemiştir, kendisi zaten resmi bir firmada değildir, davacının yapmadığı işi biz kendimiz yaptık, resmi bir fesihde de bulunmadık, bu olaydan esas mağdur olan biziz ” dediği, davacı tarafça taraflar arasındaki 18.09.2012 tarihli Çimento Fabrikası 2. Hat İnşaat İsleri kalıp ve beton isçiliği yapılması işinden kaynaklı hakediş alacaklarının tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali, davalı tarafça davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş olup, dava dışı iş sahibi … …. A.Ş. ‘ye ait Çimento Fabrikasının 2. Hat İnşaat İsleri kalıp ve beton isçiliği yapılması işini 18.09.2012 tarihli sözleşme ile davalı alt yüklenicinin davalı yükleniciden (taşeron) üstlendiği, sözleşmenin 3 maddesi gereği davalı yüklenicinin davacı alt yükleniciye sözleşme konusu kalıp ve beton işçiliği işinin verilmesi ile ile ilgili bir garanti vermediği, davacının tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeden kaynaklı edimlerini tam ya da kısmen yerine getirdiği, eseri teslim ettiğine ilişkin bir bilgi ve belge sunmadığı, bu hususta davalı ticari defter ve kayıtlarında da bir delil bulunmadığı, iddianın aksine davacının 27/09/2012 işe giriş 12/12/2012 işten çıkış ile …işyeri numaralı davalı … ..Ltd. Şti.’de 2012 yılında, 15/05/2013 işe giriş- 30/06/2013 işten çıkış ile… işyeri numaralı … ‘da 2013 yılında, 16/10/2014 işe giriş 01/11/2014 işten çıkış ile … işyeri numaralı …. Ltd. Şti.’de 2014 yılında işçi olarak çalıştığı, çalıştığı günler karşılığı ücret aldığı bilirkişi raporu, davalı temsilcisinin yemini ve tüm dosya kapsamı ile anlaşılmakla davacının ispat edilemeyen davasının reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine, tarafların şartları oluşmayan icra inkar ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkeme kararının hatalı ve yeterli delile dayanmadığını, davalı tarafın, hem müvekkiline yapmış olduğu ödemelerin dava konusu sözleşmeden kaynaklı ödemeler olduğunu öne sürmesi, hem de müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı işi tam ve eksiksiz yerine getirmediğini söylemesinin açıkça birbiriyle çelişen beyanlar olduğunu, bu bakımdan davalının beyanlarının güvenilirliğinin tartışmalı olduğunu, müvekkilinin aralarındaki sözleşme gereğince üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiğini, fakat bedelini karşı taraftan alamadığını, karşı tarafın borcunu ödemeyerek müvekkili ve diğer çalışan işçileri zor durumda bıraktığını, müvekkiline dava konusu işten kaynaklı hakediş karşılığı olarak yapılan herhangi bir ödemenin olmadığını, bu konuda ödeme iddiasını ispata yarayan herhangi bir belge sunamayan davalının ödeme iddiasını ispat edemediğini, kaldı ki 15/10/2018 tarihli bilirkişi raporuyla da durumun açıkça tespit edildiğini, 07/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda da ödeme yapıldığını gösterir bilgi ve belgenin olmadığının açıkça belirtildiğini, yine aynı tarihli raporda 9/10/11/12/13/14/15/16 nolu hakedişlerin hangi işlere karşılık düzenlendiği ve her bir hakedişin ödeme tarihinin davalı tarafça açıklanması gerektiğinin belirtildiğini, karşı tarafça müvekkiline dava konusu alacakla ilgili ödeme yapılmadığının açık olduğunu, hal böyleyken mahkemece, davacının işçi olarak çalıştığı günler karşılığı ücret aldığının bilirkişi raporuyla kanıtlandığı değerlendirmesine nasıl ulaşıldığının anlaşılamaz olduğunu, yine mevcut bilirkişi raporları karşısında ödeme hususunda davalı temsilcisinin yemininin karara dayanak gösterilmesinin hatalı olduğunu, öte yandan, müvekkilinin karşı tarafın iş hukuku anlamında işçisi olarak kesinlikle çalışmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle eser sözleşmesi olduğunu ve sözleşmeden de açıkça anlaşıldığı gibi müvekkilinin, davalı şirket ile aralarındaki eser sözleşmesi nedeniyle kalıp işçiliğini yaptığını, durumun cevap dilekçesi ile bizzat davalı tarafından da desteklendiğini, davalı tarafından yapılan söz konusu ödemelerin, davalının iddialarının aksine maaş karşılığı olarak yapılan ödemeler değil, şantiyedeki ek metrekare çıkarılan işçi ve işlerin yevmiye ve avansları için yapılan ödeme olduğunu, maaş ödemesi olarak yapılmış olsa idi, parça parça, değişen miktarlarda ve düzensiz tarihlerde yapılmayacağını, bütün olarak yapılacağını, bu durumunda karşı tarafın iddialarının doğru olmadığını gösterdiğini, yüklenicinin sözleşme kapsamındaki işler için çalışan kişilerin sigortalarını yapmasının da işin gereği olduğunu, sözleşme konusu işin bedeli için ödenmediğinden söz konusu miktarların borçtan mahsup edilmediğini, müvekkilinin sözleşme konusu iş ile ilgili olarak ödeme almadığını, taraflar arasındaki sözleşme konusu tüm işlerin, ödemelerin, şantiyeden haksız ve zorla çıkartılmaların, tarafların sözleşme şartlarına uygun hareket edip etmediğinin, müvekkilinin karşı taraftan ödeme alıp almadığı hakkında tanıkları bulunduğunu, hukuka aykırı şekilde tanıkları dinlenmeden hüküm kurulduğunu, mahkemece daha önce tanıkların dinlenmesi yönünde verilen karardan dönülerek dava konusu uyuşmazlığın açığa kavuşması açısından önem arz eden tanıklar dinlenmeden eksik inceleme ile hüküm tesisinin açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek, eksik incelemeye dayanan mahkeme kararının kaldırılması ile tanıkları dinlenerek eksik inceleme ve araştırmaların tamamlanarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında inşaat işleri kalıp ve beton işçiliğinin yapımını konu alan eser sözleşmesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere eser sözleşmesinin varlığı ve içeriği noktasında tarafların kabulünde olması durumunda kural olarak sözleşme kapsamındaki işlerin sözleşmenin yüklenicisi tarafından yerine getirildiğinin kabulü gerekir.
Somut olayda, davalı tarafça davacının işi tamamlamadığı savunulmuş ve buna ilişkin bir kısım deliller sunulmuş olmakla mahkemesince ihtilafsız olan sözleşme kapsamında yapılan imalatların tespitine ilişkin taraf tanıkları da dinlenerek ve gerektiğinde mahallinde keşifle taraf delilleri değerlendirilmek suretiyle davacının sözleşme kapsamında yapmış olduğu imalatların belirlenmesi ve bu kapsamda davalı tarafından yapıldığı belirtilen ödemeler de değerlendirilmek suretiyle davacının bakiye alacağının bulunup bulunmadığı incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK.’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.11.2020 gün ve 2016/301 E., 2020/750 K. sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödenen başvuru harcının ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 09.02.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır