Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/311 E. 2023/60 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/311 – Karar No:2023/60
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/311
KARAR NO : 2023/60

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI : 2016/553 E-2020/734 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin, davalı ile aralarında düzenlenen 01/12/2009 tarihli sözleşme uyarınca, davalının Libya’da yapımını üstlendiği proje için gerekli olan cebri borular ve parçaların imalatı ve montajı için iş gücü temini işini üstlendiğini, müvekkilinin bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini sözleşmeye uygun şekilde zamanında yerine getirdiğini, davalının dava konusu dışındaki imalatları teslim aldığını ve büyük bir kısmının bedelini ödediğini, müvekkili tarafından yapılan imalatların davalı tarafından atanan kontrol firması tarafından denetlendiğini, 2011 yılında davalı tarafından teslim alınması planlanan ve davacı tarafından imalatı tamamlanan dava konusu boruların davalı tarafça aynı yıl Libya’da başlayan iç karışıklık bahane edilerek teslim alınmadığını ve bedeli olan 76.865,00 Euro’nun ödenmediğini, bu imalatların birinci bölümünün davalı tarafından atanan kontrol firmasınca onaylandığını ve paketlenerek sevke hazır hale getirildiğini, ikinci bölümünün ise son kat boya öncesi kontrole hazır hale getirildiğini ve davalıya bu durumun iletildiğini, davacının buna rağmen kontrole ve teslim almaya gelmediğini, boruların 2011 yılı Haziran ayından bu yana davacı şirketin stok sahasında bekletildiğini, bu durumun mahkeme aracılığı ile tespit edildiğini, davacı yönünden stoklama maliyetinin de bulunduğunu belirterek; boruların bedeli olan 76.865,00 Euro karşılığı TL’nin 04/01/2012 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca işletilecek yasal faizi ile birlikte ödeme tarihindeki efektif satış kuru üzerinden davalıdan tahsilini, 10.267,00 USD stoklama maliyetinin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca işletilecek yasal faizi ile birlikte ödeme tarihindeki efektif satış kuru üzerinden davalıdan tahsilini, …tarafından, 08/12/2009 tarihinde 160 sayı ile davalı lehine verilen 96.489,42 Euro tutarlı teminat mektubunun nakde çevrilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama sonucunda da taraflarına iadesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı ile aralarında eser sözleşmesi bulunduğunu, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve Şubat 2011 tarihinde Libya’da meydana gelen olaylar sebebi ile bu ülkede çalışmanın imkânsız hale gelmesi sebebi ile sözleşmenin bu tarih itibari ile feshedildiğinin kabulü gerektiğini, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, bu sebeple reddi gerektiğini, aynı sözleşmeye dayalı olarak Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan 2014/786 Esas sayılı davanın devam ettiğini, bu sebeple açılan davanın derdestlik sebebi ile reddi gerektiğini, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, üretilen malların sözleşmede belirtilen nitelikleri taşımadığını, taraflarca kararlaştırılan sürede üretimin yapılamadığını, bu sebeple davalı şirketin zarara uğradığını, kontrol firmasınca düzenlenen raporlar ve tespit dosyasındaki bilirkişi raporuna göre dava konusu ürünlerin bir kısmında eksiklik olduğunu ve sevke hazır olmadığını, bu eksikliklerin giderilmesinin davacıdan istendiğini, eksikliklerin giderilmesinden kısa süre sonra sevkiyatın yapılacağı Libya’da çatışma ortamının oluştuğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, eser sözleşmesine dayalı bakiye alacağın ve üretilen ürünlerin stoklama maliyetinin iş sahibinden tahsili talebi olduğu, tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan deliller, tespit dosyası ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 01/12/2009 tarihli Libya’da yapılacak projenin cebri borularının ve parçalarının imalatı ve montajı için iş gücü temini sözleşmesinin varlığının ihtilafsız olduğu, davacının yüklenici, davalının ise iş sahibi olduğu, sözleşmenin konusunun 1. maddeye göre … kapsamında cebri boruların imalatının tamamlanması ve boruların …’te teslimi ve bedeli ayrıca davalı şirket tarafından ödenmek kaydıyla montajı için gerekli kalifiye iş gücü ve süpervizör temini işlerinin yapılması olduğu, davacı tarafça sözleşmeye uygun olarak imalatı tamamlanın, bir kısmı davalı tarafça belirlenen kontrol firması tarafından kontrolleri yapılıp, paketlenmiş halde, bir kısmı ise son kat boyası atılacak halde kontrol için stok sahasında hazır bekletilmesine rağmen davalı iş sahibince boruların teslim alınmaması sebebi ile oluşan stoklama maliyeti ile ödenmeyen bedellerinin davalıdan tahsilini istediği, tespit dosyası ve mahkeme dosyasında mahallinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporlara göre; davacı yüklenicinin, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiği, davalı iş sahibine boruları teslim alması konusunda ihtarat yaptığı, buna göre sözleşme kapsamında üretilen boruları teslim almakta temerrüte düşen davalı iş sahibinin bilirkişiler tarafından davacının teslim alınmama sebebi ile yapmaktan kurtulduğu yükleme ve son kat boya masrafları düşülerek hesaplanan 63.047,09 Euro üretilen boruların bedeli ile 9.420,00 USD stoklama maliyetini davacıya ödemekle yükümlü olduğu, her ne kadar davacı tarafça teslim alınmayan boruların bedeli için 04/01/2012 tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuş ise de, bu tarihte davalıyı temerrüde düşürdüğü ispatlanamadığından, dava tarihinden itibaren faize hükmedildiği, davacı yüklenici sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğinden, davalı iş sahibi temerrüde düştüğünden, aradan geçen süre de nazara alındığında, sözleşmenin ayakta tutulması ve devamı beklenemeyeceğinden, sözleşme kapsamında davacı tarafça, davalıya verilen teminat mektubunun, davacıya iadesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacak miktarı olan 63.047,09 Euro’nun dava tarihi olan 17/06/2016 tarihinden işleyecek 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, stoklama bedeli olan 9.420,00 USD’nin dava tarihi olan 17/06/2016’dan işleyecek 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 08/12/2009 tarihli 160 sayılı 96.489,42 Euro tutarlı … ait teminat mektubunun davacıya iadesine, yine davalının Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/786 Esas sayılı dosyası yönünden derdestlik itirazının, davaların konularının farklı olması nedeniyle reddine, davalının zamanaşımı itirazının da davalıdan kaynaklanan sebeplerle teslim gerçekleşmediğinden, zamanaşımı süresi başlamadığından reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; Mahkeme kabulünün aksine … tarafından düzenlendiği belirtilen belgeler ile Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/725 D. İş sayılı dosyasında bulunan Bilirkişi Raporu ve bu Rapora ek Belgeler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu boruların bir kısmının sevke hazır olduğu, bir kısmının ise hazır olmadığının görüldüğünü, bu hususta taraflar arasında yapılan yazışmaların da mevcut olduğunu, nitekim davacı …yetkilisi tarafından… yetkilisi …’a gönderilen 31/01/2011 tarihli e-mailde gözetim-inceleme yapılacak ürünler için 01/02/2011 günü …’a ait fabrikada görüşme talep edildiğini, bu görüşme sonucu eksiklikler bulunduğunun tespit edildiğini, bu eksikliklerin giderilmesinden sonra sevkiyatın yapılacağının belirtildiğini, bu görüşme ve tespitlerden bir hafta sonra Libya’da meydana gelen çatışmalar nedeniyle çalışma ortamı kalmadığını, yani, davacının kusurlu eylemi nedeniyle süresinde teslim yapılmadığını, mahkemeye sunulan ve kontrol firması tarafından düzenlenmiş bulunan raporların “ürünün eksiksiz, kusursuz ve teslime hazır olduğu” şeklinde değerlendirilmesinin yanlış olduğunu, düzenlenen raporların bir kısmının “ürünün görüldüğü”, bir kısmının ise “ürünün sevke hazır olduğu” şeklinde olduğunu, bu raporlara dayanılarak edimin yerine getirildiğinin kabulünün isabetli olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede teminat mektubunun iadesi şartlarının gösterildiğini, davacı taraf, sözleşme ile hüküm altına alınan yükümlülüklerini sözleşme şartlarına uygun ve süresinde yerine getirmediğinden teminat mektubunun iadesine ilişkin şartların oluşmadığını, bu nedenle teminat mektubunun iadesi kararının usul ve yasa ile sözleşmeye uygun olmadığını, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin yanlış hesaplandığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin kararına göre teminat mektubunun iadesi davasının maktu harç ve maktu vekalet ücretine tabi olduğunu, yine yabancı paranın aynen ifasına yönelik davada yargılama giderleri, harç ve vekâlet ücretinin, dava tarihindeki TL kuru üzerinden hesaplanması gerekirken, mahkemece hesaplamanın yanlış yapıldığını, kimin edimlerinin ve hangi hususların sözleşmeye aykırı olduğuna ilişkin bir tespite yer vermeyen, sadece hesaplama içeren raporun denetime elverişli olmadığı gibi, hesaplamaların da hatalı bir metod kullanılarak yapıldığını, bilirkişi heyetince imalat bedelinin, sözleşmedeki satış bedeli yani kâr dahil olarak hesaplanırken, mahsup edilen boya malzemeleri bedelinin ise maliyet bedeli üzerinden hesaplandığını, bu hesaplama yönteminin aradaki farkı artırdığını ve hak kaybına yol açtığını, tıpkı boyanın maliyet bedelinden mahsup yapıldığı gibi imalatı yapılan boruların da maliyet bedeli üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, bilirkişi raporuna göre ürünlerin maliyeti davacının defter kayıtlarında mevcut olup, envanterde kayıtlı miktar ve maliyet bedeli üzerinden ve doğru metod kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, bilirkişi heyetince taraflardan hangisinin hangi eyleminin sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği ve davacının kusurunun olaya etkisi hususunda bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, sadece hesap raporu ile hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın gecikmesi sonucu ve Libya’da bilinen olayların meydana gelmesi nedeniyle müvekkili şirketin bu ülkedeki taahhütlerini yerine getirme imkanı kalmadığını, davacı tarafın edimini ifada geciktiğinin taraflar arasında yapılan yazışma ve tutanaklarla sabit olduğunu, dosyanın sözleşme hukuku uzmanına tevdi edilerek davacının kusurunun, sözleşme ve yasa bakımından incelenmesini ve sonrasında yeniden hüküm tesisi ile davanın tüm talepler yönünden reddini talep ettiklerini, davaya konu BPHT parçalarının 13 Kasım 2010 tarihinde, MBPT ve GHT parçalarının 10 Aralık 2010, tarihinde teslimi gerekirken, Libya’daki olayların başlaması tarihi itibariyle teslime hazır raporlarının olmadığı ve sonrasında da teslimin hiç gerçekleşmediği sabit olup, taraflar arasında geçerli 01/12/2009 tarihli sözleşmenin 9. maddesi gereğince 72.000,00 Euro ceza uygulandığını, açık hesap tablosu ile birlikte davacıya 20/07/2011 tarihli ve farklı tarihlerdeki yazılarla tebliğ edildiğini, yazı örneklerinin dosyaya sunulmuş olup, davacının bu borcu ödemediğini, kabul anlamına gelmemek ve davacının kusuru nedeniyle davanın reddi gerektiği yönündeki talepleri öncelikli olmak kaydıyla, davacıya uygulanan 72.000,00 Euro cezanın mahsubu yapılarak yeniden hüküm tesisini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının envanter defterinde kayıtlı malzemenin tutarının 21.140 kg olduğu, fabrika sahasındaki ürünün ise toplam 31.813 kg olduğu tespit edilmiş olmakla, sahadaki ürünün kimin için olduğu, neden farklı miktarda olduğu, ne zaman üretildiği hususları açıklığa kavuşturulmadan, alternatifli hesap dahi yapılmadan, doğrudan yüksek miktar üzerinden hesaplama yapılmasının da hatalı olup, bilirkişiden rapor alınarak, yeniden hüküm tesisini talep ettiklerini, müvekkilinin ticari defterlerinde tespit edilen fazla ödemenin mahsup edilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşmede stoklama ücreti ödeneceğine dair hüküm bulunmadığını, bu durumda davacı tarafın sözleşmeye ilişkin taleplerini ancak sözleşme hükümlerine göre yapabileceği dikkate alınarak, stoklama ücretine ilişkin talebin reddini talep ettiklerini, kabule göre de bilirkişi raporundaki hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan ücret belirlemesini de kabul etmediklerini, bunun yanısıra stoklama maliyetinin USD cinsinden talep edilmesinin ve USD cinsinden hesaplama yapılmasının ve karar verilmesinin de hem taraflar arasındaki sözleşmeye hem de 07/08/1989 tarihli ve 32 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’a aykırı olduğunu, yine Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2014/786 Esas ile açılmış davadaki davacı talepleri ile iş bu davadaki taleplerin mükerrer olduğu itirazlarının da 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davanın faturaya dayalı olduğu belirtilerek reddinin usul ve yasaya uygun olmadığını, bilirkişinin, iki ayrı davadaki talep konularının aynı malzeme olup olmadığını incelemediğini, eksik inceleme ile mükerrerlik hususu açıklığa kavuşturulmadan karar verildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davaya konu parçaların teslimini talep ettiklerini belirterek; mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, sözleşme kapsamında üretilip teslime hazır hale getirilen malzemelerin teslim alınmaması nedeniyle alacak, stoklama gideri ve teminat mektubunun iadesi istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararına karşı davalı vekilince süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 01/12/2009 tarihli “… Borularının ve Parçalarının İmalat ve Montaj İçin İşgücü Temini İşi” sözleşmesi, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı taşeron, davalı yüklenicidir.
Bu sözleşme ile davacı taşeron, davalı yüklenicinin dava dışı iş sahibine karşı üstlenmiş olduğu, …Projesinin cebri boruların imalatlarının tamamlanması ve …/…’te teslimi ve bedeli ayrıca……A.Ş.tarafından ödenmek kaydıyla montaj için gerekli kalifiye işgücü ve süpervizör temini işini üstlenmiştir. Davacı taşeron; sözleşmeye uygun olarak imalatı tamamlanın, bir kısmı davalı tarafça belirlenen kontrol firması tarafından kontrolleri yapılıp, paketlenmiş halde, bir kısmı ise son kat boyası atılacak halde kontrol için stok sahasında hazır bekletilmesine rağmen davalı iş sahibince boruların teslim alınmaması sebebi ile oluşan stoklama maliyeti ile ödenmeyen iş bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı yüklenici; davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini süresinde yerine getirmediğini, 2011 yılının Şubat ayında Libya’da meydana gelen olaylar sebebi ile bu ülkede çalışmanın imkânsız hale geldiğini, bu nedenle sözleşmenin bu tarih itibari ile feshedildiğinin kabulü gerektiğini, üretilen malların sözleşmede belirtilen nitelikleri taşımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında ve özellikle taraflar arasındaki sözleşme kapsamında sözleşmeye konu boruların davacı taşeronun iş yerinde teslim edileceğinin kararlaştırılmasına, yine dosya kapsamındaki yazışma ve delillerden imalatı yapılan borulara ilişkin boya işleminin davacı yüklenicinin katılımı ve kontrolü sonrası yapılacağının anlaşılmasına, taraflar arasındaki akdi ilişkinin devamı sürecinde boruların davalı tarafından teslim alınarak Libya’ya naklinden sonra davacı tarafça montaj için gerekli kalifiye iş gücü ve süpervizör teminin, bedeli karşılığı yapılacağının kararlaştırılmasına, Libya’da yaşanan iç karışıklık nedeniyle sözleşmeden amaçlanan sonucun elde edilmesinin imkânsız hale geldiğinin anlaşılmasına, bu kapsamda davacı tarafça sözleşmenin ifa edileceğine inançla yapmış olduğu imalatın bedeli ile bu sözleşme kapsamında verilen teminat mektubunun iadesine karar verilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, yine davacı elinde bulunup davalı yana ait olan boruların davalıya iadesinin tabi bulunmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin incelenmesinde; taraflar arasındaki sözleşmede, imalatı yapılıp teslim edilecek boruların teslime kadarki muhafaza giderlerine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi, sözleşmenin ifa imkânsızlığının doğduğu aşamaya kadar geçen süreçte sözleşmeye ve davaya konu boruların boyanması yönünde karşılıklı yazışmalar da olup, davacının, boruların teslim alınmasına, teslim alınmaması halinde depolama nedeniyle zarara uğradığına/ uğrayacağına ilişkin davalıyı temerrüde düşürücü bir ihtarı da bulunmamaktadır. Bu durumda boruların depolama (stoklama) bedeline ilişkin 10.267,00 USD’lik talep kaleminin reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü doğru olmamış, davalı vekilinin bu alacak kalemine ilişkin istinaf talebi kabul edilerek mahal mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2020 tarih ve 2016/553 Esas- 2020/734 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
-Sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacak miktarı olan 63.047,09 Euro’nun dava tarihi olan 17/06/2016 tarihinden işleyecek 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
-08/12/2009 tarihli 160 sayılı 96.489,42 Euro tutarlı …’a ait teminat mektubunun davacıya İADESİNE,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 36.044,93 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 4.850,23 TL peşin harç ile 6.309,92 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 11.160,15‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 24.884,78 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 4.850,23 TL peşin harç ile 6.309,92 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 11.160,15‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 2.272,20 TL tebligat, posta gideri ve keşif gideri, 1.350,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.651,4‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre (%87,42) hesaplanan 3.192,05 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 47,00 TL tebligat giderinin davanın ret oranına göre (%12,58) hesaplanan 5,91 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 76.043,37 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 12.141,54 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
12-Davalı tarafından yatırılan 27.186,78 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
13-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 19/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır