Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/221 E. 2022/1196 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/221 – Karar No:2022/1196
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/221
KARAR NO : 2022/1196

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI : 2018/710 E-2020/659 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ :30.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ :01.12.2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Taraflar arasında KGM 14. Bursa Bölge Müdürlüğü Projesi ile ilgili olarak sözlü şekilde bir anlaşma yapıldığını, yapılacak işler ile alakalı olarak müvekkili tarafından sipariş edilen malzemelere karşılık ödemelerin işveren idareden alınacak hakediş bedellerine istinaden davalı tarafa ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu hususun onaylı sipariş teyit formunda da belirtildiğini, davalı tarafça işveren idare tarafından yapılacak olan hakediş ödemelerinin geç olacağının belirtilmesi ve müvekkilinden bu konuda yardımcı olunması talebi üzerine, müvekkili davacı tarafından… ve …nolu … Şubesi çeklerinin davalıya verildiğini, müvekkili firma yetkilisinin, davalı şirket yetkilisi ile görüşerek, işveren idareden hakediş alındığında, en uzun vadeli çekin karşılığının vadesi beklenmeksizin nakit olarak ödenmesi halinde çekin iade edileceği hususunda sözlü mutabakata varıldığını, müvekkili tarafından, en uzun vadeli çek tutarının 300.000,00 TL olmasına rağmen, … Şubesi 28.11.2018 tarihli…nolu çek bedeli olan 400.000,00 TL ve cari hesap farkı olarak da 36.681,51 TL olmak üzere toplam 436.681,51 TL’nın banka havalesi ile 04.07.2018 tarihinde davalıya ödeme yapılmış olduğunu, çekin iade edilmesine yönelik olarak 19.09.2018 tarihli ve 03.10.2018 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamelerin keşide edilmesine rağmen çekin iade edilmediğini, çekin iade edilmemesinden ve ayrıca davalı tarafından yapılan işlerden dolayı uğranılan zarar ve gecikmelerden kaynaklı fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı tutulmak kaydıyla, davalı tarafça iadesi gereken … Şubesi 28.11.2018 vade tarihli…numaralı,400.000,00 TL bedelli çekten kaynaklı borcun olmadığının tespiti ile söz konusu çekle alakalı olarak dava sonuna kadar ödeme yasağı konulmasına karar verilmesini istemiş, davacı vekili 03.12.2018 tarihli dilekçesinde dava konusu 28.11.2018 tarihli çekin davalı tarafından vadesinde bankaya ibraz edildiğini ve çek bedelinin davalıya ödendiğini belirterek menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödenen bedel için davalı aleyhine temerrüt faizine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: Alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında cıvata teminine ilişkin 22.08.2017 tarihli sipariş formu ile B Tipi Ray imalatına ilişkin olarak da 09.01.2018 tarihli sipariş formunun imzalandığını, bu kapsamda 22.08.2017 tarihli sipariş formunun 9. maddesinde ödeme şeklinin fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çek olacağı, 09.01.2018 tarihli sipariş formunda ise ödeme şeklinin teslimde 60 günlük çek olacağı konusunda tarafların mutabık kalmış olduklarını, 22.08.2017 tarihli sipariş formu kapsamında malzemelerin davacının talebi doğrultusunda 19.07.2017, 04.08.2017, 05.10.2017, 11.11.2017, 23.11.2017, 05.12.2017, 09.12.2017, 21.12.2017, 23.12.2017, 03.01.2018, 15.01.2018, 29.01.2018, 01.03 2018 ve 20.04.2018 tarihlerinde sevk edildiğini ve aynı tarihlerde faturalarının kesilmiş olduğunu, bu sipariş formu kapsamında davacı tarafından düzenlenecek çeklerin vadesinin belirtilen tarihlerden 90 gün sonrası olması gerekirken, bahsi geçen çeklerin vadesinin çok daha uzun tutulmuş olduğunu, 09.01.2018 tarihli sipariş formu kapsamında malzemeler davacının talebi doğrultusunda 03.04.2018, 04.04.2018, 06.04.2018, 07.04.2018, 09.04.2018, 12.04.2018, 13.04.2018, 19.04.2018, 20.04.2018. 25.04.2018, 26.04.2018, 30.04.2018 ve 02.05.2018 tarihlerinde teslim edildiğini, bu sipariş formu kapsamında ise çeklerin vadesinin belirtilen bu tarihlerden 60 gün sonrası olması gerekirken, bahsi geçen çeklerin vadesinin de çok uzun tutulmuş olduğunu, çeklerin, davacı tarafından sipariş formundaki vadelerine uygun hale getirilmesi gerektiğinin müvekkili şirketçe 25.05.2018, 29.09.2018, 13.08.2018 ve 20.09.2018 tarihli e-postalar ile defalarca belirtildiğini, ancak çeklerin vadelerinin sözleşmeye uygun hale getirilmediğini, ayrıca gönderilen e-postalarda belirtilen çeklerin vadelerinde olmadığına ilişkin ifadelere karşı herhangi bir itirazda bulunulmadığını, bu hususların müvekkili tarafından keşide edilen Ankara 34. Noterliğinin 28.09.2018 tarih … yevmiye sayılı ve 16.10.2018 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamelerde ve e-posta yazılarında da açıkça belirtildiğini, taraflar arasında ödeme koşullarının değiştiğine dair üzerinde mutabık kalınan herhangi bir sipariş formunun bulunmadığını, sipariş teyit formlarından da anlaşılacağı üzere taraflar arasında sözlü değil yazılı anlaşmanın bulunduğunu, sözü edilen yazılı anlaşmalar gereğince davacının ödeme şeklinin 22.08.2017 tarihli sipariş formunun 9.maddesinde fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çek olarak, 09.01.2018 tarihli sipariş formunda ise ödeme şeklinin teslimde 60 günlük çek olarak kararlaştırıldığını, bahsi geçen sipariş formlarında tarafların ödeme şeklini idareden alınan hakediş bedellerine istinaden ödeneceğinin kararlaştırıldığına ilişkin herhangi bir imza, paraf vs.bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte tarafların bir an için ödeme şekli konusunda davacının belirttiği şekilde mutabık kaldığı varsayılsa dahi davacının kötüniyetli olduğunu, zira davacının idareden ödemeleri aldığı ve fakat müvekkili şirkete yine iddia ettiği sürelerde yansıtmadığını, davacının 28.11.2018 vade tarihli…numaralı çek bedelinin 04.07.2018 tarihinde ödendiğine ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasında imzalanan sipariş formları kapsamında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, davacının sunduğu…’nın 04.07.2018 tarihli dekontu ile müvekkili şirkete “C/H Mahsuben “ açıklaması ile 436.681,50TL’lik bir ödeme yapıldığının görüldüğünü, bahsi geçen dekonttan da anlaşılacağı üzere söz konusu ödemenin 28.11.2018 vade tarihli çek bedeline istinaden değil cari hesaba mahsuben olduğunu, uyuşmazlık konusu çekin, sözleşmeye uygun olarak verilmeyen çeklerin vade farklarına ilişkin olduğunu, davacı tarafından verilen çeklerin taraflarca üzerinde mutabık kalınan sözleşmelerde belirtilen vade tarihlerine aykırı şekilde keşide edildiğinden davacıya 01.11.2018 tarihli 254.013,42TL bedelli “vade farkı” açıklamalı faturanın kesildiğini, işbu vade farkına karşılık dava konusu çekin 28.11.2018 tarihinde bankaya ibraz edildiğini ve çekin karşılığının tahsil edildiğini, bu arada taraflar arasındaki aktif cari hesap ilişkisinin devam ettiğini ve hali hazırda davacının müvekkili şirket lehine keşide ettiği ve henüz bedelleri ödenmemiş olan 12.12.2018 ve 20.12.2018 vadeli iki adet çekin daha bulunduğunu, bu çekler de göz önünde bulundurulduğunda davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, söz konusu çeklerin vade tarihinde karşılığının bulunması ve tahsil edilmesi halinde taraflar arasındaki alacak ve borç durumunun belirleneceğini, müvekkilinin vade farkı hesaplaması ve davacının çeklerini söz konusu vade farkına karşılık elinde tutması ya da tahsil etmesinin hukuka uygun olduğunu belirterek haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın ticari ilişkiden kaynaklanan menfi tesbit davası iken yargılama sırasında tahsilat yapılması sebebiyle istirdat davasına dönüştüğü, tarafların dayandığı delilerin toplandığı, yasal ticari defterleri yerinde incelendiği ve bilirkişi raporu alındığı, toplanan deliller ışığında, taraflar arasında öteden beri, devamlı bir ticari münasebet bulunduğu, davaya konu edilen çeklerin veya ödemelerin kaynaklandığı sözleşme kapsamı dışında da tarafların birbirlerine mal teslimi veya hizmet ifasında bulundukları, yapmış oldukları mal teslimi ve hizmet ifası karşılığı olarak birbirlerine fatura kesmiş oldukları, taraflar arasında kurulu bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, dava dilekçesinde zikredilen çeklerin ve havalenin davalı taraf kayıtlarına alınmış olduğu, her iki sipariş formunda da, vadesinde ödenmeyen faturalara vade farkı uygulanacağına ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmadığı, her ne kadar davacı çeklerin kabul edilmesi ile vadelerinin kabul edildiği bellirtilmiş ise de bu konuda mutabakat bulunmadığı, davalının e-mail yolu ile vadelerin düzeltilmesini istediği, vade düzenlemesi yapılmamasına rağmen ticari ilişkinin sürdürüldüğü, davalı tarafından davacı adına düzenlenen ve davacının kayıtlarında görülmeyen, … nolu 254.013.42 TL tutarındaki vade farkı faturasının bulunduğu, davalının yasal defler ve kayıtlarından yapılan tespitler kapsamında, taraflar arasında 2016,2017,2018, 2019 ve 2020 yıllarında gerçekleşmiş bulunan ticari ilişkilerde, davalı tarafından düzenlenen 01.11.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile davacı hesabına borç kaydı yapılan 254.013,42 TL’lik vade farkı faturasından başka vade farkı işlemi olmadığı, dolayısıyla taraflar arasında sözleşme, teamül yoluyla vade farkı uygulamasının kabul edilmediği, davalının bu nedenle düzenlediği fatura nedeniyle davacının borçlu kabul edilemeyeceği, davalının yargılama sırasında 126.736,31 TL tutarında davacı tarafa ödeme yaptığı dikkate alındığında taraflar arasında … nolu faturadan kaynaklanan 254.013,42 TL tutarında defter kayıtlarındaki farkın davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabulü ile, davacının davalıya 380.749,73TL borçlu olmadığının tespitine, bu bedel üzerinden dava tarihinden sonra davalı tarafından ödenen 126.736,31TL’lik ödeme sonrasında kalan 254.013,42TL’nin ödeme tarihi 28/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili firma tarafından bedeli ödenmiş olan 28.11.2018 vade tarihli … Şubesi…numaralı, 400.000,00 TL bedelli çekten dolayı borcu olmadığının tespiti amacıyla davanın ikame edildiğini, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporları doğrultusunda mahkemece müvekkilinin 380.749,73 TL borçlu olmadığı tespit edilmiş ise de söz konusu bedelin nasıl hesaplandığı, kısmen reddedilen bedel olan aradaki 19.250,27 TL’lik farkın nasıl oluştuğu hususunun detaylandırılmadığını, istinafa konu kararın reddedilen bedel yönünden gerekçesiz bırakıldığını, açıklanan hususlarla, kararda yer alan bedel tespiti haricindeki diğer tespit ve değerlendirmelerin usule ve yasaya uygun ise de davanın tüm istemler yönünden kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle kısmen redde ilişkin hükmün kaldırılmasına, davanın tüm istemler yönünden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın taraflarının tacir olduğunu, müvekkilinin davacıdan vade farkı talep edebilmesi için sözleşmede vade farkı düzenlemesi bulunmasına ya da taraflar arasında bir teamülün varlığına gerek olmadığını, davacı tarafın davanın başından bu yana, kendileri tarafından keşide edilen ve sözleşme vadelerine uygun olmayan çeklerin müvekkili şirket tarafından itiraz olunmaksızın kabul edildiğini iddia ettiğini, oysaki dosyaya ibraz edilmiş e-posta yazışmaları ve ihtarnameler ile ispat edildiği üzere, ödeme vadelerinin tek taraflı olarak değiştirilmesinin kabul edilmediğini, davacı tarafından gönderilen çek vadelerinin sözleşme koşullarına uygun olmadığını, ödeme vadelerinin düzeltilmesi gerektiğinin davacı şirkete defalarca bildirildiğini ve açıkça vade farkı talep edildiğini, davacı şirketin taraflar arasında imzalanan sipariş sözleşmeleri ile kararlaştırılan ödeme vadelerine uymadığını, ödemeleri geç yaptığı yönündeki iddialarının doğruluğunun bilirkişi tarafından tespit edildiğini, nitekim mahkemenin de çek vadelerinin müvekkili tarafından kabul edildiği iddiasını, taraflar arasında bu konuda mutabakat bulunmaması ve e-mail yoluyla vadelerin düzeltilmesinin istenmesi nedenleriyle muteber görmediğini, her ne kadar taraflar arasında imzalanan sipariş sözleşmeleri kapsamında açıkça vade farkı uygulanacağı düzenlenmemiş ise de sözleşmede yer alan ödemeye ilişkin düzenlemeler ve Türk Ticaret Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun konuya ilişkin hükümleri kapsamında, müvekkilinin vade farkı talep hakkının bulunduğunun açık ve tartışmasız olduğunu, 22/08/2017 tarihli sipariş sözleşmesine göre, tedarik edilen malların bedelinin fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çek ile ödeneceğini, 09/01/2018 tarihli sipariş sözleşmesine göre, tedarik edilen malların bedelinin teslimde 60 gün vadeli çek ile ödeneceğini, müvekkilinin her iki sözleşme konusu malları süresinde, eksiksiz ve ayıpsız olarak imal ederek davacıya teslim ettiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, 24/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davacı şirketin sözleşme konusu malları süresinde, eksiksiz ve ayıpsız teslim almış olmasına rağmen, sözleşmelerin ödeme vadesine ilişkin hükümlerine uymadığını, ödemelerini belirlenen vadelerde yerine getirmediğini, TTK ve TBK’nın ilgili hükümleri uyarınca müvekkilinin faiz talep edebilmesi için sözleşmede düzenleme bulunmasına veya taraflar arasında teamül olmasına gerek bulunmadığını, TTK’nın 1530 . maddesi ile ilgili içtihatların da iddialarında haklı olduklarını gösterdiğini, ayrıca müvekkili tarafından keşide edilen 28/09/2018 tarih ve … yevmiye nolu ve 16/10/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamelerle vade farkının ödenmesinin davacı şirketten talep edildiğini, söz konusu ihtarnamelerin dosyaya sunulduğunu, ilgili yasal düzenlemeler ve içtihatlar kapsamında, sözleşmede faiz istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmasa ve taraflar arasında vade farkı uygulamasına ilişkin teamül bulunmasa da davacının sözleşme ile belirlenen vadelerde ödeme yapmadığı ve bu konuda usule uygun şekilde ihtar edildiği tartışmasız olduğundan, müvekkilinin davacıdan vade farkı talep hakkı bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini, ne var ki mahkeme tarafından tacir olmaya bağlanan sonuçların somut olaya doğru olarak uygulanmadığını ve davacının borçlu olmadığına karar verildiğini, savunmalarının değerlendirmeye esas alınmadığını ve gerekçeli kararda usul ve yasaya uygun olarak da tartışılmadığını, bu durumun hukuki dinlenilme hakkının özel görünümlerinden olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesine sebebiyet verdiğini, davacı tarafın usulsüz olarak tutulmuş ticari defter ve kayıtlarına göre karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 24/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda, davacının ticari defterlerinin usulsüz olarak tutulduğu ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamadığının ifade edildiğini, bilirkişinin müvekkili tarafından düzenlenen 01/11/2018 tarih ve … yevmiye numaralı vade farkı faturasının iadesi maksadıyla, davacı tarafından 18/12/2018 tarih ve … yevmiye numaralı faturanın düzenlenip müvekkili hesabına borç kaydedildiğini ifade ettiğini, vade farkı faturasının davacı tarafından müvekkili hesabına alacak kaydedilmesi gerekirken bu işleminin yapılmadığını, dolayısıyla müvekkilinin alacaklı duruma geçmediğini, buna karşın düzenlenen iade faturasının müvekkili hesabına borç olarak kaydedildiğini, halbuki iptale konu faturanın kayıtlarda görünmesi gerektiğini, ancak bu şekilde borç kaydı yapılarak işlemin iptalinin gerçekleştirilebileceğinin belirtildiğini, davacı tarafın müvekkili tarafından düzenlenen vade farkı faturasını yasal defter ve kayıtlarına kaydetmediği gibi, bu faturanın iadesi maksadıyla düzenlediği 18/12/2018 tarih ve … yevmiye numaralı faturayı da müvekkili hesabına borç olarak kaydettiğini, bu durumun davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulsüz olarak tutulduğunun ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamadığının açık göstergesi olduğunu, açıklanan nedenle davacı ticari defterlerinin delil olarak kabul edilemeyeceğini, davacının usulüz ticari defterlerine dayanılarak müvekkilinden alacaklı olduğuna hükmedilmesinin hukuka açıkça aykırı olduğunu, vade farkı faturasına süresi içinde itiraz edilmemesinin, TTK’nın 21/2 maddesi gereğince fatura içeriğinin kabul edildiğine karine olduğunu, somut olayda müvekkili tarafından düzenlenen 01/11/2018 tarih ve 254.013,42 TL tutarlı vade farkı açıklamalı faturanın davacı hesabına borç olarak kaydedildiğini, bu faturanın temel fatura olarak Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) sistemi üzerinden düzenlenmiş olup, aynı gün içinde davacı tarafa iletildiğini, davacı tarafın ise düzenlediği 18/12/2018 tarih ve 254.013,42 TL tutarlı faturayı müvekkili hesabına borç olarak kaydettiğini, 24/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda bu duruma işaret edilerek, davacı tarafın müvekkili tarafından düzenlenen vade farkı faturasının iadesi amacıyla mezkur faturayı düzenlediğinin açıkça ifade edildiğini, hal böyle olunca, TTK’nın 21/2. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanması gerektiğini, müvekkili tarafından düzenlenerek davacı hesabına borç kaydedilen 01/11/2018 tarihli faturanın iadesi amacıyla davacı tarafın 18/12/2018 tarihli faturayı düzenlediğini, bu durumda davacı tarafın faturayı aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde hiçbir itirazda bulunmadığından, yasa gereği zımnen fatura içeriğini kabul ettiğini, açıklandığı üzere, temel faturaların GİB sistemi üzerinden düzenlendiği tarihte karşı tarafa iletildiğini, bu durumda, davacı tarafın faturaya itiraz edebileceği son tarihin 09/11/2018 olmasına karşın, 18/12/2018 tarihinde iade faturası düzenlenmesi nedeniyle süresi içinde vade farkı faturasına itiraz edilmediğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun( HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle taraflar arasında sipariş formlarına dayalı kurulduğu anlaşılan sözleşme ilişkisine dayanılarak taraf, delil ve defter kayıtlarının incelenmesi ile taraflar arasındaki sözleşme kapsamında vade farkı ödeneceğine ilişkin anlaşma ve teamül oluşturacak uygulamanın bulunmadığının anlaşılmasına, dava 400.000,00 TL bedelli çek için açılmış ise de mahkemece cari hesaba dayalı inceleme yapılarak, bu kapsamda alınan bilirkişi raporları ve dosya kapsamıyla 126.736,31 TL davalı defter kayıtları ile borçlu olup, bu miktarın davadan sonra davalı tarafça ödendiğinin anlaşılmasına, yine 254.013,42 TL vade farkı olmak üzere toplam 380.749,73 TL üzerinden borçlu olmadığının tespiti ve davalı tarafından ödenen 126.736,31 TL’nin mahsubu ile bakiye bedel olan 254.013,42 TL üzerinden istirdat kararı verilmiş olması dosya kapsamı, usul ve yasaya uygun bulunmuş, açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 26.009,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 6.502,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 19.506,75 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödenen istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 30.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır