Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/1084 E. 2023/707 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2021
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 12/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/06/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; davacı tarafından davalıya verilen hizmet nedeniyle taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişki nedeniyle düzenledikleri faturanın ödenmemesi nedeniyle icra takibi yaptıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu belirterek, Ankara 17. İcra Dairesi’nin 2020/3827 sayılı dosyasında itirazın iptali ile davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; davalının yüklenicisi olduğu proje kapsamında bir kısım işlerin tamamlanması yönünde davacıdan mal ve hizmet alındığını, teklif formlarının ekli olduğunu, alınan hizmetin ayıplı ve eksik olarak yerine getirildiğini, fatura düzenlenmesinin tek başına alacağın oluştuğunu göstermediğini, davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmemesi nedeniyle yüklenicisi bulundukları iş kapsamında dava dışı idare tarafından cezai işlem uygulandığını ve kesinti yapıldığını, davacının talebinin haksız olduğunu, davacı tarafından verilen hizmet bedelinin 7.000,00 TL olduğunu, alacağının bulunması halinde dahi idare tarafından uygulanan cezanın düşülmesinin gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, taraflar arasında yazılı olarak yapılmış bir sözleşmenin bulunmadığı, davalının yüklenicisi olduğu iş kapsamında bir kısım mal ve hizmet alımı yönünden taraflar arasında sözlü olarak ticari ilişki bulunduğu, bu kapsamda davacının yüklenici, davalının ise işveren olduğu, taraflar arasında düzenlenen 09/01/2020 tarihli tutanak ile sözlü olarak yapılan sözleşme kapsamında yapılması kararlaştırılan işin davacı tarafından yerine getirildiğinin ve testlerinin başarılı olarak sonuçlandığının tespit edildiği, taraflar arasında oluşan sözlü anlaşma kapsamında kalan işin davalının yüklenicisi olduğu iş kapsamında yapıldığına dair herhangi bir yazışma veya buna ilişkin bir belgenin bulunmadığı, bu hali ile taraflar arasında oluşan sözlü ilişkinin bağımsız bir sözleşme ilişkisi olduğu, 09/01/2020 tarihli tutanak ile çalıştığı ve testlerinin başarılı olduğu şekli ile davalıya teslim edildiği tespit edilen iş kapsamındaki………. Sürücüsünün dava dışı idare tarafından 26/06/2020 tarihinde yapılan kontrolü sırasında eksik ve ayıplı olduğunun tespit edildiği, ancak davalı tarafından hakkında takip başlatılması tarihine kadar gerek TBK’nın 223/2. maddesi, gerekse 477. maddesi kapsamında ayıp ihbarında bulunulduğuna ilişkin herhangi bir belge, bilgi veya yazışmanın dosya kapsamına sunulmadığı, taraflar arasında düzenlenen tutanak, yapılan işin idare tarafından ihalesi yapılan iş kapsamında olduğuna dair herhangi bir belgenin bulunmaması ve davalı tarafından hakkında takip başlatılıncaya kadar ayıp ihbarında bulunulmaması karşısında TBK’nın gerek 223, gerekse 477. maddeleri kapsamında işin/eserin davalı tarafından tam ve eksiksiz olarak teslim alındığının kabul edilmesinin gerektiği, faturaların tarafların ticari defter ve kayıtlarına usulüne uygun olarak kaydedildiği, bu hali ile takibe konu alacağın mevcut ve talep edilebilir olduğu, davalının takibe yapmış olduğu itirazının ise haksız olduğu, davalı hak edişinden dava dışı idare tarafından yapılan kesintinin davacı alacağından düşülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı borçlunun Ankara 17. İcra Dairesi’nin 2020/3827 esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 11.765,90 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, haksız itiraz edildiği kabul edilen asıl alacak miktarı olan 11.765,90 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 2.353,18 TL icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacı alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin kararın dosya kapsamına ve yasal duruma aykırı olduğunu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; davacının teklifi kapsamında kalan bölümün idare tarafından hatalı ve arızalı olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle müvekkilinin hakedişinden kesinti yapıldığının belirlendiğini, idarece ayıplı kabul edilen bu imalatın davacı garantisi kapsamında olduğunu ve bu nedenle davacının sorumlu olduğunun tespit edildiğini, rapordaki aleyhe hususları kabul etmediklerini, öte yandan mahkemenin tespitinin aksine davacının, idare ile yapılan iş kapsamında teklif verdiğini, mahkemece her ne kadar taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı söylenmekte ise de teklif formunun zaten taraflar arasındaki sözleşme olduğunu, yapılan işlerin bu teklif formu kapsamında tamamlandığını, davacının da bu teklif formu kapsamında taahhüt ve garanti verdiğini, bu hususta taraflarca bir itiraz yokken mahkemece yazılı sözleme olmadığı yönündeki tespitin tamamen dosya kapsamına aykırı olduğunu, mahkemece verilen kararda, davacının idaredeki teknik şartları taşır eser meydana getirme taahhüdü olduğunun ispat edilemediği belirtilmiş ise de, tam aksine davacının teklif formunu idare şartnamesi üzerinden verdiğini, sunulan teklif formaları ile bu durumun sabit olduğunu, bilirkişi tarafından da bu hususun tespit edildiğini, sunulan yazışma metinlerinde de davacının açıkça teknik şartnameye göre teklif verdiğinin sabit olduğunu, zaten teknik şartname gönderilmemiş olsaydı bu halde davacının teklif vermesinin de mümkün olmadığını, bu nedenle kararın bu yönü ile hatalı olduğunu, mail yazışmalarında açıkça davacıya teknik şartname gönderildiğinin buna göre teklif beklendiğinin söylendiğini, davacı
tarafından gönderilen mail cevabında açıkça idari şartnameye göre teklif gönderildiği ve
sahada devreye alma işinin üstlenildiğinin belirtildiğini, bu yazışmaların delil mahiyetine sahip olduğunu ve değerlendirilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, (Yargıtay 15.H.D.’nin 20.06.2019 tarih ve 2019/2885 sayılı ilamı), bunun dışında ayıp ihbarından bahsedilmekte ise de bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere yaşanan sıkıntının “tek hat şemasının yapılmamasından” kaynaklandığını, aleyhe hususları kabul etmemekle beraber yaşanan arızanın eksik iş nedeni ile yaşandığını, yapılan eserde eksik iş bulunması halinde ayıp ihbarında bulunulması gerekmediğini, tarafların zamanaşımı süresi içerisinde her zaman için eksik iş bedelini talep hakkına sahip olduğunu (Yargıtay 15.HD. 10.02.2014 gün 2013/626 Esas, 2014/801 Karar sayılı ilâmı), idare tarafından işin eksik olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin aleyhine cezai işlem uygulandığını ve alacağından 8.000,00 TL kesinti yapıldığını, zaten bu konuda müvekkilinin ve yetkili idare tarafından davacıya bildirimde de bulunulduğunu ve arızanın giderilmesinin istenildiğini ve davalı tarafından arızanın giderileceği söylenmiş ise de; herhangi bir işlem yapılmadığını, bu nedenle eksik iş bedelinin mahsubunun gerektiğini, bilirkişinin de tespit ettiği gibi işin garanti kapsamında kaldığını, bu halde ayrıca ayıp ihbarında bulunulmasına da gerek olmadığını (Yargıtay 15.H.D.’nin 01.12.2016 tarih ve 2016/4958 sayılı ilamı, 14.12.2015 tarih ve 2015/6338 sayılı ilamı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.06.2021 tarih ve 2021/739 sayılı kararı), davacının işi eksiksiz ve sipariş teklifine uygun imal ettiğini ispat etmekle yükümlü olduğunu ancak bu durumun aksinin idare tutanağı ile sabit olduğunu, bu nedenle haksız ve yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini, aksi halde fatura konusu mal/hizmetten kaynaklı ayıp ve arızadan dolayı müvekkilinin uğradığı zarar toplamı olan 8.000,00 TL’nin talep edilen alacaktan mahsubuna karar verilmesi gerektiğini (Yargıtay 15.H.D.’nin 21.12.2020 tarih ve 2020/3290 ilamı), mahkemece her ne kadar faturaların taraf defterlerinde işlendiği söylenmekte ise de; işin eksik ve kusurlu yapıldığının idarece yapılan incelemeler neticesinde ortaya çıkdığını, bu durumun tarafların da kabulünde olduğunu, bu nedenle bu yöndeki tespitin dosya münderecatı ile bağdaşmadığını (Yargıtay 15.HD.’nin 09.09.2015 tarih ve 2015/4265 sayılı ilamı), aleyhlerine inkar tazminatına hükmedilmiş ise de; diğer itirazları saklı tutularak bu yöndeki tespite de itiraz ettiklerini, alacağın belirli ve likit olmadığı gibi itiraz sebebinin açıkça idarenin kestiği cezai şarttan dolayı davacının sorumluluğuna ilişkin olduğunu, bu itirazların yargılamayı gerektirdiğini, bu halde inkar tazminatına hükmedilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını, idarenin teknik şartnamesi uyarınca teklif veren davacının, bu şartnameye uygun eser yapıp meydana getirerek teslim ettiğini ispat edemediğini, ispat külfetinin hatalı değerlendirilerek verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı deliller, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığının ve özellikle taraflar arasındaki teklif ve kabul şeklinde eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğunun anlaşılmasına, bu kapsamda kurulan akdi ilişkide işin dava dışı idareye yapılacağına veya idare ile davalı arasındaki sözleşme hükümlerinin taraflar arasında geçerli olacağına dair düzenleme bulunmamasına, dosya kapsamı itibarıyla davalı tarafça iddia edilen hususların davalı ve dava dışı idare elemanlarının imzasını içeren 05.02.2020 tarihli tutanakla belirlenmiş olmasına ve belirtilen hususların ayıp niteliğinde olup, davalı tarafça davanın dayanağı takip tarihine kadar ihbar edildiğinin yasal delillerle kanıtlanamamasına, faturanın tarafların ticari defterinde kayıtlı olduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 803,73 TL istinaf karar harcından peşin alınan 141,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 662,10 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip