Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/1063 E. 2023/704 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2021
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 12/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/07/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan menfi tespit davasında mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davalılardan … tarafından, müvekkili hakkında Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/15919 Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, takip dayanağının davacının düzenleyen, diğer davalı …. lehtar olduğu, 11/01/2016 düzenleme, 20/01/2017 vade tarihli 30.000,00 TL meblağlı bono olduğunu, söz konusu bononun, davacı tarafından, davalılardan … ………. ile davacı arasında düzenlenen Ankara 63. Noterliği’nin 28/02/2014 tarih ve … … Sözleşmesine istinaden verilen bir bono olduğunu, söz konusu sözleşmenin, davacı müvekkilinin de arsa sahibi olduğu Ankara…. parsel sayılı taşınmazlarda inşaat yapılması için akdedilen bir sözleşme olup, bu sözleşmede davacı müvekkilinin hissesine düşen ve seçtiği 2 daireye ilişkin fark ücreti olarak 30.000,00 TL kararlaştırıldığını, bu ödemenin ise %40’ının kat irtifakı yapıldığında, kalan %60’ının da daire pencereleri takıldıktan sonra yapılacağının sözleşmenin 30. maddesinde açıkça belirtildiğini, kat irfitakı ve pencerelerin takılması bir kenara, davalı lehtar şirketin, inşaatın yalnızca temelini atarak kaçtığını, atılan temelin de projeye aykırı olması sebebiyle, inşaatın … …..tarafından mühürlendiğini, yani, icra takibine konu senetten dolayı, davalı lehtar şirketin, müvekkilinden herhangi bir alacağı olmadığını, davaya konu icra takibinde alacaklı görünen hamil …’ın ise aslında … şirketinin sahibi olduğunu, ancak araya bir takım kişileri sokarak, şirket dışında görünmek ister gibi hareket ettiğini, davaya konu bono üzerinde “malen” ibaresinin yazılmış olmasının da herhangi bir nakit alışverişin olmayıp, lehdar şirket ile davacı arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında verildiğini gösterdiğini, düzenleme ve vade tarihleri sonradan doldurularak sözleşmeye atfın zorlaştırılmasının amaçlandığını belirterek; takip konusu senetten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, takibin iptalini ve karşı tarafın kötüniyetli takibi nedeniyle aleyhinde tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; müvekkilinin iyiniyetli yetkili hamil olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme ve temel ilişkinin kendisini bağlamadığını, söz konusu iddianın senetle ispatı gerektiğini, sunulan kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında da senede ilişkin bir atıf ve bilgi olmadığını, ayrıca da müvekkilinin o sözleşmenin tarafı olmadığını belirterek; davanın müvekkili yönünde reddini ve haksız itiraz nedeniyle karşı tarafın tazminata mahkum edilmesini savunmuştur.
Davalı … ……..usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğine rağmen davaya cevap verilmemiştir.
Mahkemece; tüm dosya kapsamı ve Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/732 esas sayılı dosyasında keşif yapılarak alınan bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu senedin, davacı tarafından davalı lehtar … … ….. “malen” ibaresi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında kendisine verilecek 2 adet dairenin ek bedeli için verildiği, senet keşide tarihi ve sözleşme tarihi düzenleme nedeni nazara alındığında anlaşıldığı, yine dosya kapsamında, lehtar davalı müteahhidin kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında edinimi yerine getirmediği, bu nedenle senedin bedelsiz kaldığı, davalı alacaklı ciranta …’ın ise, davalı şirketin eski ortağı olduğu gibi şirketin tek ortağı …’ın oğlu olduğu, yine belediye yazı cevapları içinde kendisinin şirket adına işleri takip eden kişi olduğu, tüm bu nedenlerle taraflar arasındaki temel ilişkiyi ve senedin bedelsiz kaldığını bildiği halde, kötü niyetli olarak iktisap ettiği görülmekle iyi niyetli yetkili hamil kabul edilemeyeceği ve temel ilişkiye dayalı def’inin kendisine karşı da ileri sürüleceği ve senedin temel ilişkide bedelsiz kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvurusunda; eksik ve hatalı inceleme ve değerlendirme ile verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/15919 esas sayılı takip dosyasına ve davaya konu senetin, illetten mücerret bir kambiyo senedi olduğunu, davacının senede karşı her türlü def’ilerini, savunmalarını “senede karşı senetle ispat külfeti” düzenlemesi dahilinde ispatlaması gerektiğini, “senetle ispat ilkesi” ve bu ilkeyle ilgili olan senetle ispat zorunluluğu ve senede karşı tanıkla ispat yasağının HMK’da yer aldığını, senedin hukuken temel delil olarak değerlendirildiğini, hal böyle iken, müvekkilinin tarafı dahi olmadığı ve yasanın senede karşı senetle ispat külfetini karşılar mahiyette olmayan, arsa maliki olarak taraf olduğu düzenleme şeklinde sözleşme ile davacının davasını ispatlamaya çalıştığını, mahkemece iddiayı ispatlamaya elverişli olmayan inşaat sözleşmesine itibar edildiğini, davacı tarafından sunulan sözleşmenin davaya konu senetle hiçbir ilgisinin olmadığını, sözleşme muhteviyatının da senede karşı senetle ispat yükümlülüğünü karşılamamakta olduğunu, davacı tarafından, sözleşmenin 30. maddesine atfen dava konusu senedin alındığı iddia ediliyor ise de; sözleşme ile müvekkilinin bir bağının olmadığı gibi, sözleşmenin 30.maddesinde de davaya ve takibe konu senetle ilgili herhangi bir tanımlamanın söz konusu olmadığını, yine, HMK’nun 201. maddesi ile “senede karşı tanıkla ispat” yasağının düzenlendiğini, yasa koyucunun senede karşı senetle ispat külfetine bazı ayrık durumlar koyduğunu, lakin davacının iddialarının yasanın düzenlemesine giren ayrık durumları kapsamadığını, keza, davacı yanın iddialarının ispatı için saydıkları delilleri arasında somut davanın ispatına yarar, yasanın saydığı nitelikte herhangi bir yazılı belge olmadığı gibi, müvekkilinin salt senedi borcuna karşılık ciro eden davalı …… yetkililerinden …’ın oğlu olmasının, kendisi de inşaat mühendisi olup, işinin ve ticaretinin ayrı olduğu düşünüldüğünde, mahkemenin davayı kabul gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kabulünün aksine, senedi ciro yoluyla alan müvekkilinin, iyiniyetli 3. kişi olduğunu, Yargıtay kararlarında da yer aldığı şekliyle senetle ilgili bedelsizlik iddiasının senedi ciro yoluyla devralana karşı ileri sürülebilmesi için, senedi ciro yoluyla devir alan hamilin senedi devir alırken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması gerektiği, mahkemenin, müvekkili hakkındaki kötüniyeti, bir takım yasal olmayan bir o kadar afaki, dedikodu mahiyetindeki sonuçta mesnetten yoksun ibareler ile gerekçelendirildiğini, davacı def’ilerinin müvekkiline karşı yöneltilemez iken aksi yöndeki kararın yerinde olmadığını, Mahkemenin senedin malen kaydına havi olduğu, bu sebeple sözleşmedeki senet olduğu, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde de yüklenici davalı şirketin edimlerini yerine getirmediğine ilişkin gerekçesinin hukuk mantığı ile bağdaşır bir yanı olmadığının izahtan vareste olduğunu, müvekkilinin senedi ciro yoluyla alan iyiniyetli 3.kişi olduğu yönündeki beyanlarını tekrar etmekle birlikte, malen kaydının mahiyetinin yasal çerçevede; kambiyo senedinin düzenlenmesiyle taraflar arasında soyut bir borç ilişkisi doğduğunu, bu nedenle karşı edimin edinilmiş olup olmamasının önem taşımadığını, HMK 291’e göre, senetle bedelin malen alındığı bildirilmiş ise, artık bu durumun aksini tanıkla ispat edemeyeceği, bedel kaydı mala taalluk ediyorsa, malın alınmadığını yine borçlunun/ davacının ispat etmesi gerektiğini, yine Yargıtay kararlarına göre de, senetteki “malen” kaydının aksinin de ancak yazılı delil ile ispat edilebileceği, davacı tarafın yazılı delil ileri sürmediği ve miktar itibariyle uyuşmazlık konusu olayda tanık dinlenemeyeceğini belirttiğini, sonuç olarak, senette malen ibaresi yer alıyorsa malen teslim alındığının borçlu tarafından ikrar edildiğini, alacaklının teslim ettiğini kanıtlama yükümlülüğünün bulunmadığını, yazılı ikrarın aksini borçlu- davacının ispatlamak zorunda olduğunu, bunun da yazılı belge ile olacağını, oysa ki, davacı yanca bu yönde de bir yazılı belge sunulmadığını, mahkemenin kararına mesnet tuttuğu Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/732 Esas sayılı dosyasındaki bilgi ve bulguların, davaya konu senedin Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile ilgisi olmadığı gibi müvekkilinin de sözleşmenin tarafı olmayan iyi niyetli 3. kişi olduğunu ve dosyadaki bilgi bulguların eldeki davaya delil teşkil etmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki, ortada kesinleşmiş bir karar olmayıp, yüklenici şirket ile arsa ortakları arasındaki “Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi”nin halihazırda ayakta olduğunu, mahkemenin aleyhine kötüniyet tazminatına hükmetmesinin de yasa ve mevzuata aykırı olduğunu, çünkü, eldeki davanın borçlu olunmadığının tespitine ilişkin bir dava olup, alacak ve borcun olup olmadığının yapılan yargılama neticesinde ortaya konulacağını, davaya konu senette ciranta olan müvekkilinin kötü niyetinden bahsetmenin mümkün olmayacağını, mahkemenin eksik değerlendirme üzerine kurduğu kararın hukuksal temellere dayanmadığını belirterek; mahkemece kararının kaldırılarak, davanın reddi ile müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinin özel bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan dava konusu kambiyo senedi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılardan … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Görülmekte olan dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmış olup bu kanuna göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; davacı arsa sahibi paydaş, kendisi ile davalılardan … ……….arasında düzenlenen Ankara 63. Noterliği’nin 28/02/2014 tarih ve … … … Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi kapsamında verildiğini ileri sürdüğü davaya konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş olup, davacı arsa sahibi paydaşın ticari işletmesiyle ilgili bir iş söz konusu değildir. Dolayısıyla nisbi ticari dava söz konusu değildir. Yine TTK’nın 4/son maddesinde düzenlenen hususlardan veya diğer kanunlarda yer alan hususlardan kaynaklanan bir dava da söz konusu değildir. Dolayısıyla mutlak ticari dava da söz konusu değildir. Davacı ile davalılardan … …….Ltd.Şti. arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğundan ve iddianın ileri sürülüş biçimi bakımından eser sözleşmesi ediminin yerine getirilmediği ileri sürüldüğünden görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Dava tarihi itibariyle davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, tarafların sıfatı ve temel ilişkinin eser niteliğine göre görevli mahkeme ticaret mahkemesi olmayıp, asliye hukuk mahkemesidir. Davanın dayanağı olan kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti, davanın ticaret mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Mahkemece görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerekirken, esasın incelenip davanın reddi doğru olmamıştır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 17/10/2018 tarih ve 2018/1593 Esas-2018/3866 Karar sayılı kararı)
Her ne kadar dava ilk olarak Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış, tevzi edildiği Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06/09/2017 tarih ve 2017/387 Esas- 2017/313 Karar sayılı kararı ile verilen görevsizlik kararı istinaf edilmeksizin kesinleşmiş ise de; Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili bulunmakla taraflarca itiraz şeklinde ileri sürülmesede mahkemece ve istinaf aşamasında da istinaf dairelerince kendiliğinden gözetilmesi gereken bir husustur. Bu konuda kazanılmış haktan söz edilmesi de mümkün değildir. Görev hususu kazanılmış hakkın istisnalarındandır. Bu nedenle mahkemece karşı görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru olmadığından kararın kaldırılması uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle; davalı … vekilinin esası incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.3 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2021 tarih ve …Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

4-Davalı … tarafından yatırılan 59,30 TL + 478,42 TL + 478,42 TL olmak üzere toplam 1.016,14 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf talep eden davalı … tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 12/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …