Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/958 E. 2022/677 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/958 – Karar No:2022/677
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/958
KARAR NO : 2022/677
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2019
NUMARASI : 2016/435 E-2019/1162 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 15/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/07/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; taraflar arasında davalının “…” işi için 04/05/2015 tarihli 40.000,00 € + KDV bedelli sözleşme akdedildiğini, müvekkili şirket tarafından edimlerin eksiksiz yerine getirildiğini, doğramalarda bazı açıklıklar olsa da bu eksikliklerin işin son aşamasında basit bir kontrolle son hali verilecek işler olduğunu, tespit dosyasına sunulan rapordaki 27.200,00 € nefaset kesilmesi gerektiği tespitinin hatalı olduğunu, yapılan işlere ilişkin 15/02/2016 tarihli e-faturanın düzenlendiğini, ancak davalı yanca faturanın iade edildiğini, ödenmeyen 29.600,00 € bedelli alacağın tahsili amacıyla Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2016/4500 Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin ise haksız olarak itiraz edilerek durdurulduğunu belirterek; davalının icra takip dosyasına itirazının iptalini, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkiline ait …’nin alüminyum işlerinin 04/05/2015 tarihli sözleşme ile 40.000,00 € + KDV bedelle davacı şirkete verildiğini, ancak davacı yanın işi 9 ay geciktirdiği gibi sözleşmesine uygun yapmadığını, kötü malzeme kullandığını, bu nedenle işin başkalarına tamamlattırıldığını, bu hususta Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/80 D.İş dosyasında tespit yaptırıldığını, bu dosyada aldırılan 30/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda eksik işlerin tespit edildiğini, bu nedenlerle sözleşmenin 28/03/2016 tarihinde düzenlenen ihtarnameyle feshedildiğini, buna rağmen peşin bedel olarak 2.000,00 €, … Bankası’ndan 06/05/2015 tarihinde 10.000,00 € ve 28/12/2015 tarihinde 25.000,00 TL ödendiğini (toplamda 25.000,00TL+12.000,00 € tutarında ödeme yaptığını)belirterek; davanın reddini ve davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı takdirini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura ve cari hesaptan doğan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olduğu, dosyadaki delillere, bilirkişi raporlarına ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen 04/05/2015 tarihli eser sözleşmesinde işin bedelinin 40.000,00 Euro+KDV olmak üzere toplam 49.006,82 Euro olarak kararlaştırıldığı, davalı tarafından davacıya 06/05/2015 tarihinde 10.000,00 Euro, 28/12/2015 tarihinde 25.002,00 Euro ödeme yapıldığı, davalının 2.000,00 Euro peşin ödeme yapıldığı iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı, davacının yaptığı işin eksik ve ayıplı olması nedeniyle toplam alacaktan bilirkişilerce belirlenen 7.080,00 Euro nefaset bedeli düşüldükten sonra davacının bakiye alacağının 18.640,91 Euro olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne; davalının Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4500 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 18.640,91 Euro asıl alacak ve bu tutarın işlemiş faizi ile birlikte devamına, davalının likit olan alacağa haksız olarak itiraz ettiği saptanmakla, İİK. 67. maddesi gereğince hükmolunan alacağın %20’si olan 12.072,97 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; davacı firmanın sözleşmeden kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmemiş olması sebebiyle yargılamaya konu 15/02/2016 tarih ve 160.098,35 TL bedelli faturaya karşı itiraz edilerek yasal süresi içerisinde davacı firmaya iade edildiğini, dosyada mevcut tüm bilgi ve belgelerle de sabit olduğu üzere davacı firmanın sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyerek; yapılmayan, eksik ve hatalı yapılan işlerin müvekkili firma tarafından, yeni bedellerle yaptırılmasına sebebiyet vererek katlanılması imkansız zarara yol açtığını, ancak yargılamada alınan bilirkişi raporlarının bu hususun belirlenmesinde yetersiz kaldığını, tüm taleplerine rağmen anılan zararların tespitinin yapılmadığını, fatura içeriği itiraz edilmekle ihtilaflı hale gelmesine rağmen, yargılamanın sözleşmeden bağımsız olarak yürütüldüğünü, en önemli istinaf nedenlerinin, kararda belirtilen miktarları hiçbir surette kabul anlamı taşımamakla birlikte; iddia konusu yabancı para alacağının takip talebi ve ödeme emrinde İİK 57/3. maddesi gereğince hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin belirtilmemiş olması olduğunu, davacı tarafça böyle bir belirleme yapılmamasına rağmen, davacı firma tarafından haksız bir şekilde bugünkü kur üzerinden hesaplama yapılarak takibin devamına girişildiğini, bu suretle fahiş bedeller üzerinden müvekkilinin haciz baskısı altında bırakıldığını, maddi hukuk açısından alacağın TL karşılığının icra takibinde gösterilmesi zorunlu olup, eğer alacaklı seçimlik hakkını açıkça fiili ödeme günündeki kur üzerinden TL karşılığı olarak kullanmamışsa, takip tarihindeki kurun esas alınması gerektiğini, dosyada kain icra dosyası incelendiğinde böyle bir talep olmadığı halde bugünkü kur üzerinden hesap yapılarak tahsile girişilmeye çalışıldığını, bu hususun tehiri icra taleplerine de esas teşkil ettiğini, yine aleyhlerine hükmedilen miktarları kabul etmemekle birlikte hükümde takibin 18.640,91 € üzerinden devamına karar verilmiş olup, takip tarihinde kurun 1€ = 3,2383 olması sebebiyle asıl alacağın yaklaşık 59.660,00 TL olması gerekirken; Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4500 Esas sayılı dosyasından hazırlanan alacak kalemlerini belirtir kapak hesabında 127.039,66 TL olarak hesaplandığını, bu hususun HMK’nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine de açık aykırılık teşkil ettiğini, Mahkeme hükmünde de bu husus açıkça belirtilmediği için davacı yan tarafından belirsizlik olarak değerlendirilen bu boşluğun kullanılamaya çalışıldığını, istinafa konu kararda, takibin devamına karar verilen 18.640,91 € asıl alacağa ilişkin hesaplamanın neye göre yapıldığının belirtilmediğini, Mahkemece, bilirkişi raporlarındaki hesaplamalar birebir alıntılanarak herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın takibin devamına karar verilen asıl alacak miktarının belirlendiğini, öncelikle dosyadan aldırılan bilirkişi raporlarından hiçbirinin itirazlarını karşılar nitelikte olmayıp; davacı tarafça yapılan ayıplı ve eksik imalata ilişkin ayrıca inceleme yapılmadığını, bu konudaki itirazlarının gerek kök rapordan gerekse de ek rapordan sonra dosyaya sunulan dilekçelerinde mevcut olup tüm imalatların mahallinde teknik beceri ve donanıma sahip bilirkişi heyetince incelenmesi gerektiğine ilişkin taleplerinin mahkeme tarafından reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen teklif sözleşmesinde belirtilen nitelikler ve yapım işinin özelliklerine uygun biçimde yapılmamış olan imalatların oranına dair bir değerlendirmenin alınan raporlarda mevcut olmadığını, yine miktarları kabul etmemekle birlikte mahkeme tarafından yapılan hesaplamanın da baştan sona hatalı olduğunu; öncelikle faturaya itiraz edilmiş olması ve yargılamaya konu faturanın davacı yanın ticari defterlerine yansıtılmamış olması sebepleriyle KDV’nin doğduğundan söz edilemeyeceğini, bir an için KDV’nin hesaplamaya dahil edilmesi gerektiği düşünülse dahi tutarın 49.000,00 € değil 47.000,00 € olması gerektiğini, sözleşme bedeli; 40.000,00 €, müvekkili firma tarafından ödendiği kabul edilen miktarlar 35.000 € (2.000 € tutarlı ödeme müvekkili şirket kayıtlarıyla sabit olduğu halde mahkeme tarafından gerekçesiz olarak kabul edilmemiştir) geriye 5.000,00 € bakiye kaldığını, yine KDV’nin doğduğu varsayımından hareketle 47.000,00 € – 35.000,00 € = 12.000,00 € kaldığını, mahkemenin KDV dahil tüm haksız belirlemeleri halinde dahi 49.000,00 € – 35.000,00 € = 14.000,00 € olan asıl alacağın ne suretle 18.000,00 € olarak belirlendiğinin de anlaşılamadığını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin, teklif birim fiyatlı sözleşme olduğunu, teklifte belirtilen neredeyse tüm m²’lerin altında kalan ölçümler sebebiyle zaten eksik ve hatalı yapılan işte işin mahiyeti sebebiyle daha az malzeme kullanıldığını, bu durumun, teklif sözleşmenin kendine özgü özelliğinden kaynaklandığını, yine müvekkilinin yargılamaya konu yapım işi sebebiyle uğradığı en büyük zararın ise eksik ve teknik kurallara aykırı olarak yapılan işin beklenilen standartlarda tamamlayamamış olması olduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Anayasanın 141/3. maddesine göre, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK’nun 297. maddesine göre, hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddesinde ise “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” hükmü düzenlemiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın anladığı anlamda oluşturulacak hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların bu dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”
Bu açıklamalar kapsamında mahkeme gerekçesi değerlendirildiğinde, mahkemece; taraflar arasındaki 04/05/2015 tarihli eser sözleşmesinde işin bedelinin 30.000,00 Euro+KDV olmak üzere toplam 49.006,82 Euro olduğu kabul edilmiştir. Devamla, davalı tarafça 06/05/2015 tarihinde 10.000,00 Euro, 28/12/2015 tarihinde 25.002,00 Euro ödeme yapıldığı, davalının 2.000,00 Euro peşin ödeme yapıldığı iddiasını ise yazılı delille ispatlayamadığı belirtilmiştir. Bu gerekçeye göre, davalı tarafından yapılan toplam ödeme 35.002,00 Euro kabul edilmiştir. Yine mahkemece iş bedelinden davacının yaptığı işin eksik ve ayıplı olması nedeniyle bilirkişilerce belirlenen 7.080,00 Euro nefaset bedeli düşülmesi gerektiği açıklanmış olup, bu durumda gerekçeye göre davalının icra takibine itirazının 6.924,82 Euro asıl alacak üzerinden iptali ile takibin bu miktar asıl alacak yönünden devamına karar verilmesi gerekirken, hüküm kısmında 18.640,91 Euro asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulması doğru olmamıştır.
Yine dava konusu icra takibinde talep edilen asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı 48.644,06 Euro’nun takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %7 (mevduat Euro (kamu banka) değişen oranlarda) faiz talep edilmiş olup, davalı tarafından icra takibine itirazında faize ve faiz oranına itiraz edilmesine rağmen, itiraza ilişkin herhangi bir gerekçe yazılmadan ve itiraz karşılanmadan “takipteki şartlar” denilmek suretiyle takibin devamına karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,

2-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2019 tarih ve 2016/435 Esas- 2019/1162 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

4-Davalı tarafından yatırılan 1.030,89 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf talep eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip