Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/797 E. 2022/392 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/797 – Karar No:2022/392
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/797
KARAR NO : 2022/392

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2020
NUMARASI : 2018/105 E-2020/72 K

DAVACI :

DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/04/2022

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; davalı borçlular hakkında 01/12/2016 tanzim 30/03/2017 vade tarihli kambiyo senedine dayalı olarak Ankara 5. İcra Müdürlüğünde yapılan takibe davalıların itirazı üzerine Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nde yapılan yargılamada 16/11/2017 tarih ve 2017/533 esas, 2017/805 karar sayılı ilam ile, senette keşide yeri veya borçlu adresinde idari birim adı olmadığı gerekçesiyle şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiğini ve kararın istinaf yoluna gidilmeden kesinleştiğini, takibe konu senedin kıymetli evrak hükmünde olduğunu, kayıtsız ve şartsız bir şekilde davalı ile birlikte keşide edilmek suretiyle müvekkili şirkete teslim edilmiş olan kambiyo senedi altındaki tatbiki imzaların borçlulara ait olduğunu, davaya konu senedin teminat senedi olmadığını, senedin, müvekkili tarafından davalı borçlulara, başka şahısların alacaklarına binaen, haricen ve nakden verilmiş 570.000 TL’ye karşılık, davalılar tarafından müvekkili şirket lehine düzenlenerek verildiğini, senedin sözleşmelerden mücerret nakdi borç ilişkisine dayalı olduğunu, yüklenici sözleşmesinden dolayı müvekkili şirkete verilen bir ödeme aracı olmadığını, şikayet üzerine takibin iptaline ilişkin kararın davalıların müvekkiline borçlu oldukları hukuksal durumu ortadan kaldırmadığını ileri sürerek, 570.000,00 TL’nin takip tarihi olan 12/06/2017 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili özetle; davacının alacak iddiasının daha önce Ankara 5.İcra Müdürlüğü’nün 2017/12243 sayılı dosyasında icra takibine konu edildiğini, taraflarınca yapılan şikayet üzerine Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16/11/2017 tarih ve 2017/533 esas 2017/805 sayılı kararı ile bono vasfı taşımadığından bahisle iptaline karar verilen bonoya dayandığını, 6102 sayılı TTK’da kıymetli evrak olan bononun unsurlarının sayıldığı ve 777.md.bu unsurların bulunmamasının sonuçlarının hükme bağlandığını, bu yasal hükümler birlikte değerlendirildiğinde tanzim yerini içermeyen bononun bono hükmünde olamayacağını, bono vasfını taşımayan belgeye dayalı olarak alacak iddiasının dinlenemeyeceğini, alacağın dayanağı olarak gösterilen bononun tanzim tarihinin 01/12/2016 olduğunu ve bu tarihten sonra Ankara 49. Noterliğinin 16/12/2016 tarihli ve 13753 sayılı ibranamesi ile davacının müvekkilerini ibra ettiği nazara alındığında davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu senet, ibraname, sözleşme, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin davalıya ait süt işletme projesi kapsamında hibe yatırımından faydalanılacak şekilde davalı …’ya ahır ve müştemilatının yapım işini üstlendiği, davacının sözleşme kapsamında üstlendiği işi yaparak teslim ettiği, sözleşme kapsamında dava konusu senedin tanzim edilerek davacıya verildiği, gerek, davalı tarafından sunulan senet fotokopisi üzerinde ıslak yazı ve imzayla yazılan sözleşmenin teminatı olduğu ve ödemeler yapıldığı takdirde senetten düşüleceğinin belirtilmesi ve gerekse de 16/12/2016 tarihli ibraname başlıklı belge ile davacı vekilinin 11/12/2019 tarihli duruşmadaki beyanları birlikte değerlendirildiğinde senedin sözleşme kapsamında davalılar tarafından davacı şirkete verildiği, bilahare ödenerek ibraname tanzim edildiği, teminat şerhi ve ibranamenin davacı şirket yetkilisi … tarafından verildiği, bu durumda davacının dava konusu senetten dolayı davalılardan talep edebileceği bir alacağının bulunmadığı ayrıca mali müşavir bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı şirket defter ve kayıtlarına göre dava konusu sözleşme kapsamında davacı şirketin yaptığı işe karşılık tanzim ettiği faturalara istinaden davalı …’dan 2.053.503,00 TL alacaklı olup, davalı … tarafından davacı şirketin banka hesabına bu meblağın tamamının ödendiği ve davacı defter kayıtlarına göre de davalılardan herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle subut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalılar hakkında 01.12.2016 düzenleme ve 30.03.2017 vade tarihli kambiyo senedine dayalı olarak, Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nce yapılan icra takibine davalıların itirazları sonucu Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16.11.2017 tarih, 2017/533 E. ve 2017/805 sayılı kararıyla, senette borçluların adresinde idari birim adının olmadığı gerekçesiyle şikayetlerinin kabulü ile takibin iptaline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, takibe konu senedin kambiyo senedi niteliği taşıdığını, altındaki imzaların davalılara ait olduğunu, senedin teminat senedi olmadığını, senedin müvekkili tarafından, davalılara, başka şahısların alacaklarına binaen, haricen ve nakden verilmiş 570.000 TL’ye karşılık davalılar tarafından müvekkili şirket lehine düzenlenen kambiyo senedi niteliğinde olduğunu, mücerret borç ilişkisine dayalı olduğunu, yüklenici sözleşmesinden dolayı müvekkilline verilmiş bir ödeme aracı olmadığını, senedin aslının İcra Müdürlüğü’nün kasasında muhafaza edildiğini, senedin aslı üzerinde herhangi bir teminat veya başka bir takyidi şerh bulunmadığını, senet suretinin de dosyaya sunulduğunu, davalılar tarafından mahkemeye sunulan senet fotokopisi üzerinde şerh olarak yazılan ibarenin senedin aslı üzerinde ve açıkça “teminat senedidir” şeklinde herhangi bir yazılı ibare bulunmadığını, kaldı ki senet fotokopisi üzerindeki şerhi koyanın … olduğunu, müvekkilinin ise … İnş. Danışmanlık Eğitim. Hiz. Trz. Mak. Tah. San. Tic. Ltd. şirketi olduğunu ve …’tan ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğunu, şerhin içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalı …’ya verilmiş bir güvence senedi olduğunu, kesintilerin meblağdan düşürülmesinin ise,” … İnşaat sorumluluğundadır” şeklindeki ibarenin hukuken müvekkilli şirketi bağlamadığını, senedin HMK’nın 200 ve 201. maddeleri kapsamında gücünü ve niteliğini ortadan kaldıracak herhangi bir delil de sunulmadığını, davalılarca belirtilen şerhin 24.07.2016 düzenleme tarihli ve borçlu … tarafından imzası ile tasdik edilen 1.478.267,00 TL tutarlı senede ilişkin olduğunu, senedin hem ön ve hem de arka yüzünde teminat senedi olduğunın yazılı olduğunu, bir suretinin de dosyada bulunduğunu, 16.12.2016 tarihli ibranamede davaya konu 570.000 TL’nin tahsiline ilişkin bir beyan olmadığını, ibranamenin tedarik sözleşmesi nedeniyle verildiğini, senetle ilgisinin bulunmadığını, 20.09.2016 tarihli yüklenici sözleşmesinin 5. maddesinde sözleşme bedelinin olarak 555.040.56 TL olarak tespit edildiğini, oysa senet miktarının ise 570.000 TL olduğunu, bononun 01.12.2016 tarihli olup, 16.12.2016 tarihli ibranamenin ise senedin tanzim tarihinden sonra düzenlenmesi nedeniyle davanın esası ile ilgili hukuki ve fiili hiçbir irtibatının bulunmadığının açık olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2- Davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 06/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…