Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/727 E. 2022/519 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/727 – Karar No:2022/519
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/727
KARAR NO : 2022/519

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/02/2020
NUMARASI : 2017/502 E-2020/65 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/06/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasında mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında; müvekkili şirkete, faaliyeti çerçevesinde yaptığı organizasyonların, müşterilere verilen fiyatlarla elde edilecek kârın hesaplanabildiği, depo işleriyle stok ve ürün/malzemelerinin takibinin yapılabileceği bir masa üstü organizasyon takip programının hazırlanması, kurulması ve çalışır vaziyette teslimini taahhüt eden 09/11/2016 tarihli bir eser sözleşmesinin akdedildiğini, imzalanan iş bu sözleşme kapsamında davalı şirketin, sözleşmede ayrıntıları belirlenen özelliklere sahip “Masaüstü Organizasyon Takip Programını” sözleşme tarihinden itibaren 90 iş günü içerisinde eksiksiz ve tam çalışır vaziyette teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkili şirketin, yapımı taahhüt edilen program karşılığında bu zamana kadar sözleşmenin 8. maddesinde düzenlenen ödemeler doğrultusunda; 18/11/2016 tarihinde 14.000,00 TL, 30/12/2016 tarihinde 14.000,00 TL ve 20/01/2017 tarihinde 14.000,00 TL olmak üzere toplam 42.000,00 TL tutarında ödeme yaparak, sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı şirketin sözleşmede taahhüt edilen masa üstü organizasyon takip programını tam, eksiksiz ve çalışır vaziyette müvekkiline teslim etmediğini, davalı şirkete 19/06/2017 tarihinde gönderilen ihtarnamede aynen; “Sözleşme ile taahhüt etmiş olduğunuz işin tam ve eksiksiz olarak müvekkile teslim edilmediği, iş bu yazılı ihtar tarihinden itibaren 72 saat içerisinde, sözleşmeye konu işi tam ve eksiksiz olarak, çalışır ve kullanıma hazır vaziyette teslim edilmesi gerektiği, belirtilen süre içerisinde teslim edilmediği takdirde, sözleşmenin feshedilerek, sözleşme kapsamında yapılan ödemelerin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile iadesinin isteneceği, tüm zarar, ziyan, alacak ve sözleşme ile kabul edilen cezai talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla” şeklinde ihtaren bildirildiğini, ihtarnamenin, davalı şirketin sözleşme adresine 20/06/2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, verilen sürede sözleşme konusu işin tam ve eksiksiz olarak, çalışır ve kullanıma hazır vaziyette teslim edilmediği gibi sözleşme gereğince ödenen bedellerin de bu zamana kadar müvekkiline iade edilmediğini belirterek; müvekkili şirket tarafından yapılan toplam 42.000,00 TL ödemenin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı şirketin sözleşme kapsamında taahhüt edilen bilgisayar programının tamamlanması için bilgi ve onay paylaşımından kaçınarak sürenin aksamasına neden olduğunu, öncelikle 09/11/2016 tarihinde taraflar arasında 90 iş gününde tamamlanacağı öngörülen bir yazılım projesi sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme konusu yazılım projesinin 5 modülden oluştuğunu, buna göre yazılım projesinin doğru bir şekilde üretilerek tamamlanabilmesi için her bir modülün yapılma aşamasında davacı şirkette yetkili kişilerden gerekli onayların alınması suretiyle yola devam edilmesinin gerektiğini, ayrıca müvekkili şirketin yazılım projesinin ilerleyebilmesi için; davacı şirket tarafından sağlanması gereken bilgi ve verilere sürekli ihtiyaç duyulduğunu, ancak davacı şirketin her toplantıdan sonra imzalamayı taahhüt ettiği tutanakların hiç birini imzalamadığını, bu konudaki mailleri de cevapsız bıraktığını, yazılım projesinin başında “depo” ile ilgili modülde müvekkili şirketin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için gerekli olan verilerin davacı şirket tarafından eksik ve özensiz bir şekilde, aynı zamanda geç olarak iletildiğini, davacı şirketin kendi kusuru ile projenin tamamlanamamasına neden olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemi olduğu, taraflar arasında; davacı şirketin faaliyeti çerçevesinde yaptığı organizasyonların, müşterilere verilen fiyatlarla elde edilecek kârın hesaplanabildiği, depo işleriyle stok ve ürün/malzemelerinin takibinin yapılabileceği bir “Masa Üstü Organizasyon Takip Programın” ın hazırlanması, kurulması ve çalışır vaziyette teslimini taahhüt eden 09/11/2016 tarihli eser sözleşmesi imzalandığı, davalının, programı sözleşme tarihinden itibaren 90 iş günü içerisinde eksiksiz ve tam çalışır vaziyette teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiği, davacı şirket tarafından davalı şirkete sözleşmenin 8. maddesinde düzenlenen ödemeler doğrultusunda; 18/11/2016 tarihinde 14.000,00 TL, 30/12/2016 tarihinde 14.000,00 TL ve 20/01/2017 tarihinde 14.000,00 TL olmak üzere toplam 42.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığı, davacı tarafça; davalı şirketin sözleşmede taahhüt edilen masaüstü organizasyon takip programını tam, eksiksiz ve çalışır vaziyette teslim etmediği gerekçesiyle yapılan ödemelerin iadesinin istendiği, taraflarca ileri sürülen deliller, sözleşme ve hükme esas alınan 12/12/2019 tarihli bilirkişi ek raporu ile diğer deliller birlikte incelendiğinde; taraflar arasında imzalanan söz konusu sözleşmede, belirtilen bedel karşılığında davacının kullanımına özel paket yazılım hazırlanacağı, bu çalışma içerisinde davalı yüklenici firma ile beraber çalışılması gerektiği, davalı firmanın yazılımı incelemek ve test etmek amacıyla demo sistemini, sözleşmenin sona erdiği 07/02/2017 tarihinde kullanıma açtığı, bu tarihten itibaren davacının uygulamayı kontrol ederek geri bildirimlerde bulunduğu, tarafların beraber gerçekleştirdikleri 26/04/2017 tarihli toplantıda yazılımın mevcut haliyle ihtiyaçları karşılamadığı, kullanıcı ara yüzlerinin kullanılamaz olduğu ortak görüşüne varıldığı, bu haliyle hazırlanan bu programın “ayıplı ürün” durumunda olduğu, diğer yandan, taraflar arasındaki mail yazışmalarından anlaşıldığı üzere; taraflar arasında yapılan toplantıda programın ihtiyaçları karşılamadığı, alınan ortak karar ile yeni bir yazılımın hazırlanması kararı nedeniyle tarafların, yeni bir yazılım yazılmasında hem fikir olduğu ancak bu hususta tarafların yazılı ikinci bir sözleşme imzalamadıkları, davacının, işin kararlaştırılan zamanda bitirilemeyeceğine kanaat getirdiği, 132 gün gecikmeden sonra davacının 19/06/2017 tarihinde noter vasıtasıyla sözleşmeden dönme hakkını kullandığı, neticede; davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini süresinde ve tam olarak yerine getirmediği, TBK’nın 473-475.maddeleri hükümlerine göre yapılan işlerin ayıplı olduğundan davacının beklediği faydayı elde edemediği, sözleşme kapsamında davalı tarafça yapılan eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereğince kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı olduğu anlaşılmakla, davacının sözleşmeyi feshinin haklı nedene dayandığı, bu nedenle de yapmış olduğu ödemelerin iadesini talep hakkının bulunduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacı şirket tarafından davacıya yapılan toplam 42.000,00 TL iş bedeli ödemesinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı tarafça davacıya iadesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; sözleşme konusu yazılım projesinin 5 modülden oluştuğunu, buna göre yazılım projesinin doğru bir şekilde üretilerek tamamlanabilmesi için, her bir modülün yapılma aşamasında davacı şirkette yetkili kişilerden gerekli onayların alınması gerektiğini, davacının, taahhüt edilen bilgisayar programının tamamlanması için bilgi ve onay paylaşımından kaçınarak sürecin aksamasına neden olduğunu, davacı, kusuru ile projenin tamamlanamamasına neden olduğundan; bedel iadesi talebinin kötü niyetli ve hukuka aykırı olup, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece 12/12/2019 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, bu raporda; “…..tarafların beraber gerçekleştirdikleri 26/04/2017 tarihli toplantıda yazılımın mevcut haliyle ihtiyaçları karşılamadığı, kullanıcı ara yüzlerinin kullanılamaz olduğu ortak görüşüne varıldığı…” şeklinde değerlendirme yapıldığını, konunun yazılımın depo kısmı ile ilgili olduğunu, programın bu kısmının tamamlanamamasının nedeninin ise, davacı tarafça iş akışı hususunda gerekli bilgi paylaşımında bulunmaması olduğunu, nitekim; 09/10/2019 tarihli ve 05/04/2019 tarihli bilirkişi raporlarında “dava konusu yazılımın davacıya teslim edildiği, …davaya konu yazılımın %85 oranında tamamlandığı…” şeklinde görüş bildirildiği, önceki bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor ile hükme esas alınan bilirkişi raporu arasında çelişki olduğunu, bu çelişki giderilmeden yazılımın mevcut haliyle ihtiyaçları karşılaşamadığı, programın kullanılamaz olduğu ve bu itibarla sözleşme bedelinin tamamının ödenmesi gerektiği yönündeki değerlendirmenin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığı, dava konusu programın teslim edilip edilmediği, kullanılır durumda olup olmadığı gibi hususların dosya üzerinden inceleme yapılarak değerlendirilmesinin mümkün olmayıp, bilgisayar ve program üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, nitekim önceki heyet tarafından program üzerinden inceleme yapıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen heyetçe, davacının işyerindeki bilgisayarlar üzerinde inceleme yapılmamış olup, dosya üzerinden yapılan incelemenin kabulünün de mümkün olmadığını, gerekçeli karardan da anlaşıldığı üzere davaya konu bilgisayarlarda programın kurulu olduğunun kabul edildiğini, dolayısıyla davacının, müvekkili şirket tarafından dava konusu programın teslim edilmediği hususundaki iddialarının asılsız olduğunu, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirkete karşı süresi içinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığı hususunun da ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkilinin işi teslim etmiş olması nedeniyle müvekkilinin temerrüde düşmediğini, kaldı ki, TBK’nın 117.maddesine göre, müvekkiline ihtarda bulunulduğu zaman borcun muaccel hale gelip ihtar ile temerrüde düşeceğini, bu kapsamda gerekçeli kararda ödeme tarihleri baz alınarak ayrı ayrı avans faizi işletilmesinin de açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eserin kabule icbar edilemeyecek nitelikte ayıplı olması nedeniyle ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin alacak davası olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında ve özellikle; taraflar arasında düzenlenen 09/11/2016 tarihli sözleşmede, işin süresinin 90 gün olarak kararlaştırılmış olup, davalı tarafın cevap dilekçesi ve beyanları dikkate alındığında; sözleşmede kararlaştırılmış olan 90 günlük iş süresi dolduktan sonra, 26/04/2017 tarihinde yapılan toplantıda, davalı tarafça yapılan işteki eksik ve ayıpların kabul edilmiş olmasına, yine davalının 09/06/2017 tarihli e-maili ile, çalışmaların devam ettiğinin belirtilmesine, davacı tarafından davalıya gönderilen Ankara 35. Noterliği’nin 19/07/2017 tarih ve … yevmiyeli ihtarında 72 saat süre verilerek teslim talep edilmesine rağmen, davalı tarafça sözleşmeye uygun teslimin gerçekleştiğinin ispat edilememiş bulunmasına göre, Mahkemece iş bedelinin iadesine ilişkin olarak verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin incelenmesinde;
TBK’nın 117. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalarda bir alacağa temerrüt faizi yürütülebilmesi için alacağın kararlaştırılan kesin vadede ödenmemiş olması ya da alacaklının usulüne uygun ihtarı ile borçlunun temerrüde düşürülmesi zorunludur. Temerrüde düşürülmeyen borçludan, alacak için kesin vade belirlenmediği sürece temerrüt faizi talep edilemez. Davacı tarafça yapılan iş bedeli ödemelerinin tarihi, bu kapsamda kesin vade olarak kabul edilemez.
Yine, her ne kadar davacı tarafından davalıya Ankara 35. Noterliği’nin 19/07/2017 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesi gönderilmiş ve “şirket tarafından yapılan ödemelerin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile iadesinin talep edileceği” belirtilmişse de; miktar belirtilerek ödeme isteminde bulunulmadığından, bu ihtarın da temerrüde esas alınması mümkün değildir.
Bu durumda, mahkemece kabul edilen alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile her bir ödemenin yapıldığı tarihten itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin asıl alacağı işleyecek olan faizin başlangıç tarihine yönelik olarak istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile 42.000,00 TL’nin dava tarihi olan 17/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/02/2020 tarih ve 2017/502 Esas- 2020/65 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın KABULÜNE,
42.000,00 TL’nin dava tarihi olan 17/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.869,02 TL karar harcından peşin alınan 717,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.151,76‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen 717,26 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 6.260,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yapılan 2.409,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
9-İstinaf talep eden davalı tarafından yatırılan 717,26‬ TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
10-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …