Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/655 E. 2022/651 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/655 – Karar No:2022/651
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/655
KARAR NO : 2022/651

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI : 2016/609 E-2019/1001 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 08/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/06/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine eksiklik nedeniyle mahalline gönderilen dosya ikmalen gelmiş olmakla yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Müvekkilinin Elektrik Üretim Lisansı kendisine ait olan … HES tesisini kurduğunu, elektrik enerjisi üretimine hazır hale getirdiğini, santralde üretilecek olan elektriğin ulusal ağa bağlanabilmesi için gerekli elektrik iletim ve dağıtım hatları ile alt yapı tesislerinin bulunduğu bölgede olmamasından müvekkilinin zor durumda kaldığını, davalı kurumun trafo merkezini ve enerji nakil hattını inşa etmediğinden müvekkilinin yatırımdan beklediği geliri elde edememe tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, müvekkilinin davalı kuruma gerekli başvuruları yaptığını, şartları davalı tarafça belirlenmiş olan 11/05/2010 tarihli bağlantı anlaşmasının taraflarca imzalandığını, buna göre müvekkiline ait olan … HES’in geçici bağlantısının müvekkili tarafından sağlandığını, bağlantı anlaşmasının dördüncü ekinde yer alan tesis sözleşmesinin de bağlantı anlaşması ile birlikte imzalanarak yürürlüğe girdiğini, işbu tesis sözleşmesine göre işin tahmini bedelinin 10.143.880,00 TL olarak belirlendiğini, işin tesis sözleşmesinin “İşin kapsamı ve tahmini keşif bedeli” başlıklı 2 maddesinde şirkete ödenecek bedellerin, …’ın o yıl için yayımlanmış birim fiyatlar kitapçığındaki bedellerin esas alınmasıyla hesaplanması düzenlenmişken daha sonradan bu kısmın üstü çizilerek aynı paragrafın devamına 26/04/2010 tarihli Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metedolojisi’nin uygulanacağının eklendiğini, tesis sözleşmesinin imza tarihinin 22/02/2010 ve metodoloji tarihinin 26/04/2010 olduğu göz önüne alındığında bu değişikliğin tesis sözleşmesinin imza tarihinden sonra … tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirildiğini, müvekkilinin teslim aldığı işi … Elektrik – … Enerji Adi Ortaklığı’na alt yüklenici sıfatı ile yaptırdığını, müvekkilinin … adına yaptırdığı tesisler için taşerona ödediği toplam tutarın (KDV hariç) 6.657.622,65 TL olduğunu, …, tesisin inşasının tamamlanmasının ardından 17/02/2012 tarihinde müvekkili şirkete “fatura istemi(… HES)” konulu bir yazı göndererek ilgili bağlantı tesisleri için ” Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisi ” çerçevesinde hesaplanan gerçekleşen yatırım tutarı (KDV hariç ve 1/6 oranında tevkifat bedeli içeren) 5.808.002,86 TL (KDV hariç) için fatura düzenlenmesini istediğini, müvekkilinin zor durumda kalıp yaptığı masrafların en azından bir kısmının karşılayabilmek adına bu miktara itiraz edemediğini ve 24/02/2012 tarihinde faturayı düzenlemek zorunda kaldığını, …’ın 02/03/2012 tarihli yazısında metodolojiye göre hesapladığı 5.808.002,86 TL’nı 120 eşit taksitte 10 yılda müvekkiline ödeyeceğini bildirdiğini, tüm bu uygulamaların müvekkilini zor durumda bıraktığını ve kar elde etmesi gerekirken zarar ettiğini, müvekkilinin toplam zararının 849.619,79 TL olduğunu, diğer taraftan davalı şirketin yaptığı hesaba dayanak olarak gösterdiği “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metedolojisi” nin de Danıştay 13. Dairesi’nin 2010/2546 E- 2015/1256 K. Sayılı ve 31/03/2015 tarihli kararıyla iptal edildiğini, ayrıca davalının taraflar arasındaki tesis sözleşmesi imzalandıktan sonra kendisi tarafından hazırlanan metodolojiye de aykırı davrandığını, çünkü metodolojide anlaşmaya esas yapım işiyle aynı karakteristikli işten söz ettiğini, bir işin aynı karakteristikli olması için tüm koşullarının eşit olması gerektiğini, benzerliğin yeterli olmadığını, müvekkili şirketin zorlu coğrafik ve fiziki koşullarla mücadele ettiğini, terör bölgesinde büyük zorluklarla çalıştığını, kışın çok daha sert geçtiği alanlarda normalden fazla direk demiri kullandığını, tesisi inşa edeceği alanı hazırlamak için günlerce emek ve mesai harcadığını, benzer tesislere göre çok daha büyük maliyetlerle karşı karşıya kaldığını, durum böyle iken düz bir alanda kurulacak tesisin müvekkili şirketin kurduğu tesisle aynı karakteristiğe sahip olduğundan söz edilemeyeceğini, olayda gabin şartlarının gerçekleştiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 849.619,79 TL’nın geçici kabul tarihinden itibaren hesaplanacak ticari avans faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğini, alacak isteminin idari bir işleme dayandığını, idari işlemin EPDK’nın onayından geçerek tesis edildiğini, bu durumda davanın müvekkili kuruma karşı değil …’ya karşı açılması gerektiğini, imzalanan bağlantı anlaşmasının 5.maddesi gereğince müvekkili kurum tesislerine bağlanmak isteyen davacı şirket, kendi tesisleri ile müvekkili kurum tesisleri arasındaki bağlantıyı sağlamak için gerekli hatları ve tesisleri yapıp tamamladığını, müvekkili kurum tarafından bu bağlantı nedeniyle yapılan masrafların davacıya müvekkili kuruma olan aylık sistem kullanım ve sistem işletim fatura borçlarından mahsup edilmek suretiyle geri ödendiğini ancak müvekkili kurumca geri ödeme yapılırken yatırımcının yaptığı masrafın aynen ödenmediğini, … tarafından onaylanan “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metedolojisi”ne göre tesisin ne kadara yaptırılabileceği hesaplanarak bulunan bedelin dikkate alındığını, dava dilekçesinde belirtilen Danıştay kararı doğrultusunda müvekkili kurumca yeni bir metodoloji hazırlanarak …’nin onayına sunulduğunu ve … tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girdiğini, tüm geri ödeme hesaplarının tekrar yapılarak davacıya ve diğer şirketlere bildirileceğini, bu anlamda davacının işbu davayı açmasına gerek bulunmadığını, yasal mevzuat gereğince müvekkilinin kendi kendine yeni bir metodoloji düzenleyerek davacıya uygulama imkanı olmadığını, bu nedenle hazırlanan metodolojinin …’nın 16/11/2016 tarihli kararı ile revize edilen metodolojinin 26/11/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, 30/07/2016 tarihli ve 29786 saylı Resmi Gazete’de yayımlanan “Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik” ile 28/01/2014 tarihli ve 28896 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik doğrultusunda davacı şirkete 10/08/2016 tarihli müvekkili kurum yazısıyla tesis sözleşmesi kapsamında tesis edilen, bedeli iletim sistemi kullanıcısı şirketler tarafından karşılanan 25.11.2011 tarihinde yapılan geçici kabul sonrası devralınarak fiilen kullanılan ve mülkiyeti teşekküle ait olan … HES üretim tesisi için gerçekleşen yatırım tutarı ile geri ödemeye esas kamulaştırma bedelinden Temmuz 2016 ayı taksit ödemesi sonrası kalan toplam 3.334.001,48 TL tutar için ödemelerin aylık taksitler halinde yapılmayacağı, Temmuz 2016 dönemine ait iletim sistemi sistem kullanım ve sistem işletim bedeli fatura tutarından itibaren bu bedel tamamlanıncaya kadar sabit ve değişken sistem kullanım bedelleri toplamı (KDV hariç) kadar eksik ödeme yapılmak suretiyle mahsup edileceği, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Bedeli faturasında yer alan KDV tutarının tamamı ile diğer kalemleri süresi içerisinde ödeneceğini, geri ödemenin başladığı tarihten itibaren on yıl içerisinde yönetmeliğin 20.maddesi kapsamında gerçekleşen yatırıma ilişkin toplam harcama tutarlarının geri ödemesinin tamamlanamadığı takdirde bakiye tutarın onuncu yılın sonunda defaten ödeneceğinin bildirildiğini, değişiklik kapsamında yapılan incelemede 23/11/2013 tarihi itibariyle gerçekleşen yatırım tutarı ile kamulaştırma avansından 3.187.983,26 TL alacağının kaldığını, bu bedel tamamlanıncaya kadar sabit ve değişken sistem kullanım bedelleri toplamı(KDV hariç) kadar eksik ödeme yapılmak suretiyle mahsuplaşma işlemine devam edileceğini ancak yeni ödeme metodolojisi onaylanıp yürürlüğe girdiği için taraflar arasındaki uyuşmazlığın kendiliğinden sona erdiğini, davanın konusuz kaldığını belirterek görev, zamanaşımı, husumet, hukuki yarar yokluğu nedeniyle ve esastan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Davanın 11/05/2010 tarihinde imzalanan Bağlantı Anlaşmasının Ek-4 Tesis Sözleşmesinde belirtilen tesis işinin davacı tarafından davalı adına tesis edilen iletim yatırımlarından kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, davalının Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, uyuşmazlığın tacir olan taraflar arasında imzalanan Bağlantı Anlaşması ile eki Tesis Sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının yargı yolu itirazı ve davalının sözleşmenin tarafı olması sebebiyle husumet itirazı, sözleşme tarihi de gözetildiğinde zamanaşımı definin de yerinde görülmediği, delillerin toplanarak bilirkişi raporunun alındığını, davacının elektrik üretim lisansına sahip şirket olup … Hidroelektrik Santral Tesisi’ni kurarak elektrik enerjisi üretir hale getirdiği, hidroelektrik santralinin kurulduğu saha ve koşullarının bilinebilir olduğu, üretilecek olan elektriğin tüketiciye ulaştırılması hususunda gerekli elektrik iletim ve dağıtım hatları ile birlikte alt yapı tesislerini mevcut uygulamada elektrik üretim santrali tesis eden firmalarca inşaa edildiği, bu bağlamda davacı şirketin davalı kurum ile enerji nakil tesislerini kurulması yönünden bağlantı anlaşması ve eki olarak da tesis sözleşmesi imzalandığı, sözleşme hükümlerinin açık olup özellikle tesis sözleşmesinin 2.maddesinde geri ödemeye esas yatırım tutarının tespitinin … kararı ile onaylanan metodolojiye göre yapılacağının, Bağlantı Anlaşması’nın 23.maddesinde ise anlaşmanın yürürlük tarihinden sonraki mevzuat değişikliklerinin taraflar için bağlayıcı olacağı hükmüne yer verildiği, açıklanan durum karşısında gabin unsurlarının gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği, tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ile bilirkişi kök ve ek raporuna göre, davacı şirketin kendisine ait elektrik üretim santralinde ürettiği enerjiyi tüketiciye iletebilmesi için davalı …’ın sistemine bağlantıların yapılabilmesi için davalı ile Bağlantı ve Ek-4 Tesis Sözleşmesi akdedildiği, sözleşme hükümlerinde işin bedelinin imalatları yapan davacı şirkete geri ödenmesinin kararlaştırıldığı, davacı tarafından davalı … adına tesisler arasındaki bağlantıyı sağlamak için gerekli hatları ve tesisleri yapıp tamamladığı konusunda ihtilaf bulunmadığı, geri ödemeye esas yatırım tutarının tespitinin 26/04/2010 tarih, 2536 sayılı … kararıyla onaylanan “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metedolojisi”ne göre yapılacağı, Bağlantı Anlaşmasının 23.maddesinde de anlaşmanın yürürlük tarihinden sonraki mevzuat değişikliklerinin taraflar için bağlayacı olacağının kararlaştırıldığı, 26/04/2010 tarihli … kararının Danıştay 13. Dairesi’nin 31/03/2015 tarih ve 2010/2546E – 2015/1256 K.sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra 16/11/2016 tarih ve 6593-20 sayılı … kararıyla onaylayarak 26/11/2016 tarih ve 29909 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yeni bir Geri Ödeme Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisinin yürürlüğe girdiği, anılan Metodolojinin “Enerji iletim hattı tesislerinin geri ödemeye esas gerçekleşen yatırım tutarının hesaplama yöntemi” başlıklı 4.maddesi hükmüne göre yapılan bilirkişi hesaplamasında gerçekleşen yatırım tutarının 6.234.722,40 TL olduğunun tespit edildiği, davalı tarafından iptal edilen metodolojiye göre hesaplanan 5.808.002,86 TL gerçekleşen yatırım tutarına davacı tarafından fatura düzenlendiği, davalı kurum tarafından 6.234.722,40 TL’nin de nihai geri ödeme bedeli olarak kabul edilerek bakiye yatırım tutarı için fatura düzenlenmesinin gerektiğinin 26/11/2018 tarihli yazı ile davacı şirkete bildirildiği, davacı vekilinin 06/11/2019 tarihli dilekçesinde de bu durum kabul edilerek ödemenin gerçekleştiğinin beyan edildiği hususları değerlendirildiğinde yargılama aşamasında kabul edilen dava konusu 426.719,54 TL yönünden konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 423.000,00 TL yönünden de davanın reddine, dava tarihindeki haklılık durumu gözetilerek 426.719,54 TL yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verildiği gerekçesiyle dava konusu edilen 426.719,54 TL yönünden davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu edilen 423.000,00 TL yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Metodolojiye ilişkin yapılan hesaplamanın işbu davada ve dava konusu somut olayda esas alınmasnın mümkün olmadığını, yeni metodolojinin kabulünün mevzuat değişikliği olarak kabul edilemeyeceğini, bahsi geçen “mülga Metodoloji” ve “yeni Metodoloji”nin hukuka aykırı olarak … tarafından tek taraflı olarak hazırlanarak …’nın onayından geçirilip bu şekilde yürürlüğe sokulduğundan bu metinlerin mevzuat olarak kabul edilmelerinin ve …’ın taraf olduğu sözleşmelere uygulanmalarının hukuken mümkün olmadığını, aksinin kabulü halinde, davalının sözleşmenin tarafı olarak mevzuat yapma gücü ile sözleşmenin karşı tarafının haklarını zedelemesi veya tamamen ortadan kaldırmasının mümkün olabileceğini, mülga metodolojinin keyfi bir uygulamaya ve belirsizliğe neden olduğu, mülkiyet hakkını ihlal ettiği aşikar olduğunu, bu nedenle Danıştay tarafından iptal edilmesinin hukuka uygun olduğunu, bunun sonucu olarak hukuka aykırı metodoloji sebebiyle zarara uğrayan şirketlerin zararlarının giderilmesi gerektiğini, ancak yeni metodoloji, yine hukuka ve Danıştay’ın iptal kararına aykırı olarak çıkarıldığından ve mevzuat olarak kabul edilemeyeceğinden taraflar arasındaki sözleşmeye uygulanmasının mümkün olmadığını, yeni metodolojinin, kanuna ve Danıştay’ın iptal kararına aykırı olarak düzenlenmiş olduğundan dikkate alınamayacını, Danıştay 13. Dairesi’nin 2010/2546 E. ve 2015/1256 K. sayılı, 31.03.2015 tarihli kararıyla, 26.04.2010 tarihli “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisi”nin iptal edildiğini, eski metodolojiyi iptal eden Danıştay’ın iptal kararının gerekçesinde, kanun koyucunun muradının yapılan yatırımın gerçek maliyet tutarının geri ödenmesi şeklinde oluğunun anlaşılması gerektiğnini açıkça vurgulandığını, metodoloji, esasının ve mantığının hukuka uygun olmaması sebebiyle iptal edilmiş olduğunu, ancak, … tarafından hazırlanarak … tarafından onaylanan yeni metodolojide de, Danıştay’ın iptal gerekçelerine hiçbir şekilde uyulmadan yine aynı esasta ve mantıkta bir metodoloji hazırlanmış olduğunu, yeni metodoloji uyarınca da hiçbir şekilde yatırımcının gerçek maliyet tutarının geri ödenmesinin amaçlanmadığını ve sağlanamadığını, yeni metolojiye göre müvekkili davacıya ödenmesi planlanan ve hesaplanan miktarın bu durumu kanıtladığını, dosyaya sunulan bilirkişi kök ve ek raporlarında da bu durum açıkça tespit edildiğini, yeni metodolojiye göre yapılan cüzi ödemenin de, yine müvekkilinin zararını karşılamadığını, mevcut durumda hiçbir değişiklik yaratmadığını, yine gerçek maliyete dahi yaklaşılamadığını, imal edilen tesislerin sözleşme tarihinde öngörülen fiyatının neredeyse yarısının dahi karşılanmadığını, dolayısıyla … tarafından yeni metodolojiye göre ödenmesi öngörülen miktar da dahil olmak üzere, müvekkiline ödenmesine karar verilen toplam miktarın, bilirkişi raporlarında da beyan edildiği gibi, yine iktisadi hayatın gerçekleriyle bağdaşmadığını, davalının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, olayda gabin( aşırı yararlanma) şartların gerçekleşmiş olduğunu, bunların yanında müvekkili şirketin ve benzer durumda olan şirketlerin güç durumda olmasından yararlanan davalı kurumun tek taraflı olarak hazırladığı sözleşmede müvekkili şirket lehine hiçbir hükümün bulunmadığını, sözleşme tarihinden sonraki mevzuat değişikliklerinin de uygulanacağına dair hükmün genel işlem şartı niteliğinde olduğundan geçerli olmadığı için olaya uygulanamayacağını, kabul anlamına gelmemekle beraber faiz talepleri olmasına rağmen karşı tarafın dava sırasında kabul ederek ödediği kısma ilişkin olarak faizin hesaplanmamış olmasının hatalı olduğunu, mahkemece kabul ve red miktarlarının da hatalı hesaplandığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İptal edilen metodolojinin yerine, … tarafından yenisinin düzenleneceğinin belli olduğunu ve bir süre sonra yeni metodolojinin yürürlüğe girdiğini, müvekkili kurumun davacı şirkete ödeme yaparken, … tarafından onaylanan metodolojiye bağlı kalmak zorunda olduğu halde, sanki müvekkili kurum kendi iradesiyle bu ödemeyi hesaplayıp davacı şirkete yapabileceği halde bu yönde hareket etmemiş gibi davanın açılması ve davanın açılmasına müvekkili kurum sebebiyet vermiş gibi aleyhine vekalet ücretine ve bir kısım yargılama giderine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun( HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı ile davalı arasında Bağlantı ve Ek-4 Tesis Sözleşmesi akdedildiği, davacı tarafından davalı … adına tesisler arasındaki bağlantıyı sağlamak için gerekli hatların ve tesislerin yapıp tamamlandığı konusunda ihtilaf bulunmadığı, geri ödemeye esas yatırım tutarının tespitinin 26/04/2010 tarihli 2536 sayılı … kararıyla onaylanan “Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metedolojisi”ne göre yapılacağı, bağlantı anlaşmasının 23.maddesinde de anlaşmanın yürürlük tarihinden sonraki mevzuat değişikliklerinin taraflar için bağlayacı olacağının kararlaştırıldığı, 26/04/2010 tarihli … kararının Danıştay 13. Dairesi’nin 31/03/2015 tarih ve 2010/2546E – 2015/1256 K.sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra 16/11/2016 tarih ve 6593-20 sayılı … kararıyla onaylanarak 26/11/2016 tarihinde yeni bir geri ödemeye esas gerçekleşen yatırım tutarı tespit metodolojisinin yürürlüğe girdiği, söz konusu metodolojiye göre yapılan bilirkişi hesaplamasında gerçekleşen yatırım tutarının 6.234.722,40 TL olduğunun tespit edildiği, tespit edilen bu miktarla iptal edilen metodolojiye göre hesaplanan miktar arasındaki fark olan 426.719,54 TL’nın yargılama sırasında davacıya ödenmekle bu miktar yönünden davanın konusunun kalmadığı hususları belirlidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle mahkemece verilen kararın niteliği itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile davacı tarafça fazla yatırılan 14.464,99 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesi yönelik olarak hüküm fıkrasının 2 nolu bendinde karar altına alındığı halde hüküm fıkrası 3 nolu bendinde davacıya iadesine karar verilen “14.464,99 TL” peşin karar ve ilam harcının yargılama giderlerine dahil edilerek hüküm kurulması ve hükmün 4 nolu bendindeki masrafların davalı tarafından yapıldığı belirtilmesine rağmen “davacı” olarak yazılmasının maddi hataya dayalı olup, mahkemesince her zaman düzeltilebileceğinin anlaşılmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının peşin alınan 54,40 TL ve 775,48 TL olmak üzere toplam 829,88 TL harçtan mahsubu ile bakiye 749,18 TL harcın talebi halinde davalıya iadesine,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödenen istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 08/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip