Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/649 E. 2022/355 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 31/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/04/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Müvekkilinin davalıya takip dayanağı faturasında belirttiği şekilde mobilya kapı, kalorifer önü kapama ve laminant parkeyi sattığını, malı teslim ettiğini, ancak davalının fatura bedelinin tamamını ödemediğinden ödenmeyen kısım yönünde tahsil amacıyla Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2016/17862 sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, davalının borca itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek fazla hakları saklı olmak üzere takip konusu alacağın 5.200,00 TL’lık kısmı yönünden davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhinde asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Sözleşme kapsamında ürünlerin tam olarak bitirilip zamanında teslim edilmediğini, geç teslim nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, dava konusu fatura bedeli karşılığında 4.900,00 TL’nın 20/05/2016 tarihli makbuz alınarak ödeme yapıldığını, davaya konu takip haricinde 5.420,00 TL’lık alacak için Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2016/17861 sayılı dosyasında çeklere dayalı takip yapıldığını, bu takipten sonra da dosya borcunun ödendiğini ve 08/04/2017 tarihli ibranamenin düzenlendiğini, bu ibranamede davacının müvekkilinden hiçbir hak ve alacağı kalmadığını, açılan takip ve davalardan feragat edeceğini ve avukatlık ücretlerini ödeyeceğini beyan ettiğini, dava konusu takibin tahsilde tekerrür oluşturacak şekilde yapıldığını, buna göre davacının alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyhinde %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Tüm dosya kapsamı, dava, cevap, takip dosyası, ibraname belgesi, …. alınan rapor ve ek rapor hep birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında mobilya kapı, laminant parke ve kalorifer önü kapama yapımı konusunda anlaşma olduğu, davacının edimini yerine getirdiği, bu kapsamda 27/04/2016 tarihli 15.222,00 TL’lık faturayı düzenlediği, ödenmemesi üzerine Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2016/17862 sayılı dosyasında takibe konduğu, borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durduğu, davacının söz konusu alacağın 5.200,00 TL’lık kısmı için itirazın iptali isteminde bulunduğu, davalının dosyaya sunduğu 08/04/2017 tarihli ibraname-makbuz başlıklı belgenin düzenlendiği ve belgede söz konusu icra dosyası dayanağı faturadan ve dosyadan alacağın alındığı hiçbir alacağın kalmadığı yönünde, davacı tarafından ibranamenin düzenlenerek davalıya verildiği gerekçesi ile, davanın reddine, davacının tazminat talebinin reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişiden alınan 17/07/2019 tarih ve 31/10/2019 tarihli raporların hükme esas alındığını, usul ve yasaya aykırı bulunan söz konusu bilirkişi raporlarına karşı beyan ve itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, alınan raporlar ile Ankara 7. İcra Ceza (raporda sehven hukuk yazılmış olduğunu) 2016/517 Esas sayılı dosyasından alınan ve dosyaya ibraz edilmiş olan bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, ceza mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23.Ceza Dairesi’nin 2019/4045E-466K sayılı 22/10/2019 tarihli kararıyla hükmün düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kesinleştiğini, ceza mahkemesinde hükme esas alınan 24/10/2018 tarihli bilirkişi ek raporundan da görüleceği üzere ibraname/makbuz başlıklı 08/04/2017 tarihli belgenin imzalı olan başka amaçla düzenlenmiş olan bir belgenin sol ve üst kısmının koparılması/yırtılması suretiyle altta kalan imzalı kısmın üzerinin farklı şekilde ibraname olarak doldurulması ile sahte olarak elde edildiğini ve düzenlendiğini, yine 08.04.2017 tarihli belgede … isminin üzerinde teslim alan ibaresinin yer aldığını, hiç bir ibra metninin sonu yahut imza kısmının teslim alan ibaresiyle sonlandırılamayacağını, bilirkişi raporuna itirazlarının ve Adli Tıp Kurumundan rapor alınması taleplerinin mahkemece nazara alınmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi ve yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre ceza davasında verilen ve kesinleşen hükmün dayanağı olan maddi vakıaların hukuk hakimini bağlayacağını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'(HMK)nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekili 08/03/2017 tarihli dava dilekçesiyle mobilya kapı, laminant parke, kalorifer önü kapama işlemine ilişkin sözleşme kapsamında 5.200,00 TL alacağın tahsili için Ankara 12.İcra Müdürlüğünün 2016/17862 sayılı icra dosyasında davalının itirazının iptali ile takibin devamını talep etmiş olup, dosyada davacının tacir olup olmadığı hususunda herhangi bir inceleme ve değerlendirme bulunmamaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre, ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1).
TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21.07.2007 tarihli … Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay tarafından re’sen incelenir.
Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir.
Dava konusu somut olayda, davalı limited şirket olup tacir olduğu anlaşılmakla birlikte davacı gerçek kişidir.
Mahkemece görevli mahkemenin doğru olarak belirlenebilmesi için, davacı gerçek kişinin yukarıdaki açıklamalar kapsamında tacir olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, 6102 sayılı TTK’nın 11/2. maddesi uyarınca çıkarılan en son tarihli Bakanlar kurulu kararı da araştırıldıktan sonra, davacının tacir sıfatının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve bu tespitin sonucuna göre görevli mahkemenin belirlenerek hüküm kurulması gerekirken görev hususunda inceleme ve araştırma yapılmaksızın davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Mahkemece görevli olduğunun belirlenmesi halinde ise mahkeme kararında esas alınan 08/04/2017 tarihli ibranameye yönelik icra ceza mahkemesinde davanın bulunduğu anlaşılmakla, söz konusu dava dosyasının getirtilip raporlar arasında çelişkiler bulunup bulunmadığı hususunun da incelenip değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması da yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.3-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2019 gün ve 2017/175 E-2019/1087 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.3 – 6 maddeleri gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafça ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 31/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …