Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/612 E. 2022/182 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 17.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.02.2022
Eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali talepli davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; tarafların 25.000 adetlik broyler tavuk çiftliği inşasına ilişkin sözleşme akdettiklerini, sözleşme gereğince imalat ve montajların … ile yapılan anlaşmaya uygun olarak yapılması gerektiği halde imalat ve montajın ayıplı ve eksik olması nedeniye TKKDK’nın imalat ve montajın 466.930,12 TL’lik kısmını kabul etmediğini, müvekkilinin proje kapsamındaki iş ve işlemlerinin … çerçeve anlaşması gereğince gerçekleştirmesi sebebi ile, KDV istisnasından yararlandığını, TKKDK’nin bildirimi üzerine vergi dairesinin müvekkili hakkında KDV, ceza ve gecikme zammı tahakkuk ettirdiğini, uzlaşma sonucu müvekkilinin 97.544 TL ödemek zorunda kaldığını, başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu öne sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili özetle; müvekkilinin edimini ifa ettiğini, işin geçici kabulünün yapıldığını, müvekkili tarafından açılan davada tarafların sulh olduklarını, müvekkilinin 450.000 TL alacaklı olduğu hususunda anlaşıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “… Toplanan delillere, tarafların iddia ve savunmalarına, karar vermeye elverişli bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan yapım işleri tedarik sözleşmesi kapsamında davalı tarafından yapılan iş karşılığında fatura düzenlendiği, davacı şirketin KDV’den istisna sertifikasına sahip olması sebebiyle sözleşme çerçevesinde verilen hizmet, yapılan iş yahut tedarik edilen mal için vergiden muafiyetin söz konusu olduğu, davacının, KDV istisna sertifikasına sahip olması nedeniyle vergi ödemeden satın aldığı mal ve hizmet tutarının 1.427.271,35 TL olmasına rağmen TKDK tarafından yapılan inceleme neticesinde yapılan harcama tutarının 963.341,23 TL olduğunun tespit edildiği, bu durumda davacının 463.390,12 TL KDV ödemeden mal aldığı ve bu tutarın KDV’sini ödemediği, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin ilgili maddesinde davalı yüklenicinin sözleşme kapsamında belirtilen şartlara ve teknik şartnameye uygun olarak faaliyetlerini yürütmesi gerektiği, somut olayda ise, davalının üstlendiği işte yapılan harcamaların kesilen faturalar ile uyumlu olup olmadığını, ne kadar malzeme kullanıldığını, işin eksik yapılıp yapılmadığını işi yüklenen olarak bilmesi gerektiğinden ve söz konusu durumların davacı tarafından bilinmesi beklenemeyeceğinden davacıya kesilen KDV aslı, vergi ziyaı cezası ile gecikme cezasından davalının sorumlu olduğu kanaatine varılmış, davalı vekili her ne kadar sulh sözleşmesi uyarınca tarafların birbirlerinden alacaklı olamayacaklarını iddia etmiş ise de, dava konusu edilen alacağın, taraflar arasında imzalanan sulh sözleşmesinden sonra doğduğu, sulhun kapsamının davalı tarafından üstlenilen iş bedeli ile ilgili olduğu, davaya dayanak KDV aslı ve vergi cezasının sözleşme konusu hizmet karşılığı hakedilen alacak kapsamında olmadığı kanaatine varılmış, dosyaya kazandırılan ödeme belgelerinde davacının 83.000 TL KDV aslı, 4.000 TL vergi ziyaı cezası ve 10.458 TL gecikme faizi ödediği görüldüğünden davacının bu miktarı davalıdan talep edebileceği ve fakat davacı tarafından davalıya çekilen ihtarnamede 83.507,42 TL KDV aslı, 14.036,58 TL uzlaşma sonrası cezası (4.000TL vergi ziyaı+ 10.036,58 TL gecikme faizi) kesildiğinin belirtildiği ve ihtarnamede yer verilen tutar toplamı üzerinden icra takibi başlatıldığı anlaşıldığından, taleple bağlı kalınarak gecikme faizi yönünden davacının belirlediği tutar üzerinden, diğer kalemler yönünden ise yapılan ödemeler üzerinden davalı sorumlu tutulmuş, davacı vekili tarafından alacağın tahsili için çekilen 01/09/2016 tarihli ihtarnamenin tebliğine ilişkin belge dosyada bulunmamakla beraber söz konusu ihtarnameye 22/09/2016 tarihinde cevap verildiği görüldüğünden davalının en geç 22/09/2016 tarihinde temerrüte düştüğü…” gerekçesiyle “…Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/24240 esas sayılı dosyasındaki vaki itirazının kısmen iptali ile, takibin 83.000 TL KDV aslı, 4.000 TL vergi ziya cezası, 10.036,58 TL gecikme faizi ile 2.540,23 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.576,81 TL alacak üzerinden devamına, Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca yıllık %10,50 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, İtirazın iptaline karar verilen toplam alacağın %20’si oranında hesaplanan 19.915,36 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE…” karar vermiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların düzenledikleri ibra anlaşmasının 6.maddesinde sözleşmenin yapılmasını mütakip dava konusu evrakların davalılara iade edilmesi ile tarafların birbirleri hakkındaki şikayetlerinden feragat etmiş olacaklarının ve “hiçbir alacak ve yaptırımı kalmayacak ve ibralaşmış” sayılacaklarının kararlaştırıldığı, ibra ile 750.000 TL ye ilişkin davanın sonuçlandırıldığı, 450.000 TL ödenmesinde anlaşıldığı, yani müvekkilinin alacağın bir kısmından feragat ettiği, böylece ileride doğabilecek zarar ve ziyanların tazmininden kurtulduğu, mahkemece ibra nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği nedenleriyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda davacı iş sahibi, davalı yüklenici olup tarafların kümes vs. inşaasına ilişkin eser sözleşmesi akdettikleri çekişmesizidir. Davalı yüklenici eseri teslim ettiği, davacı tarafından hak kazanılan iş bedelinin ödendiği belirli olup, uyuşmazlık davacı iş sahibinin uzlaşma sonucu ödeyip icra takibine konu ettiği KDV, vergi cezası ve gecikme zammından davalının sorumlu olup olmadığı hususundadır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmeye konu yapıların …. Anlaşması kapsamında davacı iş sahibinin TKKDK ile yaptığı sözleşme gereğince inşa edildiği, belirtilen Anlaşma gereğince davacının KDV istisnasından yararlandığı ve vergi dairesi tarafından buna dair belge düzenlendiği, bu itibarla proje kapsamındaki mal ve hizmet alımlarının KDV ye tabi olmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında KDV ödenmeksizin 1.427.271,35 TL tutarlı mal ve hizmet alındığı, ancak TKKDK’nın nihai incelemesinde uygun harcama tutarının 963.341,23 TL olarak belirlendiği, TKKDK’nın bildirimi üzerine vergi dairesince 483.858,77 TL mal ve hizmet alımı için 83.507,42 TL KDV ve aynı tutarda vergi ziyaı cezası ödenmesi gerektiğinin belirlendiği, uzlaşma sonucu 83.000 TL KDV ve 4.000 TL ceza ödenmesi konusunda anlaşıldığı, davacının belirtilen tutarları vergi dairesince hesaplanmış olan gecikme tazminatı ile birlikte ödediği anlaşılmaktadır. Davalı yüklenici edimi özen ve sadakat yükümlülüğüne uygun olarak ifa etmeli, iş sahibinin zararına olacak işlemlerden kaçınmalıdır. Davalının eseri teslim ettiği, TKKDK tarafından işin genel olarak projeye uygun bulunduğu ancak davalının edimini gereği gibi ifa etmemesi sonucu imalatta kullanılan bir kısım mal ve hizmet alımının Kurum tarafından uygun bulunmaması sonucu davalının bu mal ve hizmet alımları için KDV istisnasından yararlanamadığı ve vergi dairesine ödeme yapmak zorunda kaldığı belirli olup, davacı iş sahibinin bu nedenle uğradığı zararın gideriminden davalı yüklenici sorumludur. Davalı taraflar arasında görülen bakiye iş bedelinin tahsiline ilişkin dava nedeniyle düzenlenen sulh sözleşmesine dayanmış ise de, anılan dava iş bedelinin tahsiline ilişkin olduğu gibi, sulh sözleşmesinde KDV’ye ilişkin bir anlaşma bulunmadığı, vergi dairesinin başlattığı inceleme sonucu düzenlenen rapor ve uzlaşma sulh sözleşmesinden sonraki tarihli olmakla, zararın sulh sözleşmesi tarihi itibariyle bilinir olmadığı sabittir.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-) Alınması gereken 6.802,09 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.700,52 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.101,57 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödenen başvuru harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 361. madde gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 17.02.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi. …