Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/555 E. 2022/395 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2019
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 07/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/04/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; taraflar arasında davacı şirketin asıl yüklenicisi olduğu “… …” ile ilgili bir kısım işlerin davalı tarafından yerine getirilmesini konu alan 24/01/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, davalının iş programına uymayıp işleri yarım bıraktığını, yükümlülüklerini ifa etmediğini, hatalı imalatlar yaptığını, işi geciktirdiğini, bunun üzerine 10.04.2015 tarihli ihtarla sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, müvekkilinin Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/16 D.iş sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda eksik ve ayıplı imalatın bulunduğunun tespit edildiğini belirterek, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla halen var olan eksik ve ayıplar ile müvekkili tarafından giderilen eksik işler nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL, sözleşmenin yerine getirileceği inancı ile başka bir sözleşme yapma fırsatı kaçırıldığı için oluşan 75.000,00 TL’lik zararlarına karşılık şimdilik 15.000,00 TL, işlerin süresinde yapılmamış olması nedeni ile gecikme cezası alacakları olan 457.564,00 TL için şimdilik 15.000,00 TL gecikme cezası ve sözleşme giderleri, mahkeme tespit gider masrafları için şimdilik 2.500,00 TL olmak üzere toplam 47.500,00 TL’nin sözleşmenin fesih tarihi olan 10.04.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; müvekkili şirket merkezinin … olması nedeniyle yetkili mahkemenin … Mahkemeleri olup, sözleşmedeki yetki şartının geçersiz olduğunu, taraflar arasında imzalanan 24/01/2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini eksiksiz ve süresinde tamamlayıp işi davacıya teslim ettiğini, davacının iddia ettiği gibi hatalı imalatların ve işin geciktirilmesinin söz konusu olmadığını, davacının ödemeleri düzgün şekilde yapmadığını, davalının üstlendiği işlerin yerine getirilmesinin davacı ya da diğer taşeronlar tarafından yapılacak işlerle bağlantılı olduğunu, davacının veya davalı dışındaki diğer taşeronların sorumluluğunda olan işlerin süresinde yerine getirilememesi nedeniyle davalı tarafından üstlenilen işlerin davalıdan kaynaklanmayan nedenlerle aksadığını, bunun sorumluluğunun davacı tarafa ait olduğunu, tespit dosyasındaki hesaplamanın gerçeği yansıtmadığını, yapılacak işlerin sözleşmede açıkça düzenlendiğini, yaptığı imalat ve oranının tabloda gösterildiğini, eksik iş olarak bedeli talep edilen bazı imalatların sözleşme dışındaki imalat olduğunu ve bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin sözleşme kapsamı dışında ilave iş olarak 1.250 kg ağırlığında sac ve profil imalatı baca şapkaları yaptığını ve bu nedenle 7.500 TL+ KDV alacağının da olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; dosyadaki tüm bilirkişi raporları ve dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının asıl yüklenicisi olduğu işin, asıl işvereni olan ….. davacının düzenlediği sözleşmede belirtilen süre içerisinde teslim edilmiş olması nedeni ile herhangi bir gecikmenin bulunmadığı, üstelik asıl işveren rektörlük tarafından davacı için gecikmeden kaynaklanan ceza faturası düzenlenip tahsilatının yapılmadığı, sonuç olarak davalının imalat ve montajını yaptığı işlerden kaynaklanan nedenlerle asıl işveren tarafından davacıya gecikme cezası kesilmediği ayrıca davacının üstlendiği işlerde gecikme var ise bunun davalıdan kaynaklanmadığının ve davacının gecikme cezası nedeni ile talep ettiği miktarın davalıdan tahsilinin mümkün olmadığı, davacı her ne kadar fesih işleminin haklı nedene dayandığını, başka bir yüklenici ile daha uygun şartlarda sözleşme yapmak fırsatını kaçırdığını belirtip bu nedenle oluşan zararının kısmen davalıdan tahsilini talep etmiş ise de, davalının sözleşme hükümlerine uygun biçimde ve süresinde imalat ve montaj işini gerçekleştirdiği, davacının fesih işleminin haklı nedene dayanmadığı kabul edildiği için kaçırılmış fırsatın varlığından söz edilemeyeceği gibi davacının bir diğer talebi olan sözleşme giderlerinin de davalıdan aynı nedenlerle talep edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı, kabul edilemez ve haksız olduğunu, gerekçeli kararda fesih işleminin sözleşmedeki 28/a bendine dayanarak gerçekleştirilmesi gerektiğine dair bilirkişi beyanının esas alındığını, sözleşmenin 28. maddesinde fesih koşullarının düzenlendiğini ve madde hükümlerinin mahkemece dar yorumlandığını, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, davalının sözleşmede düzenlenen tarihte edimini yerine getirmemesinde davacının kusurlu olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de, söz konusu hükmü kanıtlar nitelikte hiçbir delil sunulmadığını, tanık beyanlarının esas alındığını ancak tanık beyanlarının güvenilir olmadığını, işin aksamasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, bilirkişi raporunda feshin haklı olmadığı bildirilmiş ise de, sözleşmenin feshine ilişkin a bendinde 2 farklı durumdan söz edildiğini, bunlardan birinin sözleşme şartlarına taşeronun riayet etmemesi, diğerinin ise yapılan yazılı uyarıların dikkate almaması olduğunu, aynı zamanda işin protesto çekmeye hüküm almaya hiçbir kanuni uygulamaya tabi olmaksızın işveren tarafından tek taraflı feshedilebileceğinin kararlaştırıldığını, söz konusu madde yorumlanırken sözleşme eki şartlara riayet etmemenin ve şantiye şefinin uyarılarını dikkate almamanın da bir haklı fesih nedeni olarak kabul edilmesi gerektiğini, davalının her aşamada mail ve sözlü iletişim yolları ile uyarıldığını, karara esas alınan 04.04.2018 tarihli bilirkişi raporunun kendi sınırlarını aşan cinsten ve kabul edilemez şekilde hukuka aykırı beyanlar içeren bir rapor olduğunu, Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/16 D. iş dosyasının incelenmediğini, tespit dosyasında tespit edilen hususlar ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda belirtilen açıklamalarda açıkça çelişkiler bulunması nedeniyle kararın kaldırılması gerektiğini, tespit dosyasında eksik ve ayıplı iş bulunduğunun tespit edildiğini ve toplam bedelinin 278.327,72 TL olduğunun bildirildiğini, 15/11/2014 tarihli taahhütnamenin hiç değerlendirilmediğini, sözleşme şartlarına riayet etmeyen davalının sözleşmedeki cezai şartları kabul edip tekrar ek süre istemekle birlikte yeni bir cezai şart anlaşması yaptığını, ancak davalının bu taahhütnameye de uymayarak işi tamamlamadığını, hatalı imalatları düzeltmediğini, hal böyle iken taşeronun kusuru bulunmadığı, feshin haksız olduğu ve gecikme cezası uygulamasının hukuka aykırı olduğu şeklindeki gerekçeli kararın hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunda davalının yaptığı işte eksik ve ayıplı iş bulunduğunun belirtilmesine rağmen davanın reddine karar verildiğini, davanın kabul edilmesi gerekirken reddedildiğini, eksik inceleme ve kusur durumu araştırılmadan verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki 24/01/2014 günlü sözleşme, … … .. .. … Binası ve Araştırma Merkezi’nin malzemeli ve işçilik dahil her türlü alüminyum doğrama çelik ve demir veya ahşap kapı kanadı kasaları aksesuarları dahil imalatlarının ve montajının anahtar teslimi yapılmasına ilişkin olup, sözleşme 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesidir, davacı yüklenici, davalı ise taşerondur.
Sözleşme kapsamından işin bedelinin anahtar teslimi götürü bedel olarak 466.200+ KDV olduğu, işin teslim süresinin taraflar arasındaki taahhütname gereğince 01.12.2014 olarak kararlaştırıldığı saptanmıştır.
Sözleşme kapsamında davacı tarafça nakdi ve çekle toplam 550.115 TL’nin ödendiği konusunda ihtilaf bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davadan önce davacı tarafından Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/16 D.iş sayılı tespit dosyasıyla mahallinde yapılan tespit sonucu alınan 28.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasındaki sözleşme kapsamındaki işin davalı taşeron tarafından eksik ve ayıplı olarak yapıldığının tespit edildiğinin belirtildiği ve tespit tarihi itibariyle de işe davalı tarafından devam edilmediği anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan 26.11.2018 tarihli ek bilirkişi heyeti raporunda ise, davacı tarafından yaptırılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporu, fotoğraflar ve dosya kapsamındaki tüm deliller değerlendirilerek eksik ve ayıplı işler dahil işin tamamlanma oranının %85 olduğu belirtilmiş olup, alınan raporun oluşa uygun ve denetlenebilir olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu açıklamalar kapsamında tarafların sözleşmenin feshinde, davacı yüklenicinin, fesihten önce davalıya süre vererek yazılı olarak uyarıda bulunmadığı gibi işin gecikmesinin davalı dışında davacının yaptığı veya yaptırdığı diğer işlerin zamanında yapılmamasından kaynaklandığı, işin uzamasında davalının kusurunun bulunmadığı anlaşılmakla davacının fesihte kusurlu, davalının ise sözleşme gereğince iş bedeli kendisine ödenmesine rağmen işi tamamlamadan iş yerini terk ederek işi eksik ve ayıplı olarak yapması nedeniyle kusurlu olduğu anlaşıldığından tarafların sözleşmenin feshinde ortak kusurlu olduklarının kabulü gerekir.
Yüklenicinin sözleşmenin feshi nedeniyle menfi zarar talebinde bulunabilmesi için fesihte tamamen kusursuz olması gerekir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına (15. HD, 06.12.2006 gün, 2006/4522 esas, 2006/7157 karar, 15. HD 26.05.2016 gün, 2016/1062 esas, 2016/3002 karar, 15. HD 01.06.2016 gün, 2015/5760 esas, 2016/3130 karar) göre fesihte taraflar birlikte kusurlu olmaları halinde müspet zarar kapsamında kâr kaybı istenmesi de mümkün değildir. Her iki taraf kusurlu ise (ortak kusur) birbirlerinden tazminat talebinde bulunamazlar ve sadece birbirlerinin mal varlıklarına kazandırdıkları artı değeri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edebilirler.
Yanlar arasındaki sözleşme götürü bedelli olduğundan taşeronun bu sözleşmeyi kısmen ifa etmesi halinde hak ettiği iş bedelinin saptanması ya da iş sahibinin fazla ödemesi olup olmadığının belirlenmesi için, gerçekleştirilen imalâtın eksik ve kusurlar da dikkate alınarak tüm işe oranının tespiti, bulunacak bu oranın toplam iş bedeline uygulanarak hak edilen bedelin saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanması gerekir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2013 gün 2012/6574 Esas, 2013/5286 Karar; 22.06.2017 gün 2016/631 Esas, 2017/2693 Karar sayılı ilamları). Buna göre, yukarıda belirtildiği üzere mahkemece alınan 26/11/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda imalat oranının eksik ve ayıplar dikkate alındığında % 85 olduğu, davalı taşeronun yaptığı imalat nedeniyle talep edebileceği iş bedelinin , sözleşmedeki götürü bedel 550.116 x imalat oranı %85=467.598,60 TL olduğu, davacı tarafça davalıya ödendiği ihtilafsız olan 550.115 TL’den mahsubu halinde bakiye fazla ödemenin bulunduğu anlaşıldığından taleple bağlılık kuralı gereğince, hakediş bedelinin fazla ödenmesi nedeniyle davacının 15.000 TL’ye yönelik alacak talebinin yerinde olduğu, diğer alacak kalemleri yönünden ise sözleşmenin feshinde tarafların ortak kusurlu olması nedeniyle mahrum kalınan kar ve menfi zarar talebinin reddine karar vermek gerekirken mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece davanın kısmen kabulü ile ile delil tespiti giderinin yargılama giderleri kapsamında değerlendirilerek davadaki haklılık oranına göre taraflara paylaştırılması gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2- Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/10/2019 tarih ve 2016/346 E-2019/841 K sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3- Davanın kısmen kabulüne,
15.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
4- Fazlaya ilişkin talebin reddine
5- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.024,65 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 811,19 TL’nin mahsubu ile bakiye 213,46 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
6- Davacı tarafından yatırılan 811,19 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvuru harcı, 9.000,00 TL bilirkişi ücreti, 294,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 9.323,70 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 3.046,05 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8- Davalı tarafından yapılan 63,40 TL posta ve tebligat masrafının davanın ret oranına göre hesaplanan 42,68 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
9- Davacı kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10- Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 4.636,90 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11- 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
12- Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
13- İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 07/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.