Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/554 E. 2022/328 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 23/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; davacı şirket ile dava dışı … arasındaki 01/07/2015 tarihli sözleşme kapsamındaki bir kısım işlerin davalı tarafından yerine getirilmesini konu alan 24/11/2016 tarihli sözleşmenin davacı ile davalı arasında imzalandığını, davalının sözleşme ile üstlendiği işleri süresinde yerine getirmediği için davacının gecikme cezaları ile muhatap kaldığını, gecikme cezalarının ödenmesi için faturalar düzenleyip davalıya gönderdiklerini, işin gecikmesi ve davalının inşaat alanında uzman bulundurmaması nedeni ile asıl işverenin davacıdan tahsil edeceği gecikme cezaları nedeniyle davalı sorumlu olduğu için bu nedenle oluşacak zararlarına ilişkin talep haklarını saklı tuttuklarını, müvekkili davacının davalıdan sözleşmenin 9.4 maddesi gereğince işin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle 39.872,20 TL, 14.9.5 maddesi gereğince iş güvenliği uzmanı bulundurulmaması nedeniyle 19.500,00 TL ve davalının işi tamamlamadan bırakması , davacıya hatalı ölçü vermesi nedeniyle eksik ve kusurlu işten kaynaklanan 10.627,80 TL alacağının olduğunu ileri sürerek, 70.000,00 TL alacağın , 10/08/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle dava açıldıktan sonra dava dışı iş sahibi tarafından davacıdan tahsil edilen 82.978,78 TL gecikme cezasının da dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili özetle; dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin nedenlerinin açıkça belirtilmediğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile işin anahtar teslimi şeklinde yapılmasının kararlaştırıldığını, davalının üstlendiği edimin işçilik ile sınırlı olduğunu, malzeme temininin davacının yükümlülüğünde olmasına rağmen istenilen malzemelerin zamanında davacı tarafından temin edilmediğini, davacının onay ve izniyle sipariş verildiğini, davacının sözleşme ile belirlenen ödeme takvimine de uymadığını, ödenmeyen hakediş alacağının olduğunu, değişik tarihlerde ve değişik miktarlarda ödeme yapılmakla birlikte bu ödemelerin de sözleşmeye uygun olmadığını, davacının basiretli tacir gibi davranmadığı için oluştuğu ileri sürülen zararları kabul etmedikleri gibi, oluşmuş zarar var ise bundan davacının sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının yüklenicisi olduğu işin bir bölümünün işçiliğinin yerine getirilmesinin 24/11/2015 tarihli sözleşme ile davalı tarafından üstlenildiği, davalının sözleşmede belirtilen süre içerisinde işleri tamamlayamaması nedeniyle gecikmeye neden olduğu, bilirkişi raporlarında belirtilen 78 günlük gecikmeye karşılık gelen ceza miktarının 39.872,20 TL olduğu, sözleşme uyarınca sahada iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurulması gerekirken bulundurulmaması nedeniyle talep edilebilecek ceza miktarının 19.500,00 TL olduğu, bir kısım işlerin eksik ve ayıplı olarak yerine getirilmiş olması nedeniyle oluşan davacı zararının KDV hariç 10.627,80 TL olduğu, belirlenen ceza ve zararların davalıdan tahsili gerekmekle birlikte bilirkişi raporlarında ayrıntılı olarak belirtildiği gibi bu üç kalem alacağın davalının hakedişlerinden kesinti yapılarak tahsil edildiği, bu haliyle davacının davalıdan tahsili gereken alacağının bulunmadığı, dava dilekçesinde saklı tutulan ve 03/12/2017 tarihli dilekçe ile dava açıldıktan sonra … tarafından davacıdan tahsil edildiği ileri sürülen 82.978,78 TL ceza miktarı yönünden ise, bu alacağın dava dilekçesinde saklı tutulduğu, tam ıslah yapılmadığı için dava dilekçesinde talep edilmeyen bu zarar türünün ıslah dilekçesi ile talep edilmesinin mümkün olmadığı, bu miktara ilişkin harç tamamlanmak suretiyle usulüne uygun biçimde açılmış dava da bulunmadığından dava tarihinden sonra …’ın davacıdan tahsil ettiği ileri sürülen 82.978,78 TL ile ilgili talep hakkının saklı tutulmasına karar verilmesi gerektiği belirtilerek , diğer alacak kalemleri yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın hem gerekçesinin hem de hükme dayanak gösterilen bilirkişi raporunun hukuken kabul edilebilir nitelikte olmadığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı incelemeler içerdiğini, mahkeme tarafından karara esas alınan bilirkişi kök raporunda davalı şirketin, müvekkilli şirkete 169.657,49 TL borcu olduğunun tespit edildiğini, bu tespit sonrasında alınan bilirkişi ek raporunda ise, davalı şirketin sözleşmeye konu işte gecikmeye girdiğini, cam ölçülerini yanlış verdiğini ve teknik personel bulundurulmadığının tespit edildiğini, ancak davalının sözleşmeye aykırı bu davranışları nedeniyle oluşan zararın 3. hakediş içerisinden mahsup edildiğinin belirtildiğini, bilirkişi kök raporunda müvekkilli şirketin davalı şirketten c/h alacağı olduğunun tespit edildiğini, bu cari hesap alacağının unutularak davalının 3. hakedişinden yapılan kesintilerin, işbu davada talep ettikleri alacak kalemlerinin olduğunun kabulünün büyük bir hataya neden olduğunu, bilirkişilerin incelemiş olduğu 3. hakediş raporunun müvekkili şirketin yaptığı kesintiler dahil olmadan cari hesap içerisine işlendiğini, bu durumda davalı şirketin müvekkiline olan 169.657,49 TL borcunun içerisinde davada talep edilen 39.872,20 TL gecikme tazminatı, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurmaması nedeniyle 19.500,00 TL ceza, sözleşme ile yüklenmiş olduğu işi yarım bırakması ve müvekkilli şirkete yanlış ölçü vermesi nedeniyle eksik ve kusurlu yaptığı işe ilişkin şimdilik 10.627,80 TL ceza kesintisi olduğunu, müvekkilinin bu tutarları davalı şirketten tahsil edemediğini, bu bedeller tahsil edilmiş gibi rapor hazırlanmasının ve bu doğrultuda hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceğini, mahkemece hatalı ve eksik inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporunun karara esas alındığını, idarenin davalı şirketten kaynaklı nedenlerle müvekkilinden tahsil ettiği 82.978,78 TL’nin müvekkiline ödenmesi talebine ilişkin usulüne uygun harç tamamlaması yapılmadığı gerekçesinin yanlış olduğunu, dava dışı … şirketinin davalı şirketten kaynaklanan nedenlerle müvekkilli şirkete 82.978,78 TL cezai şart uyguladığının bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, mahkemece kabul edildiğini ancak usulüne uygun harç tamamlaması yapılmadığı gerekçesi ile söz konusu talep hakkının saklı tutulmasına karar verildiğini, HMK’nın 141.maddesinin gözetilmesi gerektiğini, saklı tutulmasına karar verilen talebin 10/08/2017 tarihli cevaba cevap dilekçesinde talep edildiğini, harcın da 02/11/2017 tarihinde tamamlama harcı olarak yatırıldığını, ön inceleme duruşmasının 20/11/2017 tarihinde yapıldığını, mahkemenin de ön inceleme tutanağının 4 no’lu ara kararıyla bu konuda ara karar kurduğunu, dolayısıyla saklı tutulan taleple ilgili ön inceleme duruşmasından önce cevaba cevap dilekçesiyle talepte bulunularak harcın tamamlanılması nedeniyle mahkeme kararının hatalı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olup, eksik inceleme sonucunda hüküm kurulduğunu, “dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak saklı tutulmasına…,” şeklindeki hükmün usul hukukuna aykırı olduğunu, dava dilekçesinde alacak kalemleri belirtilirken cezai şart hususuna da yer verilerek bu kapsamda talep hakkının ilerde doğması durumuna karşılık haklarının saklı tutulduğunu, cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini, cevap verme süresi geçtikten sonra verilen dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiğini ve bu talebe ilişkin harcın da davacı tarafından ikmal edildiğini,
davacının ıslah ile davasının değerini arttırdığını, kısmi ıslah yaptığını, dava dilekçesinde her ne kadar ‘cezai alacak’ hususunu saklı tutmuş olsa da dilekçenin içeriğinde iş bu alacak kalemi için talepte bulunduğunun kabulü gerektiğini, bu nedenle bu alacak kaleminin haksız olması nedeniyle reddi gerekirken mahkemece saklı tutulmasına karar verilmesinin doğru olmadığını, bu alacak kaleminin cezai şart olduğu ve ıslaha konu edilemeyeceği kanaatine varılması halinde de kararda eksik hususların bulunduğunu, dilekçe içeriğinin değil, dilekçenin talep kısmının mahkemece ele alındığını, yine ıslaha konu edilemeyecek bir alacak kalemi olarak kabul edilmesi halinde bunun reddi gerekeceğinden reddedilen miktar üzerinden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, mahkemece dava değeri 70.000,00 TL kabul edilerek müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davacı yanca ıslaha konu edilen cezai şart açısından davanın reddine, aksi halde harcı tamamlanan alacak talebinin usulden reddi ile müvekkili lehine vekalet ücretine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle dava dilekçesinde talep edilmeyen alacak kaleminin ıslah yoluyla istenebilmesinin mümkün bulunmamasına ve bu kapsamda harç yatırılmış olsa bile usulüne uygun geçerli bir ıslah olmadığından davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin gerekmesine , bu konuda hakkın saklı tutulmasının sonuca etkisinin bulunmamasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-)İstinaf başvurusunda bulunan taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 23/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
……