Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/552 E. 2022/276 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/552 – Karar No:2022/276

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/552
KARAR NO : 2022/276
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2019
NUMARASI : 2018/933 E-2019/1026 K

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 10/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/03/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle;tarafların İstanbul, Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey (KMM) Metro Hattı ve Depo Sahası Mekanik Tesisat Uygulama Projelerinin davacı tarafından 106.000 Euro+KDV=125.080,00 Euro karşılığında yapılması konusunda anlaştıklarını ve sözleşme konu işin davalıya teslim edildiğini, davalı tarafın faturaları itiraz etmeksizin kayıtlarına aldığını , TBK’nın 99 maddesi hükmü dikkate alındığında Euro olan borcun TL ile ödenmesinin mümkün olduğunu ancak bu ödemenin ödeme günündeki rayiç üzerinden yapılması gerektiğini , davalının kdv dahil toplam 125.080 euro borcu karşılığında 75.454,89 euro ödeme yaptığını, bunun üzerine Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/12915 sayılı dosyası ile sadece 25/12/2017-008340 ve 29/03/2018-000007 faturaların ödenmeyen bedellerine mahsuben ve 42.661,82 Euro üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibinden sonra ancak ödeme emri tebliğinden önce 200.000,00 TL ödeme karşılığı 32.153,82 Euro ödeme yaptığını, bu ödemenin ödenmeyen faturaların bakiye borcundan mahsup edildiğini, artan kısmın TBK’nın 101. maddesi gereğince icra dosyası alacağından mahsup edildiğini, buna göre 6.963,29 Euro ödemenin takip konusu olmayan fatura borçlarına mahsup edildiğini, bakiye 25.190,53 Euro ödemenin ise takip dosyası borcuna mahsup edilmesi sonucu davacının bakiye 17.471, 29 Euro borcunun kaldığını, davalının Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/12915 sayılı dosyasına yaptığı itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın 17.471,29 Euro ana para ile takibe konu 42.661,82 Euro üzerinden hesaplanacak vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden iptali ile takibin bu kalemler ve asıl alacağa kamu bankalarının yıllık Euro mevduata uyguladığı en yüksek faizi ile devamına, karşı tarafın 17.468,29 Euro’nun % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; takibe dayanak faturaların ödendiğini ve davacının bir alacağının kalmadığını, davacının ise Türk Lirası olarak düzenlenmiş faturaların karşılığını icra takibinde herhangi bir hukuki dayanak olmaksızın Euro’ya çevirerek talep ettiğini, bu faturaların karşılığı ödenen meblağları da yine ödendikleri günkü kurlarından döviz karşılıkları ile mahsup ederek kur farklarından alacaklı olduğunu iddia ettiğini, oysa taraflar arasında bu iddiaları haklı gösterecek bir sözleşme bulunmadığını, tarafların ticari defterlerinde de faturaların TL olarak yer aldığını ve aralarındaki mutabakat zabıtlarında da alacağın TL olarak gözüktüğünü, taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak müvekkilinin hakedişlerini tahsil ettikçe davacının faturalarını ödediğini ve hiçbir borcun kalmadığını, icra takibinin de 13/09/2018 tarihli Türk Parasının Korunması Hakkındaki hakkındaki 32 sayılı kararda değişiklik yapılmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararına aykırı olarak döviz talep eder biçimde yapılması nedeniyle dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, suiniyetli davanın esastan da reddine, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; toplanan deliller, yapılan ödemeler ve bilirkişi raporuna göre davacının kesmiş olduğu faturalarda faturanın Euro olarak karşılığının bulunmasına rağmen davalının bu hususa bir itirazının bulunmayarak ödeme yapmış olduğu, taraflar arasındaki e-mail yazışmalarında sözleşmenin euro üzerinden (sözleşme 106.000 Euro+KDV şeklinde ) düzenlenmiş olduğu, davalının kur farkına yönelik kısmi ödemesinin de bulunması nazara alındığında davalının ödeme günü kur değerlerine göre kur farkından sorumlu bulunduğu, bu itibarla davalının yapmış olduğu ödemlere göre Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden yapılan hesaplmaya göre davalının 17.471,29 Euro kur farkında sorumlu olduğu, haksız görülen itiraza göre de davacı yararına icra inkar tazinatına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın itirazın iptali ve icra inkar tazminatı yönünden doğru olduğunu ancak 17.471,29 Euro ana paranın takip tarihinden işleyecek faizi ile birlikte takibe konu 42.661,82 Euro üzerinden hesaplanacak vekalet ücreti, tahsil harcı, davacının ödediği başvuru harcı, peşin harç ve posta masrafları yönünden takibin devamının gerektiğini, dava dilekçesinde bu konuya bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda yer verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, buna rağmen gerekçeli kararda bu hususun incelenmediğini, bu nedenle de icra dairesinin, gerekçeli karara göre de, 2.11.2018’de başlatılan takipten 3 gün sonra yani 5.11.2018’de ödenen 200.000 TL karşılığı 32.153,82 Euro yönünden vekalet ücreti hesaplamadığını, bu işleme karşı Ankara 13. İcra Hukuk Mahkemesi 2020/86 Esas ile dava açılmak zorunda kalındığını, ilk derecede eksik kalan bu konunun istinaf aşamasında incelenmesi gerektiğini belirterek, davacının istinaf talebinin kabulü ile istinaf kararının gerekçesine, davalının takibe konu 42.661,82 Euro’nun peşin harcından ve vekalet ücretinden sorumlu olduğunun derç edilmesine karar verilmesini talep talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibinin dayanağı olan faturaların döviz faturası olmadığını, Türk Lirası faturaları olduğunu, Vergi Usul Kanunu’na uygun olarak düzenlendiğini, faturaların döviz faturası olduğunu iddia etmenin hatalı olduğunu, faturaların izahat kısmının alt köşesinde faturanın tanzim edildiği günkü kur karşılığının kayıtlı olmasının, bu faturaları hiç bir suretle döviz faturası yapmayacağını, mahkemece alınan bilirkişi raporunda bu faturaların döviz faturası olarak nitelendirilmesinin ve mahkemece bu hatalı nitelendirme esas alınarak davanın kabul edilmesinin hatalı olduğunu ve usul ve yasaya aykırı bu kararın kaldırılması gerektiğini, taraflar arasında kur farkı talep etme hakkı veren bir sözleşme olmadığını, taraflarca kabul edilen teklif üzerinden akdi ilişkinin kurulduğunu ve bu teklif içinde ne ödemelerin döviz olarak yapılacağı ve faturalarının döviz faturası olarak kesileceği, ne fatura karşılıklarının dövize endeksleneceği ve ödendiği tarihteki kur ile ödeneceği, ne ödemelerin hakediş düzenleme veya fatura tarihinde derhal yapılacağı, ne de faturaların ödemesinin yapıldığı tarihe kadar bir faiz veya kur farkı işletileceği şeklinde bir hüküm bulunmadığını, aksine davacı taşerona ödemelerin idare ile yapılmış sözleşme gereğince sunulan hizmet ve faturanın onaylanmasından sonra ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, bilirkişinin görev sınırlarını aşarak yorum yaparak sanki ortada bir döviz faturası varmış gibi faturanın tanzim tarihi ile ödendiği tarihlere göre kur farkı hesabı yaptığını, ortada bir kur farkı faturası bulunmadığını, her iki tarafın yasal defterlerinde de böyle kur farkı faturasının olmadığını, mahkemece davalının kur farkına dair kısmi ödemeleri bulunduğunu iddia ederek bu varsayımı davayı kabulünde gerekçe gösterdiğini, bunun tamamen gerçekdışı bir saptama olduğunu, müvekkilinin kuruşu kuruşuna ve sadece kesilmiş hizmet faturalarının karşılığını ödediğini, ortada ne kısmen, ne az miktarda bir kuruş kur farkı ödemesi olmadığını, zaten bu konuda kesilmiş bir fatura da bulunmadığını, dolayısıyla ortada böyle bir kur farkı ödemesi, kur farkı faturası ve sözleşme gibi kabul edilen teklif mektubunda da kur farkı talebinin dayanağı bir hüküm yok iken, hayali kur farkı istemli bir icra takibine vaki itirazın iptaline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, var olmayan bir alacağın haklı ve likit olarak kabul edilerek davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesinin de yanlış olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey Metro Hattı ve Depo Sahası Mekanik Tesisat Uygulama Projelerinin yapımı konusunda 21/11/2016 tarihli teklif mektubuyla kurulan eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.
Davacı vekili , müvekkili taşeron ile davalı yüklenici arasında 21.11.2016 tarihli teklif mektubu kapsamında akdi ilişkinin kurulduğunu, buna göre iş bedelinin 106.000 euro+ kdv olarak kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının bakiye hakediş alacağını ödemediğini, davalı hakkında Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/12915 sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, davalının itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının icra takibinden sonra ancak ödeme emri tebliğinden önce 200.000,00 TL ödeme karşılığı 32.153,82 Euro ödeme yaptığını, bu ödemenin ödenmeyen faturaların bakiye borcundan mahsup edildiğini, artan kısmın TBK’nın 101. maddesi gereğince icra dosyası alacağından mahsup edildiğini, buna göre 6.963,29 Euro ödemenin takip konusu olmayan fatura borçlarına mahsup edildiğini, bakiye 25.190,53 Euro ödemenin ise takip dosyası borcuna mahsup edilmesi sonucu davacının bakiye 17.471, 29 Euro borcunun kaldığını, belirterek, itirazın 17.471,29 Euro ana para ile takibe konu 42.661,82 Euro üzerinden hesaplanacak vekalet ücreti, tahsil harcı, başvuru harcı, peşin harç ve posta masrafları yönünden iptali ile takibin bu kalemler yönünden devamına, davalı aleyhinde 17.468,29 Euro’nun % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenici ise kur farkına ilişkin taraflar arasındaki sözleşmede bir düzenleme bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne, davalının Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/12915 sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptâli ile takibin 17.468,29 Euro üzerinden devamına ve davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmiş ancak davacının takibe konu 42.661,82 Euro üzerinden hesaplanacak vekalet ücreti , harç ve yargılama giderleri yönünden itirazın iptali ile takibin bu kalemler yönünden devamına ilişkin talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir.
HMK’nun hükmün kapsamı başlıklı 297/2. maddesine göre; ”Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Somut olayda mahkemece davacının takibe konu 42.661,82 euro üzerinden hesaplanacak vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden itirazın iptali ile takibin bu kalemler yönünden devamına ilişkin talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken HMK’nun 297. maddesi hükmüne aykırı şekilde bu konuda karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer, davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Taraf vekillerinin istinaf başvuruların kabulü ile Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2019 tarih ve 2018/933 E-2019/1026 K sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı tarafça yatırılan toplam ( 54.40 TL+ 1.834.25 TL) 1.888,65 TL istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 54.40 TL istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf talebinde bulunan taraflarca ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 10/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan … Üye … Üye … Katip …