Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/533 E. 2022/360 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 31.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.04.2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ;Müvekkilince davalı aleyhine Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2016/9115 sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun yasal süresinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu, müvekkilinin davalı şirket ile “…” konusunda 20.10.2015 tarihinde sözleşme yaptığını, sözleşmenin 3.maddesinde müvekkilinin alt yüklenici olarak yapacağı işlerin tanımının üç madde halinde sıralandığını, müvekkilinin sözleşmede kararlaştırılan işleri gereği gibi yapıp tamamladığını, yaptığı hizmetlere karşılık icra takibine konu iki adet faturayı düzenleyerek davalı şirkete teslim ettiğini, alacağın dayanağının bu faturalar ve cari hesap alacağı olduğunu, davalının bu faturaları tebliğ aldığını, defter kayıtlarına işlediğini bedelin bir kısmını ödediğini ancak bakiye kısmını ödemediğini belirterek, davalının icra takibine yaptığı itirazının iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine en az %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ;Dava konusu işe ilişkin sözleşmede davacı ile birlikte dava dışı … … de bulunduğunu, davacının tek başına takip yapma ve dava açma yetkisinin bulunmadığını, her iki yüklenicinin zorunlu dava arkadaşı olduğunu, öncelikle davanın aktif husumet ehliyeti yönünden reddine karar verilmesini talep etmiş, bununla birlikte davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşme konusu iş yapılmadığından davacının sözleşmede kararlaştırılan bedeli hak etmediğini, davacının işi yapmadığı halde müvekkilinden avans alması nedeniyle müvekkiline borçlu olduğunu, faturanın borç doğuran bir belge olmadığını, sadece fiyat ve miktar yönünden taraflar arasında delil teşkil ettiğini, davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili temerrüde düşürülmediği için takip öncesi faiz talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin 2016/715 E., 2017/710K.sayılı 24/10/2017 tarihli kararı ile adi ortakların davada mecburi dava arkadaşı olup tek başlarına taraf ve dava ehliyetlerinin olmadığı, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair kararının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2018/433 E-224K sayılı 15/03/2018 tarihli kararı ile davacının tek başına dava açamayacağı dikkate alınarak, dava dışı diğer adi ortak … …….. davaya muvafakatinin bulunduğuna dair muvafakatnamenin sunulması ya da ayrı bir dava açılarak eldeki bu dava ile birleştirilmesi ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olup dava dışı ….Ltd Şti.yetkilisinin 04/07/2018 havale tarihli dilekçesiyle işin davacıya devredildiği belirtilerek davaya ve icra takibine muvafakat edildiği bildirilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Davanın sözleşmeden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olduğu, dosya kapsamına sunulan 20/10/2015 tarihli iş yapım sözleşmesi başlıklı evrakın incelenmesinde, işveren firmanın … … Ltd.Şti yüklenici firmaların … … Ltd.Şti ve … … isimli firmalar, yapılacak işin … olduğunun anlaşıldığı, Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2016/9115 sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçlunun … … Ltd.Şti. olduğu borçlu aleyhine 15/01/2016 tarihli fatura bakiyesi ve 03/02/2016 tarihli fatura ve cari hesap alacağına ilişkin ilamsız takibe girişildiği, borçlunun süresi içinde yaptığı itiraz ile takibin durduğu, bu kapsamda eldeki itirazın iptali davasının yasal süresinde açıldığı, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi kurulu rapor ve ek raporlarında özetle, dosya kapsamındaki mevcut belgeler ile tarafların kayıtlarındaki incelemelere göre davacının davalından takip tarihi olan 02/05/2016 tarihi itibariyle 22.576,68 TL alacağı bulunduğu, inkar tazminatı taleplerinin mahkemenin takdirinde olduğu görüşünün bildirildiği, bilirkişi raporunun dosya kapsamı ve delil durumuna uygun olup, hükme esas alındığı, alınan kök bilirkişi raporuna müteakip davacı vekilinin bilirkişi raporuna baz alınan mutabakat metni altındaki imzaya itiraz etmiş ise de sözü geçen mutabakat metninin dilekçesine ekli olarak davalı vekili tarafından dosyaya sunulduğu, bu belgeye ilişkin beyanda bulunmak üzere davacı vekiline iki hafta mehil verildiği, bu süreçte davacı vekilince beyanda bulunulmadığı ve itiraz edilmediği, bilirkişi raporunun sunulmasını müteakip rapora baz alınan mutabakat metni altındaki imzaya itiraz edildiği, davalı vekilinin imzaya itirazının iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğu yönündeki itirazı hep birlikte değerlendirildiğinde, dosyanın geldiği aşamada yapılan itirazın iddianın genişletilmesi yasağına tabii bulunduğu gözetilerek bu itirazın reddine karar vermek gerektiği, 03/12/2019 tarihli duruşmada isticvap edilen davalı şirket yetkilisinin beyanında özetle, mutabakat belgesi altında adı geçen kişinin şirket şantiye muhasebesinden sorumlu olan kişi olduğunu, bu mutabakatın şantiye kapak hesabı olup şantiyede yapılan ödemeleri gösterdiğini, bankadan yapılan ödeme kayıtlarının zaten mevcut olduğunu, mutabakat sırasında kendisinin ve davacının da orada olduğunu belirttiği, anlatılanlar ışığında tüm dosya kapsamına ilişkin değerlendirmede, taraflar arasında 20/10/2015 tarihinde…. ilişkin sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 5. maddesine göre aylık hakedişlerde yapılan iş kadar işveren tarafından yükleniciye ödeme yapılmasının ön görüldüğü, davalının defter kayıtları ile davacıya ait banka ekstreleri ve davacının imzasının bulunduğu hesap mutabakatında belirtilen ödeme ve/veya ödeme yerine geçen kalemlerin uyumlu olduğu, ödemeler toplamının bu kapsamda 142.595,00 TL olarak dikkate alınması gerektiği, buna karşılık davacı tarafından, davalı adına düzenlenen faturalardan sadece 83.732.80 TL’lık faturanın davalı kayıtlarına işlenmiş olduğu 81.438,88 TL tutanndaki faturanın ise davalı kayıtlannda olmadığı, bu suretle 2016 yıl sonu itibariyle davalının, davacıdan 58.862,20 TL alacaklı olduğu, belirtilen tutarın yıl sonunda avans hesaplarına aktarıldığı, dolayısıyla mevcut belge ve bilgilere göre davacının davalıdan alacaklı olmadığı, aksine 58.862,20 TL borçlu olduğunun görüldüğü, davacı yanın kayıtlarına göre ise, davalı adına iki adet fatura düzenlenmiş olmasına karşın, davalı kayıtlarında sadece bir faturanın işlenmiş olduğu davalı kayıtlarında olmayan 03/02/2016 tarihli ve 22012 nolu KDV dahil 81.438,88 TL’lık fatura üzerinde el yazısı ile “…” ismine yer verildiğinin anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.maddesinde işin tanımının yapılmış olduğu, işin yapılmadığına ilişkin her hangi bir savunma bulunmadığı, davalının savunmasının faturada imzası bulunan … adlı kişinin yüklenicinin elemanı olduğu yönünde olup, davalının bu savunmasına itibar edilmesi halinde dahi işi yüklenen … A.Ş.’nin işin yapıldığını kabul etmesi karşısında işin yapılmadığını ileri sürülmesinin hakkaniyete ve oluşa uygun bulunmadığı kanaatine varıldığı, davalının bu yöndeki savunmasının kabul edilebilmesi için, işin başkası tarafından yapıldığının davalı tarafından kanıtlanması gerektiği, mevcut deliller kapsamında, işin yapıldığı ve teslim edildiğinin kabulü gerektiği, yine işin niteliğine bakıldığında, taahhüdün belli bir süre içinde yapılması gerekmekte olduğu, bu kapsamda, yüklenicinin işi yaptığını ispat etmesine karşılık, davalının iş bedelini ödediğinin ispat külfeti bulunduğunu, davacının ticari defterleri sahibi lehine delil oluşturabilecek mahiyette olduğu, her iki fatura birlikte değerlendirildiğinde, 83.732,80 TL’lık faturanın davalı kayıtlarına işlenmiş olduğu 81.438,88 TL tutanndaki faturanın ise davalı kayıtlarında olmadığı, yapılan işin toplam bedelinin 165.171,68 TL olduğu, yapılan ödemeler toplamının ise 142.595,00 TL olduğu, bu kapsamda davacı alacağının 22.576,68 TL olarak belirlendiği, takip tarihi öncesi bir temerrüt bulunmadığından faizin takip tarihinden başlaması gerektiği, bu suretle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varıldığı, bununla birlikte işin eser sözleşmesi mahiyetinde olması ve alacağın likit olmaması gözetilerek davacının icra inkar tazminatı ve yine davalının kötü niyet tazminatı taleplerinin yerinde bulunmadığı reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2016/9115 sayılı dosyasına vaki itirazının 22.576,68 TL’lık meblağa ilişkin iptali ile takibin bu rakam üzerinden devamına, davacının yerinde bulunmayan icra inkar tazminatı talebinin reddin karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafça 03/03/2017 tarihinde bir dilekçe verilerek delillerinin sunulduğunu, ancak bu delillerin ekinde mutabakat metni belgesi bulunmadığını, dilekçe ve ekinin kendilerine tebliğ edilmediğini, UYAP ta taralı olan eklerde de bu belge taranmamış olduğundan kendilerince ancak bilirkişi raporundan sonra muttali olunduğunu, davalı tarafça dosyaya sunulan ancak taraflarına tebliğ edilmeyen ” mutabakat metni” isimli belgenin, muttali olunduktan sonra yargılama aşamasında vefat eden müvekkili …’a gösterildiğini, bu belge altındaki imzanın kendisine ait olmadığını beyan ettiğini, bunun üzerine gerek kök rapora, gerekse de ek rapora imza yönünden itiraz edildiğini, bilirkişilerce de imza incelemesi yaptırılmasının uygun olacağı yönünde görüş bildirildiğini, buna rağmen mahkemenin imza incelemesi yoluna gitmediğini, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, sözleşmenin ödeme şekli başlıklı 5.maddesinde ödemelerin ne şekilde yapılacağının kararlaştırıldığını, özel şartlar başlıklı 4.maddede de hakedişten nelerin kesilebilecek kalemlerin gösterildiğini, sözleşmeye göre bunların dışında kalan bir kalemin ve ödemenin hakedişdten kesilmesinin mümkün olmadığını, toplam 61.775,00 TL tutarındaki ödemelerin alacaktan mahsup edildiğini, bu ödemelerin müvekkili ile ilgisinin olmadığı gibi zaten sözleşmeye göre de hakedişten kesilmesi mümkün olmayan kalemler olduğunu, nakit avans olarak yapıldığı belirtilen ödemelerin de makbuzunun dosyaya sunulmadığını, nakit avans ve SGK toplamının 6.800,00 TL +2.985,00=9.785,00 TL olduğunu ve bu miktarın da icra takibine geçilirken toplam alacak bedelinden mahsup edildiğini, bi miktarın dışında bir belge sunulmadığı takdirde alacak bedelinden mahsup edilmesinin mümkün olmadığını, ticari bir şirket olan davalının, birtakım işleri başkalarına yaptırmış ise mutlaka belgesinin de olması ve dosyaya sunulması gerektiğini ancak dosyaya ispata yönelik olarak davalı tarafından sunulmuş bir belge bulunmadığından, bu kalemlerin alacak bedelinden mahsubunun da sözkonusu olamayacağını, başka bir deyişle bu işlerin başkaları tarafından yapıldığının davalı tarafça ispatlanamadığını, buna rağmen, yine de bilirkişilerce belge varmış gibi kabul edilip kök ve ek raporda alacak bedelinden mahsup edilmesinin kendi görüşleri ile çelişkili olduğunu, bu çelişki giderilmeden, bu raporlara göre hüküm tesis edilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından imzalanıp imzalanmamasına göre sonucu değiştiren mutabakat belgesi için bilimsel yol olan imza incelemesi yoluna gidilmediğini, sadece bu belgeyi kendi lehine sunan davalı tarafın beyanına itibar edilerek, müvekkilinin de orada olduğu beyanına istinaden, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, doğruluğu araştırılmayan mutabakat metninde, ödendiği belirtilen miktarların ayrıca belgeleri aranmadan varlığı kabul edilerek yapılan mahsup işlemi ile sonuca gidilerek hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca davalı aleyhinde %20 oranında icra inkar tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece hatalı ve hukuka aykırı bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verildiğini, öncelikle sözleşme konusu işin yapılmadığına ilişkin bir savunmalarının olmadığı tespitinin tamamen hatalı olduğunu, cevap dilekçesinde sözleşme konusu iş yapılmadığından davacı tarafın sözleşmede yazılan bedeli hak etmediğinin açıkça belirtildiğini, davacı tarafça hakedişin düzenlenmemiş olmasının da bu durumu ispatladığını, sözleşmenin 5. maddesine göre davacı tarafın fatura düzenleyerek değil hakediş düzenleyerek ödeme alacağını, oysa davacının hak ediş düzenlemediğini, kaldı ki, davacının sözleşme ile üstlendiği iş ile düzenlediği faturadaki alacak kalemleri arasında çelişki olduğunu, faturadaki alacak kalemlerinin sözleşme konusu işe ilişkin olmadığını, bilirkişiler tarafından bu hususa dikkat edilmediğini, davacı tarafça yapılan işler ve sözleşme konusu işler ile fatura konusu alacakların neden farklı olduğunun da açıklanmadığını, davacının sözleşmede kararlaştırılan işleri tamamlamadığını ve işyerini terk ettiğini, bu konuda şantiye şefi ve şahitler huzurunda tutanak tutulduğunu, kalan işlerin ise müvekkili tarafından tamamlandığını, bu tutanakların mahkemeye sunulduğunu, ancak yargılama esnasında dikkate alınmadığını, sözleşmenin tarafı olmayan dava dışı … A.Ş.’nin çalışanının fatura üzerinde imzasının bulunduğunun ve bu cihetle sözleşme kapsamındaki işlerin davacı tarafça yapıldığının tevsik edildiğinin belirtilmesinin de tamamen hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından işlerin eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim edildiğine ilişkin iş bitim tutanağı, teslim tutanağı, hakediş, ibraname vs. bir delilin de sunulmadığını, mahkemece bu hususa dikkat edilmesi gerekirken tamamen dava dışı bir şirketin çalışanı tarafından imzalanan faturanın fatura konusu işin yapıldığını tevsik ettiği şeklinde hukuk dışı bir tespit yapıldığını, kararda davacıya gönderilmiş bir ihtarname veya uyarı yazısı bulunmamadığı belirtilerek fatura konusu işin yapıldığının varsayılarak mahkemenin faturayı işin yapıldığına dair bir delil kabul ederek Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı karar verdiğini, davacı tarafa ihtarname veya uyarı yazısı gönderilmemesinin işin yapıldığını gösterdiği tespitinin de hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın hak ediş düzenlemediği gibi hak ediş düzenlenmesi talebinin de olmadığını, dolayısıyla faturanın esas alınması, ihtarname veya uyarı yazısı gönderilmediğinden işin yapıldığının varsayılmasının hatalı olduğunu, 03/02/2016 tarihli 81.438,88 TL’lık faturanın müvekkili şirket kayıtlarında bulunmadığını, davacının bu faturayı müvekkiline teslim edildiğini ve faturaya itiraz edilmediğini ispat edemediğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'(HMK)nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kanalizasyon hattının kazısı ve yapımı işini konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere sözleşme yürürlükte olduğunda, fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça sözleşme kapsamındaki mevcut işlerin yüklenici tarafından yapılmış olduğu karine olup karinenin aksinin iddia eden tarafça yasal delillerle kanıtlanması gerekli olmakla(15.H.D. 18.06.2019, 2018/3741 E-2019/2837K) ve davalı tarafça, işin eksik bırakıldığı kalan işlerin kendileri tarafından tamamlatıldığına ilişkin savunmanın yasal delillerle kanıtlanamamış bulunmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 1.542,21 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40TL ve 331,15TL olmak üzere toplam 385,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.156,66 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödedikleri başvurma harçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …