Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/501 E. 2022/277 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI :…
ASIL DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVANIN
KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 10/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/03/2022

Asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından asıl ve birleşen davada davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak istemine ilişkin davalarda mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı asıl davada taraf vekillerince, birleşen davada davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; tarafların 24.03.2015 tarihinde … bölgesinde davalıya ait fabrika arazisinde dolgu, temel kazısı, mekanik malzeme serme hususlarını kapsayan sözleşme imzaladıklarını, davalının peşin olarak 30-60-90 günlük 245.150,00 TL tutarında müşteri çeklerini ciro edip davacıya verdiğini, taraflar arasında yapılan cari hesap dökümünde 25.03.2015 tarihi itibarıyla 245.150,00 TL avans verildiğinin görülmekte olduğunu, sözleşme gereği peşin alınan bu çek bedellerinin imalat devam ederken ödendiğini ve mahsuplaşıldığını, sonuç olarak sözleşmenin 3.sayfasında karşılıklı kabul ve beyan edilen teminat senedinin davalı elinde karşılıksız kaldığını, davalının 01.12.2015 tarihinde davacı firmaya elektronik mektup göndererek işi durdurduğunu, bu tarihe kadar yapılan işin kabulünü, hak ediş raporlarını geçerli kabul etmeyeceğini bildirmesi üzerine verilen cevabi ihtarnamede sözleşme gereği tanzim tarihi ve ödeme tarihi bulunmayan, arka yüzünde avans çeklerinin karşılığı teminat olduğu kabul edilen senedin teslim edilmesinin istenildiğini, davalının tek taraflı işi durdurma sebebi ile mahkemenin 2015/1291 D.iş sayılı tespit dosyasındaki bilirkişi raporuyla yapılan imalatın tespit edildiğini ileri sürerek, tanzim tarihi olmayan ve ödeme tarihi bulunmayan 24.03.2015 tarihinde sözleşmeye istinaden avans olarak verilen çekler karşılığında teminat senedi olarak verilmiş 245.150,00 TL’lik senedin iptaline, senede tanzim tarihi ve vade tarihi atılmaması, doldurulmaması, üçüncü kişilere ciro edimemesi ve tahsil edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; sözleşme gereği peşin alınan çek bedellerinin imalat devam ederken ödenmesine rağmen, davacı taraf ile mahsuplaşma olmadığını, davacı tarafça imalatlar aşamasında geçici hak edişler düzenlenerek hak edişlerde yazılı meblağlar da iş akışı içinde iyi niyetli olarak müvekkilince davacıya ödenmiş olmasına rağmen gerek sözleşme gereği işlerin bitmemesi gerekse kesin hesap çıkarılmadığından kesin bir mahsuplaşma olmadığını, … Bölgesinin uyarı yazıları ve şantiyede yapılan ilk tespitler sonucunda davacı yüklenici şirketin, hafrifat sözleşmesi ve onanmış projeye aykırı, kötü niyetli imalatlar yaptığının ortaya çıktığını, davacı şirketin 27.11.2015 tarihinde makine parkını şantiyeden götürdüğünün tespit edildiğini, mahkemece yapılacak tespitler sonucu davacı tarafa önceki geçici hak edişler ile fazla para ödenip ödenmediği ortaya çıkacağından senedin karşılıksız kaldığından bahsedilemeyeceğini, sözleşmenin tek taraflı feshedildiği iddiasının yerinde olmadığını, davacı yüklenici şirkete 01.12.2015 tarihinde gönderilen elektronik uyarıda fesihten bahsedilmediğini, dava konusu senedin kambiyo senedi olmayıp, sözleşmeye bağlanmış adi bir teminat senedi olduğundan, üzerinin doldurulması, tedavüle çıkarılması ve icra takibi konusu yapılmasının hukuken mümkün olmadığı gibi … Şirket statüsündeki müvekkilinin bu adi senedi ticari defterlerinde muhasebeleştirmesinin de mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili özetle; taraflar arasındaki 24/03/2015 tarihli hafriyat sözleşmenin 3.maddesine göre sıkıştırma testinin davalının onayladığı laboratuvara yaptırılacağı, bedelinin de davalı işveren tarafından verileceğinin kararlaştırıldığını, bu maddeye göre müvekkilince laboratuvarda test yaptırılıp faturalar düzenlendiğini, sözleşme tarihi olan 24/03/2015 ile 11/11/2015 tarihine kadar imalatta herhangi bir itiraz bulunmadığını, davalının ihtilaf çıkarıp sözleşmeden kaynaklanan borcunu ödememe hazırlığına giriştiğini, birçok ihtilaf çıkarttığını, bu sözleşme kapsamında davalıdan hakediş ve laboratuvar testinden kaynaklanan alacağının bulunduğunu ileni sürerek, 244.430,57 TL sözleşme gereğince ödenmesi gereken bedel ile zemin sıkıştırma test onaylı laboratuvar bedellerinden kaynaklanan 5.380,80 TL’den oluşan toplam 249.811,37 TL’nin … Bankası’nın uyguladığı en yüksek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; davalının hakedişlerine karşılık müvekkilince 888.653,71 TL ödeme yapıldığını, hakedişlerinin kesin hakediş olmadığını, davacıya %10 kesinti yapılarak ödeme yapıldığını, davacının şantiye şefi ile el birliği içinde fiilen yapılan işten fazla hak ediş düzenlenmesine göz yumduğunu, hakedişlerde gösterilen 14.400,00 ton dolgu malzemesinin kazı alanında kullanılmasının mümkün olamayacağını, bu durumun Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/31 D.İş Esas sayılı dosyasında dolgu malzemesi olarak kullanılabilecek miktarın maksimum 1707,395 ton olarak hesaplandığını, bundan dolayı davacının hak ettiğinden fazla miktarda para aldığını, laboratuvar testleri için davacının müvekkilinden herhangi bir onay almadığı gibi müvekkiline de ihtilaf çıkana kadar vermediğini, kesin hak edişlerin … Bölgesinin son durum plan kotesi üzerinden yapılması gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, aksine davacıdan alacaklı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında 24.03.2015 tarihinde davalıya ait araziye yapılacak fabrika binasının dolgu, temel kazısı, mekanik malzeme serilmesine ilişkin hafriyat sözleşmesi düzenlendiği, davacı yüklenicinin sözleşme gereğince asıl davaya konu 245.150,00.-TL bedelli teminat senedini davalıya verdiği, uyuşmazlığın taraflar arasında yapılan sözleşme hükümleri değerlendirilerek çözümlenmesi gerektiği, sözleşme hükümlerine göre plankotelere göre taraflar arasındaki ilişkinin belirlenip hesabın çıkarılması gerektiği, buna göre davalı tarafından … Bölgesine 23.03.2016 tarihinde yaptırılan onaylı plankote üzerinden harita mühendisi… tarafından yapılan incelemeye göre yapılmış olan ve söz konusu idarenin bilgisi dahilinde saha dışında depolanan ve halen mevcut olduğu belirtilen sıyırma kazısı toplam miktarı olan 7.104 m3 ve 68.255 m3 tesviye kazısı ve dolgu hesabının esas alınması gerektiği, bu miktardan inşaat mühendisleri odasınca onaylı projeden yapılan rapordan temel kazı miktarının 22.251,95 m3 olduğu, sözleşmede kararlaştırılan birim m3 bedelleri gözetildiğinde davacı yüklenicinin 805.010,10.-TL’lik iş yaptığı, oysa ki davalı işverenin davacıya 888.653,71.-TL’lik ödemede bulunduğu, bu rakamlar gözetildiğinde yükleniciye 83.643,61.-TL fazla ödeme yapıldığı, yine sözleşmede sıkıştırma testinin yüklenici tarafından işverenin onayladığı laboratuvara yaptırılacağının ve bedelinin işveren tarafından ödeneceğinin öngörüldüğü, her ne kadar davalı işveren onay vermediğini savunmuşsa da, yapılan işi kabul ettiği bu kabul nedeniyle söz konusu laboratuvar bedelini davacı yükleniciye ödemesi gerektiği, birleşen dava kapsamında davacının laboratuvar bedeli dışında başkaca alacağının bulunmadığı gerekçesiyle asıl davada 245.150,00.-TL’lik teminat amaçlı düzenlenen senetten davalı yüklenicinin fazla ödemesi olan 83.643,61.-TL mahsup edildiğinde, söz konusu senedin 161.506,39.-TL’lik bölümünden davacı yüklenicinin sorumluluğunun bulunmadığı, birleşen dava yönünden ise, davacı yüklenicinin sadece 5.380,80.-TL’lik laboratuvar bedeline hak kazandığı belirtilerek asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında sözleşme kapsamında teminat senedi olarak verilen 245.150,00 TL’lik senedin davalının tek taraflı elektronik mektupla hakediş ödemeyeceğini bildirerek çalışmaları durdurması ve davalının verdiği çeklerin ödenmesi nedeniyle iadesinin istendiğini, ancak davalının teminat senedi olduğunu kabul etmesine rağmen senedi iade etmediğini, hakedişlerin ve ekindeki faturaların davalıların ticari defterlerine işlendiğini, dosyada yapılan gider avansları ve masrafların asıl dava yönünden değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davalının davacıya 161.506,309 TL borçlu olmadığına ilişkin tespitin dava dilekçesinde talep ve davalının verdiği cevapla ilgili olmadığını, birleşen davada ise; 19/02/2016 tarihinde davalının davacının yaptığı hakedişlerden, kestiği faturalardan kaynaklanan 244.430,57 TL’yi ödememesi ve 5.380,80 TL zemin sıkıştırma testi faturasının ödenmemesi nedeniyle açıldığını, kesilen faturaların tamamının davalının ticari defterinde kayıtlı olduğunu, faturalara itiraz edilmediğini, inşaat alanına getirilen alt temel dolgu malzemelerinin şantiyeye getirilip irsaliyeleri teslim alınıp, faturaları kesildiği halde zemine serilen bu malzemelerin irsaliyelerine ve faturalarına itiraz ettiğini, itiraz sebebinin ise , şantiye şefinin iş akdinin feshinin gerekçe gösterildiğini, oysa 01/12/2015 tarihine kadar yapılan imalat ve hafriyatın tamamının yapı denetim firmasının gözetiminde şantiye şefinin onayıyla ve inşaatın sahibi ve müteahhidi olan yetkili Halis Korkmaz’ın huzurunda yapıldığını, davalının birleşen davadaki cevap dilekçesinde dava ve talep ile yapılan inşaatla ilgisi olmayan beyanlarda bulunduğunu, sıkıştırma testinin yapıldığını ve bedelinin ödendiğini, sözleşmede %10 kesinti yapılması hususunun düzenlenmediğini, her bir hakediş belgesi ekindeki irsaliye faturalara itiraz edilmemesi nedeniyle bu faturaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunun raporda değerlendirilmediğini, dava dilekçesinde belirtildiği gibi indirilen malzemelerin faturalarının ve irsaliyelerinin alındığını, 99.320 kilogram malzeme iade faturası kesildiğini, inşaat alanına serili 99.320 kilogram mekanik malzemeye iade faturası kesilmesinin, iade faturası kesilene kadar gelen mekanik malzemenin tamamının serpilip sıkıştırıldığı anlamında olduğunu, mahkemenin 161.506,39 TL asıl dava konusu olmadığı halde değerlendirmede bu rakama nasıl ulaştığının yeterince açıklanmadığı gibi gerekçe de gösterilmediğini, mahkemenin eksik incelemeye dayalı son bilirkişi heyetinin değerlendirmelerini esas alarak hüküm kurduğunu, son bilirkişi heyetinin dosyada mevcut 2015/1291 D.iş sayılı ve 2016/31 D.iş sayılı raporları değerlendirmediğini, yargılama sırasında alınan 06/10/2017 tarihli rapor ile 15/10/2018 tarihli raporlar arasında çelişki bulunduğunu, itirazlarının değerlendirilmediğini, eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, davalının cevap dilekçesinde ticari defter ve kayıtlarına dayandığını, bu kayıtların incelenmesi halinde faturaların ticari defterlere işlendiğinin anlaşılacağını, itiraz edilmeyen bu imalatlarla ilgili hafriyat faturaları, dökülen malzemelerin faturalarına itiraz edilmemesi nedeniyle bunların kesinleştiğini, davalının dayandığı ticari defter ve belgelerinin getirtilerek bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini, delil listesinde bildirilen tanıkların dinlenmesi gerektiğini, yapı denetim firmasında yapılan imalatların tamamının ayrıntılı olarak mevcut olduğunu ve bu dosyanın bilirkişi heyeti tarafından incelenmediğini, dosyada bilirkişi heyetinin değerlendirmeye aldığı 10 satırı geçmeyen tek sayfadan ibaret raporu değerlendirerek dikkate almasının isabetli olmadığını, 50.000 m² inşaat arsanın organize sanayinin verdiği plankoteye göre hafriyat yapılmak suretiyle 37.000 m²’sinin inşaat yapılacak hale getirildiğini, 4 sene geçtikten sonra ne zaman ne şekilde incelendiği belirlendiği anlaşılmayana nebati toprak yığınının ve 50.000 m² arsadan 7104 m³ nebati toprak çıktığının tespitinin hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, 13/06/2016 tarihli raporun hangi usul ve esaslara göre düzenlendiğinin tespiti için inşaat mühendislerinin dinlenmesi gerektiğini, 11/07/2016 tarihli delil listesinde belirtilen tanıklar dinlenmeden ve delil listesindeki taleplerin reddi veya kabulü konusunda bir karar verilmeden hüküm kurulması nedeniyle mahkemenin eksik incelemeyle değerlendirme yaptığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun açık ve anlaşılır olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını ve istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın hafriyat sözleşmesi gereği tüm edimlerini yerine getirmeden müvekkilince avans olarak peşinen verilen çeklerin ödendiğini, 5 adet hak edişle toplam 888,653 TL’nin ödenmesine rağmen senedinin iadesinin istemesinin haklı ve iyi niyetli olmadığını, müvekkili şirketin şantiye şefinin yapılan işleri, getirilen malzemeyi kontrol etmeden davacının fazladan fatura kestiğini, projelere aykırı abartılı imalatlar yapıldığını, bilirkişi marifetiyle yapılan imalat ile hak edişleri karşılaştırmak, kontrol ettirmek istediklerini, bunun üzerine kambiyo senedi hükmünü taşımayan tedavül şansı olmayan, üzerinde teminat senedi yazılı olan 245,150 TL’lik senedin idesinin istenerek dava açıldığını, asıl davanın açılma tarihi itibariyle müvekkil şirketin davacı ile kesin hak edişleri, hesaplamaları ve incelemeleri yapmamış olması nedeniyle hafriyat sözleşmesinin 2. maddesi gereğince teminat senedini iade etmelerinin düşünülemeyeceğini, davacının açtığı bu davadan sonra inşaat şantiyesini terk edip gittiğinden hafriyat sözleşmesi gereğince yapması gereken imalatların bulurması ve bunların 3. şahışlara tamamlattırılması halinde fiyat farklarından doğacak muhtemel zararların da olacağı ve bu zararların da teminatını aynı senedin karşılayacak olması nedeniyle mahkemece birleştirilen davada yapılan tespitlerden sonra (83,643.61 TL fazladan ödeme ) çıkan sonuca göre menfi tespit talebi yönünde davacı lehine hüküm kurmasının haklı ve isabetli olmadığını, ön inceleme tutanağında mahkemece uyuşmazlığın , taraflar arasındaki sözleşmeye göre karşılıklı edimlerin sözleşmeye ve mevzuata uygun yerine getirilip getirilmediğinin tespiti ile davacının yaptığı iş bedellerini tam olarak alıp almadığı konularının araştırılıp sonucuna göre senet iptali koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti olarak belirlendiğini ve tarafların da bu tespiti aynen kabul ettiğini, bu tespitin mahkeme ve tarafları bağladığını, dava tarihi itibariyle müvekkili şirketçe senedin iade edilmesi veya iptali koşullarının bulunmadığını, mahkemece davalının sorumlu olmadığı miktar yönünde davacı lehine kısmen de olsa karar verilmesinin usul ve yasaya, hakkaniyete aykırı olduğunu, kaldı ki dava konusu senedin kambiyo senedi vasfını taşımadığını, müvekkil şirketçe tedavüle çıkarılamayacak, kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine konu yapılamayacağını, asıl davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından mahkeme kararının kaldırılarak, asıl davanın davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak istemlerine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı asıl davada taraf vekillerince, birleşen davada davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Asıl ve birleşen davada davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasında akdedilen 24/03/2015 tarihli hafriyat sözleşmesi TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir.
Sözleşmenin” …” başlıklı düzenlemesinin 1.maddeside nebati toprağın kazılması, 2.maddesinde tesfiye, temel kazısı ve dolgu yapılması, 3.maddesinde dolgu işleri, 4.maddesinde mekanik dolgu işleri hususlarının düzenlenerek birim fiyat tariflerinin yapıldığı, ödeme başlıklı 5.maddesinde ise, ödemenin nasıl yapılacağı düzenlenerek iş veren tarafından avans olarak teminat senedi karşılığı 245.150,00 TL, 30-60-90 gün vadeli çek ile ödeme yapılacağı ve bu bedelin aylık hakedişlerden 4 eşit miktarda kesileceğinin kararlaştırıldığı, dosyadaki tarafların kabulünde olan senedin incelenmesinde de, sözleşmeye istinaden avans olarak verilen çeklerin karşılığında teminat olarak 245.150,00 TL bedelli senedin davacı tarafından davalıya verildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yapılan imalat kalemlerine ve miktarına ilişkin taraflar arasında ihtilaf bulunduğu görülmüş olmakla, taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşme kapsamında esas alınacağı kararlaştırılan plankoteler, taraflarca düzenlenen hakediş ve faturalar değerlendirilmek suretiyle yapılan toplam imalatın mahallinde keşifle belirlenmesi gereklidir. Yine, davacı yüklenici tarafından birleşen davada sözleşme kapsamında yapılan imalat nedeniyle düzenlenen faturalar dışında malzeme teslimine ilişkin 07/04/2015-11/11/2015 tarihleri arasında irsaliyeli faturalar düzenlendiği ve bu faturalar nedeniyle de alacaklı olduğu ileri sürülerek bakiye hakediş alacağı talebinde bulunulduğu , mahkemece, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde incelenme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece 3 ayrı heyetten rapor alınmış ise de, sadece 15/10/2018 tarihli bilirkişi raporunun mahkemece keşif yapılmak suretiyle alındığı ve alınan bilirkişi raporlarında SMMM bilirkişisinin bulunmadığı saptanmıştır.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari defterler uyumlu değil ise muntazam tutulmuş olsun veya olmasın sahibi aleyhine delil olacaktır. Ancak defterlerden biri muntazam olsa da her iki defter de sahibi aleyhine kayıt içeriyor ise aleyhe delil sayılma yönünden öncelikle iddiasını ispat yükü altında olan taraf defterleri aleyhine delil sayılmalıdır. Yani ispat yükü altında olan taraf kendi defterindeki aleyhe kayıtları bertaraf edecek şekilde karşı tarafın aleyhine olan ticari defterler kayıtlarından yararlanmamalıdır. Bunun sonucu ise aleyhe kayıtların uyuşmayan kısmından ispat yükü altında olan tarafın yararlanamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü ispat yükü, uyuşmazlık konusu hususlar için olup, karşı tarafın ileri sürmediği bir husus için ispat yükü de söz konusu olamayacağından bu sonuca varılması usul kurallarının da temel bir sonucudur.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, keşfen alınan ikinci bilirkişi heyetinden tarafların ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğinden bir SMMM bilirkişi eklenmek suretiyle taraflar arasındaki sözleşme, plankoteler, hakedişler, düzenlenen faturalar ve tarafların dosyaya sunmuş olduğu tüm delil ve belgeler, bilirkişi raporlarına yapılan itirazlar da değerlendirilerek yapılan imalat ve malzeme teslimine ilişkin davacı iddia ve talepleri incelenmek ve denetlenmek suretiyle ek bilirkişi raporu alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken mahallinde inceleme yetkisi tanınarak, tarafların katılımı sağlanmaksızın dosya kapsamıyla ve tarafların ticari defterlerine ilişkin hiçbir inceleme içermeden hazırlanan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru olmadığından tarafların sair istinaf nedenleri incelemeksizin istinaf başvurularının kabulü gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin sair istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulüne, mahkeme kararının HMK 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne,
2-)Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarih, 2015/802 E-2019/772 K sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-)Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-)İstinaf eden asıl ve birleşen davada davacı tarafından asıl ve birleşen dava için yatırılan toplam 108,80 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-)İstinaf eden asıl davada davalı tarafından yatırılan 2.758,12 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
6-)İstinaf talep eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 10/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….