Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/409 E. 2022/226 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 02/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/03/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Taraflar arasında “…. projesi inşaatı kapsamında ve tünel içerisinde yer alan vana odası mahallinde yapılacak enjeksiyon ve su yalıtımı işlerinin yapılması” konusunda 23/01/2012 tarihli sözleşmenin imzalandığını, işin devamı sırasında davalının 15/02/2012 tarihli yazısı ile yapılan uygulamanın taahhütlere uygun olmadığından dolayı sözleşmenin feshedildiği, ilim ve fen kaideleri ile sözleşmeye aykırı söz konusu işler için müvekkiline her hangi bir ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, müvekkilinin sözleşme konusu işin gereği gibi ifa ettiğine ilişkin açıklamalarının dahi kabul görmediğini, sözleşmenin genel şartlar 1.maddesi gereğince fesih yetkisinin sözleşmeyi şirket adına imzalayan vekilde olduğunu, buna göre hukuken geçerli bir fesih beyanının da olmadığını, yine sözleşmenin genel şartlar 4. maddesi gereğince keşide edilecek ihtar sonrasında hareketsiz kalınması durumunda sözleşmenin feshedilebileceğini, müvekkiline gönderilen böyle bir ihtarnamenin de bulunmadığını, müvekkilinin işin devamı yönündeki her türlü sözlü ve yazılı girişimlerinin davalı yanca kabul görmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshi neticesinde sözleşmenin ifa edilen kısmına ilişkin ortaya çıkan 120.557,00 TL alacak ile belirtilen bu tutarın dışında sözleşmenin tam olarak ifa edilmemesinden kaynaklanan zararlar toplamı 26.575,00 TL’nın toplamı olan 147.132,00 TL alacağın 18/05/2012 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Davacının son kullanma tarihi geçmiş malzemeleri kullandığını ve su sızıntısını kesemeyerek işi tamamlayamadığını, bu nedenle ücrete hak kazanamadığını, müvekkilinin duvar ve arkasındaki kaya bloğuna beton enjekte etme kararı aldığını, bu kararını davacı ile paylaştığını ve ivedilikle uyguladığını ancak duvarda beton enjeksiyonu maksadı ile açılan delikten içeriye davacının duvar ve arkasındaki kayaya enjekte ettiği ve katılaşmamış poliüretan malzemenin olduğu gibi aktığını ve müvekkilinin zarara uğradığını, davacının su sızıntısını kesemediği gibi kusurlu hareketleri ile hem işi tamamlayamadığını, hem de müvekkili şirkete zarar verdiğini, dolayısıyla davacının her hangi bir ücret hak etmesinin söz konusu olmadığını, sözleşmenin 11.maddesi gereğince işin hal ve icabına göre gönderilecek ihtarın veya verilecek sürenin lüzumsuz olduğu anlaşılırsa ihtar ve süre verilmesinin gerekmeyeceğini, davacının kabul görmeyen işinin bu madde gereğince müvekkili şirketçe tamamlandığını, sözleşmenin genel şartlar 1.maddesi gereğince muhatabın şantiye müdürü olduğunu, müvekkilince davacıya fesihten sonra gönderilen ve şantiyedeki malzemelerin teslim alınması istemli yazının dahi fesih iradesini açıkça ortaya koyduğunu, sözleşmenin genel şartlar 11/3 maddesi gereğince davacının müvekkilinden kullandığı malzeme ve yapılan işin parasını isteme hakkının bulunmadığını, sözleşmenin 15/A maddesinin müvekkiline feshetme hakkını tanıdığını, müvekkilinin çimento enjeksiyon uygulaması yapacağını bilen davacının müvekkilini poliüretan malzemenin kür alması için beklenmesi konusunda uyarmadığını, davacı 120.557,00 TL ve 26.575,00 TL olmak üzere toplamda 147.132,00 TL’lık bir talepte bulunmuş ise de bu taleplerinin neye dayalı olarak istediğinin anlaşılamadığını, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Davanın, taşeron sözleşmesine dayalı uğranılan zarar ile mahrum kalınan kar kaybı istemine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, imzalanan taşeron sözleşmesi ve taşeron sözleşmesi genel şartları uyarınca, tarafların edimlerini gerektiği gibi yerine getirip getirmedikleri, sözleşmenin feshi şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının ayıplı ifada bulunup bulunmadığı, ifa nedeniyle bedel talep edip edemeyeceği, ifa edilmesi engellenen kısım yönünden zarar talebinde bulunup bulunamayacağı noktalarında toplandığı, taraf delilleri toplanarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, alınan 27/01/2014 tarihli hukukçu hesap bilirkişisi ile yüksek jeoloji mühendisinden oluşan birinci bilirkişi raporunda özetle, davacı ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin enjeksiyon ve su yalıtım işlemlerini kapsadığını, duvar arkasındaki kimyasal enjeksiyon kabul etmeyen kısmın çimento ile doldurulması işleminin sözleşme kapsamı içinde bulunmadığını, bu nedenle maliyet dikkate alınarak sözleşme kapsamı dışına çıkılarak o kısmın davalı tarafça çimento ile doldurulması yolunun tercih edildiğini, sözleşme kapsamında 2.506 kg kimyasal enjeksiyon uygulandığını, bunun 500 kg’nın yan duvarlar için yapılmış olup, bu konuda ayıp iddiası bulunmadığını, davacının 500 kg’lık malzemenin bedelini sözleşme fiyatları ile alması gerektiğini, 2.006 kg enjeksiyon malzemesinin ise arkasında büyük boşluk bulunan uyuşmazlık konusu duvar için uygulandığını, davacının 1.000 kg malzemeyi iş yaptığı şantiyede bırakmasına göre çimento uygulaması aşamasında da işin başında bulunup anılan uygulamayı yaptırması ve konuya vaziyet etmesi gerektiğinin düşünüldüğünü, davalının çimento uygulaması yapacağı zamana dair davacıya bir çağrısı bulunmadığına göre çimento uygulaması sonucundan her iki tarafında %50’şer oranında kusurlu olduğunu, bu nedenle davacının uyguladığı 2.006 kg malzemenin %50 bedelini alabileceğini, sonuç olarak davacının davalıdan KDV hariç 30.060 Euro karşılığı dava tarihindeki kur esas alınarak 67.574,88 TL alacaklı olduğunun bildirildiği, 16/03/2015 ve 07/11/2016 tarihli ek bilirkişi raporlarda da kök rapordaki görüşlerin tekrarlandığı, mahkemece taraf vekillerinin bilirkişi rapor ve ek raporlarına yönelik itirazları yerinde görülerek bu kez uyuşmazlık konusunda uzman öğretim üyesi kimya mühendisi Prof. Dr. …, uzman öğretim üyesi jeoloji mühendisi Prof. Dr……. ile hesaplamalar için heyete ek rapor alınması aşamasında eklenen hesap bilirkişisi Talip Bilgili’den oluşturulan bilirkişi heyetinin 27/08/2018 tarihli ikinci bilirkişi heyeti raporunda özetle, taraflar arasında hukuki niteliği itibariyle götürü ücrete tabi bir eser sözleşmesinin söz konusu olduğu, davacının taraflar arasında akdedilen 23.01.2012 tarihli sözleşme ile “Arpa Regülatörü ve HES Projesi İnşaatı Kapsamında ve Tünel İçerisinde Yer Alan Vana Odası Mahallinde Yapılacak Enjeksiyon ve Su Yalıtımı İşlerinin Yapılması” işini üstlendiği, sözleşmenin imza tarihinin 23.01.2012 olduğu, işin tamamlanması tarihinin ise imza tarihinden itibaren 7 gün olduğu, davacının işin görülmesi sırasında ortaya çıkan olumsuzluklardan dolayı davalıyı bilgilendirmesine rağmen, davalının kendisinin söz konusu çimento enjeksiyon işini yaptığı, bu durumun ise sözleşmenin ihlali anlamına geldiği, bu işlemin yapılması sırasında davacı tarafından enjeksiyonu gerçekleştirilen kimyasal maddenin dışarı akmasında davacıya yükletilebilecek bir kusurun bulunmadığı, bu nedenle davalının sözleşmeyi feshetmesinin haklı bir nedene dayanmadığı, bu nedenle sözleşmeyi haksız olarak fesheden davalının davacının bu yüzden maruz kalacağı zararları ile yapmış olduğu masrafları karşılaması gerektiği, davacının maruz kaldığı zararların nelerden ibaret olduğu ve ayrıca yapmış olduğu masrafları açık ve net bir şekilde ispatlaması gerektiği, bu konuya ilişkin somut bilgi ve belgelerin dosyaya sunulmasından sonra davacının alacak miktarının hesaplanmasının daha isabetli olacağının bildirildiği, davacı tarafından bilirkişi raporu doğrultusunda mahkemece verilen süre içerisinde talebe dayanak bilgi ve belgelerin dosyaya ibrazını takiben aldırılan 02/05/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle, davacının dosyaya sunmuş olduğu belgelere göre, davacının dava konusu sözleşmeye ilişkin yapmış olduğu masraflar ve alacak miktarının 1.759,47 TL olarak hesaplandığını, davacı tarafından dosyaya sunulan diğer belgelerin okunaksız ve onaysız olması nedeniyle okunmayan bir belge üzerinde hesaplama yapılamayacağından davacının başka bir alacağının hesaplanamadığının bildirildiği, davacı vekili tarafından davaya dayanak fatura ve fişlerin okunaklı örneklerinin dosyaya ibrazını takiben aldırılan 08/10/2019 tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda özetle, asıl raporda yapılan açıklamaların tekrarlanarak davacının toplam 57.748,00 Euro talep edebileceği, dava tarihi itibariyle toplam 112.669,76 TL (KDV hariç) talep etme hakkının bulunduğunun bildirildiği, bilirkişi heyetinin yapılan hesaplamalarda dava tarihi itibariyle Euro efektif alış kuru olan 2,2480 TL’nı baz alarak hesaplamalar yaptığı, ancak satış kurunun esas alınmasının gerektiği, bu yönde davacı tarafça itirazda bulunulmuş olduğu anlaşılarak bu hususun mahkemece giderilebilir ve yeniden hesaplama yapılabilir olarak değerlendirildiği, davacının talebinin 50.120,00 Euro x 2,2638 TL = 113.461,66 TL sözleşmenin ifa edilen kısmına ilişkin alacak bedeli, 3.628,00 Euro x 2,2638 TL = 8.213,07 TL sözleşmenin ifa edilemeyen kısmı yönünden mahrum kalınan kar bedeli olarak hesaplanması gerektiği anlaşılmakla bu miktarlar üzerinden davanın kısmen kabul edildiği, 2. bilirkişi incelemesinde, bilirkişi heyetinin uzman bilirkişilerden oluşturulması gözönünde bulundurularak bu bilirkişi heyeti tarafından yapılan değerlendirmenin somut dosya kapsamına ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun düştüğü, daha önce yaptırılan 1. bilirkişi incelemesinde usulünce uzman bilirkişilerden bir heyet oluşturulmamış olması dikkate alındığında bir çelişkiden bahsedilemeyeceğinin mahkemece değerlendirildiği, 2. bilirkişi heyetinin kök raporu ve ek raporları bilimsel, denetime olanaklı, gerekçeli olmakla, hükme esas alındığı, tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında götürü ücrete tabi bir eser sözleşmesi imzalandığı, davacının enjeksiyon işinin görülmesi sırasında ortaya çıkan olumsuzluklardan dolayı davalıyı bilgilendirmesine karşın, davalının bizzat kendisinin söz konusu çimento enjeksiyon işini davacıya haber vermeksizin yaptığı, bu durumun sözleşmenin davalı tarafından ihlali anlamına geldiği gibi bu işlemin yapılması sırasında davacı tarafından daha önce enjeksiyonu gerçekleştirilmiş bulunan kimyasal maddenin dışarı akmasına davalının kendisinin sebebiyet verdiği, bu hususta davacıya yükletilebilecek bir kusur bulunmadığı, davalının sözleşmeyi feshinin haklı bir nedene dayanmadığı, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının bu yüzden uğradığı zararlar ile yapmış olduğu masrafları karşılaması gerektiği bu çerçevede sözleşme kapsamında yapılan 2.506 kg enjeksiyon miktarının sözleşme hükümlerine göre 50.120 Euro tutacağı, yine iade edilen enjeksiyon kar kaybının ise 907 kg enjeksiyon miktarı ile 3.628 Euro tutarında olması gerektiği açıkça anlaşılarak bu tutarlar dikkate alınarak yukarıda açıklandığı üzere yapılan hesaplamalar uyarınca davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği, davalı tarafından ihtar ile talep edilen tutarların ödenmeyeceği açıkça 24/05/2012 tarihinde bildirilmiş olmakla, bu tarihin temerrüt tarihi olarak alındığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 113.461,66 TL yapılan enjeksiyon bedeli, 8.213,07 TL mahrum kalınan kar kaybı olmak üzere toplam 121.674,73 TL’nin temerrüt tarihi olan 24/05/2012 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosya kapsamında iki ayrı bilirkişi heyetinden alınan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini, ikinci bilirkişi heyetinin taraflılığı noktasındaki iddialarının da hiç değerlendirilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin kullanmış olduğu malzemenin ayıplı olduğunu, müvekkili tarafından yapılan çimento enjeksiyonunun ayıbı ortaya çıkardığını, davacı şirketin kullandığı poliüretan dolgu malzemesinin şişmediğini ve sertleşmediğini, su sızıntısının kesilmemesi üzerine yapılması kararlaştırılan çimento enjeksiyonu ile ayıplı malzeme poliüretanın sıvı halde dışarı kustuğunu, böylece davacı şirketin kullandığı ayıplı malzeme poliüretanın hiç sertleşmediği ve buna bağlı olarak yaptığı uygulamanın hiçbir işe yaramadığının ortaya çıktığını, müvekkili tarafından sunulan fotoğrafların davacı şirketin ayıplı malzeme kullandığını ispatlayamadığı yönündeki bilirkişi görüşüne itibar edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili tarafından dosyaya sunulan fotoğraflarda davacı şirketin müvekkili şirketin işinde kullandığı malzemelerin son kullanma tarihinin geçtiğinin tespit edildiğini, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu ile müvekkilinin davacı şirketten habersiz çimento enjeksiyonu yaptığı, poliüretan malzemenin teknik olarak katılaşmadığı için müvekkilinin bu izinsiz müdahalesi sebebiyle malzemenin dışarı akmasında müvekkilinin kusurlu olduğunun iddia edildiğini, bu iddiaların dosyadaki deliller karşısında gerçek dışı olduğunu, işinin uzmanı davacının eserin meydana getirilmesi bakımından önem taşıyan her konu, durum ve olay hakkında iş sahibini aydınlatmakla yükümlü olduğunu, nitekim Borçlar Kanunu’nun 471.maddesi ile yükleniciye sadakat borcunun yüklenilmiş olduğunu, müvekkili şirket tarafından çimento enjeksiyonu yapılması teklifinin 10/02/2012 tarihli toplantıda bizzat davacı şirket tarafından yapıldığını ve müvekkili tarafından işin uzmanı olduğu düşünülen davacı şirketin bu teklifinin kabul edildiğini, bu hususunun bizzat davacı tarafından da dava dilekçesinde kabul ve ikrar edildiğini, davacı şirketin duvara çimento enjeksiyonundan önce yaptıkları poliüretan malzeme enjeksiyonunun katılaşmayacağını öngöremediklerini ve bu sebeple müvekkili şirkete uyarıda bulunmadıklarını dava dilekçesine ek olarak sundukları 20/02/2012 tarihli yazıyla kabul etmiş olduğunu, duvara çimento enjeksiyonu yapılmasını davacının önerdiğini, yüklenici sıfatına sahip davacı şirket tarafından sadakat borcuna aykırı davranılarak 10/02/2012 tarihli toplantıda çimento enjeksiyonunun hemen yapılmaması gerektiği noktasında müvekkiline bir uyarıda bulunulmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile sözleşme ve dürüstlük kuralı gereği davacı şirketin poliüretan malzeme enjeksiyonu gerçekleştirilecek alanlarda ne kadar boşluğun bulunduğunu, bu boşluğun poliüretan malzeme ile mi yoksa çimento ile mi doldurulacağını tespit etme gibi bir yükümlülüğününü bulunmadığı noktasındaki tespitinin yerinde olmadığını, bilirkişi raporunda, poliüretan enjeksiyon uygulamasının betonlarda meydana gelen çatlaklara poliüretan malzemeyi enjekte ederek malzemenin çatlaklara sızıp su ile teması halinde şişerek çatlakları doldurup çatlaklardan su sızıntılarının önüne geçmesini engelletici bir uygulama olduğu ve duvar arkasında büyük boşluk olması halinde poliüretan enjeksiyonun işe yaramayacağı görüşünün bildirildiğini, sözleşmede taahhüt edilen işin yapılabilmesi için olduğunu, bu hususunun sözleşme imzalanmadan davacı şirket tarafından tetkik edilmiş olması veya en azından bu hususun tetkik edilmesi gerektiğinin işe başlamadan önce müvekkiline bildirilmesnini gerekli olduğunu, davacı şirketin bu şekilde bir tetkik ve bildirim yapmadığının dosya kapsamıyla sabit olduğunu, mahkeme tarafından itirazlarına rağmen hukuka aykırı bilirkişi raporunun hükme esas alınarak karar verildiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık enjeksiyon ve su yalıtımı işlerinin yapımını konu alan 23/01/2012 tarihli eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle mahkemece sözleşme kapsamında yapılan işlemlerin teknik olarak incelenebilmesi için bulunması gereken kimya mühendisi ve jeoloji mühendisinin de dahil olduğu dosya kapsamına uygun, denetlenebilir nitelikteki ikinci heyet bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiş olmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.311,60 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.077,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.233,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-)İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından ödenen başvurma harcı ile yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 02/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.