Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/387 E. 2022/431 K. 15.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/387 – Karar No:2022/431

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/387
KARAR NO : 2022/431

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019
NUMARASI : 2015/577 E-2019/1180 K
TEMLİK ALAN DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 15/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/04/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı ……Ltd.Şti.vekili ;Taraflar arasında 10/5/2013 tarihinde “… ili, … İlçesi, … Mahallesinde 5 ada, 4 nolu parselde bulunan … Eğitim ve Sağlık Kampüsü … projesi ileri kaba işleri” başlıklı yüklenici sözleşmesinin imzalandığını, müvekkilinin tüm işleri eksiksiz yaptığını ve eseri teslim ettiğini, geçici kabulün yapılması ve teminatın iadesi için davalıdan talepte bulunduğunu, davalı ile yapılan görüşmelerde sözleşmenin 31. maddenin yorumunda bir sene beklenmesi gerektiği, dava dışı … Vakfının kesin kabulü ile teminatın iade edileceğinin söylendiğini, bu süreçte davalının sözleşme konusu işte eksikliklerin olmadığını kabul ederek 24.11.2014 tarihinde müvekkilinin 481.078,97TL alacağından 167.430,56 TL’lık kısmının ödendiğini, ancak bakiye 313.648,41 TL teminat alacağının davalıda haksız yere bekletildiğini ve durumun davalının ticari defterlerinde de kayıtlı olduğunu, müvekkilinin ihtarına karşı, davalının cevabında teminatın iadesi için ana iş sahibi …’in kabul işlemlerini tamamlamasına bağlı olduğu belirtilerek teminatın iade edilemeyeceğinin bildirildiğini, taraflar arasında yazılı bir teslim tutanağının bulunmadığını, sözleşme konusu işin fiili tesliminin 30/12/2013 tarihinde yapılmış olmasına rağmen davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, haksız olarak elinde tuttuğu teminatı iade etmediğini belirterek iade edilmeyen teminat bedeli olan 313.648,41TL’dan şimdilik 10.000,00TL’sının 17/06/2015 tarihli ihtarnamede belirtilen 3 günlük sürenin bitimi olan 25/6/2015 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte tahsilini istemiş, 05/07/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile iade edilmesi gereken teminat miktarı talebini 304.076.00 TL’na yükselterek bu miktarın 17/06/2015 tarihli ihtarnamede belirtilen 3 günlük sürenin bitimi olan 25/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, bu nedenle öncelikle davanın usulden reddi gerektiğini, taraflar arasındaki 10.5.2013 tarihli alt yüklenici sözleşmesinin 6.1 maddesi gereğince, davacının müvekkiline vermesi gereken süresiz, şartsız ve kesin banka teminat mektubu tutarının işin bedelinin %5’i olması gerektiğini, davacının sözü edilen teminat mektubunu veremediğinden 09.07.2013 tarihli yazısı ile teminat tutarının hak edişlerinden kesilmesi talebinde bulunduğunu, bu nedenle davacının talebi doğrultusunda tüm hak edişlerinden %5 oranında kesin teminat kesintisi yapıldığını, sözleşmenin 27/son maddesinde “Hakedişlerin ödenmesi sırasında brüt hakediş tutarı üzerinden %5 nakit teminat kesintisi yapılacaktır.” düzenlemesi gereği de ayrıca davacının hak edişlerinden %5 oranında nakit teminat kesintisi yapıldığını, sözleşmenin 28/1 maddesinde “İşbu sözleşme konusu işin geçici kabulü, işin bitirilmesinden sonra yüklenicinin yazılı başvurusu ile iş sahibi ve ana iş sahibi veya yalnız iş sahibi temsilcilerinden oluşacak komisyon tarafından yapılacaktır.Ancak geçici kabul tarihi iş sahibinin geçici kabul tarihinden erken olamaz.Geçici kabulde belirtilen eksikliklerin ve/veya kusurların tamamlanması için yükleniciye sözleşme konusu işlerin ve belirtilen eksikliklerin ve/veya kusurların oranına göre komisyon tarafından belirlenecek bir süre verilecektir. Bu sürenin ardından yüklenici tarafından söz konusu eksiklikler ve/veya kusurlar giderilmiş ise komisyon, geçici kabulü onaylayacaktır.” şeklindeki düzenlemesi gereği, davacının geçici kabulünün, müvekkili şirketin geçici kabulünden önce yapılamayacağının açık olduğunu, bu noktada davacının işinin tam ve kusursuz olup olmadığının da önemi bulunmadığını, müvekkili şirketin geçici kabulünün henüz yapılmamış olduğunu, ana iş sahibi …’in 09.11.2015 tarihli yazısı ile tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için müvekkili şirkete 45 takvim günü daha süre vermiş bulunduğunu, dolayısıyla henüz müvekkili şirketin geçici kabulünün dahi yapılmadığı bir aşamada, davacının kendi geçici kabulünün yapılması ve hatta kesin ve nakit tüm teminatının iade edilmesi talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırı olduğunu, sözleşmenin, “Sözleşmenin Bitimi ve Teminatın İadesi” başlıklı 31. maddesindeki koşulların teminatların iadesini gerektirecek biçimde oluşmadığını, ana iş sahibi …’in, taraflarca akdedilen dava konusu sözleşmenin onay makamı olduğunu, sözleşmenin hakedişler ve ödeme (m.27), kabul işlemleri (m.28), sözleşmenin bitimi ve teminatın iadesi (m.31) gibi pek çok hükmünün ana iş sahibi …’in onayı zorunluluğunu açıkça içerdiğini, sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde (m.34), müvekkili ile ana iş sahibi …’e düzenleme yetkisi verdiğini, hatta sözleşmenin yürürlüğü için dahi (m.35) …’in onayı koşulunun arandığını, dolayısıyla davacının TTK.’nın l8/2. maddesi gereğince basiretli bir tacir olarak içeriğini bilerek ve bu haliyle kabul ederek bağlı olduğu sözleşmeyi inkar edip, …’in 3. kişi olduğundan söz etmesinin ve müvekkilinin …’in onayına göre hareket etmesinin hakkın kötüye kullanımı addetmesinin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, davacının 25.06.2014 tarihli yazısı ile ileri sürdüğü geçici kabul talebinin, müvekkilinin 27.11.2014 tarihli yazısı ile ana iş sahibi …’in onayına sunulduğunu, … tarafından da 22.01.2015 tarihli yazı ile davacının 50.000,00TL’lık bağış taahhüdü gereği, sözleşme yapılan toplam iş oranında ana iş sahibi vakfa bağış yapması gerektiği belirtildiğini, sonuçta davacının geçici kabul talebine ana iş sahibi tarafından onay verilmediğini, davacının kabul ve teminat iadesine ilişkin yükümlülüklerinin yanı sıra, ana iş sahibine bağış taahhüdünü de yerine getirmemiş olduğunu, …’i, bu aşamada 3.kişi olarak nitelendirmesinin abesle iştigal olduğunu, cevabi ihtarlarında da belirtildiği üzere açılış töreninin fiili bir durumdan ibaret olup, sözleşmeye göre yapılması gereken kabul işleminin tamamlandığı anlamına gelmediğini, …’in yazısı ile müvekkiline eksikliklerin giderilmesi konusunda süre verilmiş olduğundan ortada bir kabul işleminin bulunmadığını, davacıya yapılan 167.430,56 TL tutarlı teminat iadesi ödemesinin, davacının işine duyulan memnuniyetten değil, davacının içinde bulunduğu maddi güçlüğü aşabilmesine destek sağlayabilmek için bu konudaki talebi üzerine, 21.11.2014 tarihli durumu anlatır yazı ile yine ana iş sahibi …’den onay alınarak yapıldığını, davacının davalı nezdindeki toplam teminat tutarının iddianın aksine, 313.648,41TL değil, 304.076,01TL olduğunu, zira davacının SGK’ya olan prim borcu nedeniyle davacı adına müvekkili tarafından SGK’ya 9.572,40TL’Iık bir ödeme yapıldığını, sözleşmeye uygun şekilde kabul ve onay süreçleri tamamlandığında davacıya iadesi gerekecek toplam teminat tutarının, müvekkili kayıtlarında şu anda yer alan 304.076,01TL kadar olacağından da söz edilemeyeceğini, davacının teminatından kesilmesi gereken gider kalemlerinin mevcut olduğunu, davacının sözleşme eki İş Sağlığı ve İş Güvenliği Şartnamesine göre ödemesi gereken ceza toplamının 34.500,00TL olup davacının bu ödemelerini yapmadığını, davacının, sözleşmeye ve eki sorumluluk cetveline göre yapmakla yükümlü olduğu “ileri kaba inşaat temizliğini” de yapmamış olması nedeniyle müvekkilinin 3. kişiye yaptırdığı bu işin bedelinin 5.368,51TL olarak davacıya yansıtılacağını, davacının mobilizasyon alanındaki malzemelerini kaldırmaması nedeniyle bu işin de 3. kişiye yaptırıldığını ve bedeli 655,56TL’nın müvekkili tarafından ödenmiş olup davacının teminatından kesilmesi gerektiğini, davacının ana iş sahibine karşı yerine getirmediği bağış taahhüdünün …’in müvekkilinin ibrasına dolayısıyla müvekkilinin de davacıyı ibrasına engel teşkil ettiğini sözleşmenin sona ermesi ve teminatın iadesine ilişkin 31.madde hükmündeki koşullar oluşmadan davacının teminat iadesi talebinde bulunduğunu ve bunun kabulünün mümkün olmadığını, eserin tesliminin yazılı belge ile ispatı gerektiğini, tanık dinletme istemine muvafakat etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Davacının 25/06/2014 tarihinde geçici kabulünün yapılması talebi ile davalıya başvurduğu, davalının … ile yaptığı yazışma sonucu, …’in 22.01.2015 tarihli cevabında ileri kaba inşaatı taşeronunun (Davacı … Ltd. Şti.) 50.000,00 TL bağış taahhüdünün sözleşme/yapılan toplam iş oranında Vakfa bağış yapılması gerektiğinin bildirildiği, bu gerekçe ile geçici kabulün yapılmadığının anlaşıldığı, bu durumda, davacı alt yüklenicinin sözleşme ile yüklendiği işi 25.6.2014 tarihinde geçici kabule hazır hale getirdiği ama geçici kabul komisyonunun oluşturularak geçici kabulün yapılmadığı kanaatine varıldığı, bu çerçevede, kesin kabulün geçici kabul tarihinden itibaren 12 ay sonra yapılması gerektiğinden kesin kabulün varsayımlı yapılma tarihinin 25.6.2015 olduğu, buna karşılık dosya kapsamında kesin kabulün yapılmasına engel nitelik ve biçimde sözleşmeye aykırılık olduğunun ispatlanamadığı, … ile yapılan yazışma sonucunda davacının …’e herhangi bir bağış yapmadığı, bağış taahhüdünün de bulunmadığının anlaşıldığı, davalı ile dava dışı … arasında anlaşmazlıkların çözümüne yönelik Hakem Heyeti Kararı’nda davacı …’ın yüklenimindeki ileri kaba inşaat işinde eksik edim, ayıplı ifa gibi iddiaların bulunmadığının anlaşıldığı, davacının, dava dilekçesinde, sözleşme konusu işi 25.6.2014 tarihinde tamamladığını ileri sürdüğü, davalıya gönderdiği 17.6.2015 tarihli ihtarında işin geçici kabul başvurusunu 25.6.2014 tarihinde yaptığını beyan ettiği, davalının cevaplarında sözleşme konusu işin bu tarihten sonra yapıldığına dair itirazı olmadığı, davacının, davalıya muhatap 25.6.2014 tarihli yazısında sözleşme konusu işleri bitirdiği, geçici kabulün yapılmasının istendiği, davalının …’e gönderdiği 27.11.2014 tarihli dilekçesinde, davacının da aralarında bulunduğu 3 firmanın geçici kabul talebinde bulunduğu, geçici kabul işlemlerine başlanacak olduğu, firmaların bağış taahhüdü olup olmadığının, böyle bir taahhüt var ise imalatları ile ilgili yapılması düşünülen kesintinin, gecikme cezası vb konularla ilgili yorum ve görüşlerin bildirilmesini istediği, davalının davacının nakdi teminat tutarının, SGK’ya davacı adına yapılan 9.572,40TL’lık ödeme tenzilinden sonra 304.076,01TL olduğunu bildirdiği, sözleşmenin kabul işlemlerine dair 28.maddesinde sözleşme konusu İşin Geçici Kabulünün işin bitirilmesinden sonra yüklenicinin yazılı başvurusu ile iş sahibi ve ana iş sahibi veya yalnız iş sahibi temsilcilerinden oluşacak komisyon tarafından yapılacağı, Geçici Kabul tarihinin iş sahibinin geçici kabul tarihinden erken olamayacağı, geçici kabulde belirtilen eksikliklerin ve/veya kusurların tamamlanması için yükleniciye sözleşme konusu işlerin ve belirtilen eksikliklerin ve/veya kusurların oranına göre komisyon tarafından belirlenecek bir süre verileceği, bu sürenin ardından yüklenici tarafından söz konusu eksiklikler ve/veya kusurlar giderilmiş ise komisyonun, geçici kabulü onaylayacağının hükme bağlandığı, burada geciktirici bir koşul öngörüldüğü, davacının geçici kabul şartları daha önce oluşsa bile davalının bütün işe dair geçici kabulü yapılmamış ise davacının işine ait geçici kabul yapılması işleminin de bu koşulun oluşmasını bekleyeceğini, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte olan Türk Borçlar Kanununun 171.maddesi hükmü çerçevesinde geçici kabulün yapılmaması değerlendirildiğinde ana iş sahibinin geçici kabul yapılması için onay vermesi veya geçici kabule katılması gerekmediği, çünkü geçici kabulün yalnız iş sahibi temsilcileri tarafından yapılabileceğinin taraflar arasındaki sözleşmede düzenlendiği, davacının 25/06/2014 tarihinde geçici kabul talebinde bulunduğu, aradan geçen zaman içinde geçici kabulün yapılmadığı, yapılmama gerekçesinin de davalının geçici kabulüne bağlanmakla birlikte dava tarihinden karar tarihine kadar geçen sürede geçici kabulün yapılmamış olmasının yaşamın olağan akışına aykırı olduğu, TBK’nın 175. maddesi uyarıca geçici kabulün yapılmış sayıldığının kabulü gerektiği, bu hali ile kesin kabul içinde aynı gerekçelerin geçerli olduğu ve aksi sabit olmadığına göre kesin kabulün de 12 ay sonrasına dair 25.06.2015 tarihinde yapılması gerektiği kanaatine varıldığı, sözleşmenin 31. maddesinde teminatların iadesi koşullarının düzenlendiği, davacının, 24.11.2014 tarihinde teminatlarından 167.430,56 TL’nin kendisine ödendiğini kabul ettiği, bu durumda, davacının, 150.290,21 TL tutarındaki ara hak edişlerden kesilmiş %5 nakdi teminatlarını geri aldığı, (167.430,56 TL ödenen-150.290,21 TL %5 nakdi teminat =17.140,35TL nakdi teminat yönünden fazla ödenen) davacının sözleşmenin 26. maddesinin son fıkrasına göre hakedişlerinden kesilen %5 teminatlar sebebiyle davalıdan alacağının kalmadığını, sözleşmenin “Sigorta Prim Bildirimleri ve Ödemeleri” başlıklı 21.5.maddesindeki düzenlemeye göre davalının sigorta prim ve ferilerinin ödenmesini kontrol altına aldığı ve hakedişlerden kestiğinin anlaşıldığı, davacının mahkemeye 23/05/2017 tarihli SGK yazısını sunarak dava konusu iş yerinde dava edilen döneme ilişkin davacı borcu bulunmadığına ilişkin belgeyi ibraz ettiği, sözleşmeden doğan şartın yerine getirilmiş olduğu, SGK prim borcunu gösterir dekontlardan 9.097,55TL olanının … Dekor. Ltd. Şti. ile ilgili ve bu şirketin, davacının taşeronu olduğu, davacının bu şirket adına yapılan ödemenin kendi hesabından mahsubunu kabul ettiğini bildirdiği, davalı tarafından ibraz edilen 13.5.2013 tarihli yazıdan davacı ile … Dekorasyon arasındaki bağın anlaşıldığı, buna göre 9.097,55TL’nn (SGK primi) davacı alacağından mahsubu gerektiği, sözleşmenin 12.maddesindeki iş programında temizlik ve demobilisazyon en son iş kalemi olarak davacının yükleniminde olduğu, davacının, saha temizliğini yaptığı ve/veya davalının gönderdiği faturaya itiraz ettiğini bildirmediği, bu durumda 5.368,51TL’nın davacının alacağından indirilmesi gerektiği, yine davalının davacı adına 474,85 TL SGK’ya ödemesi bulunduğundan bu ödemenin de teminattan düşülmesi gerektiğini, sözleşme Ek-F İş Sağlığı ve İş Güvenliği Şartnamesi’nin «Cezai Yaptırımlar» kenar başlıklı 15. maddesindeki düzenlemeler ışığında davalının davacıya 34.500,00 TL tutarındaki 03.07.2014 itibariyle İş Güvenliği Şartnamesinin 15. maddesine göre cezaları toplamına ilişkin kesinti, işlemler usulüne uygun yürütülmekle, talebinin yerinde olduğu bu nedenle usulüne uygun kesintiler yapıldıktan sonra (471.506,57-TL=Davacının davalı nezdindeki toplam teminat miktarı-167.430,56TL=davalının davacıya 24.11.2014 tarihinde ödediği miktar, 474,85TL=davalının davacı adına SGK’ya ödediği. – 34.500,00TL=sözleşme eki İş Sağlığı ve Güvenliği Şartnamesine göre davacının ödemesi gereken ceza toplamı – 9.097,55 TL … Dekorasyon adına ödenen SGK priminin tenzili. + 5.368,51TL İnşaat sonrası temizlik masraflarının ilavesi =254.635,10 TL bakiye teminat tutarı) davacının 254.635,10 TL tutarındaki alacağı bulunduğu ve davalı açıkça temerrüde daha önce düşürülmediğinden, dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verildiği gerekçesiyle davanın kısman kabulü ile 254.635,10 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın belirsiz alacak davası veya kısmi eda davası olarak açabilmesinin mümkün olmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, davacının sözleşmeye ve yasaya aykırı temlik tasarrufuna rağmen mahkemece, davacı yüklenici … … Ltd. Şti. yerine, gerek dava konusu sözleşme, gerekse dava yönünden ilgisiz üçüncü kişi durumundaki …’ın davacı olarak kabul edilerek, bu konuda gerekçe dahi tesis edilmeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşme 28/1 maddesindeki düzenleme gereği davacı yüklenicinin geçici kabulünün, iş sahibi müvekkili şirketin geçici kabulünden önce yapılamayacağını, müvekkili şirketin geçici kabulünün henüz yapılmadığını, ayrıca müvekkili şirket ile ana iş sahibi … arasında 24.10.2014 tarihi itibariyle hakem heyeti nezdinde görülen ihtilafın da henüz kesin olarak sonuçlanmadığını, bu aşamada davacı yüklenicinin, kendi geçici kabulünün yapılması, hatta nakit ve kesin tüm teminatlarının da iade edilmesi talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırı olduğunu, teminatların iadesi için sözleşmenin 31.maddesinde yer alan şartların gerçekleşmediğini, mahkemenin kararının kendi içersinde çelişkili olduğunu, proje konusu hastanenin açıldığından söz edilerek, kesin kabulün zımnen yapılmış olduğunnu varsayılmasının da hukuken kabul edilemeyeceğini, davacıya yapılan 167.430,56.TL. tutarlı teminat iadesi ödemesinin, davacının işine duyulan memnuniyetten değil, davacı şirketin içinde bulunduğu maddi güçlüğü aşabilmesine destek sağlayabilmek için ve yine ana iş sahibi …’den onay alınarak yapıldığını, davacının şu anda müvekkili şirket nezdindeki toplam teminat tutarının da iddia ettiği miktarda olmadığını, çünkü, davacının SGK’ya olan prim borcu nedeniyle davacı adına, müvekkili şirket tarafından SGK’ya ödeme yapılmış olduğunu, kaldı ki, sözleşmeye uygun şekilde kabul ve onay süreçleri tamamlandığında, davacıya iadesi gerekecek toplam teminat tutarından da kesilmesi gereken gider kalemlerinin mevcut olduğunu, davacının ana iş sahibi …’e karşı yerine getirmediği 50.000.00 TL’lik bağış taahhüdünün de dikkate alınması gerektiğini, neticede sözleşmenin sona ermesi ve teminatların iadesine ilişkin 31.maddede yer alan koşullar oluşmadan davacının bu aşamada muaccel ve hesaplanabilir bulunmayan teminatın iadesi talebinin kabulünün mümkün olmadığını, 19.10.2016 tarihli kök bilirkişi raporu ile 18.05.2017 tarihli ek bilirkişi raporu arasında son derece önemli bir çelişki bulunduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşmenin devir, temlik başlıklı 25.maddedeki düzenlemenin açıkça devir ve temlik yasağı getirdiğini ve temlik alan sıfatıyla duruşmalara giren davacı şirket ile akdettiği 01.11.2018 tarihli temliki sözleşmesini sunan üçüncü kişi …’ın bu davada hiç bir temsil yetkisi ve taraf sıfatının bulunmadığını, temlik tasarrufunun varlığının kabulü halinde ise sözleşmenin 25. maddesi uyarınca davacının devir ve temlik yasağına rağmen temlik tasarrufunda bulunmakla teminatın iadesini talep etme hakkını kaybetmiş olduğundan teminatın iadesine ilişkin olan bu davanın konusuz kaldığını ve her durumda reddi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davacının temlik tasarrufunun sözleşme ve kanuna aykırılığının tespiti ile davanın takipsiz bırakılmış olduğu usule ilişkin sonucuna göre hüküm tesisine, ancak, davacının sözleşmeye ve kanuna aykırı temlik tasarrufu geçerli görülmekteyse, sözleşmenin 25.maddesi hükmü gereğince, davacının sözleşmeye muhalefet eden bu temlik tasarrufu nedeniyle, teminatın iadesi koşulları oluştuğunda dahi, (varsa) bakiye teminatının, müvekkilince gelir kaydedilmesi gerektiğinden, yani davacı, akde muhalefetle bir temlik işlemi yaparak müvekkilinden teminat iadesi talep etme hakkını zaten kaybetmiş bulunduğundan, teminatın iadesi talepli davanın konusuz kaldığının tespiti ile buna ilişkin hüküm tesisine, aksi kanaatte olunması halinde, sözleşmeye göre bu aşamada muaccel ve hesaplanabilir bulunmayan teminat iadesi alacağı iddiasına dayalı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı yüklenici … Seramik Gıda İnşaat Sanayi ve Tic. Ltd Şti. ile davalı … AŞ.arasında davalı şirketin taahhüdü altında bulunan … ili, … İlçesi, … Mahallesi 5 ada, 4 nolu parselde bulunan … Eğitim ve Sağlık Kampüsü … işinin sözleşmesi kapsamında olan ileri kaba( duvar, kaba sıva, alçı sıva, şap, makineli tesviye betonu) işlerinin yapımı konulu 10/05/2013 tarihli eser sözleşmesi akdedilmiş olup … şirketi yüklenici, davalı … ise iş sahibidir.
Sözleşmenin” Devir, Temlik” başlıklı 25/a maddesinde “Yüklenici sözleşmeyi ya da herhangi bir parçasını iş sahibinin yazılı izni olmadan devredemez”, 25/b maddesinde “Yüklenici tahakkuk etmiş veya edecek her hangi bir alacağını üçüncü şahıslara temlik edemez…” hükümlerine yer verilmiş, “Sözleşmenin bitimi ve teminatın iadesi” başlıklı 31.maddesinde ise teminatın iadesi şartları düzenlenmiştir.
Davacı yüklenici dava dilekçesinde sözleşme konusu işin fiili tesliminin 30/12/2013 tarihinde yapılmış olmasına rağmen davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, haksız olarak elinde tuttuğu teminatı iade etmediğini belirterek iade edilmeyen teminat bedelinden şimdilik 10.000,00TL’nın faizi ile birlikte tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile iade edilmesi gereken teminat miktarı talebini 304.076.00 TL’na yükselterek bu miktarın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın devamı sırasında yüklenici …..Ltd.Şti. ile … arasında düzenlenen 01/11/2018 tarihli “Alacağın Temliki Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeyle temlik eden … şirketinin muhatap … şirketi nezdinde doğmuş ve doğacak alacaklarını … ve … şirketleri arasında görülmekte olan istinaf incelemesine konu edilen dava dosyasındaki tüm hak ve alacakların ferileriyle birlikte …’a temliki sonrasında davaya temlik alan tarafından devam edildiği görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun”Dava konusunun devri” başlıklı 125. maddesinde;
(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” hükmüne yer verilmiştir.
Alacağın devrine ilişkin (temlik) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 maddesinde “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere göre kural olarak sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.
Dava konusu somut olayda yüklenici ….Ltd.Şti.ile davalı arasındaki sözleşmenin 25.maddesinde devir ve temlik yasağı düzenlenmiş olup davalı vekilince temlik sonrası temlik yasağı da belirtilerek temliğe rıza gösterilmemiştir.
Bu kapsamda, temlik yasağına rağmen borçlu tarafından temlik kabul edilmişse veya bu temliğe dayalı temlik alana kısmi ödeme yapılıp yapılmadığı, temliğe davalı tarafça zımmen muvafakat edilip edilmediği hususu değerlendirilerek hakkında hüküm kurulan temlik alan …’ın hukuki durumunun belirlenmesi, yapılacak bu değerlendirme sonucunda temlik alanın sözleşmedeki temlik yasağına rağmen talepte bulunup bulunamayacağı değerlendirilerek davayı temlik eden yüklenici şirketin açtığı hususu dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre bir hükme varılması gerekirken bu hususlar üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ve değerlendirmeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4 ve 353/1-a.6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2019 tarih, 2015/577 E-2019/1180 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.4 ve 353/1-a.6 maddeleri gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı tarafından yatırılan 4.348,53 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5- Davalı tarafından ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 15/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …