Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/322 E. 2022/195 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/02/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; taraflar arasında 04.09.2013 tanzim tarih ve … sözleşme numaralı bir kalem makine ve ekipman için sözleşme yapıldığını, mezkur sözleşme ile satıcının 02.10.2013 tarihinde 75.000,00 TL bedelli dava konusu titreşimli…. katlı makineyi alıcı müvekkiline fatura ettiğini, sözleşme gereğince de teslimi yapılan makinenin davacı şirkete ait Arhavi İlçesindeki … Ocağı kırma eleme ocağına getirilerek montaj edildiğini, sözleşme gereği 1 yıl veya 2000 çalışma saati garantisi verilen makinenin daha teslim alındığının ilk başlarında elek rulmanın arıza vermeye başladığını, durumun satıcı firmaya bildirilmesi üzerine 2014 yılı başlarında davalı tarafından 2 kez garantiden rulman değişimi yapıldığını, buna rağmen arızaların devam etmesi üzerine davalı tarafın 26.05.2015 tarihinde garanti kapsamında 2000*6000 4 katlı elek gövdesini değiştirdiğini ancak bu değişimden sonra da mevcut sorunun devam ettiğinin yeniden ortaya çıkması sonucu durumun davalı firmaya bildirildiğini, davalının bir kaç kez sorunun giderilmesi için kendi uzman görevlilerini tespit ve onarım için gönderdiğini , rulman arızasının devam etmesi üzerine üretimin aksamaması ve taahhütlerden ötürü maddi zarar ve piyasa kaybı oluşmaması için davacı firma tarafından gerekli önlemlerin alındığını, piyasadan ayrıca 12 adet daha rulman alınmak zorunda kalındığını, bu arada üretimin durması ve alınan rulmanlardan ötürü muhtelif satıcılara 25.000,00 TL ödeme yapılmak zorunda kalındığını, ayıp ihbarının süresinde yapıldığını ileri sürerek, 25.000,00 TL makine satış bedelinin tenzili ile iadesini veya yenisiyle arasındaki farkın, 10.000,00 TL rulman bedelinin, 15.000,00 TL mahrum kalınan kar olmak üzere toplam 50.000,00 TL’nin, 08. 07.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava tarihi itibariyle hesaplanan ayıplı makineden tenzili gereken bedel nedeniyle 52.500,00 TL, rulman bedeli nedeniyle 11.900,00 TL, üretimden kaynaklı yoksun kalınan kar nedeniyle 76.497,00 TL olmak üzere toplam 140.897,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; davacı yanın tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, TTK’nun 23. maddesi ve 6098 sayılı TBK’nın 223. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 18. maddesi gereğince davalı şirket tarafından 04.09.2013 tarihli sözleşme ile davacı şirkete satılan ürünlerle ilgili noter aracılığıyla taahhütlü mektupla telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak müvekkili şirkete gönderilmiş ayıp ihbarının bulunmadığını, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin garanti başlığını taşıyan 8. maddesindeki düzenlemenin de dikkate alınması gerektiğini, öncelikle zamanaşımı yönünden davanın reddini talep ettiklerini, müvekkili şirketin bir çok defa davacıya ait sahada ölçümler yaparak en ideal tesis yerleşimi projesini çizdiğini, oldukça dar bir alanda oluşturulabilecek en ideal tesisi davacı şirkete montajını yaparak teslim ettiğini, davacının müvekkili şirketten … kırma ve eleme için aldığı makinelerde normalin neredeyse 2 katı ağır ve aşındırıcı malzeme kullandığını ve … kırma işi yapıldığını, tecrübeli personel istihdam edilerek kullanılması gerektiğini, garanti kapsamında rulman gönderildiğini, ayrıca müvekkili şirketin hiç kullanılmamış elek imal edip yine böyle bir mecburiyeti olmadığı halde davacı yana garanti kapsamında yeni bir elek imal edip gönderdiğini, yeni elekte de aynı sorun yaşanınca davacı tarafın hatanın kendilerinde olduğunu kabul ettiğini ve müvekkili şirket ile ticari ilişkisini sürdürdüğünü, tesisin devreye alınmasının Ekim 2013 yılı olduğunu, oysa davacı yanın iddialarında tesisin kurulduğundan bu yana hep sorun yaşandığını belirttiğini, ayrıca taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2015 yılının Ağustos ayına kadar devam ettiğini, müvekkili şirketin davacı tarafça ödenmeyen açık hesap alacağının tahsili için davacı firma hakkında Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/23008 dosyası üzerinden takip yapıldığını, tesisin montajından yaklaşık 2 yıl sonra böyle bir dava açılmış olmasının kabul edilemez olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında 04.09.2013 tarihli SMK-13-0309-1750 nolu sözleşme kapsamında dava konusu titreşimli elek (STE-2060/4 katlı) malzemesinin de bulunduğu 11 kalem malzemenin 219.400,00 TL bedelle davalı tarafından davacıya satılması ve montajının da gerçekleştirilmesinin kararlaştırıldığı, uyuşmazlık konusu elek bedelinin 75.000,00 TL olduğu, sözleşmede makinelerin tasarım ve imalat hatalarına karşı 1 yıl veya 2000 çalışma saati (hangisi önce gelirse) ile garantili olduğu, yanlış ve hatalı işletilmesinden doğacak arıza ve kusurların garanti kapsamında olmadığı, aşınma parçalarının (astarlar, paletleri elek telleri, V kayışları, bant konveyör lastikleri, elektrik motorları, elektrikli şalt malzemelerinin) garanti kapsamında olmadığı, rulman arızalarının aşınma parçalarının arasında sayılmadığı, üretim kayıpları ve 3. şahıslara karşı her türlü taahhüt ve sorumluluğun garanti kapsamı dışında olduğu, kapasite garantisinin verilmediği, makinelerin teslimatından itibaren 1 ay için de herhangi bir memnuniyetsizlik var ise yazılı olarak itiraz edilmesi gerektiği, ilk 1 ay da itiraz edilmemesi durumunda alıcının ürünleri kabul etmiş olacağının belirtildiği, davacı firmanın davalıya gönderdiği 18.02.2014 tarihli yazıda davaya konu eleğin üretime başladığı tarihten itibaren ilk 30 günlük sürede 1., ikinci 65 günlük sürede 2., üçüncüsünün de 18.02.2014 tarihinde olmak üzere 3 kez arıza meydana geldiğinin bildirildiği, faturalı olarak bedeli karşılığı değişimi yapılan ilk rulman değişim tarihinin 19.02.2015 olduğu, davaya konu elekte 2 adet rulman bulunduğu, 2015 yılı içinde 11 adet fatura ile 15 adet rulmanın toplam KDV dahil 25.384,84 TL bedelle satın alınarak değiştirildiği, davalı tarafından tekrar edilen rulman arızalarının giderilmesi maksadıyla elek gövde değişimi için gövdenin sevk irsaliyesi tarihinin 26.05.2015 olduğu, gövde değişimden sonrada rulman arızalarının devam ettiği, mahkememizce alınan teknik bilirkişi raporlarında davaya konu elek sisteminin kullanım sırasında meydana gelen rulman arızaları sebebiyle ayıplı ve kusurlu olduğu, ayıbın makinenin kullanımı ile anlaşılabilecek olması nedeniyle gizli ayıp niteliğinde olduğu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 223/2. maddesinde; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir: bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır” düzenlemesinin bulunduğu, makineye ait fatura ve sevk irsaliye tarihi olan 02/10/2013 ile 18/02/2014 tarihleri arasında 2 kez rulman arızası meydana geldiği, davalı tarafından garanti kapsamında ücretsiz rulman değişimi yapılarak arızaların giderildiği, davacının 18/02/2014 yazı ile davaya konu eleğin üretime başladığı tarihten itibaren en sonuncusu yazı tarihi olmak üzere 3 kez arıza meydana geldiğini belirterek eleğin üst gövde kısmının değiştirilmesini talep ettiği, firma tarafından eleğin üst gövde kısmının 26/05/2015 tarihinde yenisi ile değiştirildiği, iş bu davanın açılmasına kadar davacı tarafından onarım ve değişimden sonra davalıya ayıpların ihbar edildiğine ilişkin başkaca bir bildirimde bulunulmadığı, onarımdan sonra davacının yeniden ayıp ihbarında bulunmadığı göz önüne alındığında davacının ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının gerçeğe ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu elek makinesinin yenisiyle değiştirildiği 26.05.2015 tarihi ile davanın açıldığı 24.11.2015 tarihi arasında 6 aydan kısa bir süre olduğunu, bu kısa süre içinde ilk olarak makina mühendisi bilirkişisinin 30.06.2017 tarihli raporunda açıklandığı üzere 2 ay 14 gün sonra 27.08.2015 tarihinde rulman alınmak zorunda kaldığını, yeni değiştirilen makinada arıza beklentisi olmadığı ya da sorunun kuvvetle muhtemel giderilmiş olacağına dair alıcı müvekkil firmada inanç gelişmesinin makul görülmesi düşünüldüğünde, elek makinasının yenisiyle değişimden 2 ay 14 gün sonra ilk rulman alındığını, bu değişimden sonra da arıza devam etmesi nedeniyle talep edilmesine rağmen davalı firmaca garanti kapsamında rulman gönderilmemesi üzerine gönderilen rulmanların ise, davalı yanın 25.12.2015 tarihli ilk cevap dilekçesinde belirtildiği üzere, davalı tarafından Ankara 6. İcra Müdürlüğü 2015/23008 sayılı takip dosyası ile rulman bedelinin tahsili için icra takibi başlattıklarını, elek makinesinin değişiminden sonra da arızanın devam ettiği hususunda usulüne uygun olarak bilgi verilmiş olduğunun göstergesi olarak kabulü gerekeceğini, arızayı gidermediği gibi garanti kapsamında rulman vermediğini, gönderdiği rulman bedellerinin tahsili içinde bu değişimden sonra icra takibi başlattığını, icra takibi tarihi ile işbu davanın açılması süresi içinde, ayıbında gizli ayıp olması nedeniyle ilk defa ortaya çıktığı 27.08.2015 tarihinden sonra bir kaç kez rulman değişimi yapılmadan veya davalı firma tarafından rulman arızasının giderilip giderilmeyeceği yönünde makul süre beklenmeden dava açılması beklenemeyeceğinden, davalı tarafın icra takibine geçmesi eyleminin rulman arızanı gidermeyeceği, makineyi de iade alıp zararı gidermeyeceği şeklinde kabul edilerek, bu eylemlerden sonra yasal süresi içinde dava açılmasına karşın, mahkemece, onarımdan sonra yeniden ayıp ihbarında bulunulmadığı yönündeki gerekçesinin isabetli olmadığını, zira davalının makinayı onarmadığını, yenisiyle değiştirdiğini, yeni makinanın da ilk ayıbının 27.08.2015 tarihinde ortaya çıktığını, davalı firmaya bu husus iletilerek rulman değişimi veya yeni makinadaki sorunun giderilmesi istenmiş ise de, davalı firma icra takibi başlatmak suretiyle ihbara karşılık verdiğini, ihbarın evvelce yapıldığı üzere çeşitli iletişim kanallarıyla yapıldığını, telefon, mesaj, yüzyüze görüşme, tamir için personel gönderilmesi, yeni rulman parçası gönderilmesi, icra takibi başlatılması şeklinde yapıldığını, bu aşamada davanın ayıp ihbarında bulunulmaması nedeniyle reddine karar verilmesinin isabetli olmadığını, davalının ilk cevap dilekçesinde ve aşamalarda ayıp ihbarının süresinde olmadığına yönelik itirazda bulunmuş ise de, 10/05/2016 tarihli ön inceleme duruşma tutanağında ilk itiraz hakkında karar verilerek davanın usulden reddine karar vermek yerine davalının bu yöndeki ilk itirazlarına itibar edilmeyerek tahkikat aşamasına geçildiğini, keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra davanın esası hakkında karar verilmiş gibi yargılama giderlerinin de buna göre değerlendirilmesinin kanuna aykırı olduğunu, davanın usulden reddi durumunda maktu harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, 4 yıl süren davanın sonunda verilen karar nedeniyle müvekkilinin mağdur olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında 04/09/2013 tarihli sözleşmede, üretilecek … kırma, eleme makine ve ekipmanlarına ilişkin her bir makine ve ekipmanların olması gereken nitelikleri de belirtilmek suretiyle dizaynı davalı tarafından imal edilerek montaj dahil davacıya tesliminin kararlaştırıldığı, sözleşmenin garanti başlıklı 8.maddesinde tüm makinelerin tasarım ve imalat hatalarına karşı 1 yıl veya 2000 çalışma saati ile garanti kapsamına alındığı anlaşılmıştır.
Yine, dosya kapsamı ve taraf beyanlarıyla sözleşme kapsamındaki makinenin ve ekipmanlarının davacıya teslim ve montajından sonra, makinanın rulmanının arızalandığı, davalı tarafından yeni rulman imal edilerek rulman değişikliği yapıldığı, arızanın devam etmesi nedeniyle davalı tarafça elek gövdesinin 26.05.2015 tarihinde değiştirildiği anlaşılmakla, bu tarihe kadar eser sözleşmesi kapsamında davalı yükleniciye ayıp ihbarlarının yapıldığı ve davalı tarafça ayıp ihbarlarının kabul edilerek bir kısım değişikliklerin yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça, 26/05/2015 tarihindeki değişimden sonra arızaların devam ettiği ve bu durumun davalıya bildirildiği, sorunun giderilmesi için birkaç kez davalının uzman ekibini gönderdiği ancak arızanın giderilmediği ileri sürülmüş, davalı vekili cevap dilekçesinde garanti kapsamında olmamasına rağmen müvekkilinin iyiniyetli olarak elek gövdesinin garanti kapsamında değiştirdiğini, yeni elekte de aynı sorun yaşanınca davacının hatanın kendisinde olduğunu kabul ederek ticari ilişkisini sürdürdüğünü ve yedek parça aldığını savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu makine üzerinde keşif yapılarak makine mühendisinden alınan 30/06/2017 tarihli raporda; davalı tarafından dava konusu işe özel olarak imal edilerek davacıya teslim edilen titreşimli elek tasarımının/dizaynının ve dolayısıyla imalatının uygun yapılmamasından dolayı, sürekli rulman arızalarına neden olunduğu, imal edilen ürünün ayıplı olduğu, 14/05/2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise; tasarım ve dizayn hatası nedeniyle ayıplı olduğu, dava konusu ayıplı makinenin özel tasarım ve dizaynda imal edilip başka şekilde kullanılmasının mümkün olmadığının belirtildiği, 04/12/2013 tarihli bilirkişi kurulunda görevli ve ayrı rapor hazırladığı anlaşılan makine mühendisi bilirkişisinin 26/11/2018 tarihli raporunda; davalının davacının hazırladığı bir şartnameye göre, kırma-eleme tesisine makine seçmediği ve yerleşim yapmadığını, makinelerin seçimi ve yerleşiminin davalı tarafından projelendirildiğini, proje aşamasında, elenen malzemenin sert ve diğerlerine göre yoğunluğu yüksek malzeme olması hususunun dikkate alınması gerektiğini, ayrıca eleme sırasında tazyikli su ile yıkanması ile ekipmanın belli sürelerde bakımı ile yağlanması gibi şartları, tariflenmesi ve projelendirmesi ya da bunu sözleşmenin bir eki olarak makinanın tesliminde davacıya teslim etmesi gerektiğini, makineler kurulup çalışmaya başladıktan sonra şifai önerilerin ispat vesikası olamayacağını ve davacının rulman hasarlarından sorumlu tutulmaması gerektiğini belirttiği, 18/07/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise; davaya konu makinenin gizli ayıplı olduğu davacı tarafından 18/02/2014 tarihli yazı ile ayıbın bildirildiği, 2014 yılında çıkan arızaların davalı tarafından garanti kapsamında giderildiği, arızaların devam etmesi nedeniyle 26/05/2015 tarihinde eleğin üst gövde kısmının yenisiyle değiştirildiği, bu tarihten dava tarihine kadar bir ayıp ihbarının bulunmadığı, davacının ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanamayacağının belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılamada; en son alınan 18/07/2019 tarihli bilirkişi raporuna dayanılarak 26/05/2015 tarihinden sonra meydana gelen ayıpların davalıya bildirilmediği, bu nedenle davacının ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme, montaj ve kurulumu da içerdiğinden imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesinde, iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup, sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri düzenlenmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki imzalanan sözleşme, satış değil eser sözleşmesi olduğundan Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin dava konusu somut olayda uygulanması mümkün olmayıp, uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceğinden, mahkemece alınan üç bilirkişi raporunda da davalı tarafından imal edilip davacıya montaj yapılarak teslim edilen makinedeki aybın gizli ayıp olduğu bildirildiğinden, ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin taraf delillerinin toplanması, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan garanti süresi ve ayıp ihbarı itirazlarının da eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek davacının eser sözleşmesi kapsamında kullanabileceği ve kullandığı seçimlik hakları da değerlendirilmek suretiyle esas hakkında bir karar vermesi gerekirken, taraflar arasındaki akdi ilişkinin satış sözleşmesi olduğu kabul edilerek, satışa ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.11.2019 tarih, 2015/796 E-2019/979 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf talep eden davacı tarafından yapılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22.02.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….