Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/315 E. 2022/143 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/02/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; taraflar arasında iki ayrı sözleşmenin bulunduğunu, müvekillinin yapmış olduğu hakedişlerin ödemesinin yapılan sözleşmenin aksine, davalı tarafından uzun vadeli çeklerle yapıldığını, müvekkilinin bu çekleri her defasında … gösterdiği ayrı … firmasına kırdırdığını ve bu yüzden oluşan masrafların da …’a yansıtma faturası ile faturalandırdığını, davalının diğer fatura bedelleri gibi bu fatura bedellerini de ödemeye devam ettiğini, müvekkili tarafından gönderilen son yansıtma faturasının taraflar arasında mutabakata ve ticari teamüle aykırı olarak davalı tarafından taraflar arasında bu hususta yazılı anlaşma olmadığı belirtilerek iade edildiğini, taraflar arasında bu hususta gerçekten yazılı anlaşma bulunmadığını ancak taraflar arasında bu konuda ticari teamül oluştuğunu ve daha önce düzenlenen yansıtma faturalarının ödendiğini, son düzenlenen yansıtma faturasının ödenmemesi üzerine borçlu aleyhine Ankara 18. İcra Müdürlüğü’nün 2018/573 esas sayılı dosyası üzerinden 222.550,76 TL toplam alacak için icra takibi yapıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine takibe konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; müvekkilinin söz konusu proje kapsamında davacı ile 13.02.2016 tarihinde, “B911 Binası’nın Elektrik İmalat ve Montaj İşlerinin Anahtar Teslimi Yapılması 27.04.2016 tarihinde, “B912 Transmisyon Binasının Elektrik İmalat ve Montaj İşlerinin Anahtar Teslimi Yapılması “işlerine ilişkin sözleşmeler imzalandığını, müvekkilinin davacıya sözleşmeler gereğince gerekli ödemeleri yaptığını, davacının taraflar arasında hiçbir anlaşma olmaksızın itirazı kayıtsız kabul ettiği ödemelerin geç ödendiğinden bahisle davalıya 222.550,76 TL tutarlı faiz tahakkuk yansıtması faturası düzenleyerek ödenmesini istediğini, taraflar arasında faiz tahakkuk yansıtmasına ilişkin bir anlaşma bulunmaması sebebiyle müvekkilinin söz konusu faturayı kabul etmeyerek iade ettiğini savunarak, davanın reddine, davacı tarafın en az %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davacı şirket ile davalı şirket arasında düzenlenen iki ayrı eser sözleşmesinin ekinde yer alan ek-11 ödeme planı isimli ek belgede, davacının yaptığı işler için düzenlediği hakedişin davalı tarafından 15 gün içerisinde onaylanacağı, onaylanan hakedişe ait faturanın davacı tarafından aynı gün içerisinde kesilerek davalıya teslim edileceği ve davalının da bu fatura tutarını, kendisinin söz konusu hakedişin tutarını işverenden tahsil ettiği tarihten itibaren bir sözleşmede 20 gün, diğer sözleşmede 30 gün içerisinde davacıya nakit olarak ödeyeceği hükmünün bulunduğu, davalının dava dışı …’a düzenlemiş olduğu hakedişlerin bedelini fatura tanzim tarihinden sonra bir kısmı daha önceki tarihlerde olmak üzere azami 15 gün sonra tahsil ettiği, davalının davacıya nakit ödeme yerine uzun vadeli çeklerle ödeme yaptığı, davacının davalıyla ilişkilerini takip ettiği “120.01.005” Kodlu Hesapta (Alıcılar Hesabı- … İnşaat) büyük tutarlı alacağının oluştuğu, davacı şirketin düzenlediği factoring işlemi faiz tahakkuk yansıtması faturaları olan 01.01.2016 tarih ve 6100 sayılı 15.842,19 TL bedelli faturanın, 18.10.2016 tarih 0009177 nolu 63.816,29 TL bedelli faturanın 29.11.2016 tarih 0011472 nolu 142.000,00 TL bedelli faturanın davalı şirketin defterlerine kayıtlı olduğu ve bu fatura bedellerini davalı … İnşaat’ın davacı … Elektrik’e banka havaleli ödediği, icra takibine konu 30.12.2017 tarih ve 064248 nolu 222.550,00 TL bedelli … işleri faiz tahakkuk yansıtması faturasının ise davalı tarafından ödenmemesi nedeniyle davanın açıldığı, taraflar arasındaki sözleşmelerde vade farkı istenebilmesine ilişkin yazılı bir düzenlemenin bulunmadığı ancak davalının yukarıda anılan ve 2016 yılında davacı tarafından düzenlenen 3 ayrı faturayı itirazsız defterlerine kaydederek bedelini ödediği, bu nedenle taraflar arasında vade farkı istenebileceğine ilişkin teamülün mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı değerlendirmeyle, … yansıtma faturaları konusunda taraflar arasında bir ticari teamül oluştuğu yanılgısıyla hazırlandığını ve hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, yerel Mahkeme’nin gerekçeli kararında, taraflar arasındaki sözleşmelerde vade farkına ilişkin olarak yazılı bir düzenlemenin bulunmadığı belirtilmiş olmakla, taraflar arasında vade farkı uygulamasına ilişkin bir teamül oluştuğu değerlendirmesiyle, istinafa konu hukuka aykırı kararın tesis edildiğini, taraflar arasında faiz tahakkuku yansıtılmasına ilişkin olarak herhangi bir anlaşma bulunmadığını, müvekkili …, davacı tarafın ödenmesini talep ettiği yansıtma faturalarından sadece, 01.07.2016 tarihli 144118 numaralı 15.842,19 TL’lik faiz tahakkuk yansıtma faturasını ödediğini, bunun dışında gönderilmiş olan 18.10.2016 tarihli 63.816,29 TL’lik ve 29.11.2016 tarihli 142.000,00 TL bedelli faturaları ödemediğini, son gönderilen davaya konu 30.12.2017 tarihli 222.550,76 TL’lik faturayı da noter kanalıyla iade ettiğini, yerel mahkeme kararında belirtildiğinin aksine temadi eden vade farkı uygulaması bulunmadığını, bu durumun aslında davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarında da görüldüğünü, zira davacı tarafın, 18.10.2016 tarihli 63.816,29 TL’lik ve 29.11.2016 tarihli 142.000,00 TL bedelli faturaları tahsil ettiğine yönelik herhangi bir ödeme belgesini de dosyaya sunamadığını, bilirkişi raporunda da bu konuda bir tespit yapılmadığını, davacının , bu yansıtma bedeli faturalarının cari hesap içerisinde cari hesaba dahil edilerek ödendiğine ilişkin iddiasının da kabul edilebilir olmadığını, kaldı ki, davacının, 18.10.2016 tarihli 63.816,29 TL’lik ve 29.11.2016 tarihli 142.000,00 TL bedelli yansıtma faturalarını düzenledikten sonraki süreçte, müvekkil şirketten çekler alarak tahsil ettiğini ve fakat hiçbir çek alımında, bu faiz tahakkuk yansıtma faturalarının ödenmediğine ilişkin bir ihtirazi kayıt koymadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yüksek mahkeme kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, bu yansıtma faturalarının iade edilmeyerek müvekkil şirket uhdesinde tutulması durumunda dahi, 8 gün içerisinde itiraz edilmemesi halinde, fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunun doğacağı ancak faiz tahakkuk yansıtmasının/vade farkı uygulamasının müvekkil … tarafından kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğini, müvekkili tarafından, söz konusu yansıtma bedeli faturası bedelleri ödenmediğinden faiz tahakkuk faturalarının müvekkil şirket tarafından kabul edilmediği ve bir ticari teamül uygulamasının oluşmadığının açık olduğunu, hükme dayanak bilirkişi raporunda, müvekkil … tarafından, davacıya avans olarak ödendiği ticari defter ve kayıtlarda açık olan 150.000,00 TL lik ödemenin, yansıtma faturası bedeli olarak ödendiğinin belirtilmesinin, bilirkişinin görev tanımını da aşar nitelikte, hukuki yorum yapmak suretiyle değerlendirilme yapmasının hukuka aykırı olduğunu, 150.000,00 TL ödemenin, davacı tarafın kendisince sunulan mali tabloda dahi avans ödemesi olarak yapıldığının açıkça belirtildiğini, yine bilirkişi raporunda, 18.10.2016 tarihli 63.816,29 TL’lik ve 29.11.2016 tarihli 142.000,00 TL’lik faiz tahakkuk yansıtma faturaların davalının ticari defter kayıtlarında bulunduğunun belirtildiğini ancak söz konusu fatura bedellerinin faiz tahakkuku bedeli olarak ödenip ödenmediğinin tespit edilmediğini, bilirkişilerin objektiflikten uzak değerlendirme yaptığını ,konuya ilişkin itirazların ek raporda da giderilmediğini , müvekkilinin yaptığı ödemeler toplamının, sözleşme bedeline denk geldiğini, yeminli mali müşavir ve bankacı müfettişten oluşturulmuş bilirkişi kurulunun değerlendirmelerini sadece tarafların ticari defterleri hususunda ve bununla sınırlı kalmak kaydıyla yapmaları gerekirken, görev ve sınırlarını aşarak, hukuki açıdan da görüş bildirmek suretiyle, yerel mahkeme’nin kabul kararına esas aldığı “ticari teamülün varlığı” konusunda yerel mahkeme nezdinde bir algı yaratmalarının hukuka aykırı olduğunu, yargıtay kararlarında belirtildiği üzere faturaların kabul edilmiş olmasının, vade farkı uygulamasının da kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini, bilirkişi raporuna itirazların değerlendirilmemesi ve dosyanın yeni ve tarafsız bir bilirkişiye tevdii edilmesi talebinin dikkate alınmaması nedeniyle dosyanın eksik inceleme ve değerlendirme ile karara çıkarıldığını, 09.07.2019 tarihli dilekçeyle , kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı ile dava dışı … şirketi arasındaki faiz anlaşmasının ve uygulanan faiz miktarının neye göre belirlendiğinin tespit edilmesi gerektiğine ilişkin talebin de değerlendirilmediğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine; hükmün kaldırılması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesinde yeniden görülmesine karar verilmesi halinde ise, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,

2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.202,44 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 3.800,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.401,83 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-)İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 10/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.