Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/290 E. 2022/57 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2019
NUMARASI …..

KARAR TARİHİ : 27/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/01/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan istirdat ve manevi tazminat istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; davalı tarafından verilen teklife göre taraflar arasında ” tepsi kağıdı, 70 gram, 1. Hamur 22×31 ebat kullanılan kağıt gıda koteksine uygun olacak…” şeklinde amerikan servisi imalatı konusunda eser sözleşmesi akdedildiğini, kağıtların şiniklenmiş bir şekilde teslim edildiğini, 7 gün içinde ülke genelindeki bayilere dağıtıldığını, şubelerden kağıtların yoğun koku nedeni ile uygun olmadığına dair şikayetler gelmeye başladığını, amerikan servislerin yeni ürün gelene kadar çaresizlik nedeni ile kullanıldığını, 17.01.2018 tarihinde ayıbın davalıya iletildiğini, davalının ayıplı malları değiştirmek yerine yeni teklif verdiğini, son olarak e-mail yolu ile 13.02.2018 tarihli ihtarnamenin gönderildiğini, cevap verilmemesi üzerine bu kez Ankara 25. Noterliğinin 17.04.2018 tarihli …. yevmiye ve 26.06.2018 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarnamelerinin gönderildiğini ileri sürerek, kullanılmayan 282.500 adet servis kağıdı için ödenmiş olan 7.910,00 TL ve % 18 KDV miktarı 1.423,80 – TL olmak üzere toplam 9.333,80- TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesini ve 25.000 TL manevi tazminatın davacı yana ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; üretilen servislerin sözleşmeye uygun üretildiğini, taraflarınca koku hususunun kabul edildiğini, ancak sözleşmede belirtilen kağıdın cinsinin kullanılması halinde nerede üretim yapılırsa yapılsın aynı kokunun olacağını, ürünlerin 04.12.2017 tarihinde davacının deposuna teslim edildiğini, ancak 1 ay 3 gün sonra davacının şikayeti bildirdiğini, TTK 23. maddesine göre süresinde ayıp ihbarı bulunmadığını, davacının davalı tarafından malın incelenmesini sağlamadığını, ürünün yüzde yetmiş beşinin kullanılmış olması karşısında kalanının iadesi isteminin hayatın olağan akışına uymadığını, manevi tazminat isteminin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalının dava dilekçesinin ekinde sunulu sevk irsaliyesine göre 04.12.2017 tarihinde ürünleri davacıya teslim ettiği, davacının kendi dava dilekçesi ile de sabit olduğu üzere 04.12.2017 tarihinde teslim alınan ürünlere ilişkin ilk olarak 17.01.2018 tarihinde ayıp ihbarında bulunulduğu, söz konusu ayıp ihbarının TTK7nın 23. maddesinde geçen sürede olmadığı, teslim anında ortaya çıkabilecek türden olan ayıp ve noksanların derhal ve en geç iki gün içinde bildirilmesinin zorunlu olduğu aksi takdirde malın ayıplı hali ile kabul edilmiş sayılacağı, ayrıca davacının 1. hamur kağıda basım istediği, kullanılacak renk ve şekillere ilişkin formatın bizzat davacı tarafından oluşturulduğu, kokunun 1. hamur kağıdın emisyonlu olmasından ve dört kat boyanın emilmesinden kaynaklı olduğunun da bilirkişi incelemesi ile sabit olduğu, basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının tercihlerinden doğan ayıba ilişkin kusurun davalıya yüklenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hukuka aykırı, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, bilirkişi raporunda da açıkça ifade edildiği ve kararda da yer verildiği üzere davalı matbaanın Bakanlıktan işletme kayıt belgesi olmadığını, dolayısıyla davaya konu işi yapma noktasında da yetkili bir işletme olmadığını, işletme kayıt belgesi olmayan ve işi yapma noktasında da yetkisi olmayan bir şirketin piyasada iş yapmasının kabulü ve bunun da mahkeme kararı ile ödüllendirilmesinin mümkün olmadığını, insan sağlığını direkt ilgilendiren, yetkisiz ve işletme ruhsatı olmayan firmanın tespit edilen bu somut veriler ışığında mahkemece resen ilgili yerlere gerekli cezai müeyyidelerin yapılması için şikayet edilmesinin gerektiğini, teklifte gıda koteksine uygun olması hususuna vurgu yapıldığını, davalı yanın 1. hamur kağıt talebinde işin ehli ise şayet bunun koku yapabileceği dolayısı ile de 1. hamur kağıt talebinin uygun olmadığını ifade etmesi gerektiğini, ön muhasebe işine bakan bir kişinin bunu bilmesinin mümkün olmadığını davalı yanın tüketiciyi bilgilendirmekle yükümlü olduğunu, işletme ruhsatı olmayan ve yetkisiz bulunan davalının piyasada bu konuda ehil ve yetkili bir kişi olarak faaliyet göstermesinin ve insanları yanıltarak menfaat temin ediyor olmasının kabulünün hukuk devleti ilkesi kapsamında kabulünün mümkün olmadığını, ürünün ilk olarak 18.12.2017 tarihinde Malatya şubesine ulaştığını, bu şube tarafından da ilk kez 25.12.2017 tarihinde koliler açılarak kullanıldığını, ayıbın o zaman görüldüğünü ve aynı günde davalı yanın şirket yetkilisine bildirildiğini, dosya kapsamındaki delillerden de bu durumun anlaşıldığını, dolayısıyla ayıbın süresinde bildirilmediği tespitinin doğru olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan istirdat ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ,mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında yazılı eser sözleşmenin kurulduğu ve bu sözleşme gereğince amerikan servis kağıtlarının 1,000.000 adet olarak imal edilerek davalı iş sahibine teslim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı yüklenici tarafından imal edilen ürünlerde ayıp bulunup bulunmadığı, varsa ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı ve davalı yüklenicinin TBK’nın 672. maddesinde düzenlenen uyarı görevini yerine getirip getirmediği noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme, kurulduğu tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıp sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin ondan beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı niteliklerin bulunmaması veya olmaması gereken bozuklukların bulunması olarak ifade edilmektedir. Eserin ayıplı yapılmış olması sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Ayıp açık ve gizli şeklinde olabilir. Açık ayıp, eserin tesliminden sonra makul süre içerisinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilebilecek ayıplardır. Gizli ayıplar ise basit bir kontrol ve muayene ile ortaya çıkmayıp kullanılmaya başlamasından sonra ortaya çıkan ayıplardır.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddesi uyarınca açık ayıplarda, iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda ise, aynı Kanun’un 477/son maddesi uyarınca ortaya çıkması üzerine gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmâl etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Eserin ayıplı olması halinde; iş sahibi, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması şartıyla, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususu def’i olarak da ileri sürebilir.
Eser sözleşmelerinde, sözleşme kapsamında işin niteliği ve miktarı dikkate alınarak Yargıtay yerleşik içtihatlarında kabul edildiği üzere ayıp ihbar süresinin değerlendirilmesi gerekir. Bu kapsamda, sözleşme gereği 1.000.000 adet servis altığının davalı tarafından imal edilerek davacıya tesliminin yapıldığı, davacı iş sahibi tarafından çeşitli illerdeki şubelere sevk edilerek kullanıma sunulduğu, şubeler tarafından bildirilen ayıp ihbarları üzerine dosya kapsamındaki mail yazışmalarından davalı tarafa makul sürede ayıp ihbarında bulunulduğunun kabulü gerekmekte olup, davalının 26/06/2018 tarihli cevabi ihtarında da, ayıp iddiası yönünden malların teslimi halinde inceleme yapılıp, ayıplı olması halinde bedelsiz olarak değiştirileceği kabul edilmiş olmakla ve mahkemece sözleşme konusu imalatlar yönünden alınan bilirkişi raporunda da malların ayıplı olduğunun belirlendiği anlaşılmakla mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken somut olayda uygulama yeri olmayan tacirler arası satım akdine ilişkin TTK’nun 23. madde hükümler uygulanarak ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının kabulü doğru olmamıştır.
Diğer yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 472. maddesi üçüncü fıkrasında eser sözleşmelerinde yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğü düzenlenmiş olup, eser meydana getirilirken, iş sahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenicinin bu durumu hemen iş sahibine bildirmek zorunda olduğu, bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olacağı hükmü getirilmiştir. Bu madde hükmünce yüklenicinin sorumlu tutulacağı zarar, uyarı görevi yerine getirilmiş olması halinde uğranılmayacak olan zarardır.
Bu kapsamda, davalı yüklenici hamur kağıdı seçiminin davacı iş sahibi tarafından yapıldığını ve bu nedenle imal edilen üründeki ayıp nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını savunmuş ise de, davalı yüklenicinin davacı tarafından seçildiği belirtilen hamur kağıdıyla ilgili belirtilen madde kapsamında uyarı görevini yerine getirmediği dosya kapsamından anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşmenin 34.040 TL götürü bedelli olduğu dikkate alınarak , davacının elinde bulunan ve ayıplı olması nedeniyle davalıya iadesi ile bedeli talep edilen 282.500 adet servis kağıdı miktarı gözetilerek oranlama yapılarak(282.500X 34.040,00TL :1.000.000 adet=) ve taleple bağlı kalınarak davanın bu alacak talebi yönünden kabulü ile 9.333,80 TL’ dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline, davacıda kalan 282.500 adet servis kağıdının davalıya iadesine karar verilmesi gerekirken yüklenicinin iş sahibini uyarı görevi olduğu düşünülmeden hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Manevi tazminat talebi yönünden ise, davacı şirketin kişilik haklarının saldırıya uğradığının ispatlanması gerekmektedir. Gerçekten de gerçek kişiler gibi tüzel kişiler de sosyal onur sahibidirler kişisel haklarındandır. Tüzel kişiler de, kendisine düşen görevi dürüst güvenilir bir biçimde yerine getirme niteliği olması bekler, bu nedenle tüzel kişiler de sosyal onur ve mesleki itibarlarına yapılan saldırılara karşı korunmalıdır. Ancak, bu hususun kanıtlanması zorunludur (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 14.05.1970 gün 1944/4053 sayılı, 13.12.1979 gün 10088/14000 sayılı). Davacı taraf davacı şirketin tüzel kişililiğine yapılan saldırı sonucu tüzel kişiliğin haklarının zarar gördüğünü kanıtlayamamıştır. Bu sebeple, manevi tazminat isteminin reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1.b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,

2-)Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2019 tarih, 2018/570 E-2019/857 K
sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,

3-)Davanın kısmen kabulüne,
– 9.333,80 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine , davacıda kalan 282.500 adet servis kağıdının davalıya iadesine,

-Davacının manevi tazminat talebinin reddine,
4-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 637,59 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 534,37 TL harcın mahsubuyla bakiye 103,22 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-)Davacı tarafından yatırılmış olan 586,34 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

6-)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

7-)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

8-)Davacı tarafından yapılan, 35,90 TL başvurma harcı ile 216,20 TL posta/tebligat gideri, 200 TL araç ücreti ve 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere 1.616,20 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 436,37 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,

9-)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-)6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,

İstinaf incelemesi yönünden;

11-)Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
12-Davacı tarafından ödenen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 22 TL tebligat masrafı ve 23,50 TL dosya gönderme masrafı olmak üzere toplam 191,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 27/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
….