Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1201 E. 2022/241 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2016
NUMARASI : …..
DAVANIN KONUSU : Alacak( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 03.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.03.2022
Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin dava ve birleşen davada mahkemece dava ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilince birleşen davada verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Birleşen davada davacı vekili özetle; dava dışı …. ile davalı şirketin ….. ilçesi atık su ve yağmur suyu kanalizasyon inşaat işine ilişkin sözleşme akdettiğini, davalının 1. ve 2. hakedişlerin düzenlenmesinden sonra müvekkiliyle yaptığı 06.05.2010 tarihli sözleşme ile işi müvekkiline taşere ettiğini, davalının 3. hakedişi idareden tahsil ettiğini, işin 19.08.2010 tarihine kadar sürdüğünü, müvekkilinin yaklaşık 1.200.000 TL tutarında iş yaptığını, davalı temsilcilerinin müvekkili temsilcisi …’ı konuşma bahanesiyle iş yerlerine davet ederek dava dilekçesi ekindeki ibraname ve bir kısım geçmiş tarihli belgeyi zorla imzalattıklarını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/146058 sayılı dosyasında şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin … verdiği vekaletnamede sulh ve ibra yetkisinin bulunmadığını, ibranın hukuken geçerli olmadığını, davalının yaptığı ödemeyi banka ve muhasebe kayıtlarıyla ispatlaması gerektiğini, düzenlenen ibranamenin makbuz olmadığını öne sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100.000 TL’nin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili özetle; davacının isteği üzerine 19.08.2010 tarihinde taşeron sözleşmesinin feshedildiğini, fesihte davacının hiçbir alacağının kalmadığını belirterek müvekkilini kesin olarak ibra ettiğini, ibraname tarihinden 4 ay sonra savcılığa şikayette bulunduğunu, ibranameyi imzalayan … … davacının eşi ve vekili olduğunu, sözleşmeyi de … … imzaladığını, yetkili temsilci olduğunu, davacının 03.01.2011/ 123 yevmiye nolu ihtarnamede fesih sözleşmesini kabul ettiğini, imzalayan kişinin yetkisine itiraz etmediğini, zorla imzalatıldığı iddiasında da bulunmadığını, davacı 1.200.000 TL imalat yaptığını iddia etmiş ise de, işin toplam ihale bedeli 3.891.695,05 TL olup iddia edildiği kadar iş yapılmadığını, 2016/616 D.iş sayılı dosyada tespit yaptırdıklarını, yapılan işlerin belirlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “…Taşeron … … yüklenici aleyhine açtığı birleşen dava yönünden ise: sunulan fesih protokolüne göre taşeron vekili yükleniciyi ibra etmiştir. Fesih protokolünü taşeron kendisi değil eşi … imzalamış ise de; eşi …’ın vekil tayin edildiğine dair vekaletname bulunması, zaten; ilk başta da sözleşmeyi eşi …’ın imzalamış olması, bütün işlemleri eşi …’ın yaptığının ve ticari mümessil durumunda bulunduğunun anlaşılması itibariyle eş …’ın ibra hususunda yetkisi bulunduğu ve düzenlediği fesih protokolünün taşeronu bağlayacağı kabul edilmiştir. İbranamenin tehditle alındığı iddiasına ilişkin olarak da, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/146058 soruşturma numaralı dosyasında da; soyut iddiadan başka somut delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, kararın kesinleştiği …” gerekçesiyle “…Davanın ve birleşen davanın reddine…” karar vermiştir.
Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … … müvekkilinin vekili olduğu, ticari temsilcisi olmadığı, ticari temsilci ve vekil arasındaki farklılıkları belirterek ticari vekilin sadece işletmenin olağan işlemleriyle sınırlı temsil yetkisine sahip bulunduğu, Eyüp 1. Noterliği’nin 21.08.2009/ 19434 yevmiye nolu vekaletnamesinde vekaletname bölümlere ayrılarak her bölümde ticari vekile verilen özel yetkilerin belirtildiği, özel yetkilerin kısmen verildiği, vekilin ibra yetkisinin bulunmadığı, tek başına davalı şirket merkezine çağırılarak baskı altına alınıp, iradesi etkilenerek ve korkutularak davalı lehine ibraname ve bir kısım belgelerin imzalatıldığı, dosyaya sunulan 29.06.2012 ve 28.07.2010 tarihli ihtarnameler ile 18.08.2010 tarihli fesihname ve 19.08.2009 tarihli ibranamenin hukuki kıymetinin bulunmadığı, belgelerin tamamı kanuni şartları taşımadığı gibi 20.08.2010 tarihinde baskı altında vekile zorla imzalatıldığı, mahkemece TBK 74 maddenin yanlış değerlendirildiği, davalının … tarafından işin gecikmesine ilişkin ihtar ve hiçbir resmi belge sunamadığı, 19.08.2010 tarihinde ibraname alınmasına rağmen 20.08.2010 tarihinde borç ödemesi yapılması, davalının 18.08.2010 tarihinde sözleşmeyi feshetmeyi düşündüğü halde 17.08.2010 tarihinde kendilerine malzeme teslim edilmesi ve işçilik ücretlerini, mazot parasını ödeyemezken yaptığı 750.000 TL civarındaki imalat bedelinin bakiye 500.000 TL’sinden feragat etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ikraha ilişkin iddianın kanıtlandığı nedenleriyle birleşen davada verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilince birleşen davada verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir ( TBK 132). İbra mevcut bir alacağı kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya ilişin bir hukuki işlem, bir sözleşmedir. Alacaklının tek taraflı irade beyanıyla alacağından kısmen veya tamamen vazgeçmesi de alacağın kısmen veya tamamen sona ermesi sonucunu doğurmakla birlikte, borçlunun onayı olmadıkça ibra sözleşmesi olmayıp, alacaklının alacağından vazgeçmesine ilişkin bir irade açıklamasından ibarettir.
Somut olayda davacı taşeron, davalı yüklenici olup, tarafların davalının yüklenicisi olduğu işin kısmen davacı tarafından yapımına ilişkin 06.05.2010 tarihli sözleşmeyi akdettikleri çekişmesizdir. Davacının eşi olan … …’yi 21.08.2009/ 19434 yevmiye nolu belge ile vekil tayin ettiği, belgede temsilcinin davacı adına ” yazılı ve sözlü anlaşmalar yapmaya” da yetkili kılındığı, davalı tarafça ve davacıyı temsilen … … tarafından imzalanan 19.08.2010 tarihli SÖZLEŞME FESİH PROTOKOLÜ başlıklı sözleşmede, 06.05.2010 tarihli sözleşmenin karşılıklı olarak taraflarca feshedildiği belirtilerek, taşeron … … yüklenici ……şirketinden hiçbir hak ve alacağının kalmadığı ve taşeronun ……şirketini kesin olarak ibra ettiğinin kaydedildiği, belirtilen protokol ve diğer belgelerin zorla imzalattırıldığı iddiasıyla … … ve … … hakkında mağduru senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye mecbur edilmesi suretiyle yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve tehdit suçlarından yürütülen soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/47597 sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiği, bu karara ilişkin itirazın Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince 2012/1398 D.iş sayılı kararla reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-) Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava yönünden alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın asıl davada davalı- birleşen davada davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) İstinaf başvurusu nedeniyle asıl davada davalı- birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödenen başvuru harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 361. madde gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 03.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
……