Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1088 E. 2022/711 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2020/1088 – Karar No:2022/711
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1088
KARAR NO : 2022/711
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2020
NUMARASI : 2017/31 E-2020/99 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 22.06.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.06.2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Taraflar arasında 40.000 adet fişe ve paslanmaz anahtar üretimine ilişkin olarak yapılan görüşmeler neticesinde davalı tarafından gönderilen 31.08.2016 tarihli teklifin müvekkili şirket tarafından 02 Eylül 2016 tarihinde kabul edildiğini ve teklifin müvekkilince onaylandığı belirtilerek mail yoluyla davalıya gönderildiğini, sözleşme sonrası müvekkilinin 30.09.2016 tarihinde davalı hesabına 17.000,00 TL para gönderdiğini ve 08.02.2017 tarihinde 30.000,00 TL tutarında çeki keşide ettiğini, davalının yapılacak üretimin müvekkil şirketin … Genel Komutanlığına teslim edilecek kelepçe ihalesi kapsamında tedarik ettiğini bildiğini, fişelere (kilitlere) ilişkin teknik şartnamenin davalıya verildiğini, fişelerin sözleşme kapsamında 40 gün içerisinde teslim edileceğini, bu tarihin ise sözleşme tarihinden itibaren hesaplandığında 12 Ekim 2016 tarihi olduğunu, yapılan sözlü görüşmelere rağmen istenilen nitelik ve miktarda fişe teslim edilmeyince, müvekkili şirketin en geç 18 Kasım 2016 tarihinde kelepçeleri idareye teslim etmesi gereken …’ya karşı yükümlülüklerini yerine getiremediğini ve neticede ihtarname ile davalı şirket ikaz edilerek, cezalı süre içerisine girildiği ve cezalı sürede de teslimin gerçekleştirilmemesi durumunda oluşacak zararın davalı şirketten isteneceğinin belirtildiğini, fişe ve anahtarların teslim tarihlerini ve miktarını gösteren liste incelendiğinde görüleceği üzere davalının 12 Ekim 2016 tarihi itibariyle tamamını teslim etmesi gereken malzemelerden hiç birisini teslim etmediği, ihtar çekildiği tarih itibariyle ise 16850 adetini teslim ettiğini, dava açıldığı tarih itibariyle de toplamda teslim ettiği malzeme miktarının 21.800 adet olduğunu, yani dava tarihi itibariyle de malzemelerin tamamının gönderilmediğini, davalının süresinde teslimi gerçekleştiremediği gibi, teslim edilen fişe ve anahtarların paslanmaz olmadığının da davadan bir gün önce tespit edildiğini, 23 Kasım 2016 tarihli ihtarname ile talep edilmesine rağmen davalının istenilen miktar ve vasıfta malzemeyi teslim etmediğini, müvekkilinin dava dışı …’ya karşı edimini yerine getirme imkanının da ortadan kalktığını, zira idareye karşı kelepçeler süresinde teslim edilmeyince idarenin sözleşmeyi feshettiğini, bu aşamadan sonra borcun ifa edilmesinin de bir öneminin kalmadığını, tüm bu nedenlerle müvekkilinin davalıya borcu olmadığı gibi aksine uğradığı zararlar nedeniyle alacaklı olduğunu, sözleşme kapsamında …’nun yaptığı sözleşme masrafları, irat kaydedilen teminatı, damga vergisi vs masrafların ve kar kaybının müvekkilinden talep edileceğini, bu nedenlerle zararın olduğu gibi kısmen teslim edilen ürünlerin ayıplı olması da dikkate alındığında yine davalının bunu karşılaması gerektiğini belirterek eser sözleşmesi kapsamında müvekkilinin uğradığı zararlara karşılık olmak üzere şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 12/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline, davalıya keşide edilen 30.000,00TL’lık çek nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve çek üzerine ihtiyati tedbir konularak ibraz edildiğinde ödemesinin durdurulmasını istemiş, 07/02/2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, eser sözleşmesi kapsamında müvekkilinin uğradığı zararlara karşılık 1.000,00 TL olan maddi tazminat talebini 5.500,00 TL‘na yükselterek bu miktarın temerrüt tarihi olan 12 Ekim 2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Müvekkilin yerleşim yerinin İstanbul olup,bu nedenle genel yetki kuralı gereğince Ankara değil İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, HMK’nın 10.maddesi gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açılabileceğini, teklif mektubunda dahi teslim yeri olarak kargo veya ambar olarak belirtildiğini, bu belgeye istinaden dahi sözleşme konusu malların İstanbul’da teslim edildiğini, kaldı ki onaylanmış teklif mektubunda belirlenen şartlar yerine gelmediği için geçerli icap – kabulün gerçekleşmemiş olduğunu, şartları oluşmayan teklif ve onay yazışmasının sözleşmeye dönüşemeyeceğini, yetki itirazının kabulü ile dosyanın yetkili İstanbul Mahkemelerine gönderilmesini talep ettiklerini, davacının gerek Ankara 67. Noterliğinin 23/11/2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile gerekse dava dilekçesi ile bildirdiği … ile … Genel Komutanlığının müvekkili firmanın muhatabı olmadıklarını, taraflar arasında yapılan ikili görüşmelerde istenmiş olan ürün hakkında bilgi verildiğini, üzerine çalışma yapıldığını, talep edilen ürünün bahsedildiği gibi 31/08/2016 tarihli … referans numarası ile davacı tarafa fiyat teklifi ve teklif şartlarının bildirildiğini, iş bu teklif formunda … ürün kodlu 40.000 adet Fişe+Paslanmaz Anahtarın 2,40 TL birim fiyatı + KDV üzerinden teklif mektubu şartları kapsamında teslim edilebileceğinin bildirildiğini, teklif formunun 20/09/2016 tarihine kadar geçerli olduğu bu tarihten sonra müvekkili firmanın teklif ile bağlı olmayacağının belirtildiğini, müvekkil firma tarafından verilen teklif şartları arasında teklif mektubu onay tarihinde teslim edilecek malzeme bedeli olarak 20.000,00 TL peşin, 20/12/2016 vadeli 46.780,00 TL bedelli çek ve yine 20/01/2017 vadeli 46.500,00 TL bedelli çek verilmesi gerektiğinin vurgulanmış olduğunu, müvekkil firmanın 31/08/2016 tarihli fiyat teklif formunun 02/09/2016 tarihinde onaylanıp müvekkiline hemen gönderilmiş ise de teklif formu kapsamında sipariş onayı ile birlikte teslim edilmesi gerekli olan, 20.000,00 TL sipariş onayında peşin ödeme, 20/12/2016 ileri vade tarihli sipariş onayında 46.780,00 TL bedelli çek ve 20/01/2017 ileri vade tarihli sipariş onayında 46.500,00 TL bedelli çekin teslim edilmediğini, basiretli tüccar gibi davranmayan davacı firmanın, fiyat teklif formunda açıkça teklifin 20/09/2016 tarihine kadar geçerli olduğunu bildiği halde bu kez teklif geçerlilik süresinden sonraki bir tarihte ürünü almak için müvekkili firmayı aradığını, müvekkil firmanın, davacı taraf muhatabın ürün talebi üzerine, ürünün imalat ve tesliminin, belirttikleri yeni bir tarih içinde mümkün olamayacağı, fakat istenmesi halinde stoklarda bulunan “…” denilen malzemeler bulunduğunu stoklar da bulunan miktar kadar verilebileceği, kalan kısmı içinde ham madde tedariki ve üretim maksatlı termin bildirileceği bilgisinin verildiğini, belirtilen yeni durum davacı firma tarafından değerlendirilmek üzere müvekkili firmadan 50 adet paslanmaz anahtar istendiğini, gönderilen ürün onay görmüş olsduğundan ilk etapta stoklarda bulunan 20.000 adet fişe ve 16.000 adet anahtar talep edildiğini, müvekkili firmanın istek üzerine 20.000 adet fişe ve 16.000 adet anahtarı davacı firmaya teslim ettiğini, davacı firmaya teslim edilen ürünler nedeni ile müvekkilinin ürün bedeli olarak alacağının 61.737,60 TL olduğunu, davacı firma tarafından müvekkilin banka hesabına 17.000,00 TL gönderildiğini ve 04/11/2016 tarihinde 30.000,00 TL bedelli 08/02/2017 ileri vade tarihli çekin teslim edildiğini, müvekkili firmanın akabinde davacı firmaya 21/12/2016 tarihinde 1.800 adet daha fişe hazır ederek teslim ettiğini, son durum itibari ile davacının müvekkiline 14.737,60 TL bakiye borcunun bulunduğunu, davacının 23 Kasım 2016 tarihli ihtarname ile yok hükmündeki 31/08/2016 tarihli sözleşmeye aykırılık ve zarar talep ettiğini, taraflar arasındaki 31/08/2016 tarihli fiyat teklif formunun 20/09/2016 tarihine kadar koşulsuz eksiksiz ve değiştirilmeden onaylanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin olmadığını, davacıya firmaya teslim edilen “…” cinsi ürün için yeni bir icap ve kabulün bulunduğunu, bunun ise ayrı bir anlaşmanın varlığını gösterdiğini, davacı firmaya müvekkil firmadan başkaca ürün tedariki talebi üzerine, iş bu malzemenin üretilmesi için gerekli ham maddenin tedarik edilmesi sonra teslim edilebileceği bilgisinin verildiğini, iş bu tedarik gerçekleşmeden muhatabın teklifine onay verilmesinin ve kabul beyanı iletilmesinin müvekkili firma açısından mümkün olmadığını, davacı firmanın, kendisine işveren 3. kişi firmaların yükümlülüklerinin bilincinde olması halinde işin sadece müvekkili firmadan almış olduğu fiyat teklif formunu onaylamakla gerçekleşmeyeceğini bilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından verilen fiyat teklif formunun bütün olduğunu ve davacı tarafından yerine getirilmeyen yükümlülükler nedeni ile geçerlilik kazanamayan sözleşmeden kaynaklı maddi tazminat taleplerinin dinlenemeyeceğini, fiyat teklif formunda açık olarak müvekkili firmanın sipariş mal teslimi şartlarının belirlendiğini, bu nedenle sözleşme onay tarihinden sonra 40 gün içinde mal teslimi hükmünün geçerlilik kazanmadığını, müvekkil firmanın halihazırda göndermiş olduğu mallar nedeni ile alacaklı olduğunu, müvekkilinden yeni ürünler için 50 adet numune isteyen davacının gerekli kontrolleri yaptırıp ve onay almış olması nedeni ile müvekkili firmadan “…” isimli ürünleri kabul ve talep ettiğini, davacıya zorla veya iradesi dışında değişik bir ürün verilmediğini, kaldı ki üründe bir ayıp olması halinde müvekkili firmanın garanti kapsamında her türlü yükümlülüğünü yerine getirecek olduğunu, ürünlerin paslanmaz olmadığının davadan bir gün önce tespit edildiğine dair iddia ve beyanları asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Davalı yanca yetki itirazında bulunulmuş ise de sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu, ifa yerinin Ankara olduğu anlaşılmakla yetki itirazının reddine karar verildiği, davalı şirketin ticari defterlerinin talimat yolu ile, davacı şirketin ticari defterleri de yerinde incelenmek suretiyle teknik bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bilirkişi tarafından düzenlenen 04.10.2019 tarihli raporda, davalının defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği, faturalardan kaynaklanan alacağının 61.737,60 TL olduğu, yapılan ödemenin 47.000,00 TL olarak kaydedildiği, davacının ticari defterlerinde, davalı şirketin 13.01.2017 tarihi itibariyle 14.737,60 TL alacak bakiyesi olduğunun belirtildiği, bilirkişi raporu, defterler üzerinde yapılan inceleme ve sözleşmeler değerlendirildiğinde, davalı tarafından hazırlanan 31.08.2016 tarihli fiyat teklif formunun davacı tarafından imzalanmak suretiyle onaylandığı ve teklifin 20.09.2016 tarihine kadar geçerli olduğunun belirtildiği, içeriğinde yazılı 20.000,00 TL peşin, 46.780,00 TL 20.12.2016 tarihli ve 46.500,00 TL 20.01.2017 tarihli çekler davalıya teslim edilmemiş buna karşılık 30.09.2016 tarihinde 17.000,00 TL ödenmiş 30.000,00 TL bedelli çekin teslim edilmiş olduğu, davalı yanca sipariş onayının geçersiz olduğu ve davacının talebi üzerine ancak “…” malzeme ile üretilen fişe teslimi yapılabileceğinin iletildiği ve bunun davacı … şirketi tarafından kabulü üzerine teslimat yapıldığının savunulduğu, buna ilişkin e-mail çıktılarının sunulduğu, teklif mektubunda yer alan ödeme koşulları ve süreye uyulmaması nedeniyle, taraflar arasında yazılı olmayan yeni bir sözleşmenin kurulduğunun kabul edildiği, bu sözleşme hükümlerine göre her iki taraf defterinde kayıtlı olan faturalardan ve ara ödemeden davacı şirketin herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın malı teslim aldığının anlaşıldığı, bir ayıp ihbarının da sunulmadığı, bu nedenle davacı şirketin defterlerde de kayıtlı olduğu gibi halen davalıya borcu bulunduğu anlaşılmakla 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği, davacı ile dava dışı … arasındaki sözleşmeden kaynaklanan fesih nedeniyle uğranılan zararın tazmininin de talep edildiği, dava dışı … ile … Genel Komutanlığı sözleşmesinde yer alan kelepçe teslim miktarındaki farklılık (20000 adet), davacı şirketin süresinde teslim edilmediği iddiasına dayalı davalı tarafa gönderdiği 23.11.2016 tarihinden sonra da faturaya dayalı mal teslim almış olması dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmenin doğrudan … Genel Komutanlığı ihalesi ile ilişkilendirilemeyeceği ve … Genel Komutanlığının … ile yapılan sözleşmeyi feshetmesine dayalı olarak davacı şirketin uğradığı zarar da somut olarak kanıtlanamadığından tazminat isteminin reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilli ile davalı arasında öneri ve kabul ile tarafların karşılıklı irade beyanları uyuştuğundan TBK kapsamında eser sözleşmesi kurulduğunu, davalının müvekkili tarafından yapılan ödemeleri kabul etmesi ve mal teslimine başlamasının da bu durumu ortaya koyduğunu, davalı tarafından gerçekleştirilen icap tarihinin 31.08.2016 olduğunu, malın teslim tarihinin bu icabın kabulünden itibaren 40 gün olarak belirlendiğini, müvekkilinin bu teklifi kabul ettiğini beyan ettiğini ama istenilen tarihte ödemeyi gerçekleştiremediğini, fakat daha sonra ödemenin gerçekleştirildiğini, icaba ilişkin müvekkili tarafından ilk ödemenin 30.09.2016 tarihinde yapıldığını, bahse konu ödemenin davalı tarafından hiç bir çekince bildirilmeyerek kabul edildiğini, davalı tarafından aynı zamanda 04.11.2016 tarihinde müvekkili tarafından eser sözleşmesi nedeniyle keşide edilen çekin de kabul edildiğini, davalı tarafından bu ödemelerin kayıtsız ve şartsız kabul edildiğini, tüm bu hususların sözleşmenin 30.09.2016 tarihinde kurulduğunu gösterdiğini, davalı tarafından arada farklı bir sözleşmenin kurulduğunun ispat edilemediğini, gerek bilirkişi, gerekse mahkemece ilk öneri ve kabulle sözleşmenin kurulduğu olgusunun göz ardı edildiğini, davalının arada farklı bir sözleşme kurulduğu savunmasına üstünlük tanıdıklarını, davalının sözleşmeye uygun nitelik ve sayıda malı müvekkiline teslim borcu altına girdiğini ancak bu borcunu yerine getirmediğini, davanın açıldığı tarih itibariyle müvekkiline teslim edilen ürün miktarının 16.800 adet kilit, 10.000 adet anahtar olup, davalının teslim etmesi gereken 40.000 adet anahtar ve kilidi teslim etmediğini, yani davalının sözleşmede yükümlülüklerini yerine getirmeyerek temerrüde düştüğünü, mahkemece bu durum hakkında araştırma ve değerlendirme yapılmadığını, müvekkiline eksik sayıda malzeme teslim edildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında gerekçe ve hüküm bölümünün çeliştiğini, delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe bölümünde 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, ancak hüküm bölümünde davanın reddine karar verildiğini, mahkemenin hükümde vekalet ücretinin hesabında hataya düştüğünü, yalnızca davalı lehine vekalet ücretine hükmettiğini, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece davanın reddi yönündeki kararın usul ve yasaya uygun olup bu yönden onanmasına, usul ve yasaya uygun karar ile çelişki yaratan “Davacı şirketin 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine” yönündeki gerekçenin ise kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, çekin vadesinin olmadığını, 04.11.2016 tarihinde çekin müvekkili şirkete verildiğinde, verildiği tarih itibariyle ticari defterlere 30.000,00 TL’lık ödeme yapılmış gibi işlendiğini, davacı şirketin 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespiti gerekeceği yönündeki mahkeme gerekçesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, iddianın aksine 31/08/2016 tarihli fiyat formuna ilişkin olarak sözleşme kurulamadığını, taraflar arasında 02/09/2016 tarihinden sonraki bir dönemde ikinci bir sözleşmenin kurulduğunu, davacının müvekkili şirkete göndermiş olduğu mailin açıkça ikinci bir sözleşmenin kurulduğunun gösterdiğini, müvekkili tarafından ikinci sözleşmede anlaşıldığı sayıda ve nitelikte malzemenin davacı şirkete teslim edildiğini ve ikinci sözleşme kapsamında tüm edimlerin müvekkilince yerine getirildiğini belirterek davanın reddine ilişkin kararın onanmasına, usul ve yasaya uygun karar ile çelişki yaratan davacı şirketin 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine yönündeki gerekçenin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu çeke ilişkin açıklamalarla birlikte “…30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine” şeklinde menfi tespit kararı verilmesi gerektiği yazılmış, hüküm kısmında ise “davanın reddine” dair karar oluşturulmakla, gerekçedeki açıklama, kabul ve kurulan hüküm arasında açık çelişki yaratılmıştır.
Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddede ise “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmü mevcuttur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasa’nın anladığı anlamda oluşturulacak hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların bu dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/3473 E-2020/2358 K sayılı 09/09/2020 tarihli ilamı)
Bu durumda kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.02.2020 tarih, 2017/31 E-2020/99 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 93,93 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve ödenen istinaf başvuru harçlarının ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 22.06.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…