Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasında mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf talebinde bulunulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; ekte sunulan banka kaydı gereğince, müvekkili şirket tarafından davalıya ait banka hesabına borç olarak 08/03/2017 tarihinde 90.000,00 TL para transfer edildiğini, geçen süre zarfında herhangi bir geri ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalı aleyhine Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı icra dosyası üzerinden başlatılan ilamsız takibe, davalı tarafından borçlu olmadığı gerekçesiyle haksız olarak itiraz ettiğini, davalının gönderilen para karşılığında bir ödeme yapıldığına dair herhangi bir belge sunmadığını belirterek; davalının Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptali ile %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; havalenin, kural olarak bir borç ödeme vasıtası olduğunu, davacı ile müvekkili arasında, dava dilekçesinde iddia edilen hususların, hiç bir zaman gerçekleşmediğini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında 2017 yılında taşeronluk ilişkisi tesis edildiğini, bu ilişki uyarınca davacının, müvekkili şirkete 08/03/2017 tarihinde aralarında olan borca karşılık 90.000,00 TL havale gerçekleştirdiğini, kaldı ki, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da “Banka dekontunda paranın gönderiliş nedeni ile ilgili bir açıklamanın bulunmadığı hallerde, paranın mevcut bir borcun ödenmesi için gönderildiğinin, kabul edildiğini, bu durumda müvekkili şirkete gönderilen paranın borç ödemesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, dekontta başka amaçla havale yapıldığına ilişkin bir açıklama bulunmadığından, ispat külfetinin davacıda olduğunu belirterek davanın reddini ve %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı takdirini savunmuştur.
Mahkemece; davanın borç olarak verilen paranın ödenmemesi nedeni ile yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu, davacının 90.000,00 TL’nin davalı şirkete borç olarak verildiğini iddia ettiği, davalının ise ilk cevap dilekçesinde davacı şirket ile aralarında taşeronluk ilişkisi olduğunu taşeronluk ilişkisi nedeni ile davacı tarafın borca karşılık 90.000,00 TL havale gerçekleştirdiğini beyan ettiği, sonraki 14/03/2018 tarihli dilekçesinde ise, ileri sürülen taşeron ilişkisine binaen borç para verildiği gibi bir iddialarının olmadığını, yalnızca müvekkili şirket ile davacı arasındaki ilişkinin belirtildiğini, havalenin kural olarak borç para ödeme vasıtası olduğundan ispat yükünün davacıda olduğunu iddia ettiği, tarafların ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişinin inceleme yaptığı, iki tarafında da ticari defterlerinin usulüne uygun ve zamanında tutulduğunun anlaşıldığı, ticari defterlerin incelenmesi neticesi davacı ile davalı arasında öncesinde bir alacak borç ilişkisi olmadığının anlaşıldığı, davacı şirket tarafından davalı şirkete 90.000,00 TL yatırıldığı, davalının defterlerine yatırılan 90.000,00 TL’yi sipariş avansı olarak kaydettiği, sonrasında sipariş avansının iade edildiği yönünde deftere kayıt yapmış ise de; davalının sipariş avansı olarak yatırılan 90.000,00 TL’yi iade ettiğine ilişkin herhangi bir belge makbuz sunamadığı, davacı tarafından yapılan havale yolu ile ödemede herhangi bir açıklama yer almadığı, kural olarak havale ile yapılan ödemelerde açıklama olmazsa mevcut bir borcun ödendiğine ilişkin karine olarak kabul edildiği ve ispat yükü davacı üzerinde ise de; somut olayda davalının yapılan ödemeyi defterine sipariş avansı olarak kaydettiği, sonrasında iade ettiğini defterine kayıt etmiş ise de; iadeye ilişkin herhangi bir belge makbuz sunamadığı, ticari defterlerinin lehine ve aleyhine delil olarak kabul edildiği, yapılan ödemeyi sipariş avansı olarak kaydettiğinden ispat yükünün yer değiştirdiği, davalının 90.000,00 TL’yi iade ettiğini de ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, taraflar arasında kararlaştırılmış açık net bir vade tarihi olmadığından faiz açısından talebin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; davalı şirketin dava tarihindeki sahibi ile şu andaki sahibinin farklı kişiler olduğunu, şirketin eski sahibi … …’in dava devam ederken 27/03/2018 tarihinde şirketi şimdiki sahibi …’a sattığını, dava dışı … …’nin … …’in eniştesi ve dava konusu 90.000,00 TL’nin davalı şirkete aktarıldığı 08/03/2017 tarihinde davalı şirketin vekaletname ile bütün işlemlerini yapmaya tayin edilmiş temsilcisi olduğunu, … …’nin aynı zamanda davalı şirketin eski ortaklarından olup eski yönetim kurulu başkanı olduğunu, bu kişinin şirketi şeklen ve ismen … … devrettikten sonra da şirketi idare etmeye devam ettiğini, … …’nin davalı … dışında tek ortak olarak %100’üne sahip olduğu … … adlı bir şirketi daha olup, bu şirketin … ihaleyle iş aldığını ve davacı …’un da … bu projede iş yaptığını, yani … (bir başka deyişle … …) ile davacı … şirketi arasında iş ilişkisi olduğunu, ekte sunulan ihtarnamenin de bu ilişkiyi kanıtladığını, buna karşılık bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere … …’nin o zamanki vekaletname ile temsilcisi olduğu şirketi … ile … … arasında ise hiçbir iş ilişkisi olmadığını, dolayısıyla dava konusu 90.000,00 TL’nin müvekkili şirkete gönderilmesinin hiçbir gerekçesi ve mantığı olmadığını, dava dışı … şirketi ile davacı … arasında sözleşmeden kaynaklanan alacak-borç ilişkisi olduğundan davacı … tarafından muhtemelen … …’nin … isimli şirketine gönderilecek olan 90.000,00 TL’nin … …’nin eski sahibi ve temsilcisi olduğu müvekkili şirkete 08/03/2017 tarihinde hatalı olarak gönderildiğini, zira müvekkili … şirketine gelen bu paranın aynı gün 50.000,00 TL ve 40.000,00 TL olarak … hesabından asıl gitmesi gereken … hesabına aktarıldığını, bu paranın … defterlerinde dahi yer almadığını, zira paranın … şirketiyle ilgisi olmadığını, aslında … … tarafından … …’nin … şirketine aktarılması gereken 90.000,00 TL’nin bilmedikleri bir nedenle … …’nin o tarihte yetkilisi olduğu … şirketinin … … … … Şubesi’ndeki hesabına aktarılmış olduğunu, bu hususun gerekçeli kararın verilmesinden sonra müvekkili şirketin şu andaki sahibi tarafından öğrenilmiş olduğunu, bu nedenle de yargılama sırasında delil olarak sunulamadığını, müvekkili şirketin yeni sahibinin 02/05/2019 tarihi itibarıyla böyle bir hesabın varlığından haberdar olduğunu ve hesaba dair dekontu aldığını, bu delilin müvekkili şirketin şu andaki sahibinin eline karardan sonra ulaşması nedeniyle ibraz edilemediğini, müvekkili şirketin yeni sahibi …’ın davalı şirketin bu hesabından haberdar olur olmaz … … ile şirketin yeni sahibi olarak yeni sözleşme imzaladığını, ekte sunulan 02/05/2019 tarihinde … … … … Şubesi’nden alınan makbuza bakıldığında 01/01/2016 tarihinden itibaren bugüne kadar geçen 3 yıldan fazla sürede, dava konusu 90.000,00 TL’nin davacı … tarafından müvekkiline gönderilmesinden ve müvekkili şirketin internet bankacılık şifresi kendisinde bulunan … … tarafından aynı gün kendi şirketi … şirketine 40.000,00 TL ve 50.000,00 TL olarak iki parça halinde aktarılmasından başka hiçbir hesap hareketi bulunmadığını, bu hesabın başka hiçbir amaçla kullanılmadığını, davacı …’un müvekkili … şirketi ile hiçbir ticari ilişkisi olmadığını bilmesine ve dolayısıyla her nedense …’a gönderilen bu paranın … aktarıldığını bilmesine rağmen … yerine müvekkili şirkete bu davayı açtığını, bu nedenle davacı şirketin müvekkili şirkete borç para verdiği ve bu borcun iade edilmediği yönündeki iddiasının dinlenemeyeceğini, bilirkişi raporunda da gönderilen bu paranın dışında … … ile … arasında başka hiçbir ticari ilişki olmadığının belirtilmesinin de bu beyanlarını doğruladığını, karardan sonra müvekkili şirketçe ulaşılabilen … … … makbuzunun bu anlamda ibrazı yargılama sırasında mümkün olmayan bir delil olduğundan duruşma açılarak yeniden yargılama yapılmasını talep ettiklerini, öte yandan mahkemenin ispat yükünün yer değiştirdiğine yönelik gerekçesini de kabul etmediklerini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, karardan sonra elde edilebilen yeni delilin dikkate alınarak duruşma açılmasını ve yargılamanın Dairemizce yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkeme dosyasının Dairemize gelmesinden sonra 31/05/2021 tarihinde davalı vekili Av. …, Uyap üzerinden istifa dilekçesi göndermiş, bu dilekçe davalı şirketin … Gazetesinden tespit edilen son adresine önce normal tebligat olarak, daha sonra taşınmış olması nedeniyle Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre tebliğ edilmiştir. İstifa dilekçesinin sadece Av. … tarafından verilmiş olması, aynı vekalette Av. …’ın davalı asılı tek olarak temsile yetkili olması, istinaf dilekçesini veren vekil Av. …’nin Av. … tarafından yetkilendirilmiş olması nedeniyle, Av. … ve Av. … karar başlığında davalı vekili olarak gösterilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında ve özellikle HMK’nun 357. maddesi kapsamında yargılamada ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar istinaf aşamasında dinlenemeyeceği gibi istinaf dilekçesinde yeni delillere de dayanılamayacağından kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 6.147,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.537,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.610,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 17/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.