Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2019/618 E. 2021/467 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2018
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/05/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davalı borçlu şirketin …. … … Hastanesi B blok ve C blok onarım işi ile bir kısım imalatlar için ilgili fiyat teklifi istediğini ve sonrasında yapılan anlaşmaya göre 24/02/2014 tarihinde sözleşme imzalandığını sözleşmeye uygun işin tamamlandığını ayrıca sözleşme ve teklif mektubu haricinde iki adet daha kapı yapım ve montajının gerçekleştirildiğini, fatura kesilmesine rağmen faturanın kesilmemesini davacının ısrarla istediğini ve faturayı da iade ettiğini ayrıca fatura bedelini de ödemeye yanaşmadığını, bu nedenle Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün… sayılı takip dosyasında takibe geçildiğini, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptalini ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; sözleşmedeki imzaların müvekkili şirkete ait olmadığını şirket yetkilisinin imzalarıyla sözleşmedeki imzaların tamamen farklı olduğunu, müvekkili aleyhinde başlatılan takibin tamemen haksız olduğunu, düzenlenen 16.992,00 TL’lik faturanın müvekkilince kabul edilmeyerek iade edildiğini, müvekkilinin… İşinde yüklenici sıfatıyla iş yaptığını ve 16/09/2013 yılında başladığı işi 12/03/2014 tarihinde bitirdiğini, bu süreçte davacı tarafla herhangi bir yazılı veya sözlü anlaşma yapmadığını, davacı tarafça 38 adet conpact kapı yapılarak monte edildiği iddiasına dayalı olarak kesilen 10/03/2015 tarihli faturanın vergi usul yasası gereğince hiçbir geçerliliğinin olmadığını, sözleşme ilişkisinin hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, mahkemeye sunulan sözleşmenin 9.2 maddesine göre iş başlangıcında ve malzemenin montajı sırasında talep edilmesi gereken miktarların müvekkilinden talep edilmediğini, davacının iddiasını ispatlamakla mükellef olduğunu belirterek davanın reddine, davacı aleyhine tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, teknik yönden yapılan inceleme ve olgular ile yapılan değerlemelerin bağlayıcı nitelikli olduğu, söz konusu fatura kapsamına konu işin gerçekleştirildiği kanaatine varlımakla birlikte faturalandırılan bu alacağın muhasebeleştirilip muhasebeleştirilmediği hususunun özellikle Ankara vergi dairesinden sorgulandığında 2015/3 döneme ait yapılan vergilendirmede söz konusu faturanın vergisel yükümlülük çerçevesinde bildirildiği ve bu nedenle ticari deftere kaydı yapılan 16.097,80 TL asıl alacak yönünden likit nitelikteki meblağın davacı tarafından davalıdan tahsil isteğinin yerinde ve haklı bulunduğu sonucuna ulaşıldığı, işleyen faize ilişkin temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden bu talebin reddi, davacı aleyhine istenilen tazminat talebinin kötü niyet kanıtlanamadığından ve yasal koşul oluşmadığından reddi, likit nitelikteki alacak yönünden ise %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olduğu itiraz sebepleriyle bağlı olmadığını, mahkemenin bu konudaki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan ve dava konusu işin dayanağı olduğu iddia edilen sözleşmenin müvekkili şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayan bir kişinin imzasını taşıdığını, sözleşme ilişkisinin varlığını ispata yarar bir belge olmadığını, ne ticari defter kayıtlarında, ne BA BS kayıtlarında ne de teknik raporda dava konusu imalatların davacı tarafından meydana getirildiğini ispatlar nitelikte delil bulunmamasına rağmen mahkemenin davanın kısmen kabulüne karar vermesinin doğru olmadığını, yerel mahkemenin delilleri hatalı olarak değerlendirdiğini, davalı şirkete ait ticari defter kayıtlarının incelenmesinde taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığının anlaşıldığını, müvekkiline ait BA BS formlarında davacının alacaklı olduğuna dair bir kaydın bulunmadığını, faturaya yasal süre içinde itiraz edildiğini, teknik inceleme konusu olan imalatların davacı tarafından meydana getirildiği ispat edilemediğinden davanın reddinin gerektiğini, mahkeme kararında fatura kapsamına konu işin gerçekleştirildiği kanaatine nasıl varıldığının anlaşılamadığını, cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı ve davacının davasını ispat edememesine rağmen itiraza konu 20/03/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığından hareketle tespit ve değerlendirmelerde bulunulmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirketin yüklenici sıfatıyla iş kapsamında onlarca şirketten fiyat teklifi aldığını, müvekkilinin fiyat teklifi talebinde bulunmasının icaba davet hükmünde olup tek başına sözleşme ilişkisinin kurulmasına yeterli olmadığını, ıslak imzalı olmayan sözleşmenin delil başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceğini, HMK’nın 202. maddesinde düzenlenen belge niteliğinde olmadığını, sözleşmenin varlığı konusunun müvekkilinin hakkını ihlal ettiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Katılma yoluyla davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın kısmen reddi kararının hukuka aykırı olduğunu, 16.992,00 TL yönünden davanın kabul edilmesi gerektiğini, mahkemenin kabul kararı verdiği kısmın 16.097,80 TL olup, AAÜT’nin 13. maddesinin 2. fıkrasına göre reddedilen kısım üzerinden 894,20 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu 2.180,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak, davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında kurulduğu iddia edilen temel hukuksal ilişki TBK’nın 470. maddesinde tanımlanan eser sözleşmesidir. Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Ancak, sözlü yapılan sözleşme inkâr edildiği takdirde, sözleşmenin yapıldığı zamanki miktar veya değeri HMK’nın 200. maddesindeki miktardan fazla ise akdî ilişkinin sözü edilen yasa hükmü gereğince davacı taşeron tarafından yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Akdî ilişkinin tanık delili ile kanıtlanabilmesi için davacı tarafından yazılı delil başlangıcına dayanılmış olması veya davalının tanık dinlenmesine açıkça onay vermiş olması gerekir.
Somut olayda, davacının dayandığı sözleşme fotokopi olup, aslı ibraz edilemediği ve davalı tarafından akdi ilişkinin inkar edildiği gibi, mahkemenin kabulünün aksine davacı tarafından düzenlenen faturanın davalının ticari defterinde kayıtlı olmadığı ve BA formunda bildirilmediği anlaşılmakla taraflar arasında olduğu iddia edilen akdî ilişkinin varlığı yazılı delille kanıtlanamamış olup, davacı tarafça sunulan belgeler yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmadığından akdi ilişkinin tanıkla kanıtlanabilmesi de mümkün değildir. Davacı taşeronun, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu anlaşıldığından mahkemece, davacıya akdi ilişkinin varlığıyla ilgili davalıya yemin yöneltme hakkının bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yemin hususu nazara alınmaksızın eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esası ve davalı vekilinin sair istinaf nedenleri incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih…. K. sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan 275,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-Taraflarca ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır