Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2019/306 E. 2021/287 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2018
NUMARASI :..

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 24/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/04/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; taraflar arasında tanzim edilen Ocak 2014 tarihli teklif formu ile 145.000 adet … … (… …) cinsi ürünün davacı tarafından imal edilerek davalıya teslimi konusunda anlaşma sağlandığını, davacı tarafça Ocak ayında davalıya gönderilen teklif formunun davalı tarafça Temmuz ayında imzalanarak davalıya gönderildiğini, sipariş avansının 21/08/2014 tarihinde 50.000,00 TL’lik çek ile ödenmesi üzerine taraflar arasındaki anlaşma konusu siparişin işleme alındığını, davacının bir kısım ürünleri davalıya teslim ettiğini ancak davalı tarafça avans olarak verilen çek dışında ödeme yapılmaması nedeniyle bakiye ürünlerin davalıya gönderilmediğini, ödeme yapmayan davalının bakiye ürünün teslimini davacıdan bekleyemeyeceğini, teslim edilen ürünlerin bedelinin ödenmemesi üzerine alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden başlattıkları icra takibine davalı tarafından hem icra müdürlüğünün yetkisine hem de alacağın esasına ilişkin haksız olarak itiraz edildiğini, taraflar arasındaki teklif formunun 12. Maddesine göre yetkili icra dairesinin Ankara icra daireleri olduğunu belirterek; davalının yetki itirazının kaldırılarak, icra takibine itirazının asıl alacak üzerinden iptali ile % 20 oranında icra inkar tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; icra müdürlüğünün yetkisine yaptıkları itirazı tekrar ettiklerini, ayrıca mahkemenin de yetkisine itiraz ettiklerini, yetkili icra müdürlüğü ve mahkemenin İstanbul icra müdürlükleri ve mahkemeleri olduğunu, davacı ile davalı şirket arasında 10/01/2014 tarihinde imzalanan sipariş teklif formu ile davalının davacıdan, …. mukim dava dışı şirkete ihraç edilmek üzere, 145.000 adet … … sipariş ettiğini, davacının taraflar arasındaki sözleşmeye göre, 72.500 adet ürünü 13/08/2014 tarihinde teslim etmesi gerektiğini, buna rağmen davacının ürün teslimini çeşitli bahanelerle geciktirdiğini ve teslim etmediğini, davalının ısrarlı telefonları üzerine 07/11/2014 tarihinde sadece 10.000 adet gönderdiğini, davacının davalıyı ikna ederek geri kalan ürünleri göndereceğini belirtmesine rağmen kararlaştırılan teslim tarihinden 6 ay sonra 10/02/2015 tarihinde 18.000 adet, 26/03/2015 tarihinde 14.000 adet ürün teslimatı yaptığını, davalının gecikmeden dolayı dava dışı şirkete 200,00 Euro ceza ödemeye devam ettiğini ve bu gecikme bedellerinin davacıya yansıtılacağının ihtar edildiğini, davacının 145.000 adet ürünü davalıya teslim etmediğini, davalının bu nedenle zarara uğradığını, davalının uğradığı zararların davacı alacağından takas ve mahsubunu talep ettiklerini belirterek; öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine itirazlarının kabulünü, TBK’nın 97. maddesi uyarınca davacı şirket edimini yerine getirmediğinden, alacak muaccel olmadığından sipariş formunda belirtilen şartlara aykırı hareket edildiğinden ödemezlik def’nin kabulünü ve davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatı takdirini savunmuş; mahkeme aksi kanaatte olursa, müvekkilinin geç teslimden dolayı uğradığı 7.050,00 Euro zararın, davacının alacağından takas ve mahsup edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı bakiye alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, TBK’nın 89. maddesi uyarınca davalının icra dairesinin yetkisine itirazının yerinde görülmediği, mahkemenin yetkisine itirazın ise davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi verilmediğinden yerinde görülmeyerek işin esasının incelendiği, iddia, savunma, toplanan deliller, kısmen benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin 29/06/2014 tarihi itibariyle yürürlüğe girdiğinin kabulü gerektiği, davacının taraflar arasındaki sözleşmeye göre 72.500 adet ürünü siparişten 45 gün sonra teslim etmesi gerekirken teslimatta geciktiği, ancak davalının cevap dilekçesinden de anlaşılacağı üzere, davalının bu gecikmelere razı olduğu ve geç teslimatları herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan kabul ettiği, davalı tarafça son teslimattan yaklaşık 20 gün sonra gönderilen mailin de ihtirazi kayıt olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle davalının gecikmeden dolayı uğradığı zararı davacıdan talep edemeyeceği, kaldı ki talep edebileceği kabul edilse dahi davalının süresinde mahsup def’inde bulunmadığı, bilirkişi raporunda davalıya, 04/07/2014 tarihli faturaya konu ürünlerin de teslim edildiği kabul edilerek sonuca gidilmiş ise de; anılan faturaya konu malların teslim edildiğinin davalının kabulünde olmayıp davacı tarafça da teslim hususu ispatlanamadığından bu yönü ile bilirkişi raporuna itibar edilmediği, davacının davalıya 42.000 adet ürün teslim ettiği, buna göre alacağının 25.006,90 TL olduğu, alacağın da likit olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davalının Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra dosyasına vaki itirazının 25,006,90 TL asıl alacak üzerinden iptali ile, takibin bu miktar üzerinden takip talebindeki şartlarla devamına, hükmolunan tutarın %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen tashih şerhi ile de, kararın hüküm fıkrasının 4 nolu bendinde yer alan “……32.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine” ibaresinin çıkarılarak yerine ” ……2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine” ibaresinin yazılarak hükmün bu şekilde tashihine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; davaya konu icra takibi ile ilgili olarak yetki itirazında bulunduklarını, davada da yetki itirazlarını bildirdiklerini, ancak, mahkemece itirazları dikkate alınmaksızın eksik inceleme yapıldığını, Mahkemenin kabulünün aksine müvekkilinin malların geç teslim edilmesine itiraz etmemesi ve geç teslime onay vermesinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin, sipariş ettiği ve ön ödemesini yaptığı malların kendisine teslim edilmemesi üzerine mağduriyetini davacıya defalarca bildirdiğini, ancak reklamasyon zararını azaltmak amacı ile davacının gönderdiği malları kabul etmek zorunda kaldığını, Mahkemenin Borçlar Kanunu 97. maddesine rağmen hiçbir itirazlarını dikkate almadığını, müvekkilinin sipariş verirken kararlaştırılan %25 avansı peşin olarak verdiğini, davacının ise kararlaştırılan 145.000 adet … … ürünü bugüne kadar teslim etmediğini, dolayısıyla müvekkili şirketin borcunun muaccel olmadığını, müvekkili şirketin davacı tarafından zarara uğratıldığını, zira gecikme nedeniyle müvekkilinin malzemeyi ihraç edeceği Tunus’ta bulunan “…” ünvanlı şirket tarafından 12/05/2015 tarihli 7.050,00 Euro bedelli reklamasyon faturası düzenlendiğini, müvekkilinin işbu gecikme bedelini davacı tarafa tahmil edeceğini e-mail yolu ile bildirdiğini, e-mail ile yapılan ve davacı tarafın vakıf olduğu işbu bildirimin dahi Mahkemece dikkate alınmadığını, işbu mail, yazılı delil başlangıcı olup, tanıklarının dinlenilmesine karar verilmesi gerekirken, bu taleplerinin de haksız olarak reddedildiğini, teslim edilen ürünlerin miktarının ve meblağının yargılama sonucu ortaya çıktığı gözetildiğinde likit bir alacaktan söz edilmesi mümkün değilken, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 28/01/2019 tarihli tashih kararının istinafı dilekçesinde; mahkemece geçmiş tarihli tavzih kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının 31/12/2018 tarihinde mahkemeye tavzih dilekçesi verdiğini, mahkemenin de tavzih talebini kabul ederek davalı lehine hükmedilen vekalet ücretini değiştirdiğini, Yargıtay’ın çeşitli dairelerinin emsal kararlarına göre vekalet ücretinin tavzih ile değiştirilemeyeceğini belirterek ek istinaf nedenleri dikkate alınarak mahkemenin ek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda; her ne kadar mahkemece bilirkişi raporunun aksine davalının kabulünde olmadığından 44.200 adet değil, 42.000 adet … …-… … cinsi ürünün teslim edildiğini kabul ederek icra takibinin 25.006,90 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmişse de, istinaf dilekçesi ekinde birer sureti ibraz olunan; 04/07/2014 tarih ve … sıra no.lu, 4.094,41 TL bedelli faturaya konu, 2.200 adet … … … … cinsi ürünün, 02/07/2014 tarihli ve … sıra nolu sevk irsaliyesi kapsamında davalı firmaya teslim edildiğinin sabit olduğunu, bu nedenle aksi kanaatle tesis olunan hükmün kaldırılması gerektiğini, davalının istinaf nedenlerinin ise yerinde olmadığını belirterek; mahkeme kararının reddedilen kısım yönünden müvekkili yararına kaldırılmasını ve davanın talepleri doğrultusunda kabulüne karar verilmesini, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan faturaya ve cari hesaba dayalı olarak bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki 10/01/2014 tarihli teklif mektubunun 2014 yılının Temmuz ayında davalı tarafından onaylanması ile kurulan sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Teklif mektubuna göre 145.000 adet … … ürünü, toplam KDV dahil 126.614 USD bedellidir. 3. maddede teslim düzenlenmiş olup, teslimin siparişten 45 gün sonra 72.500 adet, kalan 72.500 adet 75 gün sonra yapılacağı kabul edilmiştir. Teklifin 4.maddesinde ise ödeme şartları düzenlenmiş olup, iş bedelinin %25’inin avans, kalanın ise teslimde 60 günlük çekle yapılacağı, 12.maddesinde de bu anlaşmadan kaynaklanan ihtilafların çözümünde Ankara mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağı kararlaştırılmıştır.
Davalı vekilince, icra takibine itiraz edilirken, icra müdürlüğünün de yetkisine itirazda bulunulmuş, mahkemece 6098 Sayılı TBK’nın 89. Maddesi uyarınca yetki itirazı reddedilmiştir. Taraflar arasındaki akdi ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle, para borçlarına ilişkin TBK’nın 89. Maddesi gerekçe gösterilerek icra müdürlüğünün yetkisine yapılan itirazın reddi doğru değilse de; tarafların kabulünde olan teklif sözleşmenin 12. Maddesi, TBK’nın 17. Maddesi kapsamında yetki sözleşmesi olup, bu maddede, Ankara İcra Müdürlükleri ve Mahkemeleri yetkili kılındığından, mahkemenin icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın reddine ilişkin kararının sonucu itibariyle doğru olduğu kanaatine varılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri Yasa’da belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece 19/12/2016 tarihli celsede sadece davacı tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş ve sadece davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu bilirkişi raporu alınmış olup, mahkemece özellikle 04/07/2014 tarihli faturanın davalı tarafça kabul edilmediği ve bu faturaya konu ürünlerin teslim edildiğinin ispatlanmadığı gerekçesi ile bu faturadaki alacak yönünden davanın reddine karar verilmiş olduğu da gözetilerek, inceleme tamamlanmak üzere mahkemece yapılması gereken iş; davalı tarafa takip dayanağı işin yapıldığı tarihteki döneme ait ticari defter ve kayıtların ibrazı için süre verilip, ibraz edilmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırmak ya da kaçınılması durumunda HMK 222/II ve III. maddeleri dikkate alınarak davacının kanuna göre eksiksiz tuttuğu ticari defter ve kayıtlarının lehine delil teşkil edip etmeyeceği de değerlendirilerek dosyanın sonuçlandırılmasıdır. Mahkemece davalı tarafın ticari defterleri incelenmeksizin eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan teklif sözleşme hükümlere göre, toplam 145.000 adet … … ürününün, sözleşmede kararlaştırılan bedelinin %25’inin avans olarak ödenmesinden sonra akdi ilişkinin başlayacağı, bu tarihten itibaren 45 gün sonra 72.500 adet … …’ın davalıya teslim edileceği, kalan 72.500 adedinin ise 75 gün sonra tesliminin gerektiği ve avans dışında kalan bakiye bedelin ise teslimden sonra 60 günlük çekle ödeneceği ve yine sözleşmeye konu malzemelerin ihraç kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmede kararlaştırılan avans ödemesi ise 29/11/2014 keşide tarihli 50.000,00 TL bedelli çek ile yapılmıştır.
Sözleşmede kararlaştırılan avans ödemesinin yapılmış olması, yapılacak olan imalatların teslimine ve teslim tarihlerine ilişkin şartlar, sözleşmede imalatların ihraç edileceğinin belirtilmiş olması, davalının geç teslim nedeniyle uğradığı zararına yönelik savunması ve özellikle bu savunmadaki talebinin cezai şart niteliğinde olmayıp, TBK’nın 125.maddesindeki gecikmeden kaynaklı zarar tazmini niteliğinde olduğu da gözetilerek, bu kapsamda davalının ödenen avansla beraber teslimi gereken kadar ürünün teslim edilmemesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği ve mahsubunu talep ettiği zarara ilişkin delilleri toplanmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2018 tarih ve …. Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 427,4‬0 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf talep eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır