Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2019/229 E. 2021/371 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/09/2018
NUMARASI : ..

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 07/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/04/2021
Davacı vekili tarafından davalı hakkında açılan alacak davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davalı tarafından ihalesi yapılan “Ordu ili …. işinin müvekkili üzerinde kalması üzerine imzalanan eser sözleşmesinin, davalı tarafından 03/08/2009 tarihli ihtarname ile tek taraflı olarak feshedildiğini, feshin haksız olduğunu, zira uygulanması istenen projenin araziye uymaması nedeni yapılan proje değişiklikleri ve sözleşme dışı işlere yönelik olarak gerekli ve yeterli sürenin verilmediğini, işin gerçekleşme seviyesinin kötüniyetli olarak %18,4 olarak gösterilip fesih işlemi yapıldığını, ek imalat bedelleri ile demir fiyat farkı kararnamesinden kaynaklanan alacaklarının ödenmediğini belirterek; fesih işleminin haksız olduğunun tespiti ile ek imalatlar nedeni ile ödenmesi gerekirken ödenmeyen ve hakedişe dahil edilmeyen alacakları için 5.000,00 TL, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile yoksun kaldıkları kâr nedeni ile 5.000,00 TL, demir fiyat farkı kararnamesi nedeni ile oluşan alacakları için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 11.000,00 TL alacaklarının idareye başvurulduğu tarihten itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı şirketin Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davası ile yapılan yargılama sonucu 30/09/2009 tarihinde iflasına karar verildiğini, iflas işlemlerinin Ankara 21. İcra Müdürlüğü aracılığı ile yürütülmesi nedeni ile davacı sıfatı eksikliği oluştuğunu, yapılan fesih işleminin haklı nedene dayandığını, teminat mektuplarının gelir kayıt edilmesi ve teminat mektuplarının güncellenmesinden kaynaklanan alacaklarının tahsili için Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan … Esas sayılı davanın, lehlerine sonuçlandığını, davacının ek ücret talep edemeyeceği gibi, kâr mahrumiyeti ve demir fiyat farkı nedeniyle alacak taleplerinin de dayanağı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, eser sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti ve alacak istemine ilişkin olduğu, davacı şirket ile ilgili iflas kararının davadan önce 22/02/2010 tarihinde kesinleşmiş olup, iflas işlemlerinin Ankara 21. İcra Dairesinin … İflas Numarası ile yürütülmekte olduğu, iflas idaresinin 07/04/2014 tarih ve….numaralı kararı ile Av. … vekil olarak görevlendirildiği, bu kişiye ait vekaletname ve yetki belgelerinin dosyaya sunulması ve bu vekile tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlandığı, toplanan delillere göre; davalı idare tarafından yapılan sözleşmenin feshi işleminin haklı nedene dayandığı, sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmesi sonucu kâr yoksunluğu talep edilemeyeceği, hak ediş ve ödemelerinin çekince ileri sürülmeksizin imzalanmış ve tahsilat yapılmış olması nedeni ile davacının demir fiyat farkı talep etmesinin mümkün olmadığı, işin tamamlanma oranının pursantajlar dikkate alındığında %19,83 olduğu, bu gerçekleşme oranına göre davacıya yapılması gereken 258.007,48 TL daha ödeme olduğu, davacının bu tazminat türünden sadece 5.000,00 TL talep edip ıslah işlemini yapmadığı için 5.000,00 TL iş bedelinin davalıdan tahsili gerektiği, davalı daha önce temerrüde düşürülmediği için alacağa dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının mümkün olduğu, davanın her iki tarafı tacir olup, avans faizi istenilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 5.000,00 TL ödenmemiş imalat bedelinin dava tarihi olan 31/10/2012 tarihinden hesaplanacak değişen oranlı avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, hakediş bedeli ile ilgili fazla miktar yönünden fazlaya ilişkin talebin saklı tutulmasına, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının eksik inceleme ile tanzim edildiğini, sözleşmenin feshedilmesinde kusurlu olan tarafın davalı taraf olduğunu, davalı iş sahibinin fesihte haklı olmaması nedeniyle kâr kaybına ilişkin taleplerinin de kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ayrıca… sayılı Fiyat Farkı Kararnamesi’nin müvekkiline de uygulanarak demir fiyat farkı alacağı taleplerinin de kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek; mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; mahkemenin pursantajlara göre yapılan hesaplama sonucu belirlenen tamamlama oranına karşılık gelen iş bedelinin yükleniciye ödenmesi gerektiğine ilişkin gerekçesinin hatalı olduğunu, …. nolu hakkediş tarihinden sonra herhangi bir çalışma yapılmadığını, bu itibarla davacı tarafa idarece yapılan toplam ödemenin uygun olduğunu, ayrıca davacının düzenlenen hakkedişlere sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. Maddesindeki usule göre itirazda bulunmadığını, kabul edilen tutara avans faizi yürütülmesinin de müvekkilinin kamu tüzel kişiliğine haiz bir kamu kurumu olması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının idare aleyhine tesis edilen kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 31/10/2012 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak asliye ticaret mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi, davanın ticari niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerinde görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.(Yargıtay Yüksek 15. Hukuk Dairesinin 18/09/2018 Tarih ve… Karar sayılı kararı)
Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve mahkemenin uyuşmazlığı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla çözmesi için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Davacı yüklenici tacir olup, uyuşmazlık konusu işi, ticari işletmesi ile ilgili olarak yapmıştır. Davalı … ise Yargıtay Yüksek 15. Hukuk Dairesi’nin 20/10/2016 tarih ve… Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5018 sayılı Kamu Yönetimi Mali Kontrol Kanunu’nda I sayılı listede üçüncü sırada genel bütçe kapsamında kamu idareleri arasında gösterilen … bağlı bir kuruluştur. 2985 sayılı…. maddede de …’nin .. bağlı ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir. Bu Kanun’da …. görevleri, gelir ve giderleri gösterilmiş olup, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsü olduğuna dair düzenlemeye de yer verilmediği gibi ek 3. maddede Toplu Konut İdaresi personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu Hükümlerine tabi olduğu düzenlenmiştir. 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek listede kamu iktisadi teşebbüsleri sayılmış olup bunlar arasında … bulunmamaktadır. Bu kurallar karşısında kamu idaresi olan Başbakanlığa bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olarak faaliyet gösteren …’nin iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulmuş olmadığı ve tacir sıfatı bulunmadığı açıktır. 2985 sayılı Kanun’un ek 1. maddenin e bendi ile konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere ve finans kurumlarına ortak olmak …’nin görevleri arasında sayılmış ise de bu hüküm …’nin tacir sayılmasını gerektirmemektedir. 6102 sayılı TTK’nın tüzel kişiler başlıklı 16. maddesine göre ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere …’nin kurduğu veya ortak olduğu şirketler yönünden tacir sıfatı, kurulan veya ortak olunan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan şirkete ait olup bunları kuran veya ortak olan …’ye ait değildir.
Yapılan bu açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olup, ticaret mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esasının incelenerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.3 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2018 tarih ve …. Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 341,55 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-Taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 07/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır