Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2023/244 E. 2023/68 K. 10.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/244 – 2023/68
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/244
KARAR NO : 2023/68

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2022
NUMARASI : 2022/753 Esas 2022/770 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )

KARAR TARİHİ : 10/02/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 28/02/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 20/02/2022 tarihinde davacılardan …’nın sevk ve idaresindeki… plakalı araç ile Bağlum Bağlar Caddesinden, Okul Caddesi istikametinde doğru sağa virajlı iniş eğilimli yol bölümüne geldiğinde, yol içinde daha önceden kazılıp gevşek malzeme ile doldurulan, sonrasında çökme yapan, işaret veya işaretçi bulunmayan, yol boyunca uzanan eni 30 cm, derinliği yer yer 20 cm olan yol bölümüne aracının alt ve tekerlek kısımları ile çarparak aracının hakimiyetini kaybedip, 73,20 metre savrularak yol dışında durması sonucunu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında… plakalı araçta yolcu konumunda bulunan davacılardan …’in müşterek çocuğu,…’nın vefat ettiğini, davacılardan …’in desteklerinin ölümü nedeni ile maddi ve manevi açıdan, diğer davacıların ise yakınlarının ölümü nedeni ile manevi açıdan mağdur olduklarını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2022/46035 soruşturma sayılı dosyasında aldırılan 08/05/2022 tarihli raporda, davacı araç sürücüsü …’nın; yolun yapım ve bakımından sorumlu davalılardan … A.Ş.’nin, yolun yapım ve bakımından sorumlu firma ile ilgili denetimden sorumlu … kusurlu olduğunun anlaşıldığını, kazaya karışan aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesini düzenleyen … AŞ’nin de poliçe limiti ile oluşan maddi zarardan sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketine 16.03.2022 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek HMK’nun 107 maddesi gereğince davacılardan … için fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak şimdilik ayrı ayrı 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın sigorta şirketinden temerrüt tarihinden, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen; kaza nedeni ile duyulan üzüntü nedeni ile davacılardan … için ayrı ayrı 500.000,00’er TL,…için ayrı ayrı 300.000,00’er TL,… için ayrı ayrı 150.000,00’er TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın meydana geldiği yolun yapımının davalı … A.Ş.’ye, kontrol ve denetiminin … Belediyesi’ne ait olduğunu, savcılık aşamasındaki bilirkişi raporunda … Belediyesine kusur verilmediğini dolasıyla husumet yöneltilemeyeceğini, istenen tazminatların fahiş olduğunu, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, yargı yolu bakımından görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Belediye Başkanlığı vekili, davanın süresinde açılmadığını, yargı yolu bakımından idare mahkemesinin; aksi halde Asliye Hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, yolun yapımından sorumlu …. Şti’nin sorumlu olması nedeniyle davalı Belediyeye husumet yöneltilemeyeceğini, davanın şirkete ihbar edilmesini, araç sürücünün kusur nedeniyle illiyet bağının kesildiğini, istenen tazminatların fahiş olduğunu, kusur ve müterafik kusurun belirlenmesini, avans faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın, tek taraflı olarak meydana gelen kazada, davacılardan …’in müşterek çocuklarını yitirmeleri nedeni ile destekten yoksunluk tazminatı ve ayrıca tüm davacıların yakın akrabaları …’in ölümünden duyulan üzüntü nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davanın başlangıçta mahkemenin 2022/402 esasında kayıtlı dava dosyasında, tek taraflı kazaya karışan aracın zorunlu mali sorumluluk poliçesini düzenleyen … A.Ş. ve yol yapımında görevli … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile yol yapımında görevli davalı şirketi gerektiği gibi denetlemediği iddiası ile … ile … aleyhine açılmış ise de, göreve ilişkin usulü itirazların değerlendirilebilmesi için … ile … Belediye Başkanlığına açılan davanın, esas davadan tefrik edilerek 2022/753 esasına kaydedildiği, tefrik edilen davada yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davalı olarak gösterilen belediyelerin, yol yapımı ile görevli şirketi gerektiği gibi denetlemedikleri gerekçesi ile oluşan kazadan sorumlu tutularak tazminat isteminde bulunmuş ise de isteme konu olayın davalı belediyeler yönünden, karayolu yapım, bakım ve işletilmesi gibi kamu hizmetlerini ifada hizmet kusuru bulunduğu iddiasına dayanılmakla söz konusu davanın idari yargıda görülmesi gerektiği anlaşılmış olmakla dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle HMK’nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerleşik yüksek yargı ve uyuşmazlık mahkemesi kararlarına göre, trafik kazaları nedeniyle açılacak sorumluluk davalarında adli yargının görevli olduğunu, 2918 sayılı KTK’nun; karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri ve 2918 sayılı KTK.nın trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığını, dolayısıyla trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında adli yargının görevli olduğunu,
Dava konusu kaza ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2022/46035 Sor. sayılı dosyasında alınan 08/05/2022 tarihli kusur raporunda; sürücü …’nın Karayolları Trafik Kanunu 52/b maddesine göre kusurlu; yolum yapım ve bakımından sorumlu kuruluş, sorumlu olduğu yolda oluşan çukurun yapım ve bakımı ile ilgili eksiklikleri denetlemediği, olması halinde gidermediği ve giderilmesini sağlamadığı için meydana gelen bu kazada Karayolları Trafik Kanunu gereğince … … A.Ş. yetkilisi (…), Yol Asfalt Şube Müdürü (…) AYKOME Şube Müdürünün (…) kusurlu olduğunu, ayrıca yolun yapım ve bakımından sorumlu firma ve denetlemeden sorumlu belediyenin sorumluluk durumlarının netleştirilmesi gerektiğinden kazının bitim tarihinde kazanın gerçekleştiği tarih aralığında kusur belirtilmiş makamlarda kimlerin bulunduğunu gösteren yazılı belgelerin dosyaya sunulması gerektiği şeklinde görüş ve kanaat bildirildiğini, bu nedenle davacıların zararını karşılayabilmek için Sigorta Şirketleri, … … Firması ile birlikte kazada kusuru bulunan yolun yapım ve bakımından sorumlu idareye maddi/manevi tazminat talepleri yöneltildiğini,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde, bu Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve karayollarında uygulanacağı ifade edilmiş olup; aksine bir hüküm yoksa; Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, Bu Kanun hükümlerinin uygulanacağının öngörüldüğünü, 2918 sayılı Kanunun “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110/1. maddesinde; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, ADLİ YARGIDA GÖRÜLÜR.” denildiğini, eldeki davanın, davalı idareye verilmiş görev, yetki ve sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmediğinden bahisle açıldığını ve söz konusu aracın karayolu üzerinde maddi hasara uğradığı hususları dikkate alındığında, bu doğrultuda 2918 sayılı Kanun’dan doğan sorumluluk davası kapsamında bulunduğundan ve aynı Kanunun 110. maddesi hükmü uyarınca davanın, adli yargının görevinde olduğunu, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 27.12.2021 günlü, E:2021/1583, K:2021/60 sayılı kararında “davanın idarenin hizmet kusuru sonucu oluşan trafik kazasından kaynaklanan rücuan tazminat davası olarak kabulü halinde de, Uyuşmazlık Mahkemesinin yerleşik içtihatları gereği 2918 sayılı Kanun uyarınca açılan her türlü sorumluluk davalarında adli yargı görevlidir.” denildiğini, öte yandan aynı maddi olaydan kaynaklanmış tek zarar söz konusu olduğu için tefrik edilen davaların birlikte görülmesinin zorunlu olduğunu, aynı kaza nedeniyle meydana gelen zarardan hem davalı sigorta şirketleri, hem … … Firması, hem de davalı idarelerin müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu, manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi gereği de; işbu dava (manevi tazminat talepleri yönünden) hem idarelere hem de … … Firmasına birlikte açıldığını, bu sebeple de aynı maddi olaydan kaynaklanmış tek maddi/manevi zarar söz konusu olduğu için tefrik edilen davaların birlikte görülmesi gerektiğini, dava dilekçesinde manevi tazminat talepleri yönünden 2.200.000,00-TL manevi tazminat bedelinin davalılardan … Belediyesi, … Belediyesi, … … San. ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiş olup manevi tazminat miktarını hakimin takdir ettiğini, davalar ayrıldığında 2 farklı görevli mahkemede yargılama yapılacağını, 2 farklı davalı savunması, 2 farklı mahkeme hakimine göre manevi tazminata 2 farklı şekilde hükmedilebileceğini, böylece manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine ve temel hukuk kurallarını aykırı bir durum da ortaya çıkabileceğini, dolayısıyla aynı maddi olaydan kaynaklanmış tek zarar söz konusu olduğu için tefrik edilen davaların birlikte görülmesi gerektiğini, maddi tazminat talepleri yönünden de davaların kesinleşmesinin beklenilmesi ihtimalinde ise davalılar müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğundan hangi mahkemenin, hangisini bekleyeceği, usul ekonomisi (aynı konuya ilişkin birden çok hesap, kusur raporu alınması vs.) ilkesi gereğince de hem mahkemelerin hem de tarafların zarar görebileceğini, sigorta şirketine karşı açılan dava gerek davacılar, gerek müddeabih, gerekse konusu itibariyle aynı olduğundan bu davaların birlikte yürümesi zarureti olduğunu tefrik kararı verilemeyeceğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, 20/02/2022 tarihinde davacılardan …’nın sevk ve idaresindeki… plakalı araç ile Bağlum Bağlar Caddesinden, Okul Caddesi istikametinde doğru sağa virajlı iniş eğilimli yol bölümüne geldiğinde, yol içinde daha önceden kazılıp gevşek malzeme ile doldurulan, sonrasında çökme yapan, işaret veya işaretçi bulunmayan, yol boyunca uzanan eni 30 cm, derinliği yer yer 20 cm olan yol bölümüne aracının alt ve tekerlek kısımları ile çarparak aracının hakimiyetini kaybedip, 73,20 metre savrularak yol dışında durması sonucunu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında… plakalı araçta yolcu konumunda bulunan davacılardan …’in müşterek çocuğu, …’ün torunu … …’nın vefat ettiğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2022/46035 soruşturma sayılı dosyasında aldırılan 08/05/2022 tarihli raporda, davacı araç sürücüsü …’nın ; yolun yapım ve bakımından sorumlu davalılardan … A.Ş.’nin, yolun yapım ve bakımından sorumlu firma ile ilgili denetimden sorumlu … kusurlu olduğunun anlaşıldığını, kazaya karışan aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesini düzenleyen … A.Ş.’nin de poliçe limiti ile oluşan maddi zarardan sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketine 16.03.2022 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek HMK’nun 107 maddesi gereğince davacılardan … için fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak ayrı ayrı 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın sigorta şirketinden temerrüt tarihinden, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen ; kaza nedeni ile duyulan üzüntü nedeni ile davacılardan … için ayrı ayrı 500.000,00’er TL, … için ayrı ayrı 300.000,00’er TL, … için ayrı ayrı 150.000,00’er TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; mahkemece davalı Belediyeler yönünden dosya tefrik edilerek tefrik edilen davada davalı belediyeler yönünden, karayolu yapım, bakım ve işletilmesi gibi kamu hizmetlerini ifada hizmet kusuru bulunduğu iddiasına dayanılmakla söz konusu davanın idari yargıda görülmesi gerektiği belirtilerek dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle HMK’nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Tefrik edilen dava yönünden taraflar arasındaki uyuşmazlık davanın adli yargı kolunda görülüp görülmeyeceğine ilişkindir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarih 2019/2909 E- 2019/6324K sayılı ilamında; “Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu olayın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı bu itibarla ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun birinci maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini şu gerekçelerle reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları).
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, Dairemizin idari yargı yerlerini görevli kabul eden kararları (11/03/2013 tarihli ve 2013/1438-4361 E-K sayılı; 18/04/2013 tarihli ve 2013/6055-7371 E-K sayılı; 06/11/2013 tarihli ve 2013/15737-17128 E-K sayılı; 06/03/2013 tarihli ve 2013/258-3916 E-K sayılı) bulunmakta ise de yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları göz önüne alınarak Dairemizin 04/12/2019 tarihli ve 2019/2897-5764 E-K sayılı ilke kararıyla önceki yerleşik uygulamadan dönülmüştür.
Somut olayda; davanın 2918 sayılı Kanun kapsamında tazminat istemine ilişkin olduğu, 22/06/2017 tarihinde dava konusu kazanın, araç sürücüsünün yol üzerinde bulunan çukurdan kaçmaya çalıştığı sırada meydana geldiği, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün trafik güvenliğini ilgilendiren konularda gerekli önlem ve tedbiri almaması nedeniyle sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargıdır. Mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Dava konusu olayda davacılar vekili davalılardan sigorta şirketine kazaya karışan aracın ZMMS poliçesinin düzenlemesi nedeniyle, davalı …….AŞ’ne yolun yapımını üstlenen firma olması nedeniyle, … ile …’na da yolun yapım ve bakımından kaynaklanan denetim sorumluluklarını yerine getirilmediği iddiası ile husumet yöneltildiğine göre Yargıtay ilgili dairesi kararında da belirtildiği üzere davanın tüm davalılar yönünden adli yargı yerinde görülerek ve tefrik edilen dava da ana dava ile birleştirilmek suretiyle mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, belirtilen hususlardaki eksiklikler tamamlanarak yeniden hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 179,90 TL peşin harcın istek halinde davacılara iadesine.
3-İstinaf yoluna davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.