Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/983 E. 2023/389 K. 02.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/983 – 2023/389
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/983
KARAR NO : 2023/389

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2021
NUMARASI : 2020/392 Esas 2021/945 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 02.06.2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 03.07.2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 31.01.2018 tarihinde davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olan sürücü …’nin idaresindeki … plakalı traktör ile seyir halinde iken yolun sağ tarafında logar kapakları ve yolun zemininin bozuk olduğu kasisli yerden geçtiği sırada aracın üzerinde yan tarafında yolcu olarak bulunan davacı …’ın oluşan sarsıntıdan dolayı traktörden düşerek yaralandığını, meydana gelen tek taraflı kazanın oluşumunda davacının kusuru bulunmadığını, kaza tespit tutanağı ile belirlenen kusuru kabul etmediklerini, maluliyet oranının tespiti için Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalından alınan raporda davacının özür oranının %77 olduğu, bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay, iyileşme süresinin 18 aya kadar uzayabileceğinin tespit edildiğini, davayı açmadan önce davalıya yazılı olarak başvuru yapıldığını, ancak sigorta şirketince yasal süresi içinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, Arabuluculuk Bürosuna başvuru yapıldığını davalı yanca başvuru konusu talebin kabul edilmediğini belirterek, HMK.nın 107. maddesine göre şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın (geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı), 100,00-TL bakıcı gideri tazminatının kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında davalının %40 kusur oranına göre sürekli iş göremezlik için 500,00-TL talep edilen maddi tazminatı 344.705,66-TL arttırarak 345.705,66-TL, geçici iş göremezlik için 500,00-TL talep edilen maddi tazminatı 12.373,00-TL arttırarak 12.873,00-TL ve bakıcı giderleri için 100,00-TL talep edilen tazminatı 1.821,34-TL arttırarak 1.921,34-TL olmak üzere toplam 360.000,00-TL olarak belirlemiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından dava açılmadan önce davacının başvurusunun usulüne uygun yapılmadığını, davacı tarafından usulüne uygun maluliyet raporu sunulmadığını, davanın başvuru şartı eksikliğinden usulden reddi gerektiğini, davacı açık olarak iş kazası geçirdiğini ifadesinde beyan etmekle davaya bakmakla görevli mahkemenin İş mahkemesi olduğunu, meydana gelen olayda sigortalı araç sürücüsünün kaza yapmadığını, kural ihlali bulunmadığını, davacının gerekli önlemleri almadan araç üzerinde ayakta seyretmesi nedeniyle araçtan düştüğünü, müterafik kusurunun bulunduğunu, davacının Adli Tıp Kurumuna sevki ile maluliyet oranın Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik uyarınca belirlenmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik ve bakıcı tazminat taleplerinin 01.06.2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları gereği teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece toplanan delillere göre; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan raporda davacının Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre geçici fonksiyon kaybına neden olan ruhsal hastalıklar, beyin hasarı, beyin işlev bozukluğuna bağlı davranış bozuklukları (organik kişilik bozukluğu frontal lob sendromunu içerir beyin sarsılması sonrası-postkontüzyonel sendrom tedavi ile işlevselliği düzelmeyen maddesi kapsamında özür oranının %70 olduğu, epilepsi nöbeti olmayan ancak nöbet geçirme riski olanlar maddesi kapsamında özür oranının %46 olduğu, Tablo 4.1- ayakta durabilme, yürüme ve hareket bozuklukları – hafif maddesi kapsamında özür oranının %20 olduğu, vücut özür oranlarına Balthazard Formülü uygulandığında (70-20-5) özür oranının %77 olduğu ve sekel halini aldığı, bakıcı ihtiyaç süresinin 3 üç ay, iyileşme süresinin 18 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği, kaza tarihi itibariyle sakatlanma başına poliçe limitinin 360.000,00-TL olduğu; Anayasa Mahkemesinin yeni genel şartların iptaline ilişkin güncel Yargıtay kararları da göz önünde tutularak seçenekli rapor tanzim edilmesinin istenildiği, bilirkişiden alınan ek raporda traktör sürücüsü …’nin yolcu taşımaya elverişli bulunamayan traktöre yolcu binmesine üstelik ayakta yolculuk yapmasına izin vermekle, ayakta yolcu olduğunu dikkate alıp çok daha dikkatli ve tedbirli davranmamakla, yoldaki ufak bir kasisin dahi yolcunun düşmesine neden olabileceğini düşünmemekle, ön ilerisine azami dikkatini vermemesi sonucu yolun sağ tarafındaki bozuk satıhlı kesimi fark edip tedbir alamamakla, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 65. maddesi ile bu Kanun’a bağlı olarak çıkarılan Karayolu Trafik Yönetmeliğinin 129. ve 131. maddesi hükümlerine aykırı, dikkatsiz ve tedbirsizce davranışları nedeniyle meydana gelen olayda kusurlu olduğu, davacı …’ın yaralanması ile sonuçlanan olay sırasında yolcu konumunda olup olayda kusursuz bulunduğunu ancak, yolcu taşımaya elverişli bulunmayan traktöre yolcu olarak binmekle, üstelik traktörün üzerinde ayakta yolculuk yapmakla, ayakta yolculuk yapmakta olduğunu ve bir kasise girildiğinde düşme ihtimalini dikkate alıp sıkıca tutunmamakla, bunlara bağlı olarak traktörün bozuk satıhlı kesimden geçtiği sırada meydana gelen sarsıntı sonucu yola düşmesi ve yaralanması ile sonuçlanan olayda müterafik kusurlu olduğu, aktüerya yönünden; TRH-2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant hesaplama yönteminin kullanılarak yapılan hesaplamada; davacının; geçici bakıcı gideri 4.809,36-TL olduğu, geçici iş göremezlik tazminatı 32.182,52-TL olduğu, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre sürekli göremezlik tazminatı 1.106.948,65-TL olduğu, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre sürekli göremezlik tazminatının 1.217.643,51-TL olduğunun belirtildiği, … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu, Yargıtay 17. HD’nin son tarihli içtihatları gözetilerek tazminat hesaplanırken TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi uygulandığı, dosyadaki mevcut bilirkişi raporları, yukarıda değinilen Yargıtay içtihadı uyarınca sürüş kusurlarından olmayan yolcu konumunda bulunan davacının müterafık kusurunun bulunduğu, davacının talep arttırım dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak, poliçe teminat limiti de göz önünde bulundurularak, bakıcı gideri tazminatı istemi yönünden limitle sınırlı olarak 500,00- TL düşüldükten sonra davanın kısmen kabulüne, 1.421,34-TL bakıcı gideri, 12.873-TL geçici iş göremezlik ve 345.705,66-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam, 360.000-TL maddi tazminatın davaya konu … plakalı araç ticari olmadığından ve sigorta şirketine başvuruya ilişkin tebliğ tarihine 8 iş günü ilavesiyle 16.08.2018 tarihiyle temerrüt oluştuğundan, bu tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili gerektiği belirtilerek; poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 1.421,34-TL bakıcı gideri, 12.873-TL geçici iş göremezlik ve 345.705,66-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam, 360.000-TL maddi tazminatın 16.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davalı …Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dava açılmadan önce davalı şirkete başvuru yapıldığını, ancak eksik başvuru yapıldığını, Sigorta Genel Şartları ekinde maddi tazminat talepleri için sunulması gereken belgelerin sayıldığını, davacı tarafından usulüne uygun maluliyet raporu sunulmamış olmasından dolayı şirketin gerekli araştırma ve değerlendirme yapması mümkün olmadığından davanın başvuru şartı eksikliğinden reddi gerektiğini, başvuru şartı yerine getirilmemiş olmasından dolayı davalı şirketin temerrüde düşmesi ve ödeme yapmasının beklenemeyeceğini, bilirkişi raporunda 1/Kn tablosu (progresif rant) kullanılarak hatalı şekilde hesaplama yapıldığını, dava konusu kazanın 31.01.2018 tarihinde meydana geldiğini, kazanın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce olup iptal kararları geçmişe yürümeyeceğinden kaza tarihinde yürürlükte olan 1,8 teknik faiz hesap yöntemi dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, ayrıca hesap yönteminde yaşanan belirsizliğin çıkarılan kanun ile giderildiğini, 09.06.2021 tarih ve 7327 sayılı İcra ve İflâs Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun md.18 “13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca 1,8 teknik faiz yöntemiyle hesaplama yapılması gerektiğini, bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, muhtemel ömür hesaplamasında taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak PMF 1931 yaşam tablosu yerine, TRH 2010 tablosu uygulandığını, 17.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere davacı yan 16.11.2020 tarihli dilekçesinde muhtemel ömür hesabının PMF tablosuna göre yapılmasını talep ettiğini, bilirkişinin de ilk raporunda davacı yanın talebine uygun olarak PMF tablosu üzerinden hesaplama yaptığını, ancak istinafa konu kararda TRH 2010 tablosu esas alınarak oluşturulduğunu, taleple bağlılık ilkesine aykırı olan bu hususun usul ve yasaya aykırı olduğunu, kusur oranlarının yanlış hesaplandığını, davacının kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, davacının oturularak seyahat etmeye uygun olmayan traktöre binerek ve gerekli tedbirleri almadan seyahat etmesi nedeniyle kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, keza traktörün üzerinde emniyetli seyahat etmek mümkün olmadığından davacının maluliyetinin gerçekleşmesinde yine davacının ağır kusurunun bulunduğunu, sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranının kabul etmediklerini, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasına yönelik tüm itirazlarının dikkate alınmadığını, davacının ifadesinde açık olarak iş kazası geçirdiğini beyan ettiğini, davaya bakmakla görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, sigortalı işçinin iş verenin sağladığı bir araçla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında yaşanan kazalar iş kazası olarak nitelendirildiğini, iş kazalarına bakmakla görevli mahkemelerin İş Mahkemeleri olduğunu, cevap dilekçesinde hatır taşıması indirimi yapılması talep edilmediğinden hatır taşıması yönündeki itirazlarına itibar edilmediğini, ancak davaya konu kazanın iş kazası olması sebebiyle görevsizlik itirazıyla hatır taşıması itirazının birbiriyle çeliştiğini, görevsizlik itirazlarını dikkate almayan mahkemenin görevli olduğu kanaatinde olması halinde hatır taşıması indirimini resen dikkate alması gerektiğini, mahkeme tarafından yürürlükte olan kanun ve yönetmelikler dikkate alınmadan eksik ve hukuka aykırı yargılama yapılmış olmasından dolayı yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Davalı …Sigorta AŞ vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı traktörün yol üzerinde bulunan kasisten geçerken traktörde yolcu olarak bulunan davacının araçtan düşerek yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminat ve bakıcı giderinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
1-Davalı sigorta şirketi davacı tarafından davadan önce davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; Dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre dava açılmadan önce, davalının da kabulünde olduğu gibi davacı tarafından sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazı ve davanın tarafları arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığından iş mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
2-Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas, -2020/40 Karar. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir .Ancak TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17 Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas. – 2020/8874 Karar. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas. – 2021/34 Karar. sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir. Her ne kadar davacı vekili tarafından Anayasa Mahkemesi iptal kararı yorumlanarak PMF yaşam tablosuna göre hesaplama yapılması talep edilmiş ise de daha sonra verilen dilekçe ile Yargıtay tarafından TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yönteminin kabul edildiği belirtilerek buna göre hesaplama yapılmasının talep edilmesi nedeniyle mahkemece buna göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
3-Ayrıca davalı vekili davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarının iddia etmiş ise de; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “ Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve konomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir. Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet ) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar1 denilmiştir, aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı, bakıcı gideri ise yaralanan kişinin iyileşinceye kadar başkasının yardımına ihtiyaç duyması olup 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGKnın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik zararı ve bakıcı gideri bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin geçici işgöremezlik zararından ve bakıcı giderinden sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediğinden davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
4-Davalının diğer istinaf sebeplerinin incelenmesinde; mahkemece karar gerekçesinde “Dosyadaki mevcut bilirkişi raporları, Yargıtay içtihadı uyarınca sürüş kusurlarından olmayan yolcu konumunda bulunan davacının müterafik kusurunun bulunduğu, davacının talep arttırım dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak, poliçe teminat limiti de göz önünde bulundurularak” davanın kabulüne karar verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır. Buna göre, zarar görenin zarar katılması veya zararın artmasına sebep olduğu hallerde zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)
Yukarıda da açıklamalar dikkate alındığından davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılabilmesi için zararın bu nedenle artması zarar ile mağdurun eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Ancak dava konusu olayda her ne kadar karar gerekçesinde davacının kazanın meydana gelmesinde kusurunun olmadığı, davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu, davacının ise yolcu taşımaya uygun olmayan araçta seyretmesi nedeniyle müterafik kusuru bulunduğu ancak taleple bağlı kalınarak hüküm kurulduğu belirtilmiş ise de; kazanın meydana geliş şekli itibariyle kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında sürücü …’nin idaresinde bulunan … plakalı traktör ile seyir halindeyken yolda bulunan logar kapağı ve zeminin bozuk olması nedeniyle kasisli yoldan geçerken traktör üzerinde bulunan …’ın oluşan sarsıntıdan dolayı araçtan düştüğü olayda traktör sürücüsünün aracın özelikleri ve yolun durumunu dikkate almadan bozuk zeminli yerden geçerken aracının önünde yolcu taşımaması gerekirken aksine hareketle ve seyir hızı ile seyrine devam ettiği, yolcunun düşerek yaralandığı olayda kusurlu olduğu, yolcu davacının ise seyahat etmemesi gereken yerde seyahat ettiği, kendi can güvenliğini tehlikeye attığı, sabit yerde durmadığı ve yolculuk sırasında tutunmadığı, olayda kusurlu olduğu belirtilmiş, mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda davacı …’un yolcu taşımak için elverişli bulunmayan traktöre yolcu olarak binmekle, üstelik traktörün üzerinde ayakta yolculuk yapmakla, ayakta yolculuk yapmakta olduğunu ve bir kasise girildiğinde düşme ihtimalini dikkate alıp sıkıca tutunmamakla, bunlara bağlı olarak traktör bozuk satıhlı kesimden geçtiği sırada meydana gelen sarsıntı sonucu yola düşmekle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 65. maddesi ile bu Kanuna bağlı olarak çıkarılan Karayolu Trafik Yönetmeliğinin 129. ve 131. maddesi gereğince %60 oranında, traktör sürücüsü …’nin yolcu taşımaya elverişli bulunamayan traktöre yolcu binmesine üstelik ayakta yolculuk yapmasına izin vermekle, ayakta yolcu olduğunu dikkate alıp çok daha dikkatli ve tedbirli davranmamakla, yoldaki ufak bir kasisin dahi yolcunun düşmesine neden olabileceğini düşünmemekle, ön ilerisine azami dikkatini vermemekle, bunlara bağlı olarak yolun sağ tarafındaki bozuk satıhlı kesimi fark edip tedbir alamamakla, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 65. maddesi ile bu Kanun’a bağlı olarak çıkarılan Karayolu Trafik Yönetmeliğinin 129. ve 131. maddesi hükümlerine aykırı, dikkatsiz ve tedbirsizce davranması nedeniyle %40 oranında kusurlu bulunmuştur.
Açıklanan bu hususlar ve kazanın meydana geliş şekline göre davacının davalıya sigortalı traktörde yolcu olduğu ve davacının araç kasisten geçerken davacının araçtan düşmesi şeklinde meydana gelen olayda müterafik kusuru yani zararın artmasında değil araçta ayakta ve tutunmadan yolculuk etmesi nedeniyle kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğu gözetilerek bilirkişi raporu ile belirlenen kusur oranlarına göre karar verilmesi gerektiğinden HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesi gereğince davacının talebi ve istinafa başvuran taraf lehine olan hususlar dikkate alınarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Davalı …Sigorta AŞ vekilinin İstinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.2 maddesi gereğince karar gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1-Poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 1.421,34-TL bakıcı gideri, 12.873-TL geçici iş göremezlik ve 345.705,66-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam, 360.000-TL maddi tazminatın 16/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Harçlar kanunu gereğince kabul edilen değer üzerinden alınması gereken toplam 24.591,60-TL harçtan daha önceden ödenen toplam 1.284,40-TL harç düşüldükten sonra eksik kalan 23.307,20-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ye göre hesaplanan 33.650,00-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T göre hesaplanan red edilen miktar yönünden 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan; 54,40-TL Başvuru Harcı, 54,40-TL Peşin/nisbi Harcı, 1.230,00-TL Islah Harcı, olmak üzere toplam 1.338,80-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan; 1.600,00-TL Bilirkişi ücreti, 133,00-TL Tebligat, Posta ve diğer masraflar, 3.916,00-TL ATK ücreti olmak üzere toplam 5.649,00-TL yargılama giderinin kabul red oranı dikkate alınarak 5.641,17-TL lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin ise davacı üzerinde bırakılmasına,
8- HUAK 18A/13 maddesi ile HUAK yönetmeliği 26/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinden sayılan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk giderinin 1.318,17-TL’sinin davalıdan bakiye kısmının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9- Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
II-İSTİNAF BAŞVURUSU NEDENİYLE YAPILAN HARÇ VE MASRAFLAR YÖNÜNDEN;
1- Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK.nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK SÜRE İÇERİSİNDE TEMYİZ YASA YOLU AÇIK OLMAK ÜZERE 02.06.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.