Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No.
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2021
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/05/2022
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı şirket vekili ile davalı … … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 04/10/2017 günü davacı şirkete ait yolcu otobüsünün, Adana ili istikametine doğru kendi şeridinde ve yasal hız sınırları içinde seyir halinde iken, davalı tarafa ait araçtan uzanan bir parçanın çarpması üzerine hasar gördüğünü, davalı sürücünün kaza yerini terk ettiğini, bu sebeple de kolluk tarafından tanzim edilen tutanakta kusur oranının belirlenemediğini, davalı … … … Tic. San. Ltd. Şti’nin karşı aracın sahibi ve işleteni olduğunu, davalı … … Sigorta A.Ş.’nin kazaya karışan aracı sigortalayan şirket olduğunu, davacı aracın sürücüsü …’ın alkolsüz olduğunu, kazanın meydana gelmesinde asli kusurlunun davalı taraf olduğunu, araç şoförleri arasında imzalanan maddi hasarlı kaza tespit tutanağında davalı …’ın römorkunda bulunan demir çıkıntının davacıya ait araçta hasara yol açtığının sabit olduğunu ve bu hususu beyanla doğruladığını, … … Sigorta A.Ş. tarafından gönderilen mailde sigortalılarının hiçbir kusurunun bulunmadığını bu nedenle herhangi bir ödeme yapılamayacağının bildirildiğini, davacının aracı tamir süresi içinde işletemediğini ve büyük miktarda zarara uğradığını, hasarlı olması nedeniyle serviste geçirdiği süre içinde kullanılamayan aracın büyük oranda zarara yol açtığını, araçta meydana gelen değer kaybının bilirkişiden alınacak rapor ile belirlenmesi gerektiğini belirterek şimdilik, araçta meydana gelen 9.011,52 TL hasar bedeli, 500,00 TL değer kaybı ve aracın kullanılamamasından doğan zarar için 500,00 TL nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsilini talep etmiş; 22.05.2018 tarihli bedel artırım dilekçesi ile kazanç kaybına yönelik talebini toplam 3.000,00TL’sına yükseltmiştir.
Davalı … … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; Davalı sigortacının poliçe teminatı ile sınırlı sorumlu bulunduğunu, kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, davacı tarafından başvurunun eksik evrakla yapıldığını, eksik belgeler ile yapılan başvuru nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, davacı yanın aracının tamirde kaldığı süre içinde araçsız kalması nedeniyle uğradığı zarardan sigorta şirketinin sorumlu olmadığını, aynı zamanda araçta oluşan değer kaybının tespiti için bilirkişi raporu tanzim edilmesi gerektiğini, sigorta şirketi zarardan trafik poliçesi genel şartları çerçevesinde sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … … Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; Dava dilekçesinin usulsüz tebliğ edildiğini, davalı şirket yetkililerinin tebligat aşamasında davadan haberdar olduklarını, mahkemenin yetkili olmadığını, şirket merkezlerinin Konya ili … ilçesi olduğunu, davacı yanın ise davayı Konya ilinde açtığını, davacı tarafından açılan davanın davalı şirketin yerleşim yeri adresi olan Konya … Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne açılması gerektiğini, davacı tarafın taleplerini ve ileri sürdükleri iddia ve ithamlarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; bilirkişi heyeti raporlarında, davalı …’ın kazanın meydana gelmesinde %100 oranında tam kusurlu olduğu, davacı taraf aracında davaya konu trafik kazası sonucunda meydana gelen gerçek hasar miktarının, 8.011,52 TL, ZMSS genel şartlar ekindeki değer kaybı formülüne göre, değer kaybının oluşmadığı, Yargıtay içtihatları ve Konya BAM kararları dikkate alındığında araçta değer kaybının olmayacağı, davacının aracın tamir süresi içerisindeki, araç yokluğu nedeniyle oluşan zararının/kazanç kaybının 3.000,00 TL olacağı, aracın tamir süresi içerisindeki araç yokluğu nedeniyle oluşan zararın, ZMSS genel şartları ve poliçe teminatının dışında kaldığı, davacı … İşl. A,Ş.’nin, davalı araç maliki-araç sürücüsü ve aracın trafik sigorta şti.’den müştereken ve müteselsilen talep edebileceği tazminat miktarının 8.011,52 TL olduğu, yine davacı şirketin, davalı araç maliki ve araç sürücüsünden müştereken ve müteselsilen talep edebileceği araç mahrumiyeti (kazanç kaybı) tazminatının 11.011,52 olduğunun bildirildiği, bilirkişi raporlarının dosya kapsamına, hukuka ve oluşa uygun olduğu, davalı sigorta şirketinin 8.011,52 TL tazminattan poliçe limiti ile sınırlı ve 24.10/2017 temerrüt tarihinden itibaren (sigorta şirketi yönünden başvurudan 8. iş günü sonrası olan 24/10/2017 tarihinde temerrüdün oluştuğunun kabulü ile), diğer davalıların 04/10/2017 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazminattan sorumlu bulunduğu, değer kaybına yönelik talebin, araçta değer kaybı oluşmadığından reddine karar verilmesi gerektiği, davalı yan zamanaşımı definde bulunmuşsa da eldeki dava belirsiz alacak davası olduğundan, kaza tarihi ve dava tarihi, arttırma talebi dikkate alındığında bu yöndeki savunmaya itibar edilmediği gerekçesi ile davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 11.011,52 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalı sigorta şirketi 8.011,52 TL tazminatla, poliçe limiti ile sınırlı ve 24.10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu olmak üzere, diğer davalıların tazminattan 04/10/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sorumlu olmaları kaydı ile) yasal faizi ile birlikte davalılardan alınıp, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, değer kaybına yönelik talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı şirket vekili ile davalı … …….vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı şirket vekili istinaf dilekçesinde; Gerekçeli karara esas olarak gösterilen bilirkişi raporunda yapılan incelemeler sonucunda davalı …’ın tam (%100) kusurlu olduğunun açık bir şekilde ortaya konulduğunu, dosyaya sunulan, davaya konu aracın yenileme ve onarımının yapıldığı … yetkili servisinin fatura içeriği ile davalı sigorta eksperinin ZMMS poliçe kapsamında hazırladığı ekspertiz rapor içeriğinin birbiri ile uyumlu olduğunu ve kazanç kaybının açıkça belirtildiğini, ancak bilirkişinin araçta değer kaybının oluşmadığı çıkarımına bağlı olarak yerel mahkeme tarafından değer kaybına ilişkin talebin reddine karar verilmesini kabul etmediklerini, değer kaybının; kazaya karışan ve bu kaza sebebiyle onarım gören araçların, ikinci el piyasa değerlerinde meydana gelen maddi kaybı ifade ettiğini, kaza sonucu hasar gören araç tamamen tamir edilse dahi, araçta güncel değer kaybı meydana gelebileceği gibi değişen parçaların orijinal olması durumunda dahi değer kaybının söz konusu olduğunun kabul edildiğini, Bilirkişinin de raporunda bahsettiği genelgeyle yayımlanan hesaplama formülüne göre değer kaybı hesabının bilirkişi tarafından yapılması durumunda KM’si 165 bin üzeri araçlarda değişen parça ne kadar olursa olsun değer kaybı tazminatının sıfır çıktığını, hayatın olağan akışına göre bir değerlendirme yapıldığında ülkedeki ticari araçların neredeyse tamamının kilometresinin 165 binden yüksek olduğunu, bununla birlikte özellikle ticari olarak kullanılan otobüs gibi araçların kilometresinin genelde yüksek olduğunu, piyasada talep gören kilometresi yüksek araçların kazadan dolayı rayiç bedeli araştırıldığında değer kaybının olacağını, kilometresi 165.000’den yüksek olan araçların değer kaybının sıfır çıktığı formülünün gerçek zarar ilkesi ve kanun koyucunun ruhuna aykırı olduğunu, emsal nitelikte olan Yargıtay kararı incelendiğinde mahkemelerin belirtilen formül yerine alanında uzman bilirkişiler tarafından piyasa şartları araştırması yaparak değer kaybı tazminatını belirlemesi gerektiğini, gerekli şartları taşıyan yeni bir rapor alınmadığını ve değer kaybı talebinin reddine karar verildiğini, söz konusu durumdan mağdur olanların Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu başvurularda ise haklılıklarının ortaya konulduğunu, Anayasa Mahkemesinin 09.Ekim 2020 tarihli 31269 sayılı … Gazete’de yayınlanan 2019/40 Esas ve 2020/40 ve 17.07.2020 tarihli kararı uyarınca 2918 sayılı KTK 90. maddesinin bir kısmı ile KTK’’nın 92 maddesinin “i” bendinin iptal edildiğini, İptal kararına göre 13/10/1983 tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun; 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90. maddesinin; 1.Cümlesinin anayasaya aykırı bulunduğunu, Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde ise 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması halinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamının yine farklı olacağı ve bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağının açık olduğunun belirtildiğini, Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararı sonrası artık Genel Şartlar ve bahsi geçen hesaplama yönteminin uygulanmasının bir yürürlüğü kalmadığını, söz konusu şartlara göre hesaplanan ve işbu karara dayanak olan bilirkişi raporunun artık herhangi bir dayanağı bulunmadığı hususu göz önünde bulundurulduğunda mahkeme kararının değer kaybı yönünden bozulması gerektiğini, AYM’nin verdiği iptal kararlarının, bundan önce açılmış ve devam eden davalarda da uygulanabileceğini, aksi halde ise anayasaya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuç ortaya çıkacağını, bu durumun anayasanın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağını, gerek TBK 49 hükümleri gerekse de Yüksek Mahkeme kararları ile birlikte değerlendirme yapıldığında normlar hiyerarşisinde Anayasanın ve kanunların genelgelerden üstün olduğunu, zarar kavramının ise hayatın olağan akışına göre değerlendirme yapılarak belirlenebileceğini, özetle satılık iki araç gözönüne alındığında, bu iki aracın da kilometresinin yüksek ve aynı olduğu, iki aracın tek farkının birinin kaza geçirmiş/hasarlı olduğu, diğerinin ise hasarsız/kazasız olduğu düşünüldüğünde, alıcı olarak eğer mahkeme satın almak için kazalı aracı seçecek ise dosyada da aracın değer kaybının olmayacağını söylemenin mümkün olabileceğini belirterek kararın, değer kaybına yönelik taleple ilgili olarak bozulmasını talep etmiştir.
2-Davalı … … Nak. Tic. San. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde; davacı tarafın gerek ilk dava dilekçesi gerekse ıslah/düzeltme talebinde bulunmak sureti ile dava konusu ettiği bütün sözde alacak ve tazminat taleplerinin zaman aşımına uğradığını, buna rağmen zamanaşımı nedeni ile ıslah ile artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, 2918 sayılı KTK’nun 109/1.maddesi hükmüne göre motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrayacağını, somut olayda davaya konu trafik kazası ve haksız fiilin 04.10.2017 tarihinde meydana geldiğini, davacı vekilinin, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 21.02.2018 tarihli dava dilekçesinde 8.011,52 TL hasar bedeli ile 500,00 TL değer kaybı ve 500,00 TL kazanç kaybının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiğini, 22.05.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile kazanç kaybına ilişkin taleplerini 2.500,00 TL artırarak toplam 3.000,00 TL kazanç kaybının kaza tarihinden işleyecek faizi ile davalılardan tahsilini istediğini, davacı tarafın ıslah dilekçesine karşı süresi içinde ıslah talebinin zamanaşımına uğradığını belirterek ıslahla artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kaza tarihinden (04.10.2017), ıslah tarihine (22.05.2020) kadar 2 yıllık süre geçmiş olduğundan zaman aşımına uğrayan davacının taleplerinin ve davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı şirket aleyhine hükmedilen maddi tazminatın hesaplama yöntem ve şekline yönelik itirazları değerlendirilmeden, kusur durumları araştırılmadan, sadece davacının iddiaları ve beyanlarına göre değerlendirme yapılarak aşırı derecede yüksek tazminata hükmedildiğini, davalı şirket aleyhine hükmedilen maddi tazminatın davalı şirket için aşırı derecede fahiş, dosya kapsamına, usul ve yasaya, hak ve nesafete aykırı olduğunu, araçta meydana geldiği iddia edilen maddi hasar tespit edilirken sadece davacı tarafından sunulan sözde hasara ait belgelerin baz alındığını, iddia edilen şekilde bir hasarın oluşup oluşmadığı, yine iddia edilen kazanç kaybının oluşup oluşmadığı, aracın kısmen mi tamamen mi hasarlandığı göz önüne alınarak tazminat hesaplanması ve gerçek zarar var ise bu zarardan daha yüksek miktarda tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, bilirkişi heyet raporunda araçta iddia edildiği şekilde değer kaybı oluşmadığının belirtildiğini, ancak kazanç kaybına ve maddi hasara ilişkin değerlendirme yapılırken Yargıtay uygulamalarına aykırı olarak tek taraflı beyana göre hesaplama yapıldığını ve bu rapora göre karar verildiğini, hükmedilen tazminat miktarı, kusur durumunun, iddia olunan hasardan fazla olduğunu ve sebepsiz zenginleşmeye sebep olunduğunu, hükmedilen maddi tazminat miktarı aşırı derecede yüksek olduğundan ve dosya kapsamı ile uyumlu olmadığından kararın kaldırılması gerektiğini, iddia edilen kazanın oluş şekline ilişkin olarak usulüne uygun tutulmuş bir kaza tespit tutanağı bulunmadığı gibi iddia olunan hasarın davalı şirkete ait araç nedeni ile geldiğine dair dosyada her türlü şüpheden uzak kesin ve somut bir delil bulunmadığını, yine kusur durumuna ilişkin karar vermeye elverişli bir kusur raporu alınmadan sadece davacının iddia ve beyanları nazara alınarak düzenlenen kusur raporuna göre karar verildiğini, zira araç sürücülerinin beyanlarında davalı şirkete ait tır sürücüsü davalı …’ın önünde öncü aracı olduğunu belirttiğini, ancak davacı şirkete ait araç sürücüsünün bu öncü aracı dikkate almayarak dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde iddia olunan kazada kusurlu olduğu dikkate alınmadan ve kusura ilişkin rapor değerlendirilmesinde bu öncü araçtan hiç bahsedilmeden bütün kusurun davalı şirkete ait araca verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira davacıya ait araç sürücüsünün öncü aracı görünce öncü aracın arkasından gelen aracın diğer şerite taşabilen bir yükü olduğunu anlayıp manevrasını ona göre ayarlayıp kendi şeridinin en sağına gerekirse bankete geçerek öncü araç arkasından gelen yüklü araca yol vermesi gerekirken, bu durumun raporlarda hiç irdelenmemesi ve değerlendirilmemesinin açıkça dosya kapsamına da aykırı olduğunu, istinaf itiraz mercii Ankara Bölge Adliye Mahkemesi olmasına rağmen, kararda Konya Bölge Adliye Mahkemesi olarak gösterildiğini, dosyada verilen ilk kararın Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi tarafından incelendiğini, dosya daha önce Ankara BAM’a gönderildiğinden dosyadaki istinaf itirazlarını inceleme ve değerlendirme yapma yetkisinin kanun gereği Ankara BAM olduğunu, ancak kararda savunma hakkını kısıtlar şekilde Konya BAM’ın istinaf merci olarak gösterilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekili ile davalı … …. Ltd. Şti. vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı, değer kaybı ve ticari aracın tamiri süresince mahrum kalınan kazanç kaybı istemine ilişkindir.
HMK’nın 107/1-2 maddelerinde, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça, zarar tamamen belli olduktan sonra harcı ikmal edilmek şartı ile şimdilik 9.011,52TL araç hasarı, 500,00TL değer kaybı ve 500,00TL kazanç kaybı zararını talep etmiş, bir başka ifade ile dava belirsiz alacak davası şeklinde açılmıştır. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı süresinin alacağın tamamı yönünden dava tarihi itibari ile kesilir. 04.10.2017 kaza tarihi ile 22.02.2018 dava tarihi arasında KTK’nın 109. Maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçmemesi nedeniyle davacı vekili tarafından 22.05.2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile artırılan kazanç kaybı talebi için zamanaşımı süresinin geçtiğinden söz edilemeyeceğinden davalı şirketin zamanaşımı def’i yerinde görülmemiştir.
KTT ve dosya kapsamından davalı tarafa ait … çekici aracın römorkunda bulunan yükün araçtan taşkın şekilde yüklendiği, araç seyir halinde iken römorktaki demir çıkıntının kendi şeridinde trafik kurallarına uygun şekilde seyreden davacı tarafa ait ticari yolcu otobüsünün sol ön kısmına çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Davalı sürücünün olay yerinde durmadan seyrine devam etmesi nedeniyle kusur durumu yönünden değerlendirme yapılamamış ise de, sürücüler arasında düzenlenen maddi hasarlı KTT’da kazanın oluş şeklinin anlatılması, davacı aracının iç kamerasından davalı tarafa ait aracın plakasının tespit edilmesi, davalı sürücünün hazırlık soruşturması sırasında alınan beyanında tır’a yüklenen demirlerin 20-25cm kadar römorkun dışına taştığına ilişkin tevilli ikrarının bulunması nedeniyle davacı aracında oluşan hasarın, davalı tarafa ait araç tarafından meydana getirildiği somut şekilde ispatlanmıştır.
Davacı aracında davaya konu trafik kazası sonucu 8.011,52TL tutarında hasar meydana geldiğinin konusunda uzman bilirkişilerce tespit edilmesi, aracın tamir faturasının ve davalı sigorta şirketi nezdinde düzenlenen ekspertiz raporunun bulunması, hasarlı kısımların, tamir için gerekli parçaların ve işçiliklerin belirlenmesi, araca ait hasarlı şekilde çekilmiş fotoğraflar olması, davalı sürücünün olayda %100 oranında kusurlu bulunması, kusur durumunun kazanın oluş şekli ve dosya kapsamına uygun olması, aracın davaya konu trafik kazasından önce 17.06.2017 tarihinde bir başka trafik kazasına karıştığının, o tarihte davacı aracında 53.546,00TL tutarında hasar meydana geldiğinin anlaşılması, davacı aracı 2015 model … yolcu otobüsü olup kaza tarihinde 889.935 km de olması, bilirkişilerce hem ZMSS genel şatları gereğince, hemde aracın olay tarihinden önceki hasarsız şekildeki piyasa değeri ile onarımından sonraki piyasa değeri dikkate alınarak değer kaybı oluşmadığının tespit edilmesi, aracın sol ön direk, şoför alt camı, şoför pencere camının hasarlandığı, Km’si, modeli, önceki hasarı gözetilerek hasarın hafif nitelikte olduğu, hasarsız hali ile onarımdan sonraki piyasa değerinin 800.000,00TL olacağı, bu nedenle değer kaybı oluşmayacağının belirtilmesi, yine aracın tamirinin 3 günde yapılabileceğinin tespiti ile bu süre için günlük 1.000,00TL net kazanç üzerinden 3.000,00TL kazanç kaybı belirlenmesi, bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunması, kararda istinaf merciinin yanlış gösterilmesi maddi hatadan kaynaklanmış olup, sonuca etkisinin bulunmaması, davalı tarafın kusuru oranında gerçek zarardan sorumlu olması, gerçek zararın usulüne uygun biçimde tespit edilmesi ve mahkemenin gerekçesine göre davacı şirket vekili ile davalı … …. Ltd. Şti. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK’nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu)ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … …. A.Ş. vekili ile davalı … … Nakl. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı şirketten alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … …… Ltd. Şti.’den alınması gereken 752,19 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 189,00 TL nispi ve 59,30 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 503,89 TL harcın adı geçen davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı şirket ve davalı … …..Ltd. Şt. tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ayrı ayrı kendi üzerlerinde bırakılmasına, davacı şirket tarafından yatırılan 100,00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı … …… Ltd. Şti.’den başvuru sırasında sehven istinaf başvurma harcı tahsil edilmediği anlaşılmakla başvuru tarihi itibari ile alınması gerekli 162,10 TL istinaf başvuru harcının adı geçen davalı şirketten tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile 29.04.2022 tarihinde karar verildi.
…..
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.