Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/774 E. 2022/1330 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2018
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Davalılardan …’in 03.05.2013 günü sürücüsü olduğu araç ile geri manevra yaparak park ederken, aracın arkasından karşıya geçmekte olan, mağdur …’a çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, ağır yaralanan mağdurun … Hastanesine kaldırılarak tedaviye alındığını, uzun süre hastanede tedavi gördükten sonra evde bakıma alındığını, bakımı için davacılar tarafından profesyonel bir bakıcı tutulduğunu, kaza nedeniyle yatalak hale geldiğini, mağdurun 12.11.2013 tarihinde vefat ettiğini, bakıcının ücreti, yemeği, diğer harcamalara ilişkin makbuz ve faturalar olduğunu, bakıcı için işe girişten ölüm olayına kadar, bakım ücreti olarak toplam 1.021,50 x 4= 4.086,00 TL ücret ödendiğini, bakıcının evde hizmet vermesi nedeniyle ayrıca aylık 1.000,00 TL yeme içme, barınma gibi masrafların davacılarca karşılandığını, davacıların bakıcı için toplam 8.086,00 TL harcama yapmak zorunda kaldıklarını, bununla birlikte yabancı işçi çalıştırılması için harçlar dairesine 158,25 TL yatırıldığını, muhasebe işlemleri için 117,00 TL ücret ödendiğini, işçinin istihdamı için Danışmanlık Şirketine 1.250,00 TL ödendiğini, SGK primi için 193,22 x 4 Ay 772,88 TL harcama yaptıklarını, 1.900,00 TL ye hasta karyolası aldıklarını, hasta altı bezi için 162,92 TL harcama yaptıklarını, fizik tedavisi sırasında 510,00 TL otel masrafı yaptıklarını, 385,97 TL yol masrafları olmak üzere müteveffa için toplamda 13.350,02 TL harcamaları olduğunu ve ayrıca her bir davacı için 1000.00’er TL den toplam 4.000,00 TL maddi tazminat talepleri olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile tedavi giderleri, yol masrafları, hastane masrafları defin ve cenaze giderleri ve kazanç kayıpları için şimdilik 13.350,02-TL maddi tazminat ile her bir davacı için 1000.00’erTL maddi tazminatın, ayrıca davacı … için 21.000,00 TL, diğer davacılar …, … ve …’nın her biri için ayrı ayrı 13.000,00’er TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi sadece maddi tazminatlardan sorumlu olmak üzere, diğer davalılar hem maddi hem manevi tazminatlardan sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 01.03.2018 tarihli dilekçesinde dava dilekçesinde her bir davacı için talep edilen 1.000,00’er TL maddi tazminatın destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olduğunu belirtmiştir.
Davalı sürücü … vekili cevap dilekçesinde; Trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sürücünün kusuru olmadığı gibi yaya …’ın ölmesinin de kaza ile ilgisinin olmadığını ve davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketine trafik sigorta poliçesiyle 30.01.2013/2014 vadeli sigortalı olduğunu, sorumluluklarının da sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında yaralanma ve ölüm halinde şahıs başına 250.000,00-TL olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Yerel mahkemece, yapılan yargılama sonucu, toplanan deliller ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarına göre; alınan kusur raporuna göre, davalı …’in % 100 oranında kusurlu olduğu, davacıların murisi olan …’ın herhangi bir kusurunun bulunmadığı, …’ın kazadan sonra vefat ettiği, alınan ATK raporuna göre …’ın vefatı ile dava konusu trafik kazası arasında illiyet bağının bulunmadığı, …’da kaza nedeniyle beyin kanaması ve beyin zedelenmesi oluştuğu, sol kol kemiğinde kırık meydana geldiği, alınan bilirkişi raporları ile davacının talep edebileceği belgeye dayalı tedavi gideri toplamının 4.197,92-TL, belgeye dayalı olmayan bakıcı ücreti olarak toplam 4.086,00-TL, bakıcının evde hizmet vermesi nedeniyle aylık 1.000,00-TL yeme, içme, barınma gibi masrafları olmak üzere bakıcı için toplam 8.086,00-TL harcama, yabancı işçi çalıştırılması için harçlar dairesine 158,25-TL, muhasebe işlemleri için 117,00-TL bakımından davacı tarafça maddi tazminat talebinde bulunulduğu, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya göre davacının bu kapsamda talep edebileceği miktarın 8.361,75-TL olduğu, bu miktar üzerinden % 10 oranında hakkaniyet indirimi re’sen yapılmakla, davacı tarafın maddi tazminat olarak toplamda 7.525,57-TL talep etme hakkının bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, TBK’nın 56.maddesi gereğince Hâkimin, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebileceği, Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği, buna göre, somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu trafik kazası nedeniyle davacıların murisinin beyin kanaması ve beyin zedelenmesi, ayrıca sol kol kemiğinde kırık meydana gelecek şekilde yaralandığı görülmekle, yaralanmanın ağır bedensel zarar kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı görülmekle, davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerektiğinden bahisle, davanın maddi tazminat istemi bakımından kısmen kabulü ile; 7.525,57-TL maddi tazminatın (Bakıcı giderinin) 03/05/2013 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte (Davalı sigorta şirketi bakımından sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla dava tarihinden itibaren) işleyecek müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacılara verilmesine,Fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Manevi tazminat taleplerinin reddinin hukuka aykırı olduğunu, 03.05.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasından sonra …’ın ciddi şekilde yaralanarak yatalak hale geldiğini, tedavi sürecinin ardından vefat ettiğini, trafik kazasının meydana gelmesinde müteveffa …’ın herhangi bir kusurunun olmadığını, araç sürücüsü davalı …’in tam kusuru ile kazaya sebebiyet verdiğini, ölüm ile kaza arasında illiyet bağı olmadığı gerekçesi ile manevi tazminat taleplerinin reddine karar verildiğini, trafik kazası nedeniyle …’ın beyin kanaması geçirdiği, beyninde zedelenme ve sol kol kemiğinde kırık meydana geldiğini, ancak ölümünün kişinin kendisinde mevcut olan Parkinson, kalp damar hastalığı ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunu, bu nedenle ölüm ile trafik kazası arasında illiyet bağının bulunmadığı gerekçesiyle manevi tazminat taleplerinin reddedildiğini, Kazadan önce …’ın kendi ihtiyaçları ile birlikte evin ihtiyaçlarını dahi gören bir kimse olup, yakın bir zamanda kendisinin ölümünün beklenmediğini, her ne kadar yaşlı bir kimse olsa da kaza günü ekmek almaya giderken davalının tam kusuruyla trafik kazası geçiren …’ın kazadan sonra yatalak hale geldiğinin açık ve net olduğunu, murisin kaza nedeniyle yatalak hale gelmesi ve 6 aylık yatalak sürecin sonunda 12.11.2019 tarihinde vefat etmesinin tesadüf olmadığını, kazanın ve kaza sonrasında yaşanan sürecin …’ın sağlık durumunun kötüleşmesine yol açtığını ve bu yolla da ölümüne sebep olunduğunu, en azından ömrünü kısalttığının aşikar olduğunu, bilirkişi raporlarında müteveffanın kalp damar rahatsızlığı olduğunun belirtildiğini, ancak kaza nedeniyle yatalak hale gelmesinin (hareketsizliğin) kan dolaşımı ve dolayısıyla kalp damar rahatsızlıklarına etkisine ve hayatın olağan akışına değinilmediğini, trafik kazasının yol açtığı ciddi yaralanmaların direkt ya da indirekt etki ile şahsın ölümüne neden olabileceğinin de göz önünde bulundurularak trafik kazasının ölümde veyahut ölende mevcut bulunan kronik rahatsızlıkların artması üzerinde etkili olup olmadığının göz önünde bulundurulması gerektiğini, aksi düşüncenin, yaşlı ve hasta kimselerin, yaralanıp-yatalak oldukları durumlarda, karşı tarafın sorumluluğunu ortadan kaldırmak anlamına geldiğini, sırf yaşlı diye bir kimsenin ölümüne göz yumularak kazanın indirekt etkilerinin göz ardı edilmesinin, haksız fiilde bulunanın korunması anlamına geldiğini, hukuk devleti düzeninde böyle bir yaklaşımın kabul edilemeyeceğini, hukuk sisteminde illiyet bağının tespitine ilişkin olarak objektif isnadiyet teorisi uygulanmakta olup; nihaî sonuç ile sebep arasındaki illiyet bağının uygunluğu araştırılırken, nihai sonucun genelleştirildiğini, ilk şartla nihaî sonuç arasında ortaya çıkan bazı önemli şartlar araya sokularak nihai sonuca etkilerinin değerlendirildiğini, hukukumuzda zararlı sonucun gerçekleşme ihtimalini artıran şartların, sebep ile sonuç arasındaki illiyet bağını kurucu nitelikte olduğunu, ölüm ile trafik kazası arasında illiyet bağı bulunduğunun kabulü ile …’ın ölümü nedeniyle davacıların duyduğu elem ve kederin karşılığı olarak uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince müteveffanın ağır derecede yaralanmış olması nedeniyle davacıların duyduğu elem ve keder nispetinde manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edildiğini, trafik kazasının …’ın yaşamını tehlikeye sokan, basit tıbbi müdahale ile geçiştirilemeyecek türde ve kemik kırığına neden olduğunu, … boyun kırığının hayati fonksiyonları 4 (DÖRT) ağır derecede etkilediğinin rapor ile de sabit olduğunu, ancak Mahkeme tarafından “yaralanmanın ağır bedensel zarar kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı görülmekle …” denilerek yaralanma bakımından da manevi tazminat taleplerinin reddine karar verildiğini, mteveffanın durumunun ağırlığını ortaya koyan adli tıp raporuna rağmen Mahkeme tarafından gerekçesi gösterilmeksizin raporla çelişkili olarak müteveffanın zararlarının ağır bedensel zarar kapsamında olmadığı şeklinde değerlendirme yapmasının açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, nitekim TBK m. 56/II hükmünün; “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde olduğunu, bedensel bütünlüğün ihlali neticesinde ağır bedensel zarar meydana gelmişse zarar görenin yakınlarının zarar verenden manevi tazminat talebinde bulunabileceğini, bu durumda bir kişinin ağır bedensel zarara uğraması sonucunda üçüncü kişinin de büyük acı ve elem nedeni ile manevi zarara uğradığının kabul edildiğini, gerek hastanede kaldığı süreçte, gerekse evde tedavi gördüğü süreçte müteveffanın en temel ihtiyaçlarını bile gideremediğini, türlü acılar ve ağrılar çektiğini, bu acıları davacıların gözü önünde çektiğini, müteveffanın kazaya kadar evin ve kendisinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek derecede sağlıklıyken, kaza sonrasında yatalak ve bakıma muhtaç hale gelmesi, sağlığının bozulması nedeniyle davacıların da derin acı ve ızdırap çektiğini, hatta bir kısmının bu süreçte psikolojik destek aldığını, kendi ihtiyaçları ile birlikte evin ve eşi …’ın ihtiyaçlarını dahi giderebilecek yeterlilikte olan …’ın bir kaza neticesinde yatalak hale gelmesine derinden üzüntü duyan davacıların bu süreçten oldukça olumsuz etkilendiğini, tüm ailede derin bir elem ve keder meydana geldiğini, ailenin düzeninin tamamı ile bozulduğunu, müteveffa …’ın kaza nedeniyle öldüğü iddiaları başta olmakla birlikte, en azından kaza nedeniyle ağır bedensel zarara uğradığı hususunun aşikar olduğunu, Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/426 Esas sayılı dosyasında verilen 2015/425 sayılı kararda da …’in taksirle yaralama fiili nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiğini,başta müteveffanın ölümü sebebiyle, bu iddianın kabulü mümkün olmadığı takdirde ise çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince en azından müteveffanın ağır bedensel zarara uğraması ve bu sebeple yatalak olup, davacıların ızdırabına ve manevi zararlarına sebebiyet verilmesi nedenleriyle davacıların duyduğu üzüntüye istinaden manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini,
Manevi tazminat taleplerinin reddi nedeniyle her bir davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hak arama özgürlüğünü kısıtlar şekilde davacılara maddi külfet yüklendiğini, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. Maddesinde tayin edilecek avukatlık ücretinin esaslarının belirlendiğini, Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek avukatlık ücretine hükmolunacağını (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/4-738 E. 2014/407 K. 28.03.2014 T.), aynı dava sebebine dayalı olarak birden fazla davacının vekili olarak birlikte dava açıldığını ve davada aynı sebeple ret kararı verildiğini, bu nedenle her bir davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilerek davalılar lehine birden fazla vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, davalılar lehine manevi tazminat açısından vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, maddi tazminatta takdiri indirim yapan mahkemenin, manevi tazminat vekalet ücretine hükmederken, hakkaniyet ölçüsünden ayrılarak karar verdiğini, 7.525,57 TL maddi tazminata hükmedilmişken, 8.720,00 TL aleyhe manevi tazminat red vekalet ücretine hükmedildiğini, davacıların uğradıkları maddi ve manevi zarar kapsamında hükmedilen toplam tazminatla, hükmedilen karardan kaynaklanan borçlarını ödeyemeyecek durumda olduklarını, bu hususun adalete olan güveni etkiler mahiyette olduğunu, tedavi giderlerinin sehven hesaba katılmadığını, bilirkişi raporuna aykırı olacak şekilde ve gerekçesi gösterilmeksizin belgeye dayalı olan tedavi giderlerinin hesaba katılmamasının hukuka aykır olduğunu, maddi tazminat taleplerinin kısmen kabul edildiğini, gerekçesi gösterilmeksizin tedavi giderlerine ilişkin 4.197,92-TL masraf kaleminin hesaplamada dikkate alınmadığını, toplamda 8.361,75 TL bakıcı giderleri üzerinden %10 hakkaniyet indirimi ile elde edilen 7.525,57 TL üzerinden maddi tazminata hükmedildiğini, kararın bu yönüyle bilirkişi raporu ile çeliştiğini, tamamı belgeli olan tedavi giderlerinin hesaplamada neden dikkate alınmadığı hususunun gerekçesi ile birlikte açıklanmaya muhtaç olduğunu, 03.11.2017 tarihli ilk kök bilirkişi raporunda; belgeye dayalı tedavi giderlerinin toplamda 4.197,92 TL, belgeye dayalı olmayan bakıcı giderinin 8.361,75 TL toplam talep edilebilir miktarın 12.559,67 TL olduğu, hakkaniyet ölçüsünde bu tutardan indirim yapılabileceğinin belirtildiğini, rapora itirazları nedeniyle Bilirkişiden alınan 30.04.2018 tarihli ek raporun son sayfasında; Müteveffanın ileri yaşı, kaza öncesinde, Alzheimer Hastası, Parkinson Hastası ve Kalp Damar Hastalığı gibi nedenlerle nitelikli olmasa da bakıma muhtaç olacağı dikkate alınarak, hakkaniyet ölçüsünde bu meblağdan (8.361,75 TL olan bakıcı giderinden) belirli oranda indirim yapılmasının Mahkemenin takdirinde olduğunun belirtildiğini, yani ek raporda; belgeye dayalı tedavi giderleri olan 4.197,92 TL’nin tamamının; belgeye dayalı olmayan bakıcı gideri olan 8.361,75 TL’nin ise müteveffanın ileri yaşı ve kaza öncesi rahatsızlıkları da dikkate alındığında bakıma muhtaç olacağı dikkate alınmak suretiyle hakkaniyet ölçüsünde indirilerek davacıya ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, dolayısı ile Mahkeme tarafından bakıcı giderleri üzerinde hakkaniyet indirimi yapıldıktan sonra elde edilen 7.525,57 TL’ye, tedavi gideri olan 4.197,92 TL’nin sehven eklenmemiş olduğu ve hata yapıldığını, bu hatanın giderilmesini ve 8.361,75 TL bakıcı giderine, 4.197,92 TL tedavi gideri eklenerek karar verilmesi gerektiğini, hüküm altına alınan maddi tazminat miktarını kabul etmemekle birlikte, Mahkemece uygulanan takdiri hakkaniyet indirimi nedeniyle karşı taraf lehine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmolunmaması gerektiğini (Yargıtay 17. HD. 2015/5792 E., 2017/11224 K. Sayılı kararı), 02.01.2019 tarihli … Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 13. maddesinin “Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” şeklindeki 2. fıkrası da gözetilmeksizin davalı yararına vekalet ücretine hükmedildiğini,somut olayda kabul anlamına gelmemek üzere bilirkişice hesaplanan toplam maddi tazminat miktarının 12.559,67 TL olduğunu, dava dilekçesinde 13.350,02 TL maddi tazminat talep edildiğini, Mahkemece, bilirkişice hesaplanan 12.559,67 TL tutarındaki maddi tazminata hakkaniyet indirimi uygulanarak hükmedilecek olsa bile, takdiri indirim nedeniyle karşı taraf yararına avukatlık ücretine hükmolunamayacağından, davalılar yararına 13.350,02 TL – 12.559,67 TL= 790,35 TL avukatlık ücretine hükmolunması gerektiğini(Ancak bu husus tarafımızın kabulünde olmayıp, bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulması ihtimaline binaen izah edilmiştir). Zira Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi uyarınca taraf yararına hükmedilen avukatlık ücretinin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf eden davacılar vekilinin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, yaralanmalı trafik kazasından kaynaklanan bakıcı gideri, belgeli ve belgesiz tedavi giderleri, yol, ulaşım gideri, destek tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-6100 sayılı HMK’nın taraf ehliyetini düzenleyen 50. maddesinde,”medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu”, TMK.’nın 28. maddesinde de “kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayacağı ve ölümle sona ereceği” düzenlenmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 28/1. maddesi gereğince, gerçek kişiler yönünden maddi hukuk bakımından hak ehliyeti ve usul hukuku bakımından da taraf ehliyeti ölümle son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen ve mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar ise tarafın ölümü ile konusuz kalmaz, bu davalara, ölen tarafın mirasçıları tarafından veya ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Dava ve taraf ehliyeti HMK’nın 114 ve 115. maddeleri gereğince dava şartlarından olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Somut olayda; davaya konu trafik kazası 03.05.2013 tarihinde meydana gelmiş olup, iş bu dava 07.02.2014 tarihinde açılmıştır. Dava dilekçesinde diğer davacılarla birlikte davacı eş … için de cismani maddi ve manevi tazminat talep edilmiş, adı geçen davacının yargılama sırasında 06.04.2016 tarihinde ölümü üzerine, yasal mirasçıları olan diğer davacılar …, … ve … vekili 06.03.2017 tarihli dilekçesi ile davaya … mirasçıları olarak da devam ettiklerini bildirdiğinden taraf teşkili sağlanmış ise de, yargılamanın devamı sırasında ölen davacı …’ın davada taraf olma ehliyetinin son bulduğu, davacının malvarlığına ilişkin olan tazminat haklarının mirasçılarına geçtiği, ölüm ile kişilik hakları ve vekillik ilişkisinin son bulduğu, ölü kişi lehine hüküm kurulamayacağı anlaşılmakla; …’ın karar başlığında davacı taraf olarak gösterilmesi doğru olmadığı gibi; mahkemece kabul edilen ve …’in payına düşen maddi tazminatın miras payları oranında yasal mirasçıları olan diğer davacılara verilmesine şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu biçimde yargılama sırasında vefat eden … lehine maddi tazminata karar verilmesi de isabetli görülmemiştir.
2-6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılmasını ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı maddenin 2. fıkrasında ise; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiş olup, hâkim kararında taleplerin her biri hakkında verilen hükmü göstermesi gerekir. (HMK mad. 26; 297/2)
Somut olayda davacılar vekili davacıların murisi …’ın davaya konu trafik kazasında yaralandığını,yatalak hale geldiğini, kendisine bakıcı tutulmak zorunda kalındığını, bir süre sonrada vefat ettiğini belirterek bakıcı gideri, belgeli ve belgesiz tedavi giderleri, yol, ulaşım gideri vb. İle her bir davacı için destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece davacıların bakıcı giderine ilişkin talebinin kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerin reddine, şartları oluşmayan manevi tazminat taleplerinin reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, söz konusu karar HMK’nın 297.maddesinde yapılan düzenlemeye uygun bulunmamıştır.Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talepleri, belgeli yada belgesiz tedavi gideri talepleri hakkında açıkça kabul yada red kararı verilmediği gibi bu hususlarda değerlendirme yapılmamış ve gerekçe de gösterilmemiştir. Zira hükümde her bir talep hakkında ayrı, ayrı olumlu yada olumsuz karar verilmesi, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Bu durumda mahkemece davacıların dava dilekçesinde istedikleri tüm talepleri yönünden ayrı ayrı karar verilmesi, hangi talebin neden kabul yada reddine karar verildiği hususunda gerekçe gösterilmesi, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
3-Davacılar vekili dava dilekçesinde diğer tazminat talepleri yanında müteveffa için davaya konu trafik kazası sonucu yaralanması nedeniyle yapılan belgeli yada belgesiz tedavi giderlerinin de davalı taraftan tahsilini istemiştir. Muris … kaza tarihinde 87 yaşında olup, öncesinde kaza ile ilgili olmayan Parkinson, Alzheimer, kalp yetmezliği, tansiyon gibi rahatsızlıkları olduğu, olay tarihinden 15 yıl önce by pass ameliyatı geçirdiği dosya kapsamından ve raporlardan anlaşılmaktadır. Ancak muriste davaya konu trafik kazası sonucu beyin kanaması,beyin zedelenmesi oluştuğu, sol kol kemiğinde kırık olduğu, kırığa bandaj uygulandığı, 1 ay beyin cerrahisi bölümünde yatarak tedavi gördüğü, hayati tehlike geçirecek ve kemik kırığı olacak şekilde yaralandığı anlaşılmıştır. Davalı sürücü hakkında ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonunda taksirle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan mahkumiyet ve HAGB’na karar verilmiştir. Dinlenen tanıklarda murisin kaza nedeniyle alnında açıklık ve kolunda kırık olduğunu söylemişlerdir. İstanbul ATK 1.Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 29.03.2017 tarihli raporda murisin ölümü ile kaza arasında illiyet bağı olmadığı belirtilmiş ise de murisin yukarıda izah edildiği şekilde yaralanması ile kaza arasında illiyet bağı bulunduğu sabittir. Adli Tıp Uzmanı doktor bilirkişice düzenlenen rapor ve ek raporda, davacılarca sunulan bakıcı hasta karyolası, alt bezi, ulaşım giderine ait belgelerdeki harcamaların …’ta meydana gelen araza uygun olduğu, ancak ileri yaşı, kaza öncesi hastalıkları gibi nedenlerle bakıma muhtaç olsa da, kaza sonrası mevcut halini daha da ağırlaştırdığından 24 saat bakıma ihtiyacı olduğu, bakıcı giderine ilişkin harcamaların makul olduğu, 4.197,92 TL belgeli, 4.086,00 TL bakıcı gideri, 4.000,00 TL bakıcı barınması vs., 158,25 TL yabancı bakıcı çalıştırılması için yatırılan harç masrafı, 117,50 TL muhasebeci ücreti olmak üzere toplam 12.559,67 TL zarar olduğu tespit edilmiş, muriste kaza nedeniyle beyin kanaması, beyin zedelenmesi, sol kol kemiğinde kırık olduğu, yatağa bağımlı hale geldiği, bu nedenle talep edilen ulaşım vb. Belgeli, belgesiz harcamaların kaza sonucu oluşan araza uygun olduğu, harcamalarla kaza arasında illiyet bulunduğu, kaza nedeniyle cismani zarara bağlı olarak hareket kabiliyetini kaybettiği, hasta karyolasının elzem olduğu, 8.361,75 TL olarak hesaplanan bakıcı giderinden, murisin önceki rahatsızlıkları nitelikli olmasa da bakıma muhtaç olacağı dikkate alınarak hakkaniyet indirimi yapılması hususunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.Bu durumda konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlenen 4.197,92 TL faturalı tedavi giderinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi bilirkişi raporunda sadece bakıcıyla ilgili tespit edilen 8.361,75 TL’den, murisin önceki rahatsızlıkları da gözetilerek %10 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak 7.525,57 TL bakıcı gideri tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
3-Davacılar vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; 6098 sayılı TBK. md. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Somut olayda, 03.05.2013 tarihinde meydana gelen kazada, davalıların işleteni, sürücüsü ve sigorta şirketi olduğu aracın davacıların eş ve babaları olan …’a çarpması sonucu … yukarıda ayrıntılı şekilde anlatıldığı gibi yaralanmış, bir süre hastanede yatarak tedavi görmüş, beyindeki kanama stabil hale gelince kolundaki kırığa bandaj uygulanarak taburcu edilmiştir. Muriste kazadan önce de bir takım sağlık sıkıntıları olması, yaşı sebebiyle, kaza nedeniyle yaralanması da durumunu ağırlaştırdığından yatağa bağımlı hale gelmiş, evde bakıcı tutularak yakınlarının gözetiminde bakımına devam edilmiş, bilahare 12.11.2013 tarihinde vefat etmiştir. Murisin ölümü ile kaza arasında illiyet bağı bulunmadığı tespit edilmiştir. Ancak kaza sonucu yaralanması; ilerleyen yaşı ve sağlık problemleri nedeniyle sürdürebildiği yaşam koşullarını ağırlaştırmış, yatağa bağımlı, bakıma muhtaç, hareketsiz, zorunlu ihtiyaçları dahi başkası tarafından karşılanan bir süreç yaşamak zorunda kalmıştır. Bu süreç davacılar eşi ve çocuklarının gözleri önünde yaşanmıştır. …‘ın kaza nedeniyle hayati tehlike geçirdiği, kemik kırığı olduğu, beyin kanaması ve zedelenmesi oluştuğu dosya kapsamı ile sabittir. Yaralanması, tedavi süreci ve sonrasında maruz kalınan ağrı, acı, elem, keder, üzüntü, sıkıntının yadsınmaması gerektiği gibi, aynı şekilde eşi ve çocukları olan davacıların da murisle birlikte aynı acı, elem, üzüntü, keder ve sıkıntıya maruz kaldığı, hatta …’ın çektiği acı, ağrı karşısında yapabilecekleri bir şey olmayınca daha fazla üzülebileceklerinin de dikkate alınması gerekir. Üstelik …’ın söz konusu kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmayıp, davalı sürücü olayda %100 oranında kusurludur.
Bu durumda, öncelikle taraflar hakkında SED araştırması yapılarak, olayın meydana geliş şekli, özellikleri, zararın ağırlığı, kusur durumu, …’un yaralanma durumu, derecesi, bakıma muhtaç ve yatağa bağımlı hale gelmesi, davacılar ile murisin yakınlık derecesi göz önüne alındığında …’ın kaza sonucu yaralanmasının ağır bedensel zarar kapsamında olduğunun, davacılar lehine manevi tazminat şartlarının oluştuğunun kabulü ile davacılar lehine hak ve nesafet kuralları çerçevesinde manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi de doğru değildir.
4-Kabule göre de; Davacılar lehine hesaplanan maddi tazminattan (bakıcı gideri), …’ın kazadan önceki rahatsızlıkları ve ileri yaşı gözetilerek, mahkemece %10 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak sonuç tazminata karar verilmekle birlikte, hakkaniyet indirimi nedeniyle davanın kısmen reddine karar verildiğinden, davalı taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmiştir. Oysa, yasal düzenlemeler gereği, TBK’nun 51 ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği ve yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemeyeceği yerleşik Yargıtay uygulamaları ile kabul edilmiştir.
Bu durumda mahkemece hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği ve yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemeyeceğinin göz önüne alınması gerekirken,davalı yararına hakkaniyet indiriminden dolayı reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
Yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yerinde görülen istinaf talebinin kabulü ile (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da göz önünde tutulmak suretiyle) HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre, davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 09.10.2018 tarih, 2014/102 Esas 2018/690 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 44.40 TL maktu istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4- İzmir 12. İcra Müdürlüğü 31/01/2019 Tarih ve 2019/582 sayılı dosyasına yatırılan 6.709,80- TL Nakit teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-İzmir 12. İcra Müdürlüğü 31/01/2019 Tarih ve 2019/581 sayılı dosyasına yatırılan 6.709,80 TL nakit teminatın yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliğ ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.