Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/773 E. 2022/1327 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/773 – 2022/1327
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/773
KARAR NO : 2022/1327

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2018
NUMARASI : 2017/764 Esas 2018/974 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 07/12/2014 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olan ve davacıların oğlu …’in sevk ve idaresindeki araçla yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, davacıların desteklerinden yoksun kaldığını, zarardan limit dahilinde davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik; davacı anne ve babanın her biri için 1.600,00’er TL olmak üzere toplam 3.200,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş;15/10/2018 tarihli bedel artırım dilekçesi ile destek tazminatı talebini davacı … için 59.641,82 TL, … için 55.924,21 TL’ye yükseltmiştir.
Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalının süresi içinde davaya cevap vermediği ancak hasar dosyası ve poliçe örneğinin gönderildiği, ödeme yapılmadığının bildirildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, dosya kapsamından; 07/12/2014 tarihinde sürücü …’in sevk ve idaresindeki otomobil ile seyir halinde aşırı alkolünde etkisi ile çevre yolu çıkışını pas geçerek taşıt girilmez levhasına ve trafik işaretlerine uymadan trafiğe kapalı alana girip yolun bitimindeki tarla duvarına çarpması suretiyle meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiği, olayda sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğu (Trafik Tespit Tutanağı, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar), kaza tarihinde aracın davalı sigorta şirketince ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, KTK 85/1 ve 91/1 maddeleri gereğince ve Karayolları ZMMS Genel Şartları A-1 maddesi gereği sigortacının işletenle birlikte doğan zararlardan poliçe limiti dahilinde tazmin sorumlusu olduğu,
Davacıların, ölenin ana ve babası olduğu, sürekli ölenden destek gördükleri, nüfus kayıtlarından anlaşılmakla, BK 53 md. kapsamında destekten yoksunluk tazminatı isteyebilecekleri, ölen/destek/sürücünün tam kusurlu olduğu, Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/17787 Esas – 2012/92 sayılı 22/02/2011 tarihli ve özel daire kararlarında destekten kaynaklanan kusurun, “ölenin salt mirasçı sıfatı ile değil destekten yoksun kalan 3. kişi sıfatı ile dava açtıkları, ölüm nedeni ile doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı…… davalı sigorta şirketinin zararın tamamından sorumlu olduğuna” dair kararı ve 3. şahıs konumunda olan destek görenlerin hukuki durumunu ve tazmin alacağını etkilemeyeceğine dair kararları dikkate alınarak davacıların destekten yoksunluk tazminatı isteyebilecekleri, ölenin geliri ile ilgili başkaca tespit olmadığından asgari ücret miktarlarının esas alındığı,
Yargıtay İçtihatları ile benimsenen PMF beklenen ömür tablosuna göre desteklerinden mahrum kalan davacıların aynı tabloya göre ve destek göreceği süre, işlemiş dönem ve işleyecek dönemlerde göz önüne alınarak aktüer bilirkişi tarafından hesaplama yapıldığı, 09/07/2018 tarihli bilirkişi raporu dosyadaki verilere uygun olmakla karar vermeye yeterli bulunduğu, davacı … için 59.641,82 TL, davacı … için 55.924,21 TL destekten yoksunluk tazminatı hesaplandığı, dava dilekçesi ve ıslahla talep edilen miktarın sigorta teminatı poliçe limiti dahilinde olduğu, sigortalı aracın otomobil olmasına göre temerrüt tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren (dava öncesi başvuru tarihi 07/09/2017) işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar vermek gerektiğinden bahisle, dava dilekçesi ve talep arttırım dilekçesi ile talep edilen davanın kabulü ile; Davacı … için 59.641,82 TL, davacı … için 55.924,21 TL’nin temerrüt tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf dilekçesinde; 07.12.2014 tarihinde sigortalı araç sürücüsü …’in yönetimindeki otomobil ile seyir halinde iken köprülü kavşak altına geldiğinde “tabelasını dikkate almadan trafiğe kapalı alana girip seyrine devamla tarla duvarına çarpması neticesi vefat ettiğini, 2918 Sayılı KTK’nın 2. Maddesine göre karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu kanun hükümlerinin uygulanacağını,
Yasa’nın bu hükmüne göre tarlalar karayolu veya karayolu sayılan yerlerden olmadığından, tarla duvarına çarpmak sureti ile meydana gelen kazada, KTK hükümlerinin uygulanamayacağını, dolayısı ile de bu gibi yerlerde sigortacının sorumluluğu bulunmadığını, kaldı ki müteveffanın 2918 sayılı KTK 84/B maddesini ihlal ederek olayda ASLi KUSURLU olduğunun da sabit olduğunu, davacıların desteğinin kendisinin ölümüne sebebiyet verdiğini, zira davacıların desteğinin %296,6 promil alkollü olarak araç kullandığı için vefat ettiğini, kazanın müteveffanın tam kusuru ile gerçekleşmesi ve kendisinin ölümüne sebebiyet vermesi nedeniyle destek tazminat talebinin KTK, ZMMS Genel Şartları ve YHGK kararı gereği teminat dışında kaldığını, genel şartların A.6./d bendi gereğince; “destekten yoksun kalan hak sahibinin,sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin” sigorta teminatı dışında olduğunu, madde metninden anlaşılacağı üzere kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağını (YHGK’nın 2017/17-1515Esas-2017/1239 K. Sayılı 01.11.2017 tarihli kararı),
Kaldı ki davalı firmanın destek ödemesi yapması halinde sigortalının alkollü olması ve ağır kusurlu olması nedeniyle her halükarda mirasçılardan rücu hakkı olacağından BK’nın 116. Maddesi gereğince alacaklı borçlu sıfatı birleşeceğinden, desteğin mirasçısı konumunda olan davacılara karşı davalının tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, aktüer bilirkişi raporunda TRH 2010 ve 1.8 teknik faize göre tazminat hesaplanmadığını, pay dağılımının Yargıtay kararlarına uygun olmadığını, davacılara ayrılacak payın destek evlenene kadar %25, evlendikten sonra %10, anne babadan birinin bakiye ömrü bittikten sonra %15 olması gerektiğini, desteğin emniyet kemersiz ve koruyucu tedbir almadan seyahat etmesi halinde müterafik kusurlu olacağını, bu hususun da değerlendirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davalıya trafik sigortalı araç sürücüsü ve aynı zamanda davalının sigortalısı olan …’in tek taraflı gerçekleşen trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle, davacı anne ve babası tarafından, aracın ZMMS şirketi aleyhine açılan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda trafik kazası 07.12.2014 tarihinde tek taraflı olarak meydana gelmiş olup, davacıların desteği olan, araç sürücüsü ve aynı zamanda davalının sigortalısı …’in yönetimindeki hususi oto ile yağışlı havada seyrederken sağ şeritten Ankara yolu Pamukkale köprülü kavşak altına girdiğinde Ankara çıkış istikametine sağa dönmeyip, taşıt giremez ve yön levhalarını dikkate almayıp trafiğe kapalı alana girerek aracının ön bölümleri ile yol bitiminde engel ve yön levhasını fark etmeyerek tarla duvarına çarpması şeklinde gerçekleşen kazada vefat etmiş, KTT’da müteveffa sürücünün tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Davacılar, desteğin anne ve babasıdır. Davalı nezdinde kazaya karışan araçla ilgili olarak 03.11.2014 tarihinde düzenlenen ZMSS poliçesi 03.11.2014/2015 vadelidir.
1-2918 sayılı yasanın 3. maddesinde: Karayolu; “Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın kapsamını belirleyen 2.maddesinin (a) bendinde, “Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık alanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde” bu kanun hükümlerinin uygulanacağı hükmü getirilmiştir. Somut olayda dava konusu kaza, Aydın yolu çevre yolundan geliş, Ankara yoluna çıkışta yolun bitiminde aracın tarla duvarına çarpması şeklinde gerçekleşmiş olup, olay yerinin karayolu sayılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı sigortacının olayın karayolunda gerçekleşmediği, davalının KTK hükümleri gereği tazminattan sorumluluğu bulunmadığına yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
2-Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, TBK’nın 53/3 maddesine göre; destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. – 411 K. sayılı ilamı). Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin (ve/veya sürücünün) ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten (ve/veya sürücü) murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar Kanun kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın davalı sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları kaza ve poliçenin düzenlendiği tarih itibari ile yerleşik Yargıtay kararları ve HGK kararı ile kabul edildiği gibi, işletenin (veya sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararlarının ZMMS şirketinin sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda açık bir düzenleme bulunmadığı da uyuşmazlık konusu değildir. Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacıların, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’a göre, davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, talebin davalı sigorta şirketinin sorumluluk kapsamında kaldığı gözetilerek, davalı sigortacının sorumluluğuna karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bu hususa yönelik istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı vs. ilamları uyarınca).
3-Somut olayda, davacıların desteği … sevk ve idaresindeki araçla yaptığı tek taraflı kaza sonucu hayatını kaybettiğinden, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiş olmaları, davacıların taleplerinin niteliği gereği davalı trafik sigortası karşısında, zarar gören 3.kişi konumunda bulunmaları, desteğin kusuru davacılara yansıtılmaksızın hüküm kurulmasının gerekmesi, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatı ile değil, destekten yoksun kalan 3. kişi sıfatı ile dava açmaları, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereğince aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına alması ve olayda işleten/sürücü asli kusurlu, destekten yoksun kalan davacıların da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunmaları gözetildiğinde, davalı sigorta şirketinin zarardan sorumlu olması, alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğinden söz edilememesi nedeniyle davalı sigortacının bu hususa ilişkin istinaf talebi de doğru görülmemiştir.
4-Desteğin olay anında emniyet kemeri takıp takmadığı hususunun KTT’da tespit edilemediğinin belirtilmesine, müteveffanın şoför koltuğunda öldüğünün belirlenmesine, araçtan fırlama olmamasına işaretleme olmamasına ve aksinin somut delillerle davalı tarafça kanıtlanamamasına göre tazminatlardan müterafik kusur indirimi yapılmamasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalının buna yönelik istinaf talebi de doğru bulunmamıştır.
5-Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, … Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında desteğin ve davacılar ile hak sahibi olan dava dışı kişilerin bakiye ömür süresinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp destek tazminatı hesabı yapılması gerekmektedir.
Somut olayda hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda tazminat hesabında PMF 1931 mortalite tablosu ve progresif rant usulü uygulanarak davacı taraf için tazminat hesaplanmış ve davalı sigorta şirketi tarafından TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılması gerektiğine dair istinaf sebebi ileri sürülmüş ise de, az yukarıda açıklandığı üzere, 1.8 teknik faiz yönteminin tazminat hesabında uygulanması mümkün olmadığı gibi, PMF 1931 mortalite tablosuna göre davacıların muhtemel bakiye ömürleri,TRH 2010 yaşam tablosuna göre daha kısa olup, bu durum istinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketinin daha lehine olmakla bu hususa girilememiştir.
6-Davacılar için desteğin gelirinden ayrılan pay oranları yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun ve doğru olduğundan davalı vekilinin pay oranlarına ilişkin istinaf talebi de doğru görülmemiştir.
Yukarıda 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemenin gerekçesine göre davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 7.894,32TL istinaf karar harcından, peşin alınan 1.974,00 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 5.920,32 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 150,00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirmesi, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile 20.05.2022 tarihinde karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.