Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/408 E. 2022/823 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/408 – 2022/823
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/408
KARAR NO : 2022/823

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2021
NUMARASI : 2021/171 Esas 2021/363 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 31/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 09/01/2013 tarihinde, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı araç ile yaya olan müvekkilinin karıştığı trafik kazasında, müvekkilinin sakat kaldığını, müvekkilinin kazanın oluşumunda kusursuz olduğunu, davalının müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğunu, maluliyet tazminatının ödenmesine ilişkin yapılan başvuru üzerine davalı tarafından 17/09/2020 tarihinde 36.000,64 TL ödeme yapıldığını, ancak bu ödemenin yetersiz olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.000,00 TL bakiye maddi tazminatın ve 100,00 TL bakıcı gideri tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; usul yönünden, davanın zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, esas yönünden ise davacıya yapılan ödeme ile müvekkilinin ibra edildiğini, fahiş fark olmaması halinde yeniden dava açılamayacağını, artan maluliyet iddiası bulunmakta ise bunun ispatının gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, tedavi gideri taleplerinin teminat dahilinde olmadığını, belgelendirilmeyen bakıcı giderinden %50 hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, davacının sürekli sakatlığının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınacak rapor ile tespit edilmesi gerektiğini, zararın hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, müvekkil şirketin faizden yalnızca dava tarihinden itibaren sorumlu olabileceğini ve bu faizin yasal faiz olması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle kusurlu yanın sigortacısından poliçe kapsamında zararın tazmini talebi olduğu, davalının süresinde zamanaşımı savunmasında bulunduğu, TBK’nın 72. maddesinde, haksız fiile ilişkin 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörüldüğü, yine KTK’nın 109/1 maddesi uyarınca da 2 yıl ve kaza tarihinden itibaren herhalde 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünü, ancak “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın eylem cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağının ifade edildiği, zamanaşımı süresinin başlangıcı bakımından ise iki düzenleme de birbirine paralel olarak kaza tarihini başlangıç aldığı, eldeki davada kaza tarihi 09/01/2013 olmakla, bu tarih itibari ile yürürlükte olan TCK’nın 89 ve 66 maddeleri uyarınca ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olduğu, bu sürenin dolması halinde dava, zamanaşımı süresinden sonra açılmış olacağını, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 16 maddesi uyarınca, dava tarihi olarak arabuluculuk başvuru tarihi dikkate alındığında, davacının başvuru tarihi 13/01/2021 olup bu tarih itibari ile kazadan itibaren 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu, davanın zamanaşamı süresinden sonra açıldığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemece verilen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, meydana gelen olayın trafik kazası olduğunu ve müvekkilinin kaza nedeniyle zarara uğradığını, bu kapsamda KTK’nın 109. maddesine zamanaşımının zararın mahiyetini ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya yeterli tüm unsurları öğrenme tarihinden itibaren başlayacağını, müvekkilinin 06/10/2020 tarihinde … Üniversitesi Adli Tıp ABD’den alınan rapor ile maruz kaldığı zararlarını tespit edebildiğini, uzamış zamanaşımı süresinin bu tarihten başlaması gerektiğini, bu nedenle davalının itirazının haksız olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun emsal içtihatlarına göre de yapılan kısmi ödeme ile zamanaşımının kesildiği ve yeniden başladığı, müvekkilinin 17/09/2020 tarihinde … Sigorta A.Ş’ye müracaatı sonrasında sigorta şirketi tarafından 08/02/2021 tarihinde 36.000,64 TL tutarında bir ödeme gerçekleştirdiğini, bu ödemenin yetersiz olduğunu, yapılan bu ödeme ile TBK’nın 154. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin kesilmiş olduğunu ve TBK’nın 156. maddesi gereğince yeni sürenin başladığı, bu nedenle alacağın zamanaşımına uğramadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Mahkemece, tazminat alacağının zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Uyuşmazlık, alacağın zamanaşımına uğrayıp, uğramadığına ilişkindir.
Trafik kazasından kaynaklanan maddi zararlara yönelik 2918 Sayılı Yasanın 109. maddesinde zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiş ilgili düzenlemede “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri içinde geçerlidir. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.” hükmüne yer verilmiştir. 2918 Sayılı Yasada zamanaşımı, maddi zararlar açısından TBK’dan ayrı olarak düzenlemiş ise de sürelerinin kesilmesine ve durmasına ilişkin olarak, TBK’daki hükümler ile uyuşmazlıkta uygulanma imkanı bulunan diğer kanunlardaki hükümler KTK’dan kaynaklanan maddi zararlar açısından da uygulanır.
Bu çerçevede, BK’nın 154/1. maddesi hükmüne göre, borçlunun kısmi ifada bulunması zamanaşımını kesen işlemlerden olarak kabul edildiğinden, borçlu tarafından zamanaşımı süresi içerisinde kısmi ödemede bulunması halinde, 2918 Sayılı Yasanın 109. maddesinde düzenlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi yeniden başlar.
Diğer yandan TBK’da zaman aşımını kesen nedenlerin yanında zamanaşımını durduran nedenlerle düzenlemiş, zamanaşımını durduran sebeplerin varlığı halinde ise daha önce zamanaşımı başlamış ise işlemesi durur, zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar ve durmadan önce başlamış süre işlemesini sürdürür. (TBK m.153)
6325 Sayılı Yasa ile hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olarak arabuluculuk hukukumuzda kabul edilmiş, ilgili düzenlemede de, tarafların arabuluculuk yoluna müracaat etmeleri ve süreç içerisinde anlaşamamaları halinde hak kayıplarının önlenmesi için tarafların arabuluculuğa başvurmaları zamanaşımı durduran sebep olarak kabul edilmiştir.
6325 Sayılı Yasanın 16/2 maddesinde; “arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz” denilmiştir. Ancak yasa ile arabuluculuk başlangıçta, ihtiyari bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak getirilmiş iken, sonrasında yapılan düzenlemeler ile önce iş mahkemelerinde görülen bir kısım işçi işveren uyuşmazlıklarında, sonrasında bir kısım ticari davalarda, son olarak tüketici mahkemesinde görülmekte olan bir kısım davalarda dava açılmadan önce arabulucuya müracaat dava şartı olarak kabul edilmiş ve “dava şartı olarak arabuluculuk” hükümleri 6325 Sayılı Yasada ayrıca düzenlenmiştir. Bu çerçevede, “dava şartı arabuluculuk” yolunda zamanaşımı süresinin durmasına ilişkin de özel hüküm getirmiştir. Yasa’nın 18/A-15. Maddesinde “arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre durur” denilerek, arabuluculuk bürosuna başvurulması ile zamanaşımının duracağı kabul edildiğinden, dava şartı arabuluculukta, arabuluculuk bürosuna başvuru tarihinin doğru şekilde tespit edilmesi önemlidir.
Somut olayda, mahkemece davalının süresinde bulunduğu zamanaşımı def’ine ilişkin değerlendirmesinde, davacının 09/01/2013 tarihinde meydana gelen kaza sonrasında, 6325 Sayılı Yasanın 16. maddesi gereğince arabuluculuğa 13/01/2021 tarihinde başvurduğu ve bu tarih itibariyle 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davacının dava şartı arabuluculuk kapsamında arabuluculuk bürosuna 05/01/2021 tarihinde başvurduğu UYAP sistemine ekli arabuluculuk evraklarından anlaşılmaktadır. Bu durumda başvuru tarihinde zamanaşımı süresi dolmadığı gibi, Yasa’nın 18/A-15 maddesi gereğince zamanaşımının durduğu süre içerisinde davalı tarafından 08/02/2021 tarihinde kısmi ifade bulunduğundan, kısmi ifa ile kesilen süre TBK’nın 154. maddesi gereğince yeniden başladığından, davacı arabuluculuk son tutanağının imzalandığı 02/03/2021 tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde dava açabileceğinden, davanın da 12/03/2021 tarihinde açılmış olmasına göre tazminat davası zamanaşımı süresi içerisinde açıldığından, taraf delilleri toplanarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, taraf delilleri toplanarak davanın esası hakkında bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 27/04/2021 tarihli 2021/171 Esas – 2021/363 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacılar tarafından yatırılan 59,30 TL İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 31/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.