Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/4 E. 2022/1227 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2019
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/11/2016 tarihinde, sürücü … idaresinde bulunan … plakalı aracın yaya olan davacıya çarpması ile meydana gelen kaza sonucunda davacının ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, davadan önce sigorta şirketine yapılan başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumu ile davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak ATK alınacak rapor ile belirlenmesi gerektiğini, zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, davalı şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, uygulanması gereken faizin ise yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan aracın davacı yayaya çarpması ile meydana gelen kaza sonucunda davacının vücut genel çalışma gücünü %66 oranında kayıp edecek ve 6 ay süre ile iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunmadığı, kaza nedeni ile davacının talep edebileceği tazminat miktarının aktüer bilirkişi tarafından hesaplandığını belirterek, davanın kabulü ile 7.478,35-TL geçici işgöremezlik tazminatı ve 193.499,80-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200.978,15-TL’nin temerrüt tarihi olan 23/12/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme dayanak alınan hesap bilirkişi raporunun 2018 tarihli olduğunu, oysa kararın 2019 yılı itibari ile verildiğini, karar tarihine en yakın verilere göre yeniden rapor alınmasına dair taleplerinin yerel mahkeme tarafından kabul edilmeden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının maluliyet oranını belirlerken travma sonrası stres bozukluğunun sürekli sakatlık hali oluşturup oluşturmadığının raporda belirtilmemesinin, amputasyonun distalten olmasına rağmen hesaplamanın proksimal seviye esas alınarak yapılmasının ve maluliyet oranının bu nedenle yüksek belirlenmesinin, tazminat hesabı yapılırken hesap tarihindeki yaş esas alınarak bakiye ömrün 1 yıl fazla belirlenmesinin, geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olunmamasına rağmen tazminata hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek, usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstinafa gelen davacı vekili hesap bilirkişi raporuna itiraz etmiş olup, davacının davalıdan talep edebileceği gerçek zarar miktarının, hak sahibi davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, … … Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir.
Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında ilk kararda hükme dayanak alınan 19/11/2018 rapor tarihi verilerine göre, TRH 2010 Yaşam Tablosu kullanılarak hak sahibi davacının muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ve progresif rant yöntemi de kullanılarak tazminat hesabı yapılması gerekirken, yazılı olduğu gibi 1931 tarihli “PMF” cetveline göre tazminat hesabı yapılması doğru olmadığından, denetime elverişli olmayan tazminat raporuna itibar edilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davacının yaralanmasına ilişkin maluliyet raporu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’ndan alınmıştır. 24/09/2018 tarihli raporda; kaza ya bağlı olarak yaralanan davacıda saptanan psikiyatrik araz için Zihinsel ve Ruhsal Davranışsal Bozukluklar, geçici fonksiyon kaybına neden olan ruhsal hastalıklar-D Travma Sonrası Stres Bozukluğu tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen %30, Kas İskelet Sistemi 3.7 amputasyon tablo 3.30 diz üst proksimal amputasyon %50, tablo 3.33.a pelvis kırığına bağlı özürlülük %4 tanılarıyla, Balthazard formülü uygulanınca Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre %66 kalıcı maluliyet ve 6 ay iyileşme süresi olacağı belirtilmiştir.
Trafik kazasına maruz kalan kişilerin kaza nedeniyle psikolojik olarak etkilenecekleri kabul edilmekle birlikte, bu etkilenmenin kalıcı maluliyete sebep olacak yoğunlukta olup olmadığı hususunun belirlenmesi gerekir. Davacının dava konusu kazada yaralaması nedeniyle Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan ve hükme dayanak olan maluliyet raporunda; davacının travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle tedavisinin sona erip ermediği ve bu durumun kalıcı hale gelip gelmediği değerlendirilmediğinden rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Mahkemece; davacının kazada yaralanması nedeniyle alınan raporda travma sonrası stres bozukluğu bulunduğunun belirtilmiş olmasına göre; travma sonrası stres bozukluğunun kaza ile ilgili olup olmadığı, tedavisinin sona erip ermediği, devam edip etmediği, tedavi ile iyileşip iyileşmeyeceği ve kalıcı maluliyet haline gelip gelmediğini ve buna göre davacının kalıcı maluliyetinin ne kadar olacağı konusunda Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, aksine değerlendirme ile hüküm vermeye elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmiş olması usule aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, sair hususlar incelenmeksizin, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda inceleme yapılarak ve sonucuna göre, kazanılmış haklar da korunarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 26/02/2019 tarih, 2017/76 Esas 2019/100 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.