Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/391 E. 2022/760 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/391
KARAR NO : 2022/760

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE
KATİP :

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2020
NUMARASI : 2018/599 Esas 2020/580 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 24/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 15.11.2007 tarihinde davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı, dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki araçla davacı …’in sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucu davacıların yaralandığını, 01.08.2018 tarihli Sağlık Kurulu Raporu gereğince davacı …’nin maluliyet oranının %67 olarak belirlendiğini, davacı …’un maluliyet oranın ise mahkemece alınacak ATK raporu ile belirlenmesini, 13.07.2018 tarihinde davalıya başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her davacı için ayrı ayrı 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL maluliyet tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 27.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile istemini davacı … yönünden 36.133,28 TL’ye, … yönünden 23.202,96 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; cevap dilekçesi sunmamış, 04.10.2019 tarihli dilekçesi ile cevap dilekçesini ıslah ettiğini, eldeki davanın 8 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığından reddini savunmuş, ıslah dilekçesinin 10.02.2020 tarihinde tebliği üzerine verdiği 17.02.2020 tarihli dilekçesi ile de hem dava dilekçesindeki hem de ıslah edilen kısma yönelik olarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece; davanın, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan sürekli ve gecici işgöremezliğe dayalı maddi tazminat talebine ilişkin olduğu, KTK’nun 109/1. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, aynı zamanda yasanın 109/2.maddesine göre ceza zamanaşımı süresinin de dolduğunu kazanın 15/11/2007 tarihinde gerçekleştiğini, davaya konu trafik kazası sonucunda davacıların yaralandığı, davacının yaralanmasının mahiyeti ne olursa olsun, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89/1,2,3, ve 66/1-e maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu, suç tarihi olan 15/11/2007 tarihinden sonra TCK’nun 67.maddesine göre zamanaşımını kesen başka bir sebepte bulunmadığından 15/11/2015 tarihinde zamanaşımının dolduğunu, davanın açılış tarihi olan 03/08/2018 tarihinde de zamanaşımı dolmuş olduğundan zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının tümüyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, davada 2918 Sayılık Karayolları Trafik Kanunu 109/2. maddesi gereğince uzamış ceza zamanaşımı süresi uygulanması gerekir iken, zamanaşımından davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, KTK. madde 109/2’de “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar, ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” şeklinde olduğunu, buna ilaveten, davacıların zarar miktarını, işbu dosyada alınan bilirkişi raporu ile öğrendiklerini, BK. 60. madde gereğince, zararın belirlendiği bilirkişi raporu ile davacıların zararı öğrendiği kabul edilerek, ıslah doğrultusunda karar verilmesi gerekmekte iken, davanın reddedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacıların geçirdikleri trafik kazası ile mağdur olduğunu, davalının, davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmadığını, ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı definde bulunmasının ise kötü niyetini gösterdiğini, davalı davaya cevapla zamanaşımı definde bulunsaydı davanın o zaman usulden reddedileceğini, ancak ıslahtan sonra bulunulması nedeniyle, davacıların ciddi bir karşı yan vekalet ücreti ile de karşı karşıya kaldığını, davalının bu tutumunun davacıları ikinci kez mağdur ettiğini, bu nedenle, her olayın kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinden karşı yan vekalet ücretinin maktu olması gerekirken, nispi olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü hakkaniyete, usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacılar vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme tarafından davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Zamanaşımı, bir talep ve dava hakkının kanunda belirtilen süre içinde kullanılmaması halinde usul hukukunca öngörülen şekilde ileri sürülmek koşuluyla borçluya borcunu ödememe imkanı veren bir hukuki müessesedir. Zamanaşımı bir itiraz olmayıp, def’i olduğundan ileri sürülmedikçe hakim tarafından doğrudan doğruya (re’sen) gözönünde tutulamaz.
Öncelikle zamanaşımı def’inin yargılamanın hangi aşamasında ileri sürülmesi gerektiği üzerinde durmak gerekmektedir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’da zamanaşımının yargılamanın hangi aşamasında ileri sürülmesi gerektiği konusunda açık bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak, usul hukuku bakımından savunma aracı olan zamanaşımı def’inin savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerektiği açıktır. İddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının hangi aşamada başlayacağı ise HMK 118. vd. maddelerinde düzenlenen “yazılı yargılamada” ve HMK 316 vd. maddelerinde düzenlenen “basit yargılamada” farklı olarak düzenlenmiştir.
Yargılama aşamasında yürürlükte bulunan HMK’nın “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddesinde; “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağı dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına ve belli koşula bağlı olarak ön inceleme duruşmasına kadar ileriye götürülmüştür.
Basit yargılamada ise HMK’nın 319. madde hükmü uyarınca, savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap süresi geçtikten sonra ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda ise HMK 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def’i, davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Başka bir ifade ile süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınamaz.
Eldeki dava açısından hangi yargılama usulünün uygulanması gerektiği ise 14/03/2018 tarihinde yürürlüğe giren 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve bazı Kanunlarda değişiklik yapılması hakkında Kanun’un 61. maddesi ile değiştirilen TTK’nun 4. maddesine göre belirlenecektir. Yapılan değişikliğe göre; “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmü getirilmiş, bu rakam 22/07/2020 tarihi itibari ile beş yüz bin Türk lirasına çıkartılmış olup, dava tarihi ve miktarı itibari ile iş bu davanın basit yargılama usulüne tabi olacağı görülmektedir.
Tüm bu açıklamalara göre somut olayda, 03.08.2018 tarihinde açılan davada, dava dilekçesi davalıya 13.08.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı taraf cevap dilekçesi sunmamış 11.09.2019 tarihli aktüer raporunun 24.09.2019 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 04.10.2019 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı def’inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesinin mümkün olduğunu belirterek zamanaşımı def’inde bulunmuş; davacı vekili, davalı vekilinin süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığını, dolayısıyla cevap dilekçesinin ıslahının sözkonusu olamayacağını ve zamanaşımı def’inin reddi gerektiğini belirtmiştir. Yine davacılar vekili davasını, 27.01.2020 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile 59.336,24 TL olarak artırmıştır. Islah dilekçesi davalıya 10.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili 17.02.2020 tarihinde ıslaha karşı cevap süresi içinde zamanaşımı def’in de bulunmuştur.
Basit yargılamaya tabi eldeki davada, davalı vekili süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığından cevap dilekçesinin ıslahı ve ıslah ile zamanaşımı def’inde bulunması davacı tarafın açık muvafakatı olmadığından dinlenemez. Davalı vekilinin ancak davacının ıslah dilekçesindeki ıslah edilen kısma yönelik olarak süresinde verdiği zamanaşımı def’inin gözönünde bulundurulması gerekir.
2918 sayılı KTK’nin 109. maddesi; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmünü düzenlemektedir.
Somut uyuşmazlıkta eldeki davanın 03.08.2018 tarihinde açıldığı, davaya konu 15.11.2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda davacıların yaralandığını, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89/1, 2, 3 ve 66/1-e maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, KTK’nun 109/2 maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Eldeki dava kısmi dava olarak açılmış olup kısmi davalarda zaman aşımı sadece dava dilekçesinde talep edilen kısım yönünden kesilir, bakiye zarar yönünden zaman aşımı süresi işlemeye devam eder.
Bu durumda mahkemece eldeki davanın kısmi dava olarak açılması, davacılar tarafından gelişen durum itirazında bulunulmaması, davalı vekilinin süresi içinde cevap dilekçesi vermemesi, dolasıyla cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inde bulunmuş olmasının geçerli olmadığı gözönüne alınarak dava dilekçesi ile talep edilen davacı … için 1.000,00 TL, davacı … için 1.000,00 TL maluliyet tazminatının 23.07.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile adı geçen davacılar verilmesine; davacı … yönünden ıslah edilen 35.133,28 TL ile davacı … yönünden ıslah edilen 22.202,96 TL yönünden davacıların talebi zamanaşımına uğradığından, davalı vekilinin zaman aşımı def’inin kabulü ile ıslahla artırılan kısma ilişkin davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davanın tümden zamanaşını nedeniyle reddi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf talebi yerinde olup kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.12.2020 tarih ve 2018/599 Esas – 2020/580 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2 maddesi gereğince düzeltilerek, yeniden esas hakkında karar verilmesine,
Buna göre;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, davacı … için 1.000,00 TL maluliyet tazminatının 23.07.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
2-Davacı … için 1.000,00 TL maluliyet tazminatının 23.07.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
3-Davacı … yönünden ıslah edilen 35.133,28 TL ile davacı … yönünden ıslah edilen 22.202,96 TL maluliyet tazminatının zamanaşımı nedeniyle reddine,
4-Kabul edilen miktar üzerinden alınması gerekli 136,62 TL harcın peşin alınan 35,90 peşin harç, 205,00 TL ıslah harcı toplamı olan 240,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 104,28 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT 13/3 madde uyarınca davacı … lehine belirlenen 1.000,00 TL; davacı … lehine belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak adı geçen davacılara verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT 13/3 madde uyarınca belirlenen 1.000 ,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den; 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan toplam 871,23 TL yargılama giderden (bilirkişi ücreti, posta gideri ve v.s.masraf olmak üzere) kabul ve red oranına göre davalıya düşen 118,00 TL ile; davacılardan peşin alınan 136,62 TL harç olmak üzere toplam 254,62 TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 101,50 TL yargılama giderinin kabul red oranına 98,00 TL’sinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacılar tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 162,10 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde davacılar iadesine,
2-Davacılar tarafından yapılan 61,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-Kullanılmayan istinaf gider avansının davacılara iadesine,
4-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, harç işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.