Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/372 E. 2022/1421 K. 27.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2021
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 27/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi …’in, davalı … adına kayıtlı ve sürücüsü olduğu, diğer davalı … şirketi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlenen aracın çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle öldüğünü, meydana gelen kazada ölenin kusurunun bulunmadığını, murisin ölümü nedeniyle davacıların desteklerinden yoksun kaldığını, ayrıca ölüm nedeniyle büyük üzüntü duyduklarını belirterek her bir davacı için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen, her bir davacı için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda davalının kusurunun bulunmadığının ve ölenin tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … şirketi vekili cevap dilekçesinde, diğer davalı …’a ait aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin davalı şirket tarafından düzenlendiğini, başvuru üzerine davacılara ödeme yapıldığını, ödeme ile sorumluluklarının sona erdiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, davalı … şirketi sigortalısı ve araç sürücüsü …’ın ölüme neden olan kazada kusurunun bulunmaması ve ölenin kendi kusuru nedeniyle meydana gelen destek zararlarının poliçe teminatı kapsamında olmaması nedeniyle gerek davalı …’dan, gerekse davalı … … Şirketinden tazminat talep edilebilmesinin mümkün olmadığı, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, davanın konusunu oluşturan olayın ve hukuki sebebin aynı olduğu, ayrı ayrı dava açma imkânlarının bulunmasına rağmen usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları, ihtiyari dava arkadaşlığında dava açan sayısı kadar ayrı davanın bulunduğu, davanın kabulü ya da reddi halinde davacı sayısı kadar vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerektiği, ancak mahkemece daha önce ihtiyari dava arkadaşlığı hususu dikkate alınmaksızın vekâlet ücretine hükmedildiği ve vekâlet ücretine ilişkin hüküm yönünden istinaf başvurusu bulunmadığı anlaşıldığından maddi ve manevi tazminata ilişkin davanın reddine, vekâlet ücretine ilişkin hüküm yönünden davacıların kazanılmış hakları dikkate alınmak suretiyle maddi ve manevi tazminat davaları yönünden ayrı ayrı olmak üzere tek vekâlet ücretine hükmedilmesine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … şirketi vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu kazanın, 13.11.2016 tarihi saat 23.10 sıralarında davalı …’ın sevk ve idaresindeki aracın şehir merkezinden Eskişehir yolu istikametine doğru seyir halinde iken, yolun karşısına geçmeye çalışan yaya …’e çarpması şeklinde meydana geldiğini, mahkemece, tarafların kusur oranının tespiti için … Fen Heyetinden alınan raporda davalının %15 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sonrasında yerel mahkemece, dava konusu trafik kazasına ilişkin ceza yargılaması aşamasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan bilirkişi raporunda davalının kusursuz olduğunun tespit edildiği, hukuk davasında … Fen Heyetinden alınan bilirkişi raporu arasında çelişki olması sebebiyle Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas Dairesi’nden tekrar rapor alındığını, ceza yargılaması sürecinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporunda imzası bulunan üyelerin de yer aldığı, hukuk davasında alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporunda, ceza yargılaması sürecinde alınan rapordaki aynı gerekçelerle davalının kusursuz olduğu kanaatine varıldığını, mahkemece, davalının kusursuz olduğunun tespit edildiği ATK “Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporu, hükme esas alınarak davanın reddine karar verildiğini, hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporu, hukuki denetime elverişli olmayıp hükme esas alınmaması gerektiğini, çelişkiyi gidermek için tekrar ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden bilirkişi raporu aldırılmasının hatalı olduğunu, çünkü alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporunda ceza yargılaması sürecinde alınan raporun aynen tekrar edildiğini, bu durumda, çelişkinin giderilmesi hususunda farklı bir heyetten bilirkişi raporu aldırılması gerektiğini, hükme esas alınan raporda, davalı sürücü …’ın, yönetimindeki arâç ile hız limiti yüksek ve orta refüjde korkuluk taşları bulunan bölünmüş yolun sol şeridi üzerinde seyrederek olay yerine geldiğinde, olayı dışarıdan gören tanık anlatımlarından anlaşılmakla yolun sağındaki araçların önünden geçerek yakın mesafeden seyir şeridine giren yayaya çarptığı mevcut şartlardaki olayda, oluş üzerine etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığı gerekçeleriyle araç sürücüsünün kusursuz olduğu tespitinde bulunulduğunu, raporun eksik ve hatalı olduğunu, hukuki denetime elverişli olmadığını, tarafsız olmayan tanık beyanları esas alınarak düzenlendiğini, olayın tek yönlü değerlendirildiğini, kazanın meydana geldiği yerin: levha, ışık ve hız sınırının olduğu 3 şeritli bir yol olduğunu, sürücünün, yayanın ilk iki şeridi geçtiğini ve üçüncü şeritte aracının önüne çıkabileceğini öngörmesine rağmen şoförlük deneyim ve becerisine güvenerek hızını azaltmadığını ve yaya …’e çarparak yaşamını yitirmesine neden olduğunu, Sürücünün 2918 sayılı … Trafik Kanun’unun 52.’maddesi hükmüne riayet etmediğini, kaza mahallinde görüş alanı açık ve aydınlık olmasına rağmen gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, sürücünün sağındaki servis yolunun genişliği 16 metre olup, davalı sürücünün 16 metre yol kat eden müteveffanın ilk iki şeridi geçip üçüncü şeride geçeceğini öngörmesine rağmen dikkatli davranmayarak hızını azaltmaması, önlem almamasının ciddi bir Kusur olduğunu, olay mahallinde fren izi dahi bulunmadığını, kazanın meydana geldiği yerde herhangi bir yaya geçidi veya üst geçit olmaması sebebiyle müteveffanın yolun karşısına geçmek için gerekli yol kontrolünü yaptığını, araçların yeterli uzaklıkta olduğunu öngörerek karşıya geçmeye başladığını, müteveffanın yolun karşısına geçmesine çok az bir mesafe kaldığı sırada kanuni hız limitinin üzerinde seyreden sürücü davalının görüş alanı açık olmasına rağmen gerekli tedbir ve özeni göstermemesi sebebiyle kazanın gerçekleştiğini, kazanın davalı sürücünün dikkatsiz ve tedbirsiz davranması nedeniyle meydana gelmesine rağmen ATK raporunda müteveffanın tamamen kusurlu bulunmasını kabul etmediklerini, kaldı ki ölümle sonuçlanan trafik kazalarında kusur durumu ne olursa olsun müteveffa yakınlarının bir nebze de olsa acılarını dindirecek oranda maddi ve manevi tazminata karar verilmesinin hakkaniyet gereği olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davacıların miras bırakanı …’in yaya olarak Ankara-Eskişehir karayolunda, yolun karşısına geçmek isterken, davalı sürücü yönetimindeki, diğer davalıya trafik sigortalı aracın çarpması sonucu ölümü nedeniyle açılan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu trafik kazası 03.11.2016 tarihinde saat 23:30 sıralarında, Eskişehir yolunda Tarım Bakanlığı’nın önünde meydana gelmiştir. KTT’da müteveffanın, araçların geçiş önceliğine uymaması, araçların hız ve mesafesini kontrol etmemesi nedeniyle asli kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yine trafiğin yoğun ve akıcı olduğu yerde kazanın sol şeritte meydana geldiği, olay yerinde tesadüfen bulunan tarafsız tanık beyanlarına göre müteveffanın yalpalayarak yolun sağından soluna geçmeye çalışırken kazanın gerçekleştiği, murisin ilk ve ikinci şeritlerden geçerken trafikte seyreden araçların onu sıyırarak geçtiği, fren izinin olmadığı, davalı sürücünün önündeki bir başka aracı solladığı sırada, müteveffanın o aracın önünden koşarak birden kendi aracının önüne çıktığını bu nedenle tedbir almaya vakit ve fırsat bulunmadığını ifade ettiği olayda aracının hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmaması sebebiyle tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Hazırlık aşamasında trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda da benzer gerekçelerle davalının tali, müteveffanın asli kusurlu olduğu belirtilmiştir. Aynı kaza ile ilgili olarak Ankara 37. Asliye ceza mahkemesinin 2016/1588esas sayılı dosyasında davalı sürücünün taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan cezalandırılması istemiyle açılan dosyada kusur tespiti için Ankara ATK Trafik ihtisas dairesince düzenlenen 10.02.2017 tarihli raporda, davalı sürücünün yönetimindeki otomobil ile gece vakti, azami hız limitinin 82 km olduğu 3 şeritli bölünmüş yolda, Kızılay-Polatlı yönüne sol şeritte seyrettiği sırada, olayı dışarıdan gören tanıklar … ve …’nın ifadelerinden de anlaşılmakla, seyir yönüne göre yolun sağından karşıya tehlikeli şekilde geçmeye çalışan yaya …’e çarpması şeklinde gerçekleşen olayda hatalı tutum ve davranışı ve kural ihlali görülmediğinden kusursuz bulunduğu, müteveffanın olayı dışarıdan gören tanık beyanlarına göre ilk geçiş hakkını seyir halindeki araçlara vermemesi, can güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye düşürecek şekilde karşıdan karşıya geçmeye çalışması sonucu davalı sürücü yönetimindeki aracın çarpmasına maruz kaldığı olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı davranışı nedeniyle asli ve tamamen kusurlu olduğu belirtilmiş, ceza mahkemesince bu rapora itibar edilerek sanığın olayda taksire dayalı kusurunun bulunmaması nedeniyle CMK 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmiş, kararın katılanlar tarafından istinafı üzerine Ankara BAM 12. Ceza Dairesinin 03.12.2018 tarih,2017/3445-2018/2395 sayılı kararı ile istinaf talebinin reddine karar verilmiş, söz konusu karar bu şekilde kesinleşmiştir. Mahkemece 2017/279-732 sayılı 31.10.2017 tarihli önceki kararda ceza mahkemesinde hükme esas alınan rapora itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinafı üzerine Dairenin 20.11.2020 tarihli, 2018/1092-2020/1738 sayılı kararı ile ceza mahkemesinde belirlenen maddi vakıanın hukuk hâkimini bağlayacağı, kusur oranı ve durumunun bağlamayacağı, bu nedenle raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi hususunda KGM fen Heyeti, İTÜ bilirkişi kurulu ya da ATK gibi kurum ya da kuruluşlardan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün Kaldırılma kararından sonra KGM fen heyetince düzenlenen raporda davalının yerleşim yeri içinde 82 km hız limiti olan yerde daha dikkatli ve tedbirli davranmaması, ön ilerisine azami dikkati vermemesi, sağdaki servis yolu genişliği de dikkate alındığında yolda 16 mt kadar yol kat eden yayayı fark edip tedbir almakta gecikmesi nedeniyle %15 oranında, murisin %85 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş, tarafların bu rapora itirazları üzerine, Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulunun (ceza mahkemesinde hükme esas alınan bilirkişilerden farklı kişilerden oluşturulan) iş bu hukuk dava dosyası, ceza dosyası, KTT, hazırlık evrakları, tanık ve davalı sürücünün ifadeleri, tarafların itirazları da değerlendirildikten sonra düzenlenen 05.11.2021 tarihli raporda, davalı sürücünün yönetimindeki araç ile hız limiti yüksek ve orta refüjünde korkuluk taşları bulunan bölünmüş yolun sol şeridinde seyrederek olay yerine geldiğinde, tanık beyanlarından da anlaşılmakla yolun sağındaki araçların önünden geçerek yakın mesafeden seyir şeridine giren yayaya çarptığı mevcut şartlardaki olayda, oluş üzerine etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından atfı kabil kusuru bulunmadığı, müteveffanın, gece vakti, orta refüj üzerinde 0.60mt yükseklikte korkuluk taşları bulunan hız limiti yüksek bölünmüş yola kendi can güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde kontrolsüzce girip, yolda akan trafiğe rağmen karşıya geçiş yapmaya çalıştığı sırada, sağ ve orta şerit üzerinde yakın mesafeden seyir halinde olan araçların önünden geçip sol şerit üzerinde ilk geçiş hakkına sahip biçimde ilerleyen davalı sürücü yönetimindeki otomobilin şeridine girerek söz konusu aracın sadmesine maruz kaldığı olayda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı hareketleri nedeniyle %100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu rapor kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun, denetime elverişli görülmekle hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, davalı araç sürücüsü ve sigorta şirketi ancak kusurlarının bulunması halinde ve kusurları oranında, davacı tarafın maddi ve manevi zararından sorumlu olup, herhangi bir kusurlarının bulunmaması halinde tazminatla sorumluluklarına karar verilemeyeceği, kazanın müteveffanın tam kusuru ile gerçekleşmesi ve kendisinin ölümüne sebebiyet vermesi nedeniyle destek tazminatı talebinin KTK, ZMMS genel şartları ve YHGK kararı gereği teminat dışında kaldığı, kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağı (YHGK’nın 2017/17-1515Esas-2017/1239 K. Sayılı 01.11.2017 tarihli kararı) anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinde usulsüzlük bulunmamasına ve mahkemenin gerekçesine göre davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK’nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar …, …, …, … ve … vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı taraftan alınması gereken 80.70 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 59.30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21.40 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, davacılar tarafından yatırılan 150.00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyizi kabil olmak üzere 27.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.